Konu
:
Osmanlılar'la İlgili Tarihi Yazılar-Osmanlı Devleti
Yalnız Mesajı Göster
Osmanlılar'la İlgili Tarihi Yazılar-Osmanlı Devleti
07-16-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Osmanlılar'la İlgili Tarihi Yazılar-Osmanlı Devleti
Osmanlı Devleti'ne karşı İngilizlerle işbirliği yapan Haşimilerin Osmanlı'nın yıkılmasından sonraki 30 yılda başında esen lanet fırtınasının ibretlik hikâyesi
Mustafa Armağan'ın köşe yazısı
Kimi İslam ülkelerindeki hareketlilikler uzmanların dilini sonunda çözmüş görünüyor
Yerlisi yabancısı aynı şeyi vurguluyor: Bu olaylarOsmanlı'nın arkasında bıraktığı büyük boşluğun hâlâ doldurulamadığını gösteriyor
Peki Osmanlı Devleti 90 küsur yıl önce tarih sahnesine veda etmemiş miydi? 21
yüzyılda hâlâ Osmanlı'nın tasfiyesinden nasıl söz edilebilir? Yoksa bir hayalet midir karşımıza ikide bir çıkan?
Çağdaş Fransız filozofu Jacques Derrida'nın sözünü ettiği türden bir hayalet belki
Filmlerden biliyoruz: Cenazesi kurallara uygun defnedilmemişse ölünün ruhu vârislerine musallat olur
Ta ki usulüne uygun olarak defnedilinceye ve rahatsızlık duyduğu unsur ortadan kaldırılıncaya kadar
Osmanlı'nın hayaleti de benzer bir sıkıntı içerisinde olmalı ki terk ettiği evin çeşitli odalarında sık sık karşımıza çıkmakta
En iyisi siz 'İslam'da hayalet var mı?' sorusunu sormadan ben asıl konuma geçeyim
Size anlatacağım Osmanlı'ya ihanet etmiş bir aileninson kalıntısı Ürdün'de yaşayan Haşimîlerin başında esen lanet fırtınası
1916 yılında Arap isyanını yakınlarda Suudiler tarafından yıktırılan Ecyad Kalesi'ne ilk kurşunu sıkarak başlatan Mekke Şerifi Hüseyin'in oğlu Kral Abdullah'ın hatıratında Sultan II
Abdülhamid'i şu çarpıcı satırlarla anması ilginç olmanın ötesinde çarpıcıdır:
"Bence Abdülhamid'in tahttan indirilmesinden sonra meydana gelen olaylar Kufe ve Mısırlıların Hz
Osman'a yaptıklarından sonra meydana gelenlere benzer
Hz
Osman nasıl fitneyle Müslümanlar arasındaki sınır idiyse Abdülhamid de bu çağda insanlarla fitne arasındaki perdeydi
Bu perde yırtılınca fitneler ortaya çıktı
" (Çeviren: Halit Özkan Klasik: 2006 s
19)
Sultan Abdülhamid'in tarih karşısında acımasız bir şekilde haklı çıkmasındaki inceliğe bir başka yazımızda değiniriz
Biz şimdi Osmanlı'nın yıkılmasından sonraki 30 yılda Haşimî sülalesinin başında esen lanet fırtınasına gelelim
Abdülhamid'in gözünün tutmadığı adamlardan biriydi Şerif Hüseyin
Onu ailesiyle birlikte İstanbul'a getirip Boğaz'da bir yalıda gözaltına aldırır
İttihatçılar ise Abdülhamid'in "ak" dediğine "kara" demeyi marifet bildiklerinden onu serbest bırakırlar
Hüseyin de Hicaz'a döner ve İngilizlerle anlaşarak Arap isyanının pimini çeker
İngilizler onu sözde Büyük Arap Krallığı'nın başına geçireceklerdir
Casus Lawrence de danışmanı olacaktır
Güya artık Arap dünyasında Osmanlı'nın değil Arapların ve tabii Haşimîlerin sözü geçecektir
Siz öyle sanın
İngiliz oyununun kaç perde sürdüğünü bilmeyen Şerif Hüseyin sadece Hicaz bölgesine Kral yapılır ama tahtı garantide değildir
İngilizler onu çoktan gözden çıkarıp Suud ailesiyle anlaşmışlardır
Nitekim Eylül 1924'te Abdülaziz b
Suud'un develerle hücumu üzerine krallığını oğlu Ali'ye devretmek zorunda kalacaktır
(1958'de parçalanarak öldürülecek olan Ali'nin oğlu Abdülilah bu defa Irak'ta karşımıza çıkacaktır) Ali'nin krallığı da ancak bir yıl sürecek sonra Hicaz-Necid bölgesi Suudîlere teslim edilecektir
