Konu
:
Bebek Türküsü Ve Hikayesi
Yalnız Mesajı Göster
Bebek Türküsü Ve Hikayesi
07-16-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Bebek Türküsü Ve Hikayesi
Vakit sabahın seheri
Köyün köpekleri acı acı havlıyor
Düşmana saldırır gibi havlıyor köpekler
Biraz sonra köyde ışıklar yanmaya başlıyor
Köylüler çıralar yakıp fırlıyorlar dışarı
İlkin ağıllara koşuyorlar
Hırsızlar mı bastı köyü yoksa kurtlar mı indi dağdan
Belki de Zeybek Karasu'lu geçiyordur köyün kıyısından
Çok geçmeden gün ağarıyor
Her şey ayan beyan görünüyor
Köyün karşısındaki Çatalçam sırtlarına yörükler konmuştu
Bütün sırt koyun sürüleri deve katarlarıyla doluydu
Kara çadırların önünde iri isli köpekler kıvrılmış yatıyordu
Yörük kızları kollarında tulumlar ağaç bakraçlarla dereye suya iniyorlardı
İlerdeki Boztepe'de dört beş atlı bir şeyler konuşuyorlardı
Bunlar Oba Bey'i ve Obanın ileri gelenleriydi
Kuşluğa doğru güneş yükselip çadırlara gitmeye başladı
Çamların altına kilimler serildi minderler döşendi
Kıl poturlu yörükler yırtmaçlı entarili kadınlar çadırlardan çıktılar
Gölgelere oturdular
Öğleye doğru Yörük Bey'i obaya indi
Çamların alaca gölgesinde otları suları gözden geçirdi
Sonra da yanındakilere "Burada fazla kalamayız
Otlar kurumuş sular çekilmiş
O güne kadar buradan göçüp Seki'ye konaklayacağız" deyip atını mahmuzluyor
Varıp çadırına giriyor çok geçmeden av kuşamlarıyla çıkıyor dışarı
Atına atlayıp sırtlarına kovuyor
Köylüler yörüklerin gelişine hem seviniyor hem üzülüyor
Üzüntüleri şundan ki; yörük deyince akla koyun deve keçi at gelir
Malı bol olur yörüğün
Zaten geçimi de bunun üstüne
Mal da söz anlamaz ki ekindi bağdı bahçeydi girip ziyan verir
Bunun için köylü yörüğü istemez
Ama elindeki üzümünü buğdayını satması için de sevinir yörüğün geldiğine
O günde öyle oldu
Köy kızları omuzlarına aldılar sepetleri üzümüdü incirdi taşıdılar yörük çadırlarına
Üstelik bayram yakın olduğu için para gerekliydi herkese
Fadime de evdeki iki sepet üzümden birini yüklendi omzuna
Yetim kardeşlerine bayram giysileri alacaktı üzüm parasıyla
Bir yandan alacaklarını düşünüyor öte yandan dilinde türküsü çadırlann bulunduğu Çatalçam'a doğru yürüyordu
Çadırlara yaklaşırken obanın köpekleri havlayıp sardılar çevresini
Ne yapacağını şaşırdı ilkin
Sonra yanındaki taşa ilişti gözü
Sıçrayıp taşın üstüne çıktı
Bir yandan da bağırıyordu
Çok geçmeden en yakın çadırdan yaşlı bir kadın çıktt
Köpekler huylandı
Fadime'yi taşın üstünden indirip çadırına aldı
Bir yandan soğuk ayran; bir yandan höşmerim sundu konuğuna
Biraz sonra da Oba Beyi geldi atıyla
Avladığı keklikleri uzattı anasına
Sonra da atını bağlayıp girdi çadırına
Fadime'ye ilişti gözü
Anası "Yanıkhan'dan üzüm getirmiş satmaya
Köpekler çevirdi de zor kurtardım" dedi
Beyin bakışlan Fadime'nin iri kara gözlerine takıldı
Bir süre ayıramadı
Sonra "Üzüm kaç okka?" dedi
Fadime utangaç utangaç "Çekilmedi" dedi
Oba Bey'i "on okka saysak nasıl olur?" deyince "Hayır on okka geçmez
