Yalnız Mesajı Göster

Nietzsche Ve Babaannem – Mustafa Ulusoy

Eski 07-15-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nietzsche Ve Babaannem – Mustafa Ulusoy



Nietzsche ve Babaannem – Mustafa Ulusoy

Kategori: Kitap
Hayatın anlamı, ölüm, hiçlik, sonsuzluk arzusu, mutsuzluk, anlaşılamama, hayata ve kâinata yabancılaşma…
Mustafa Ulusoy, dış dünyadan taşıdığı gözlemleri, özellikle bir psikiyatrist olarak şahit olduğu olayları kendi iç dünyasında yaşadıkları ile iman potasında eritiyor ve saflaştırıyor bu kitabında

İnsana dair, size dair, bize dair bir kitap…
Sunuş
İLK OLMAK, ZORDUR Allah’ın arzında ilk anda en iyiyi ortaya koymak bugüne kadar yalnızca bir kişiye nasip olmuştur Şu yeryüzünde ilk yapan, ama en mükemmel yapan olarak, yalnızca sahib-i Mirac (asm) vardır
Aşmak bir yana, ulaşamadığımız bu eşsiz örneğe mukabil, bizlerin ‘ilk’leri ‘en iyi’ler olamıyor Bilakis, hayatlarımız, olsa olsa, iyi-daha iyi-en iyi sürecini izliyor
Arkadaşım, dostum ve kardeşim Mustafa Ulusoy’un çalışmalarını kitaplaştırırken, bu gerçekle bir kez daha yüzleşmiş oldum Bu kitap, onun bugüne dek aynı çizgi dahilinde yazdığı yazıların derlenmesi ile günyüzüne çıktı; ama kitapta yer almayan yazılar bir araya toplansa, herhalde kitaplaşanlardan daha kalın bir dosya olurdu
Maamafih, bunu söylerken, onun bu kitapta yer almayan yazılarına ‘değersizlik’ atfetmek istemiyorum Bilakis, böyle bir durum ortaya çıkmasının ardında, Mustafa’nın bilhassa son üç yılda çizdiği çok başarılı üslûb grafiğinin rolü var İnsan ‘daha iyi’ye alıştırılınca, ‘iyi’ler pek gözüne görünmüyor!
Mustafa Ulusoy’la, bir yazısında da ihsas ettiği üzere, ‘umulmaz’ bir zamanda tanıştık Rabbimiz, bu tanışmayı daimî kıldı; ve hayatımızın son onbeş yılında bizi birbirimizden ayrı ve uzak bırakmadı Bu süre zarfında, bilhassa ‘ders müzakereleri’ vesilesiyle, mutad, düzenli ve sürekli görüşme ve konuşmalarımız oldu Gelin görün ki, onbeş yıla şöyle bir kuşbakışı baktığımda, açık söyleyeyim, bu kalem daha da verimli olabilir, meselâ bu ‘ilk kitap’ için bu kadar beklemeyebilirdi diye düşünüyorum Bu noktada, ağır tıp eğitiminin, sonra bir o kadar ağır psikiyatri uzmanlık eğitiminin rolünü görmezden geliyor değilim Ama en azından bundan sonra, Mustafa Ulusoy’un ‘okumalar’ın yanısıra ‘yazmalar’a daha fazla zaman ayıracağını umuyorum Zaten, bilhassa bu ‘meslekî eğitim’ yükünü hafiflettiği son birkaç yılda yazdıklarının daha derli-toplu, daha oturmuş ve daha kendinden emin olduğunu; kendine has bir tarz ve bir üslub kazandığını görüyorum “İnsan Sûretleri” bölümündeki yazılar, bunun çok hoş örnekleri Bilhassa “Yüzleşme noktası” ve “Odanın rengi”ni tavsiye ederim Ayrıca, “Otistik hayatlar”dan hissenizi kapıp, “Beş zaman, beş dönüşüm”ü kendi hayatınıza uyarlamanızı özellikle elzem buluyorum Bu kitabın da başlığını oluşturan “Nietzsche ve babaannem”de ise, yazar, yeni bir dönemecin eşiğinde gibi gözüküyor Zira, hemen her yazının ardında Kur’ânî bir tefekkürden yansımalar sezilmekle birlikte; bu yazıda, yansımalar zaman zaman öne geçiyor ve yazar, konunun tam ortasında Kur’ân’ı konuşturuyor Mustafa yazılarını insanı yaratan, insanın muhatap olduğu bütün eşyayı da yaratan Hakîm-i Rahîm’in Kelâmına ne kadar çok açarsa, yazılarının da o kadar büyük açılımlar sergileyeceği düşüncesindeyim Bunun için ise, Kur’ân ve nebevî miras üzerine daha yoğun ve daha doğrudan muhatabiyetler gerektiğini düşünüyorum
Aynı şekilde, ‘psikiyatri’ tabanını sağlam bir biçimde inşa ettiğine inandığım yazarın, bu tabanı genişleterek topluma, yaşanan çağa, bir bütün olarak insanlık tarihine, hususan düşünce tarihine uzanan keşif yolculukları yaşaması sanırım ufkunu ve üslubunu daha da geliştirecektir ‘İnsanın’ sorunlarından ‘insanlığın’ sorunlarına uzanan bir seyahat sayesinde geleceğini umduğum; ciddiyeti, düşünce temeli ve de çalışkanlığı itibarıyla bunu başarma istidadı olduğunu şimdiden gördüğüm sevgili arkadaşım, inşaallah böylesi ‘keşif yolculukları’ndan hepimiz için son derece önemli ‘gezi notları’yla dönecektir
Geleceğe dair uzunca ‘serd-i kelâm’ etmemin sebebi, elinizdeki kitaptır Bu kitabın, en çetin ve en hayatî konuları olabildiğine rahat ve yumuşak bir üslub içinde ve de imanî bir temelde tahlil ediyor olmasıdır Bu kitap, bir nevi ‘iman-küfür muvazeneleri’ veya ‘hidayet-dalâlet mukayeseleri’ şeklinde özetlenebilecek genel yaklaşımıyla, herkes için önemli çıkış yolları sunuyor R D Laing gibi ‘meslekten’ birinin “Seküler psikiyatri şaşıya yol gösteren bir kör durumundadır” tesbitini yaptığı ve lâkin şaşıların tedavi için körlere koştuğu bir çağda; sanırım psikiyatriste gelenler kadar, psikiyatrinin kendisine bir yol göstermek gerekiyor ve bunun yolu, Laing’in ima ettiği üzere, ‘seküler olmayan’ bir psikiyatriden geçiyor Bu ise, insanın en temel sorularını ve en temel acılarını İlahî Kelâmın dersi, Resul-i Ekrem’in (asm) talimi ile tahlil etme istidadı olanlara düşüyor Mustafa Ulusoy niye onlardan biri olmasın ki?
Kaldı ki, “‘Harita-i insâniye’de yolculuklar” başlıklı bölümde çok ‘hafif’ ve çok ‘latif’ bir üslub içinde ele aldığı konuları oturttuğu temel, onun bu yolda neler yapabileceğini haber veriyor
Kitabın başlığına dair de, bir çift sözüm var Bu başlık, esasen, kitabın—ve esasen hayatın—tamamına hakim olan iman-küfür, hidayet-dalâlet, hayır-şer mukayesesini net bir biçimde ihsas ediyor Ancak, unutulmaması gereken bir husus var: Sevgili kardeşim, ‘babaanne’sinden bir adım ileride ve bir kat fazla sorumlu haldedir Zira, babaannesi, anlaşıldığı kadarıyla, Nietzsche’den ve onun temsil ettiği şeyden habersizdi Ama ‘torun,’ Nietzsche’yi; onun acılarının, keza sapmalarının kökenini biliyor O halde, belki Nietzsche gibi kalbi ‘küfr-i inadî’ ve ‘nefsin firavunluğu’ ile körleşenlere değil, ama en azından doğru yoldan gidiyorum diye yan yola sapan ‘şaşı’lara yol gösterecek yeni yeni çalışmalar ortaya koyması gerekiyor Zira, Resul-i Ekrem (asm) ‘Yarabbi! Senin arzında Seni tanımayan tek kişi kalsın istemiyorum” mealindeki bir münacatın sahibidir; ve her mü’minin bu dokunaklı münacatın içerdiği cehd, şevk ve şefkatin bir cilvesini taşıması gerekir
Mustafa Ulusoy’a bu yolda ‘hayırlı yolculuklar’ diliyor; Rabbimizden, emsalinin sayısını arttırmasını niyaz ediyorum
METİN KARABAŞOĞLU
İstanbul, 1997

Önsöz
HİÇBİR ŞEY HAYAT KADAR şaşırtıcı değil Hiçbir şey, insana, kâinatta olup bitenler kadar hayret vermiyor Hiçbir şey insanı kendi iç dünyasında olup bitenler kadar hayrete sevketmiyor
Bu kitap, işte, insanın varoluşu karşısında duyulan bu şaşkınlık ve hayretin bir ifadesi olarak yazılmıştır
Bu kitabın yazılması birçok insanın katkısıyla oldu En başta, kitabın editörlüğünü üstlenen Metin Karabaşoğlu yazıların kitaplaşmasına çok katkıda bulundu Ali Mermer’le hayatımın kritik bir döneminde tanıştım ve ihtiyacım olan birçok zor dönemde bana çok destek oldu Yazıların birçoğunu okudu, eleştirdi Murat Çiftkaya ve Senai Demirci her daim iyi bir arkadaş olduklarını gösterdiler Her ikisi de birçok düşüncenin filizlenmesinde yardımlarını esirgemediler
Annem Hatice ve babam Halil Ulusoy hayattaki önemli birşeyi benden hiç sakınmadılar Bana hep dua ettiler ve sevgilerini böyle ifade ettiler Yaratıcının en büyük lütuflarından biri olan ailenin sıcaklığını kardeşlerim Hacer, Menşure, Betül ve Seyda ile yaşadım; onlar, ‘bağlılık’ denilen duyguyu tatmama ve bu duygunun gelişmesine vesile oldular
Eşim Zerrin, yazı yazarken duçar olduğum asabî hallere katlandı; içinde taşıdığı masumiyet ile, beni hayatımda yolunda gitmeyen şeylerle yüzleştirmekten kaçınmayarak kendimi sorgulamama vesile oldu ve iyi bir yoldaş, takdir edici bir arkadaş olduğunu gösterdi
Bana saatlerini ayırarak iç dünyalarını aralayan hastalarım ise insanın yaşadıklarını dile getirmesinin her türlü zorluğuna katlanarak bana hep ‘insan’dan bahsettiler Ve başka birçok insan birçok yerde ve zamanda hayattan ve hayatlarından bahsettiler ve hayatlarının önemli ayrıntılarına işaret ettiler
Hepsine teşekkür ediyorum
MUSTAFA ULUSOY

Alıntı Yaparak Cevapla