Muazzam Arap Krallığı'nın başına getirildiğini zanneden Şerif Hüseyin ise uyandığında soluğu Kıbrıs'ta almıştır
Çocukluğunda bayramlarda babasıyla birlikte Şerif'i ziyaret ettiğini anlatan Rauf Denktaş emekli kralın kendilerini görür görmez Osmanlı'yı hatırladığını ve "Ah ben Osmanlı'ya nasıl ihanet ettim? Şimdi ihanetimin cezasını çekiyorum" diye iki gözü iki çeşme ağladığını anlatır
Nitekim 1931'de Amman'da ölürken bin pişmandır
(Ziyaret ettiği Yemen'de Osmanlı marşlarıyla karşılanmasına ise tarihin istihzası demek gerekiyor
)
Ancak Şerif Hüseyin'in Osmanlı'ya ihanetinin laneti kendisiyle sınırlı kalmayacak oğullarına hatta torunlarına da bir hastalık gibi geçecektir
Oğullarından Faysal önce Suriye Kralı yapılmıştı
Ancak Fransızlar istemeyince İngilizler tarafından mecburen Irak kralı ilan edildi
Tabii İngiliz danışmanlarla birlikte
Ne var ki Faysal'ın mutluluğu da uzun sürmeyecekti
Devasız bir hastalığa tutulacak ve bir mum gibi eriyerek babasından 2 yıl sonra ölecektir
Yerine oğlu Gazi'yi kral ilan ettiler
Ancak Gazi İngilizlerin ülkesinin kaynaklarını nasıl soyduğunu görmüş ve Türk yanlısı bir politika izlemeye kalkmıştı
Tabii cezasını çok geçmeden görecek Bağdat'ta bomboş bir yolda giderken otomobili bir direğe toslayacak ve hayatını kaybedecekti
(1939)
İngilizler onun yerine çocuk yaştaki oğlunu II
Faysal adıyla tahta geçirdiler
Amca oğlu Abdülilah da onun "nâib"i yapıldı
İkisi birlikte Irak'ta yapmadıkları rezalet bırakmayınca 1958'deki halk ayaklanmasında parçalanarak öldürüldüler
Şerif Hüseyin'in öbür oğlu Abdullah'ın nasibine ise Ürdün düşmüştü
Önce Emir sonra kral oldu
Hatıratını yazacak kadar uzun yaşadığına bakılırsa en şanslıları sayılabilir
Ne var ki o da İsrail'in kurulmasından 3 yıl sonra bir Filistinli tarafından öldürülecektir
İşin garibi Şerif Hüseyin'in Zeyd adlı oğlu kendisine münhal (boş) bir taht bulunamadığı için en uzun ömürlüleri olmuş ve 1970'te eceliyle ölmüştür
Baba tahtını kaybedip sürgüne gönderiliyor
Bir oğlu hastalıktan diğeri suikastta ölüyor üçüncüsü tahtını kaybedip köşesine çekiliyor
Torunlarından ikisi parçalanarak öldürülüyor biri de sözde trafik kazasına kurban gidiyor
Osmanlı'ya ihanet eden bir ailenin 30 yıl içinde ne hale geldiğinin ibretlik hikâyesi böyle
Az kalsın casus Lawrence'i unutuyorduk
O da görevini yaptıktan sonra gözden düşmüştü
Londra'da unutulmuş biri olarak yaşarken 1935 yılında bir motosiklet kazasında ölmüştü
Böylece lanet halkası tamamlanmış oluyor
Şimdilerde Başbakan David Cameron'un vaktiyle işlediği suçlardan dolayı dünyadan özür dilemek zorunda kaldığı emperyalist İngiltere'nin "kullan at" çarkı bütün acımasızlık ve kusursuzluğuyla işlemiş görünüyor
Öte yandan Kral Abdullah'ın feryadı hâlâ kulaklarda çınlamaya devam ediyor:
"Eğer Arap isyanının bu şekilde sona ereceğini bilseydik hiçbir şekilde Osmanlı'ya isyana kalkışmazdık
"
Mısırlı Dr
Fehmi Şinnavi ise o gür sesiyle şöyle haykırıyor:
"Günümüz Arap zirvelerinde temel mesele İsrail'e ne kadar boyun eğileceği
Eğer Osmanlı'ya bunun binde biri kadar boyun eğebilseydikşimdiye kadar elimize geçenlerin milyon katını kazanırdık
"
Zaman
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul