07-16-2012
|
#4
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Mikroorganizmalar Ve Bitkiler
Moleküler Biyoloji Evrime Ne Diyor?
Dna gibi makromoleküllerin oluşması daha da ilginci oluşurken içinde bulunacağı canlının bütün bilgilerini taşıması evrim teorisini ret eden, teoriyi içinden çıkılması mümkün olmayan derin kuyulara atan bir gerçektir
Fakat evrim teorisi taraftarları işlerine gelmeyen gerçekleri bilmezlikten, görmezlikten gelmekte ya da bu gerçekleri eğip, bükerek teori lehine yorumlamakta gayet ustadırlar
Fakat maddeye indirgenemeyen bilginin maddeye dayanan varsayımlarla açıklanamayacağı ortadadır
Ortadadır ama bu mantığa uygun olarak evrimciler gerçekte evrim teorisinin öngördüğü canlılığın oluşumu şemalarına tamamen ters düşen DNA veya protein dizilimi karşılaştırmalarının anatomi üzerine bina edilen sınıflandırma ile  örtüşmesinden (uyumundan) söz edebilmektedirler
Evrim teorisi, 19 yüzyıldan bu yana, ufak tefek değişikliklere rağmen temelde aynı kalan bir hayat ağacı şemasını savunmaktadır Bu şemanın canlıların evrimleşme süreçlerini ayrıntılarıyla gösterdiği iddia edilir
Bu şema, canlıların anatomik benzerliklerine göre çıkarılmış, en çok benzer görülen canlılar birbirlerine en yakın evrimsel akrabalar olarak tanımlanmıştır
Fakat bu tanımlama ardı önü düşünülmeden yapılmıştır Nitekim gelişmeler bu tanımlamalar nedeniyle teoriyi çok güç durumlara düşürür
Doğal olarak benzerlikler evrimin kanıtları ise benzersizliklerde anti evrimin (tersinimin) kanıtları olacaktır Bu nedenle tersinim teorisinin kanıtları evrim teorisinin kanıtlarından çok daha bilimsel ve akılcıdır
Fosil kayıtlarından gelen bilgiler çoğu kez bu şemaya uyum göstermese de, bazı noktalar karanlıkta bırakılarak, evrimcilerce öngörülen hayat ağacı şeması büyük ölçüde tamamlanmıştır denilebilir
Fakat bir şeyi iddia etmek başka, bilimsel kanıtlar göstererek kanıtlamak başkadır Şu canlı şu canlıya daha çok benziyor, o halde evrimsel akrabadırlar demekle o canlılar birbirlerinin evrimsel akrabası olmaz Nitekim doğada bunun son derece çarpıcı örnekleri vardır
Canlılık tarihinin belki de itiraz edilemeyen tek kanıtları olan fosiller evrim teorisinin bu varsayımlarını yalanlamakta, kesin bir dille ret etmektedir (Fosiller bölümüne bakınız)
Dış görünüme ve fosillere dayanan bu şemanın test edilmesi ise, canlıların moleküler yapılarının (protein dizilimlerinin, DNA dizilimlerinin ve rRNA dizilimlerinin) birbirleriyle karşılaştırılması ile başlamıştır
1970'lerde başlayan, ancak asıl olarak 90'lı yıllarda gelişen ve sekans (dizilim) analizi olarak bilinen yöntemlerle, farklı canlı türlerinin ortak proteinleri, ortak genleri veya ortak rRNA'ları (ribozomal RNA'ları) karşılaştırılmıştır
Evrim teorisi savunucuları bu çalışmaların sonucunda teorilerine göre birbirlerine yakın akraba saydıkları canlıların molekül yapılarının, birbirine çok benzer çıkacağını ummuşlardır
Ama sonuçlar onlar için tam bir hayal kırıklığı olmuştur
Moleküler biyolojinin sonuçları, tek bir örnekten değil de farklı örneklerin bir arada incelenip topluca yorumlanmasıyla anlaşılabilir
Bu toplu sonuçlar incelendiğinde ise, moleküler karşılaştırmaların benzer anatomi üzerinde bina edilen sınıflandırmaları altüst ettiği ortaya çıkmaktadır
Proteinler, rRNA veya genler üzerindeki karşılaştırmalar, evrim teorisine göre birbirinin yakın akrabası sayılan canlılarda benzer olmaları gerektiği halde birbirinden çok uzak çıkmaktadır
1996 yılında 88 proteinin dizilimi üzerinde yapılan karşılaştırmalar; tavşanları kemirgenler yerine primatlara yakın çıkarmıştır Buna göre tavşanlar primatlara evrimsel yönden daha yakındırlar Fakat evrim teorisi tavşanları benzerliklerini göz önüne alarak kemirgenler sınıfına koyar
1998 yılında 19 farklı hayvan türünün 13 geni üzerinde yapılan analizler, denizkestanelerini (hiçbir evrimsel yakınlıkları iddia edilemeyen) kordalılar filumuna yakın göstermiştir
1998 yılında 12 farklı protein temel alınarak yapılan karşılaştırmalar inekleri balinalara, atlardan daha yakın çıkarmıştır Biyomoleküler benzerlikler göz önüne alındığında inekler balinalara atlardan daha yakın akrabadır Fakat evrim teorisi ineklerle atları tetrapodlar sınıfına koyar
Görüleceği gibi biyomoleküler benzerliklerin canlıların aynı hamurdan var edildiklerini kanıtlama dışında evrim yönünden herhangi bir anlam ifade etmez
Illinois Üniversitesinden ünlü biyolog Carl Woese filogeni (evrimsel akrabalık) kavramının moleküler bulgular karşısında anlamını yitirdiğini şöyle kabul eder:
-Şimdiye kadar üretilen pek çok bireysel protein filogenilerinden hiçbir kapsamlı organizmal filogeni çıkmamıştır
Filogenetik uygunsuzluklar, evrensel ağacın (evrimsel soyağacının) her yerinde görülebilir; köklerinden ana dallarına ve ana gruplamaları oluşturan grupların kendi aralarında
= = =
Moleküler karşılaştırmalar evrim teorisini desteklemez Pek çok bilim insanı bu fikirdedir
1999 yılında Science dergisinde yayınlanan Elizabeth Pennisi imzalı makaleye Hayat Ağacını Yerinden Sökmenin Zamanı mı Geldi? başlığı atılmıştır
Elizabeth Pennisi makalesinde, Darwinist biyologların evrim ağacını aydınlatmak için yürüttükleri genetik analiz ve karşılaştırmaların tam aksi yönde sonuç verdiği belirtilmekte, yeni verilerin evrimsel tabloyu kararttığı ifade etmekteydi
Elizabeth Pennisi sözü geçen makalesini şunları yazarak devam ediyor
-Bir yıl önce, bir düzineden fazla mikro organizmanın yeni dizinlenmiş genomlarını inceleyen biyologlar, bu bilgilerin yaşamın erken zamanlarının tarihi hakkındaki kabul edilmiş çizgileri destekleyeceğini ummuşlardı
Ama gördükleri şey onları şaşkına düşürdü O an mevcut olan genomların karşılaştırılması, yaşamın büyük gruplarının nasıl ortaya çıktığına dair tabloyu aydınlatmadığı gibi, onu daha da karışık hale getirdi Ve şimdi, elde bulunan 8 yeni mikrobial dizilimle birlikte, durum daha da kafa karıştırıcı bir hal aldı 
Çoğu evrim teorisi taraftarı biyolog, yaşamın başlangıcını üç temel üzerinde bulabileceklerini düşünüyorlardı  
DNA dizilimleri, başka türlü genlerin karşılaştırılmasının yolunu açtığında, araştırmacılar basitçe bu ağaca (evrim ağacına) daha fazla detay ekleyeceklerini umuyorlardı Ama hiçbir şey gerçekten bu kadar daha uzak olamazdı diyor Claire Fraser, Rockville Maryland'deki The Institute for Genomic Research'ün başkanı
Aksine, (genetik) karşılaştırmalar, hem rRNA ağacıyla hem de birbirleriyle çelişki içinde bulunan pek çok farklı hayat ağacı versiyonu ortaya çıkardı
Canlılık moleküler düzeyde incelendikçe, evrim teorisinin homoloji varsayımları birer birer çökmektedir
Amerikalı moleküler biyolog Jonathan Wells, 2000 yılındaki durumu şöyle özetler:
-Farklı moleküller üzerine kurulu olan ağaçlardaki uyumsuzluklar ve moleküler analizler sonucunda ortaya çıkan garip sonuçlar, moleküler filogeniyi bir krize sürüklemiş durumdadır
Sonuçta evrimcilerin en güvendikleri dağlara da kar yağmış görünüyor
Devamı var
|
|
|