Hak geçer" diye cevapladı
Bey "Bizim okkamız terazimiz yoktur
Biz de el ölçü göz terazidir
Benim gözüm o kadar tuttu
Eksiği artığı varsa birbirimize helal ederiz deyip parayı uzattı Fadime'ye
Sonra yola kadar uğurladı
Bir yandan da "Senin üzümlerin çok iyi
Yine getirsen alırım" diye tenbihledi
Fadime de; "Bir sepet daha kaldı
Onu da bayram sonu getiririm" deyip seke seke indi bayırı
Bey arkadan baka kaldı
Çadırına döndüğü zaman içinde bir eziklik gönlünde bir hoşluk duydu
Kendince kurdu Fadime'yi
Nasıl da ceylan gibi seke seke koşuyordu
Ya o kaş o göz
Bizimkilere hiç benzemiyor diye alıp verdi alıp verdi
Anası oğlundaki bu değişikliği farketmedi ilkin
Ama öyle dalgınlaşmıştı ki Bey
Anasının söylediklerini duymuyor dalıp dalıp gidiyordu
Anası "Oğul n'oldu sana? Dediklerimi duymuyorsun
Ne dediğini de bilmiyorsun
Köy kızı aklını mı çeldi nedir?" Bey "Yok be ana
Güzel bir kız ama bilmem ki" diyor
Bir yandan bilmem ki diyor öte yandan av bahanesiyle Fadime'nin köyüne iniyor sık sık
Gözleri onu arıyor
Anası tümden karşı bu işe
Nedeni de: aşiret töresine aykırı
Daha Kıroba Aşireti'ne yabandan kız girmemiş
Obanın erkeği obanın kızıyla evlenmiş o güne dek
Hem oğluna dayısının kızını almayı kurmuş anası
Kızın anasıyla da konuşmuş meseleyi
Şimdi bu köy kızı araya girerse işler tümden bozulacak diye düşünüyor
Gün günü eskitip bayrama ulaşıyor
Bayrama ulaşıyor ya aşiret arasında da homurtu dolaşıyor giderek
"Biz buraya on günlüğüne konmuştuk
Bu gün onbeşinci gün oluyor
Daha hareket yok
Bey'den ses çıkmıyor
Sürüler otlaktan aç dönüyor
Kimi hayvanlar zehirli ot yeyip ölüyor
Daha ne kadar bekleyeceğiz burada"
Dalga dalga yayılıyor söylenti
Varıp Oba Beyinin anasının kulağına ulaşıyor
Anası çekiyor Bey'i çadıra
"Oğul aşeritte ikilik oldu
On günlüğüne konmuştuk on beşi geçti
Ne suyu su; ne otlağı otlak
Daha ne bekliyoruz burada"
"Hele birkaç gün daha sabretsinler bizim de bir düşündüğümüz var" deyip kesiyor anasının sözünü Bey
Oba töresi böyle
Kimse de ağzını açıp itiraz etmiyor
Beyin aklı da Fadime'de
Bayram geçince üzüm getirecekti
Daha görünmedi diyor kendi kendine
Gözleri de köy yollarında
Derken bir sabah görünüyor Fadime
Yanıkhan'dan Çatalçam'a çıkan yolda görünce Fadime'yi bir koşu varıp karşılıyor Bey
Karşılıyor da omuzunda ki sepeti alıyor
Çadıra yürüyorlar
Obadakiler şaşkın
Oba Bey'inin bir köy kızının ayağına koşmasını kimse iyi karşılamıyor
Anası Fadime'nin çadıra girmesiyle suratını asıyor
Yarım ağız "hoş geldin" deyip işine dalıyor
Fadime şaşıp kalıyor
İlk gelişindeki izzet ikram nerde şimdiki surat asıklığı nerde? Sıkılıyor Fadime
Tatlı dil güler yüz görmediği çadırdan kaçmak geçiyor aklından
Oba Bey'i durumu anlıyor
Sevdiği ile saydığının arasında Bey
Anasına bir şey diyemiyor
Fadime'ye sadece mahcup mahcup bakıyor
Sonunda sepetteki üzümü boşaltıp para kesesindeki tüm parayı boşaltıyor avucuna Fadime'nin
Fadime şaşkınaldığı parayı avuçlayıp çıkıyor çadırdan
Ağır ağır iniyor Çatalçam'ı
Öte yandan Bey'de bir keder bir üzüntü
Söylemeye başlıyor kendi kendine:
Yaylaları yuvalı
Güzeller yaylalı
Fadime gibi görmedim
Anamdan doğalı
Anasının korktuğu başına gelmişti
Fadime'ye tutulmuşlu oğlu
Onun sevda türküsüne maniyle karşılık verdi:
Ben bu yaylara yayla mı derim
Başı pare pare kar olmayınca
Ben böyle güzele güzel mi deriim
Aslı türkmen soyu bey olmayınca
Böylece Bey'in gönlünü Kıroba'ya çekmek istiyor
Ama Bey hiç oralı değildi
Sanki kendine söylenmiyordu
Varsa Fadime yoksa Fadime
Fırsatını bulunca da tüfeğini omuzlayıp köy yolunu tutuyordu
Köy çocuklarından öğrendiği Fadime'nin evinin önünden geçiyor belki görürüm umuduyla dolanıp duruyordu köy yollarında
Köy gençleri tedirgin
"Bey'se beyliğini bilsin
Yabanın yörüğü kızlarımızla dalga geçmesin" diyorlar
Köy büyükleri bakıyor ki işin tadı kaçık
Fadime'nin yüzünden köylülerle yörükler birbirine girecek
"Bir çare bulalım" diyorlar
Öte yandan Bey'in anası da oba büyüklerini çadırında toplayıp durumu olduğu gibi anlatıyor
O güne dek Kıroba soyunda görünmeyen bu durum tüm obadakileri derinden üzüyor
Söyleniyorlar "Obada erlik yufkalaştı mı? Yangınlık yanımızdan geçmezdi
N'oluyor törelere" diyor kimisi; kimi de "Köylü kancığı göçebeye gerekmez
Çarığı çayda kalır köy kızının" diye karşı çıkıyor
Sonunda Oba Beyi'nin amcası kalkıyor ayağa
Ağır ağır tane tane konuşuyor
"Obaya antlıyız
Suyun akıntısına gidelim
Bunu bilip bunu hayır belleyelim
Bey'imizi isteğiyle everelim
Obanın ayağı bağdan kurtulsun" deyince herkes boyun eğiyor
Kimse karşı çıkmıyor
Kıroba Aşireti'ne ilk kez yabandan bin kızın gelmesi böylece kabul ediliyor obada
Anası haberi Beye ulaştırınca çok seviniyor Bey
Seviniyor da aaa elden köy imamına haber salıp çağınıyor
Fadime'nin istenmesi düğün nişan işini imamsa bırakıyor Bey
Fadime derseniz olan bitenden habersiz
Başında büyüğü de yok
Kendinden küçük iki kardeşiyle kalıyor
Üç-beş dönümlük bahçesini de köylünün yardımıyla ekip yetiriyor
Oba Beyi nin kendisine talip olacağını aklından bile geçirmiyor
Ne zaman ki imam koşa koşa gelip "Müjdemi isterim: Oba Bey'i Allah'ın emriyle talip oluyor sana" deyince anlıyor meseleyi
Anlıyor da bir şaşkınlaşıyor bir donuyor
Ne diyeceğini bilemiyor
Ama hangi kız istemez anlı şanlı Kıroba Aşireti'ne gelin olmayı
Fadime durumu öğrenince şaşkınlaşıyor ilkin susuyor
Köyünü alıştığı çevresini kardeşlerini düşünüyor
Üç-beş hısım akrabadan başka başında büyüğü de yoktur Fadime'nin
Sahipsizliğini yoksulluğunu düşününce için için seviniyor
Köylü derseniz "Başına talih kuşu kondu
Kime kısmet olur böylesi
Koca Kıroba Aşireti'nin gelini olacak
Bir eli yağda bir eli balda
Develer koyunlar keçiler sürü sürü
Kısmetli kızmış Fadime" diyor kimi
Kimi de : "İnsanın sonu iyi gelsin
Anasız babasız yetimleri büyüttü
Onlara analık babalık yaptı
Tanrı gönlünce verdi
Sonu da iyi oldu Fadime'nin" diyor
Köy Muhtarı ile imamı da ortalığa düşüp işi aaa elden bitirmeye çalışıyortar
Fadime'nin hısımlarıyla konuşuyorlar
Rızalık altyorlar
Sonunda köyün büyükleriyle obanın ileri gelenleri bir araya gelip Allah'ın emriyle istiyorlar Fadime'yi
Düğün gününü kararlaştırıyorlar
Yörük düğünü de düğün olur hani
Bir yandan davul zurnalar; bir yandan çengiler
Sonunda Yanıkhan'lı Fadime Kıroba Bey'in çadırına gelin ediliyor
Fadime'ye gelinlik yakışıyor
Güzelliğine güzellik katılıyor
Obadakiler buruk
Kimisi "Yarın görürüz Fadime'yi
Yörüğün göçüne dayanamaz ilmik ilmik dökülür
Ne deveyi ıhtırır ne tuluğu şişirir
Koyunu keçiyi de yörük kadar bilmez köy kızı" diyor; kimi de "Bey'in kaderi böyleymiş
Eliyle etti boynuyla çeksin
Olan oldu
" deyip işi oluruna bırakıyor
Üç gün beş gün bir hafta on gün daha kalıp çadırları yıkıyor Kıroba Aşireti
Aşiret dediğin bir yerde oturup kalamaz
Yem yiyecek tükenir
Mallar toprağa saldırır yoksa
Açlık hastalık getirir sürüye
Kırım kırım kırılır mallar
Onun için sık sık yer değiştirir yörük
Otlağın yeşilini suyun bolluğunu seçip konaklar
Çatalçam sırtlarını da zaten kel etmiştir hayvanlar
On günlüğüne konup Fadime'nin yüzünden takılır kalmıştır oba
Oba yükü yükler
Develer katar olur sürüler yola dizilir
Fadime'yi tutar bir ağıt
Kolay mı doğup büyüdüğü koşup oynadığı köyü terketmek
Dostu ahbabı hısmı arkadaşı bir bir dolaşıp helallık alıyor
Teselli buluyor
"Nasıl olsa döner dolaşır yine gelirsiniz
Yörüğün konağı olmaz
Çatalçam'ın suyu kurumaz Bozpete'nin yeşili solmazsa yolun uğrar buraya
Vargit yolun açık olsun
Bizi unutma
Gelenle haber ilet gönlünde yaşat bizi "deyip teselli ediyorlar
Fadime kardeşlerini de alır koyulur yola
Şurası senin burası benim dolanıp durur Oba
İlkin zor gelir Fadime'ye
Ama zamanla alışır
Tam bir yörük olur
Kaynanasıyla da arası düzelir
Obadakiler de sever sayar Fadime'yi
Kocası derseniz araları çok iyi
Bir güne bir gün kötü söz duymuyor kocasından
Yazın yaylaya çıkıyor oba kışın da ovaya iniyor
Günler su gibi akıp gidiyor
Üç yıl göz açıp kapayıncaya kadar gelip geçiyor
Üç yıl geçiyor ya Fadime'de bir şey yok daha
Yani ki doğurmuyor
Obayı bir dedikodu sarıyor
"Fadime kısır doğuramaz" diyorlar
Kaynanası ilkin karşı koyuyor dedikodulara
Sonunda o da mırıldanmaya başlıyor
"Soyumuz sopumuz kuruyacak
Neslimiz tükenecek
Şunca yörüğü bıraktı da köy kızıyla evlendi
Muradımızı gözümüzde koyacak" diye dövünüyor anası
Oba kızları da "Oh olsun
Bunca yörüğü bıraktı da köy kızı getirdi
O da kısır çıktı" diyor
İçin için yıkılıyor Fadime
Alıyor veriyor alıyor veriyor
Elinden bir şey gelmiyor ki
Adaklar adıyor
Muskalar yazdırıyor
Ama boş
Kimden bir umutlu söz duysa koşuyor yanına
Konuşuyor da okutup üfletiyor yazdırıp takıyor boynuna
Ama boş
Kimsenin yüzüne bakamıyor obada
Gelip evliliğin yedinci yılına dayanıyor
Dilediği de yedinci yılda gerçekleşiyor
Fadime'nin yüklü olduğu kulaktan kulağa dolaşıyor obada
Beyin aaafine diyecek yok
Anası derseniz soğuktan sıcağa vurdurmuyor elini
"Sen yüklüsün işleri bırak
Kıran girmedi bunca aşirete
Çalışıp yetirsinler' diyor
Sık sık konup göçmeyi de bırakıyor aşiret
Çobanlar sürüleri uzak kırlarda otlatıp akşam olunca getiriyorlar obaya
Uzun sözün kısası vakti saati gelince nur topu gibi bir oğlu oluyor Fadime'nin
Üç gün üç gece şenlik yapıyor oba
Yeniliyor içiliyor
Davarlar kurban ediliyor kazanlar kaynatılıyor
Oğlunun adını "Ali" koyuyor Bey
Babasının adı yerde kalmasın istiyor
Ali de Ali! Topaç gibi
Bir seviyor ki anası yerlere kondurmuyor
Ali'nin kırkını geçince göçe karar veriyor oba
Ne zaman ki kırk gün doluyor törenle yıkıyorlar çocuğu
Leğenine gül suyu döküp kırkduası okuyorlar üstüne
Ertesi gün sabahına da yol hazırlığına başlıyor oba
Denkler denkleniyor; yükler yükleniyor
Develer katarlanıp koyunlar sürüleniyor
Akşama doğru da oba tüm hazırlığını tamamlayıp yola koyuluyor
Develerin en yükseği en başı yumuşak olanı da Karamaya
Fadime Karamaya'yı bir güzel tımar ettiriyor süslüyor
Dizlerine takurdaklar boynuna büyük havan çanını takıyor
Ak kundağında uyuyan bebeğini de bir ala kilime sarıp çadırın eşiğinde duran yeşil çam beşiğe yerleştiriyor
Beşiği de devenin havut ağacına asıyor
Koyuluyorlar yola
Karamaya'nın ipi Fadime'nin elinde
Akşamın serinliğinde yolculuğun tadı başka olur
Hele yol iki tarafı ağaçlık yemyeşil bir yol olursa
Hele hele yol boyunca ala kargalar akşam kuşları sığırcıklar serçeler vızır vızır gezerse katarın üstünde doyum olmaz yolculuğa
Doyum olmaz ya; Fadime de oğlunu göresiyor
Karamaya'yı ıhtınp doya doya öpmek sevmek geliyor içinden
Ama yol ağaçlık karanlık üstelik
Bekliyor ki sabah olsun
Sabaha da bir şey kalmadı
Elmalı'ya konacak oba
Bey önceden gidip konak yerini seçecek obayı da orada bekleyecektir
Sabah oldu olacak
İki köpek sesleri duyuluyor
Biraz sonra da Elmalı görünüyor
Oba ağır ağır giriyor Elmalı'ya
En arkada da Fadime'nin devesi Karamaya var
Fadime sabırsız
Bir an önce deveyi ıhtırıp oğlunu kucaklamak istiyor
Oba hareketli
Herkes devesini ıhtırıp yükünü boşaltıyor
Gök çimenlerin üstü ana-baba günü
Bir yandan ak sürüler dönüyor bir yandan güzel yürük kızları sağa sola koşuyor
Fadime de ağır ağır ıhtırıyor ıhtırmasıyla da haykırıp bağırması bir oluyor
"Yavrum Ali'm yok
Ali'min beşiği boş
Ali'm yok" diye feryat ediyor herkes ona koşuyor
Bakıyorlar gerçekten Karamaya'nın havut ağacına asılı olan beşiğin içi boş
Yeller esiyor Ali'nin yerinde
Fadime saçını başını yolmaya başlıyor
Oba büyükleri aaa elden atlarını döngeri edip yollara düşüyor
Emmiler dayılar düzülüyor yola
Kimi atlı kimi yayan dönüp yolları tarıyorlar
Dayı al atını herkesten önde sürüp aralıyor diğerlerini
Fadime de yayan yapıldak düşüyor yollara
Geçtikleri yollarda umudu
Bir yandanda ağlıyor
Hem ağlıyor hem söylüyor
Bebek oy diyor
Ninni diyor
Diyorda diyor
Gün akşama yakınken dayı Çiçek Dağı'nı tutuyor
Tutuyor ki yol karardı kararacak
Yol boyu da sıra sıra ağaçlar
Ağaçların üstünde de kuşlar
Allı yeşilli cıyak cıyak kuşlar
Ta uzaklardaki bir ağacın tepesinde de bir küme kuş
Ama alıcı yırtıcı kuş bunlar
İnip inip kalkıyorlar ağacın üstüne
Dayı mahmuzluyor atını
Bir solukta varıp ulaşıyor ağaca
Varıyor ki ne görsün
Bebeğin kundağı bir ağaçta asılı
Bebeğin sarılı olduğu kilim kanlar içinde sarkıyor ağaç dalından
Kol bezi dolanmış kalmış ağaç dalına
Kuzgunlar leş kartalları da inip inip kalkıyor ağaca
Dayı atıyla ağacın yanına vardığt zaman artık bebek eski bebek değildir
Bebek demeye bin şahit gerek
Bebek gözsüz olur mu? Göz yerinde iki oyuk kalmış sadece
Derileri de lime lime
İlkin sarsılmış dayı
Sonunda toplamış kendini
Arkadan gelen Fadime'yi döşünmüş
aaa elden bir çukur kazıp gömmüş bebekten kalanları
Bir tek kol bezi asılı kalmış dalda
Sonra da döndürüp sürmüş atınt
Çok gitmeden karşılaşmışlar Fadime'yle
Anlatmış durumu dayı
Atına terkileyip sürmüş obaya
Terkilemiş ya Fadime feryat fıgan içinde
Obada herkes yaslı
Kimsenin ağzını bıçak açmıyor
Bey derseniz konak yerine dönmemiş daha
Habersiz olanlardan
Beyin anasının elleri dizlerinde
Arada bir de başını döğüyor
Fadime yerden yere atıyor kendini
Sonunda gözlerinden ırayıp bir kuytuya çekiliyor
Derler ki obadaki son günü oldu bu Fadime'nin
Akşamın karanlığında el ayak çekildikten sonra ortalardan kayboldu Fadime
Bir daha da gören olmadı
Ama bebeğin asılı kaldığı ağacın yakınından geçenler günün her saatinde yanık içli bir kadın sesinin ağlayan ağlatan yankılarını duydular uzun süre
Bu oğlunu yitirdikten sonra delirip dağlara düşen Fadime'nin sesidir diyor duyanlar
Elmalı'dan çıktım yayan
Dayan hey dizlerim dayan
Emmim atlı dayım yayan
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Kol bezin dalda bulduğum
Adını Ali koyduğum
Yedi yılda bir bulduğum
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Gökte yıldızlar ışılar
Kuzgunlar üleş bölüşür
Çadırda düşman gülüşür
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Deve var deveden yüce
Deveyi yüklettim gece
Nic' edeyim aman nice
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Kaynanam samur kürklü
Develeri kahve yüklü
Yad-yaban değil Yörüklü
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Çadın cibiş kılından
Pazvandı çıkmaz kolundan
Kurtulamam ben dilinden
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Tuzladan aldım tuzunu
Akdağ' a serdim bezini
Kargalar m'oydu gözünü
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Ak memeden sütler akar
Kavim kardaş yola bakar
Yasımız obayı yıkar
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Deveyi deveye çattım
Yuları boynuna attım
Bebeği dağlara attım
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktt kül eyledi
Ala kilime sardığım
Yüksek mayaya koyduğum
Yedi yılda bir bulduğum
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Havada kuzgun dolaşır
Kargalar leşi bölüşür
Kara haberi ulaşır
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Tabancamın ipek bağı
Baban bir aşiret beyi
Kanlım oldu Çiçekdağı
Bebek beni del'eyledi
Yaktı yaktı kül eyledi
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul