Konu
:
Osmanlı'da Örnek Bir Hukuk Mücadelesi
Yalnız Mesajı Göster
Osmanlı'da Örnek Bir Hukuk Mücadelesi
07-16-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Osmanlı'da Örnek Bir Hukuk Mücadelesi
Bir devlet ne kadar güçlü olursa olsun üç dine ve muhtelif mezheplere mensup dilleri kültürleri ve sosyal yapıları farklı milyonlarca insanı geniş bir coğrafyada altı asır sadece askerî gücüyle yönetebilme kudretine sahip değildir
Din dil ve kültür olarak bu kadar farklı bir coğrafya adalet sahibi bir yönetim olmadan asla bir arada tutulamaz
Adalet duygusu Osmanlı devlet yönetiminde öne çıkan en mühim hususiyetlerden biridir
Kur'ân-ı Kerîm'in dört temel esasından biri adalettir
Bundan dolayı padişahlar kendilerini 'insanlardan bir insan' görerek hukukun üstünlüğünü esas almışlar; halkı Allah'ın bir emaneti olarak değerlendirmeyi onları himaye etmeyi ve onlara kimsenin zulüm yapmasına müsaade etmemeyi padişah olmanın bir gereği görmüşlerdir
Yöneticiye yüklenen misyon bütün vatandaşlar arasındaki münasebetlerin adaletli bir şekilde sağlanmasıdır
Osmanlı'da kadılar bu görevi; devletin tamamını içine alan bir hukuk sistemi vasıtasıyla yerine getirmişlerdir
Divân-ı Hümâyûn idarî fonksiyonlarının yanında Osmanlı hukuk sisteminin bir üst mahkemesi olarak görev yapmıştır
Vakıflarla alâkalı meselelerde olduğu gibi alt mahkemelerdeki anlaşmazlıklar
Divân-ı Hümâyûn'a intikal ettirilirdi
Osmanlı Devleti'nde kamu hizmetlerinin mühim bir kısmı vakıflar tarafından yapılmaktaydı
Vakıflar faaliyetlerini sürdürebilmek için mühim miktarda arazilere ve gayrimenkullere sahiptiler
Vakıfların faaliyetleri devlet tarafından denetlenmekteydi
Denetleme; devlet adına kadı müftü kazasker şeyhülislâm gibi adalet mensupları tarafından yapılmaktaydı
Ayasofya vakıfları ve bir hukuk mücadelesiKanunî Sultan Süleyman döneminde Ayasofya vakıflarıyla ilgili kayda değer bir hukuk mücadelesi yaşanmıştır
Bu hukuk mücadelesinin bir yanında cihan padişahı Kanunî Sultan Süleyman; bir yanında zenginlerden müteşekkil şehrin eşrafı; bir yanda da hukuku servet ve iktidara kurban ettirmeyen Ebussuud Efendi vardır
Ayasofya Camiî'nin çevresinde bulunan 1
000 kadar ahşap dükkân Ayasofya vakfına aittir
Vakfın başka yerlerde bulunan dükkânlarıyla birlikte bu sayı 1
329'a ulaşır
Bunlar vakfa günde 13
000 akçe gelir getirmekteydi
Ayasofya vakfının menkul ve gayrimenkulleri Fatih Sultan Mehmed tarafından Ayasofya külliyesine vakfedilmişti
Ayasofya vakıfları şehir içindeki binalardükkânlar evler menziller değirmenler hanlar hamamlar ve Fatih tarafından yaptırılan bedestenlerden müteşekkildi
Bir keresinde bu dükkânların kiracıları ile vakıf arasında kiranın tespitinde anlaşmazlık çıkmış ve Şeyhülislâm Ebussuud Efendi'den mevzuyla alâkalı fetva istenmiştir
Kiracılar oldukça zengin ve itibarlı kimselerdi
Vakıf ve dükkânların bu kimselere iyi gelir getirmesinden dolayı taraflar arasında büyük bir hukuk mücadelesi yaşanmıştır
Bu hususta Ebussuud Efendi'nin vakıflar lehine çok sayıda karar verdiği ve vakfın zarara uğratılmaması için gayret sarf ettiği görülmektedir
Buna karşılık kiracılar saraydan destek alarak bir fermanla meseleyi kendi lehlerine çevirmek istemişler; ancak Ebussuud Efendi Kanunî'nin fermanına rağmen vakıf hukukundan asla taviz vermemiş ve kiracıların aleyhine karar vermede ısrarcı olmuştur
Fatih Sultan Mehmed vakfiyesinde dükkânların üç yıldan fazla süreyle kiraya verilmeyeceğini şart kıldığı hâlde mütevellinin bu şarta riayet etmediği görülmektedir
Vakıf dükkânlar hanlar ve mahzenler yıllardır aynı kiracıların elinde tutulmaktadır
Bu durumun hukuka uygun olup olmadığı sorulmuştur
Ebussuud Efendi "vakfı kuran kimsenin koyduğu şartların tıpkı Allah'ın emri gibi olduğu"nu vakfa faydalı şartlara uymanın gerekliliğini belirterek vakfedenin şartı dikkate alınmadan üç yıldan uzun süreyle kiraya vermenin hukuka uygun olmadığına karar vermiştir
Buna karşılık kiracılar ve mütevelli kira sözleşmelerinin üç yılda bir yenilenmesinin ve dükkânların eski kiracılarının elinden alınmasının vakfa zarar vereceğini ileri sürmüşlerdir
Onlara göre dükkânlara rağbet edilmesinin sebebi kiracıların eşya ve âletlerini dükkâna koymalarıdır
Kira sözleşmesinin üç yıl sonra sona ereceğini bilseler kiracıların dükkânları kiralamayacağı ve bundan da vakfın zarar göreceğini iddia etmişlerdir
Hâlbuki sözleşmenin üç yılda bir yenilenmesinden dolayı vakıf değil kendileri zarar göreceklerdir
Çünkü yenileme ecr-i misil yani piyasa değeri ile yapılacaktır
Yapılacak olan kiranın ecr-i misil ile üç yılda bir yenilenmesi bu şartları kabul eden kiracıların yerlerinde bırakılmaları kabul etmeyenlerin çıkarılmalarıdır
Kabul edenlerle üç yıllığına ve ecr-i misil ile yeni bir kira sözleşmesi yapılmalıdır
Yolsuzluklara engel olmak için de kira sözleşmesinin gizli saklı değil şahitler huzurunda yapılması gerekmektedir
Dükkânların gerçek kira bedeli yani ecr-i misli kiracıların verdiklerinin on ile on beş katıdır
Çünkü kiracılar dükkânları ikinci bir kira sözleşmesi ile başkasına kiraladıkları zaman on ile on beş misli bedel almaktadırlar
Böylece vakfın ne kadar büyük miktarda zarara uğratılmış olduğu anlaşılmaktadır
Bu fazla bedelin kiracıların mı yoksa vakfın mı olacağı Ebussuud Efendi'ye sorulmaktadır
Şeyhülislâm da bu fazla bedelden dükkânlardaki kiracılara ait olan eşya ve âletlerin bedeli çıkarıldıktan sonra kalanının vakfa ait olduğuna fetva vermiştir
Padişahın fermanıKiracılar ve mütevelli Şeyhülislâm Ebussuud Efendi'den istedikleri kararı çıkaramayınca meseleyi padişaha arz etmiş padişahtan ferman alarak meseleyi kendi lehlerine çözmek istemiş ve padişah kiracıların istediği bu fermanı vermiştir
Fermanda dükkân kiracılarından birer akçeden fazla alınmaması padişahın âlimlere sâlihlere ve başka kimselere sadakalar ve vazifeler verdiği gibi dükkân kiralarının fazlasının da kiracılara vazife ve sadaka sayılması gerektiği yer almıştır
Bu fermana rağmen Ebussuud Efendisadaka ve vazifenin ulema suleha ve fakirlerin hakkı olduğunu kimi Müslüman kimi Yahudi kimi Hristiyan dükkân kiracılarının sadakaya hakları olmadığını söylemiştir
Gerçekten de sadaka fakirlerin vazife de müderris imam ve mütevelli gibi görevlilerin hakkıdır
Dükkândaki kiracılar ise ne fakir ne de görevlidirler
Bu sebeple sadaka ve vazifeye hakları yoktur
Ayrıca kiracıların içerisinde Yahudi ve Hristiyanlar da bulunmaktadır
Buna rağmen kiracılar kendilerini savunmaya devam etmişler vakfın gelirlerinin giderlerinden fazla olduğunu fazlalığın da Beytü'l-mala aktarıldığını kendilerinin de vatandaş olmaları sebebiyle Beytü'l-maldan hakları olduğunu ve dolayısıyla kira fazlasının kendilerinin Beytü'l-maldan olan alacaklarına mahsup edilmesi gerektiğini iddia etmişlerdir
Şeyhülislâm ise Beytü'l-maldaki gelirlerin onların hakkı olmadığını karada ve denizde halkın canını malını ailesini koruyan askerlerin hakkı olduğunu bu gerçekleri gizlemenin Allah'ın lânetine uğramaya sebep olacağını söylemiştir
NeticeGörüldüğü gibi kiracıların ve mütevellinin hukukî ve siyasî imkânları kullanarak çok uğraşmalarına rağmen Ebussuud Efendi'den istedikleri kararı çıkaramamışlardır
Karşı tarafın çok güçlü olduğu padişahtan ferman almalarından anlaşılmaktadır
Her şeye rağmen şeyhülislâm vakfın haklarını ve hukuku zayi etmemiştir
Padişah fermanına rağmen şeyhülislâmın görüşünden dönmemesiOsmanlı'da hukukun üstünlüğünü ve yargının bağımsızlığını göstermesi bakımından önemlidir
Bir İslâm âlimi olarak Ebussuud Efendi vakıf mallarının zayi edilmesine engel olmuş hukukun ve adaletin tecellisi için sonuna kadar mücadele etmiştir
Kanunî Sultan Süleyman ise muktedir bir hükümdar olmasına rağmen hak ve adaletin tecelli etmesine engel olmak bir yana adına yakışır şekilde meselenin hâllinde kanunların uygulanmasına razı olmuştur
Bu hâdise Osmanlı Devleti'nde hukuk ve adaletin padişahın iki dudağı arasında olduğuna dâir iftiralara mânidar bir cevaptır
Zaten hukuk ve adalet padişahın iki dudağı arasındaki basit ve küçük bir şey olsaydı Osmanlı Devleti nasıl altı asır cihan devleti olurdu
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul