Yalnız Mesajı Göster

A'dan Z'ye Psikiyatrik Ansiklopedi

Eski 07-14-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

A'dan Z'ye Psikiyatrik Ansiklopedi



B


Babcock Cetveli


Zekâ gerilemeleri Babcock-Levy testiyle belirlenerek sonuçlar Babcock cetvelinde gösterilir


Bar Cetveli


Bar cetveli histograma (bkz) benzer Resimli olarak, olayların mutlak ve yüzde frekanslarını gösterir ve iki, üç grupta elde edilen sonuçların kıyaslamasında özellikle faydalıdır


Barbitüratlar


Barbitüratların ilk olarak tıpta kullanımı yüzyılın başına rastlar Önce barbiton, on yıl sonra da fenobarbiton kullanıldı O tarihten bu yana sayısız barbitüratların sentezi yapıldı ve bugün bunlardan bir düzinesinin klinik uygulamalarda yerleri vardır Gastro-entestinal ve parenteral yollardan hemen absorbe olurlar Etkinin hızı ve süresi, dokuya nüfuz oranını belirleyen lipid çözünürlük derecesiyle doğrudan orantılıdır ****bolik yıkılım çoğunlukla karaciğerde olur ve değişmemiş bileşiğin yanısıra çeşitli bileşikler de böbreklerden itrah olur Kısa veya daha uzun süre etkili bir barbitürat dozu kırk sekiz saat içinde vücuttan atılır Bu, uzun süreli etkili ilaçlarda daha uzun bir zaman alır Barbitüratlara karşı tolerans mutlaka olur ve bu tolerans hem ****bolik değişimin artması, hem de nöro-fizyolojik uyumla ilgilidir

Barbitüratlar genel depresanlardır, fakat santral sinir sistemi bunların etkisine karşı, öbür dokulara kıyasla, daha duyarlıdır Santral depresan etkiler bileşiğe, dozuna, uygulama yoluna ve o sırada sinir sisteminin eksitabilite derecesine göre, hafif sedasyondan komaya kadar değişir Önce neokorteks etkilenir; disinhibisyon ve öfori etkileri, alkol kullanımı sonunda görülen etkilere çok benzer; barbitüratların «hafif» uyuşturucu maddeler olarak kullanılması bu yüzdendir

Barbitüratlar klinik bakımdan hipnotik olarak kullanılır Uykusuzluk başlangıçlarında genellikle kısa süre etkili bileşiklerin, geceleri rahatsızlık veren uyku ye sabah erken uyanma durumlarında da daha uzun süreli bileşiklerin verilmesine rağmen, bazı araştırmacılar etki süresini uzatmak için dozu arttırmanın daha iyi bir yol olduğunu ileri sürmektedirler

Psikiyatride barbitüratlar etkin anksiolitik ilaçlardır ve geçmişte bu amaçla yaygın olarak kullanılmışlardır Son onbeş yıl içinde benzodiazepin bileşiklerinin, bazı belirgin avantajları dolayısıyla, anksietenin tedavisinde barbitüratların yerini aldığı görülmüştür Yine de, anksietenin giderilmesinde barbitüratların sınırlı fakat yararlı bir fonksiyonları vardır

Psikotik veya nörotik hastalıkta akut ve şiddetli davranış bozuklukları derhal kimyasal bir frenleyicinin uygulanmasını gerektirebilir Oral veya parenteral barbitüratlar bir trankilizanın yerine veya trankilizan terapisini destekleme amacıyla kullanılabilecek yararlı bileşiklerdir Barbitüratların disinhibisyon etkileri, narkoanalitik tekniklerde teşhis için kullanılmaktadır,

Fenobarbiton bu grubun uzun süreli etki gösteren bir bileşiğidir Öbür bileşiklerden farkı, hafif bir ruhsal depresyon yaratma özelliğidir; bu yüzden psikiyatride pek rağbet görmemiştir Oysa antikonvülsan olarak uzun bir zamandan beri yarar sağlamaktadır

Normal dozlarda kullanıldığı zaman, barbitüratların yan etkileri çok sık görülmez En çok rastlanan şikâyet, ertesi sabah duyulan ve sarhoşluk sonrasını andıran hafif bir rahatsızlık ve sıkıntı duygusudur Hipersansitivite reaksiyonları pek görülmez; bunlar çoğu zaman lekeli kabartı ve ürtiker biçiminde belirir Yatkın hastalarda akut porfiria'ya (kanda porfirin mevcudiyeti) ender olarak rastlanır

Barbitüratlara tolerans hemen başlar ve aynı etkinin sağlanması için doz gittikçe artar Alkol gibi diğer depresanlara karşı bir çapraz toleransa rastlanmamıştır Barbitüratların hafif dozda sürekli kullanılmaları kolayca alışkanlığa yol açabilir Bu özellikle kronik anksietesi bulunan hastalar için sözkonusudur Barbitürat kullananların bunu bırakmaları halinde şiddetli anksiete, titreme, göz seğirmesi, baş dönmesi, bulantı, kusma ve kilo kaybı görülür; bu arada ihtilâçlara ve delirium durumlarına da rastlanılabilir

Uzun süreli yüksek dozaj sonucunda, alışkanlığın yanısıra, sürekli entoksikasyon ve kişilik sorunları da ortaya çıkabilir; duygularda (affekt) kararsızlık, sinirli ve kavgacı bir tutum, konsantrasyon ve hafıza bozuklukları ile yanlış kararlar halinde beliren akıl fonksiyonu bozuklukları görülür Motor koordinasyon bozuklukları ataksiye, dizartriye ve nistagmusa yol açar

İntihar girişimi amacıyla aşırı barbitürat dozları alınması üzüntü verecek derecede olağan hale gelmiştir; bu bakımdan depresyon hastaları için özellikle yüksek olan tehlike derecesi her zaman göz önünde tutulmalıdır Aşırı barbitürat dozu alınan durumların bir kısmının rastlantı olduğu ve barbitürat otomatizmi, yani şaşırarak istemeden tekrar normal dozda barbitürat almaktan ötürü meydana geldiği ileri sürülmektedir


Basit Şizofreni


Şizofreninin (bkz) bir altgrubu olan bu bozukluk en az tanımlanmış ve en güç teşhis edilen vak'alardan biridir Başlıca özellikleri sinsi bir başlangıç göstermesi ve açık klinik semptomlar bulunmamasıdır İleri adolesans döneminde, tuhaf davranışlar, sorumlulukları ihmal, toplumsal ilişkilerde zayıflama, mantıksız davranışlar ve toleranssızlıkla belirir Klinik muayenede, daha önceki toplumsal yetersizliklere kolay açıdan bakma dışında, çok az anormallikler görünebilir Oysa, hastanın yakınları onda umursamaz bir kayıtsızlık veya sürekli yakınmalara, eskiden gösterdiği sevgi yerine kavgacı bir despotluğun farkına varırlar Toplum koşullarına ve akrabaların göstereceği destek derecesine göre, hasta alkolizm ya da fuhuş gibi tuhaf davranışlara veya toplumsal bir düşüşe sürüklenebilir Basit şizofreni hastalarından çoğunluğunun psikiyatrik hastahanelere alınmayıp basit suçlular, serseriler ve diğer toplumsal uyumsuzlar sınıflarında yer aldıklarına inanılmaktadır


Baş Ağrısı


Lokal organik lezyonlar (ya da fonksiyon bozuklukları) nedeniyle olan baş ağrılarını sistemik hastalıktan ileri gelen baş ağrılarından ayırdetmek gerekir Ayrıca, bu iki tür başağrısı, psikolojik faktörlerden ileri gelen veya bu faktörlerle ilgili baş ağrılarından da ayırdedilmelidir Birçok vakada, lokal fizik ve psikolojik faktörler arasında bir bağlantı bulunur Lokal organik lezyonlar arasında serebral tümör, subdural hematoma, temporal arterit, sinüzit, vazomotor rinit ve migren vardır Baş ağrısının sistemik nedenleri arasında ise hipertansiyon, böbrek yetersizliği, amfizem, göz yorgunluğu (refraktif hatalar nedeniyle) ve konstipasyon vardır Klinik tababette en sık görülen vakalar muhtemelen gerilim baş ağrılarıdır Ağrı genellikle frontal, bazan oksipitaldir, bazan da kranyuma kadar yayılır Sorumlu mekanizmanın oksipito-frontalis kasındaki bir spazm olduğu ileri sürülmüştür Baş ağrısı çekenlerin fazla anksiete göstermedikleri söylenmektedir, baş ağrısı bir çeşit boşalma semptomu görevini görür Ortamsal stress ve yorgunluk, presipitan faktörlerdir Gerilim baş ağrısının ayırıcı teşhislerinden biri migrendir (bkz) Depressif hastalıklı kişiler baş ağrısından, daha doğrusu kafatasında anormal ve nahoş duygulardan şikâyet etmektedirler Bazı hastalar bunu kafalarının tepesinde bir basınç duygusu olarak, bazıları ise kafalarına sıkı bir şerit sarılıymış gibi bir duygu olarak tanımlamaktadırlar Kronik hipokondria hastalarından bazıları baş ağrılarından yakınırlar, ama bu genellikle başta tuhaf duygulardan ibarettir Bu tanım bazan elektrik, bazan da fizyolojik terimlerle dile getirilir, yani hasta «beyninden kan dalgaları aktığından» söz eder

Fizik tipteki baş ağrısının tedavisi öncelikle temelindeki bozukluğun tedavisidir; yine de, semptomatik tedavi de endike olabilir Gerilim baş ağrıları çoğunlukla medazepam gibi trankilizanlarla giderilir Oysa, aynı zamanda, psikiyatrik tedavi kapsamına da, kişiliğin ve ortamsal stresslerin değerlendirilmesi ve semptomlar başgöstermeden önce sitüasyonel baskıların daha iyi çözümlenmesini ve daha etkin bir deşarjın sağlanmasını amaçlayan bir psikoterapi girmektedir Tamamen psikiyatrik olan sendromlar (yani, depresyon ve hipokondria), temeldeki duruma yeterli bir tedavi uygulanmasını gerektirir (elektrokonvülsif terapi, farmakoterapi, vs)

Bkz Psikosomatik bozukluklar



Beden


Modern psikiyatride, psikolojik değişkenliklerle beden yapısı arasındaki korelasyonun araştırılmasında Kretschmer (bkz) önderlik etmiştir Kretschmer, piknik yapıyla (tıknaz gövde, geniş yüz, kalın boyun, geniş viseral boşluklar,ince kol ve bacaklar ve cilt altı yağ tabakası birikimine yatkınlık) siklotimik mizaç ve duygusal (affektif) psikozlar arasında ilişki bulmuştu, öte yandan, leptosomatik yapıyla da (uzun boy, dar gövde, uzun bacaklar ve ince bir cilt altı yağ tabakası) şizoid mizaç ve şizofrenik çöküntü arasında ilgi bulmuştur Bu alanda daha sonra çalışan araştırmacılar arasında yer alan Sheldon, başka bir tipoloji geliştirmiştir Ayrıca Rees ve Eysenck'e de bu alanda değinilmelidir Bkz Somatotipler ve Yapı


Beden Yapısı


Çağlar boyunca beden yapısıyla mizaç yatkınlıkları arasında bir ilinti kurma çabaları sürdürülmüşse de, ilk olarak 1936 yılında kretschmer (bkz) Bu fikri modern psikiyatri kapsamına almıştır Tıknaz yapının siklotimi'ye (neşe ve üzüntü durumlarının belli sürelerde belirmesi) ve bir sinir bozukluğu durumu olduğu zaman manik hastalığa yatkın olduğunu; uzun boylu, ince, leptosomatık yapının şizoid mizaç gösterdiğini ve bir sinir bozukluğunda şizofreniye dönüşebileceğini ileri sürmüştür Daha sonraları Sheldon (bkz) Somatotipleme için daha ayrıntılı teknikler geliştirmiş ve beden yapısıyla psikolojik değişkenler arasındaki korelasyon faktörleriyle ilgili çalışmalar yapmıştır Kretschmer'in piknik, atletik ve leptosomatik tiplerine karşılık, endomorf, mezomorf ve ektomorf olarak üç fiziksel tip tanımlamıştır


Beden İmajı

İlk gelişme safhalarında çocuk, kendinin ayrı bir bütün ve bedeninin de kendi kontrolü altında bir araç olduğu kavramını edinir Bu «benlik kavramı» hayatı boyunca gittikçe zenginleşir ve fizik bedenle ilgili ayrıntılı bir «sistem» ya da düşünceyi kapsar Bu düşünce için beden imajı terimi kullanılmaktadır Bu sistemin tutarlılığı elbette sinir sisteminin bütünlüğüne bağlıdır Böylece organik beyin hastalıklarında, özellikle parietal lob hastalıklarında, beden imajı bozukluklarına çok rastlanmaktadır Oryantasyon bozukluğu (bkz Ototopagnozi), yanlış lokalizasyon (alloestezi) veya bedenin bölümlerini algılayamama (bkz Anosognozi) görülebilir «Fantom kol veya bacak» yahut buna benzer fenomenler, sinir kopması dolayısıyla stimülasyonların yanlış yorumlanması sonucudur Beden imajı bozuklukları, hastada başkalarının kendisini nasıl gördüğüyle ilgili yanılgılar olarak belirdiğinde, «fonksiyonel» niteliktedir; meselâ, hasta burnunun çok uzun ve dolayısıyla alay konusu olduğunu sanabilir Bazı hipokondria tiplerinde beden duyularına karşı ağırı duyarlık belirgin olarak görülür «yedekparça» (protez) ameliyatları da yatrojenik bozukluklara yol açabilir


Belle indifference


(kayıtsızlık)

Histerik konversiyon semptomları gösteren hastalardaki uygun emosyonel ifade eksikliği anlamına gelir Böyle bir hasta aksaklığından, meselâ paralize bacağından, şikâyet ederken aynı zamanda da buna karşı donuk ve kayıtsız bir emosyonel tepki gösterir; hattâ başka konularla ilgili şakalar yapıp gülebilir Endişe verici bir semptom sayılabilecek bu durumu hiç düşünmediği, ilgi bile duymadığı bellidir

Belle indifference, şizofrenide (bkz) Görülebilen duygusal (affektif) donuklaşma veya tutarsızlıktan farklıdır Doktorun teşhisine, şizofrenide görülen diğer özellikler ışık tutar




Benzodiazepin'ler

Son onbeş yıl içinde geliştirilen benzodiazepinler reçetelerde en çok yazılan ilaçlar arasında yer almaktadır Klordiazepoksid, bu serinin prototipidir Bundan sonra diazepam, oksazepam, nitrazepam, medazepam ve flurazepam gelir Bu bileşiklerin en büyük avantajı düşük toksisiteleridir; böylelikle aşırı dozda geniş bir emniyet marjı olmaktadır Farmakolojik etkinlik, merkezde heterojen yedi üyeli bir halka yapısıyla ilgilidir Benzodiazepinler gastroentestinal ve parenteral yollardan süratle absorbe olurlar, fakat kanda en yüksek seviyeye yavaş yavaş ulaşırlar ve itrah birkaç gün içinde tamamlanmaz Benzodiazepinler hafif psikosedatif özellikler gösteren etkili anksiolitik ve yatıştırıcı ilaçlardır Klinik bakımdan etkileri barbitüratlarınkine benzer, fakat farmakolojik etkinlikleri farklıdır: benzodiazepinler limbik sistemde (bkz) İnhibitör etki gösterirler; retiküler ve beyin sapı bölgelerinde çok az etkinlikleri vardır Yarattıkları antikonvülsan etki klinik bakımdan yararlı olmuştur Kas gevşetici özellikleri ekstrapiramidal sistem yoluyla meydana gelir Klinik yararları çok çeşitlidir, çünkü anksiete veya gerginlikten ötürü olan semptomların giderilmesi gerektiğinde benzodiazepin verilmesi uygundur Kötü etkilere pek rastlanmaz Benzodiazepinler yarı uyku hali doğurmazlar ; yaşlılarda hipereksitabilite, ajitasyon ve öfkeyle birlikte paradoksal stimülasyon belirebilir Bazan ataksi, başağrısı ve hipotansif başdönmesi görülür Psikolojik alışkanlığa az rastlanır

Benzodiazepin türevlerinin normal dozları

Bileşik Normal doz

Klordiazepoksid günde 3x 5 mg - 4x25 mg

Diazepam günde 3x 2 mg - 4x10 mg

Oksazepam günde 3x15 mg- 4x30 mg

Medazepam günde 3x 5 mg - 3x10 mg

Nitrazepam geceleri 5-20 mg



Benzokinolizin türevleri

Tetrabenazin bu grubun en tanınan bileşiğidir ve rauwolfia alkaloidlerini andırır Etkileri tıpkı reserpinin etkileri gibidir, fakat daha süratli, daha kısa süreli ve daha kuvvetli bir etki yaratırlar Artık nöroleptik olarak çok az başvurulan bu bileşiğin, Huntington koresinin (bkz) Tedavisinde önemli bir yeri vardır


Bestialite (hayvanlarla cinsel ilişki)

Cinsel uyarım amacıyla bir hayvanın kullanılması, bir inek veya kısrakla vaginal yahut anal koit (zoerasti), bir köpekle fellasyo, ya da hayvanın mastürbasyonu biçiminde olur En çok adolesans döneminde, toplumdan uzak kalan çiftlik işçilerinde veya kişinin sevdiği süs hayvanlarıyla ilgili olarak rastlanır, kinsey adolesan çiftlik işçilerinden %17'sinin mutlaka bir hayvanla orgazma geçmiş olduğunu, oysa toplam nüfusa göre bu oranın ancak %6 olduğunu tahmin etmiştir Bazı psikopatik, anormal hastalarda, zulüm eylemleri orgazmı stimüle edebilir (bestoseksüel sadizm) Tedavi, grup psikoterapisi ve ortamsal faktörlerin ele alınması yoluyla daha geniş bir toplumsal uyumun sağlanmasıdır
Bkz Cinsel bozukluklar


Beyin Bölünmesi

Ender olarak, «intractable» epilepsinin giderilmesi için korpus kallosum, hippokampus komissürü, anterior komissür ve talamusdaki massa intermedia ameliyatla alınır Bu ameliyat iki serebral hemisferi fonksiyonel olarak ayırır ve etkileri akademik bakımdan ilginçtir Kişilik, mizaç ve zekâ hasara uğramaz ve hasta normal koşullar altında her iki hemisferin de serbest fonksiyon göstermesi durumunda normal davranış gösterir Oysa, bazı özel durumlar bir hemisferin öbürünün aldığı stimulusları bilmesini önlediği zaman, belirgin yetersizlikler ortaya çıkar Böylece bir hasta sol eliyle, sol bacağında stimüle edilen bir noktayı gösterebilir, ama bunu ne sözle, ne de sağ eliyle gösteremez Konuşma, hesaplama, görme, emosyon, bilinçlilik ve irade üzerinde, değişik şartlar ve yaşlarda, yapılan benzer deneyler, beyin fonksiyonuyla ilgili önemli bir bilgi sağlayabilir


Beyin hücreleri sinapslarında iletim

Sinir sistemindeki impulslar, sinapslarda, bir sinir fibrilinden öbürüne geçerler Sinapslar, bir sinir hücresi aksonunun pre-sinaptik membranı ile, öbür sinir hücresi dendritlerinin post-sinaptik membranı arasında kalan ince boşluklardır Sinapstaki iletim, aksonun terminal bölümündeki çok küçük vesiküllerden salgılanan nöro-iletici (bkz) Bir maddeyle gerçekleşir Bu nöro-ileticiler sinaps boşluğuna yayılarak postsinaptik membranı etkilerler Eksitasyon yarattıkları zaman, bitişik nöronda impuls oluştururlar; yahut da, inhibisyon yaratarak bitişik nöronda bir impuls olanağını azaltırlar Hem istemli, hem de otonom sinir sistemlerinin periferik bölümlerinde, nöro-ileticilerin niteliği tanımlanmış olmakla birlikte, beyindeki nitelikleri konusunda daha az bilgi vardır Birçok yıldır, beyinde kolinerjik iletimin gerçekleşip gerçekleşmediği şüpheliydi, ama bugün hiç değilse korteksin bazı bölümlerinde asetilkolinin (bkz) bir nöro-iletici olduğuna işaret eden deliller vardır Hipotalamusda, orta beyinde, pons ve medulla'da noradrenalin (bkz) mevcudiyeti saptanmıştır ve yoğunluğu nöron aktivitesine göre değişmektedirAynı şekilde, nucleus caudatus'da da dopamin (bkz) bulunmuş olup, ekstrapiramidal motor sistemdeki nöro-ileticilerden biri olduğuna inanılmaktadır Serotonin (bkz) (5-hidroksitriptamin) de çeşitli orta beyin lokalizasyonlarında bulunmuştur ve muhtemelen bir nöro-ileticidir Gamma-aminobutirik asit (GABA) (bkz) Yalnızca santral sinir sisteminde lokalizedir ve bugün mevcut bilgiler, bu maddenin birçok belli başlı inhibitör ileticilerden biri olduğuna işaret etmektedirDiğer muhtemel santral nöro-ileticiler arasında glisin ve glutamik asit, P maddesi, histamin ve prostaglandinler gibi birçok amino asit vardır
Bkz Sinaps-Sinaptik İletim


Beyin ****bolizması


Beyindeki ****bolik reaksiyonlar kabaca vücuttaki diğer ****bolik reaksiyonlara benzer Ama yalnızca beyinde oluşan reaksiyonlar da vardır

Protein sentezi genel DNA-RNA düzenini izler ve kayda değer bir özellik beyin proteinlerinin dönüşme (ciro) seviyelerinin çok yüksek olmasıdırBeyin ağırlığının büyük bir oranını çeşitli tipte lipidler oluşturur ve lesitin gibi fosfolipidler özel bir önem taşır Karbonhidrat ****bolizması tamamen glükoza dayanır, çünkü beyinde hiçbir glikojen deposu yoktur Beyindeki enerji ****bolizmasının çoğu, nöronların dinlenme potansiyelini sürdürmeye harcanır, iletici ****bolizması tabii ki, çok önemlidir ve bunların sentezi ve yıkımı için gerekli enzimler spesifik nöronlarda bulunur Santral ileticiler arasında muhtemelen asetilkolin (bkz), serotonin (bkz), glütamat (bkz), GABA bkz), glisin (bkz), katekolaminler (bkz), özellikle noradrenalin (bkz)ve dopamin (bkz) ve serebellumda prostaglandinler (bkz)vardır Prostaglandinler,beynin başka bölümlerinde de önemli yardımcı rol oynayabilirler

Birçok önemli ilaç bu sistemler üzerinde etkinlik gösterir Ayrıca, **** bolitlerin membranlardan geçiş mekanizmaları da çok önemlidir Bunun örnekleri özellikle noradrenalinin, imipramin gibi antidepresanların blokajı üzerine, adrenerjik sinapslardaki akson terminallerine yeniden alımıdır (re-uptake) Beyin fonksiyonunda hormonlar ve vitaminler de önemli bir rol oynar ve bunların fonksiyonlarındaki bozukluklar pellagra (bkz) demansı, tiroid guddesiyle (bkz) İlgili psikozlar ve adrenal kortikal hastalıklar gibi psikiyatrik bozukluklara yol açabilirBeyin fonksiyonu,dağcılık sporu yapanların bildiği gibi, oksijen eksikliğine ve ayrıca elektrolit dengesine karşı da son derece duyarlıdır GABA gibi bazı bileşikler yalnızca beyinde bulunur Son zamanlarda, anıların hafızadaki kalıcılıklarının, protein sentezinin devamına bağlı olduğunun ileri sürülmesi, ilginç bir gelişmedir



Beyin ****bolizmasında Amino Asitler


Bazı amino asitler, beyinde önemli ikili bir rol oynarlar Glutamik asit (bkz) Ve gamma-amino-butirik asit (bkz GABA) (ve muhtemelen ilgili bazı asitler) beyinde nöroiletici görevi görürler Çünkü glutamat her zaman nöronlar için uyarıcı, GABA ise inhibitördür GABA yalnızca beyinde bulunur Bu iki amino asit, trikarboksilik asit siklusuyla (krebs siklusu) ilgili oldukları için, enerji ****bolizmasında da önemli bir rol oynarlarAlfa keto glutamat'dan süksinat'a, biri doğrudan doğruya, öbürü ise glutamik asit ve GABA yoluyla olmak üzere, iki yol vardır Glutamik asidin GABA'ya dönüşmesi ve sonra süksinata dönüşmesinde vitamin B6 (piridoksin) bir koenzim olarak rol oynar Birincisi, yani glutamik dekarboksilaz, piridoksin yetersizliğine karşı çok hassas olup, sonucunda aşırı glutamat ve yetersiz GABA oluşumuna yol açabilir

Piridoksin yetersizliğini izleyen ve özellikle çocuklarda rastlanan epileptik konvülsiyonlar böyle açıklanabilir Glukoz deposu yetmediğinde, GABA ve glutamat beyin tarafından kullanılır Hipoglisemik koma sırasında, bu amino asitlerin beyindeki seviyeleri düşmektedir ve seviyedeki farklılaşma ile hasta bu tip komadan uyanır Glutamat ve GABA aynı zamanda amonyak detoksifikasyonuyla da ilgilidir; glutamat bu proçes sırasında glutamine dönüşür, GABA ise konvülsiyon yaratıcı nitelikler taşıyan gamma-guanidino bütirik aside dönüşür Beyindeki yüksek amonyak seviyesinin (mesela amonyum tuzlarıyla beslenme sonucunda) niçin konvülsiyonlara yol açtığı böyle açıklanabilir

Beyindeki amino asitler protein yapımıyla da ilgilidir Bu ****bolizmadaki yetersizlik, akıl bozukluğunun önemli bir nedenidir Fenilketonüri (bkz) Genetik bir bozukluk sonucu ortaya çıkar ve fenilaninin tirosine dönüşmesini sağlayan enzimin oluşumunda bozukluğa yol açar Dolayısıyla fenilalanin, toksik bir bileşik olan fenilpiruvik aside dönüşür Triptofan ****bolizmasının ve amino asit iletiminin bozuk olduğu Hartnup hastalığı (bkz) da başka bir bozukluktur Triptofanın nikotinik aside normal dönüşümü bloke olur ve sonucunda pellagra ortaya çıkar «akçaağaç balı» idrar hastalığı (bkz) Lösin ve isolösin bozukluklarından ötürü olur Diğer bozukluklar arasında arjino-süksinik asidemi (bkz) Ve sistationüri (bkz) Yer alır (bkz Akıl hastalığının biokimyasal ve nöro-fizyolojik temelleri ve kalıtsal ****bolizma bozuklukları)


Beyin monoaminleri


(biojenik aminler ve monoaminler) Serotonin (5HT) (bkz), histamin ile adrenalin (bkz, ), noradrenalin (NA) (bkz) Ve dopamin (DA) (bkz) adlı üç katekolamin beyinde bulunurlar ve iletici fonksiyonu gördüklerine inanılmaktadır

Bu monoaminler kendilerine tekabül eden aminoasitlerden oluşur ve amin oksidaz enzimi aracılığıyla aside ****bolize olurlar Ayrıca bir kısım katekolaminler de katekol-O-metiltransferaz (COMT) enzimi aracılığıyla ****drenalin ve vanilmandelik asit (VMA) gibi bileşiklere ****bolize olurlar

Monoaminlerin, ruhsal durum ve davranışın kontrolunda çok önemli fonksiyonlara yardımcı olduklarına inanılmaktadır Beyin histamini ve adrenalinin fonksiyonları bilinmemektedir 5HT ve DA ihtiva eden hücreler beyin sapındaki iki çekirdekte toplanmıştır ve buradan, bütün beyne aksonlar gider Dopamin ihtiva eden hücreler ekstrapiramidal sistem de toplanmıştır Parkinsonizm bu ileticinin düşük seviyede olmasıyla ilgilidir Dopamin ayrıca daha kompleks motor sistemlerin kontroluyla ilgilidir Serotonin ve noradrenalin birçok fonksiyonlarla ilgilidir; meselâ ruhsal durumun (depresyon yaratan amin seviyelerinin düşmesi ile depresyon oluşumu) ve uykunun kontrolü Serotonin EEG'de yavaş dalga gösteren hafif uykuyu, noradrenalin ise REM'li (hızlı göz hareketleri) uykuyu kontrol etmektedir Noradrenalin ayrıca öfke reaksiyonları ile iştahın kontrolü ile ilgilidir ve organizmanın olumlu bir stimulus aldığını beyne iletmede aracı olur Böylelikle, birçok klinik depresyon semptomları — keyifsizlik, iştahsızlık, uyku bozukluğu, zevk alma ve hayata ilgi duyma eksikliği — doğrudan doğruya beyin aminlerindeki bir bozuklukla ilgili olabilir Bu sistemde depresyon etkisini önleyen ilaçlar şunlardır; monoamin oksidaz inhibitörleri (bkz , serotonin ve noradrenalin ayrışmasını engeller; trisiklik antidepresanlar (bkz) Ve amfetaminler, aminlerin pre-sinaptik terminale dönüp depolanmalarını etkileyerek etkilerini güçlendirir Rauwolfia alkaloidleri (bkz) Amin depolarını azaltarak depresyona yol açabilir, fenotiazinler (bkz) Psikozlarda aşırı etkinlik gösterebilen santral noradrenalin sistemlerini inhibe eder



Beyin Skanı


Klormerodrin merkür 197 veya 203, sodium perteknetat tc99 ve indium 113m gibi birtakım bileşiklerin intravenöz zerkiyle kan damarlarında bir anormallik olup olmadığı belirlenir Bu radyoaktif bileşikler kısa ömürlüdür ve bir sodyum iodit (TI) kristalli çizgisel skanner kullanılarak beyinde taranır Non-merkür bileşikleri, %70-80 kesinlikle, meninjiomalar gibi vaskülarize tümörlerin teşhisinde yardımcı olmalarının yanısıra, serebro-vasküler anormalliklerin ve dura altı hematomalarının gözükmesini de sağlarlar Cıva bileşikleri sinir hücresine girebilir ve neoplazilerde tutulma artar Ayrıca, ventrikülleri ve subaraknoid boşluğu gözlemlemek için intratrakeal yoldan teknetium serum albumen verilir



Beyin Tümörü


Beyin tümörleri özellikle parazitik olan enfeksiyonlardan oluşabilir (sistikerkus, hidatid) Primer olarak ise bronchus'da, fakat muhtemelen göğüs, mide, prostat, pankreas veya böbrekte görülür

Tümörler beyni örten kısımda (meninjioma), beyin dokusunda (glioma), ventriküllerin içinde (üçüncü ventrikülde kolloid kist), kan damarlarında (anjioma), hipofiz bezinde veya kafatasının içindeki kranyal sinirlerde (oditer nöroma) oluşabilir Çocukluk döneminde en çok rastlanan tümör habis serebellar medulla blastoma'dır Oysa yetişkinlerde en az, daha yavaş büyüyen astrositoma kadar, infiltratif glioblastomaya da rastlanmaktadır Bunlardan sonra da meninjiomalar ve oditer nöromalar gelirAnjiomalar ender görülür Kafatası iç basıncının artmasından ötürü olan semptom ve belirtiler arasında başağrısı (paroksizmal, «bıktırıcı», «zonklayıcı» veya «çatlayıcı»), kusma, papillodem, jeneralize konvülsiyonlar ve altıncı sinir felci vardır Iritasyon veya nekrozdan ötürü olan lokal belirtiler arasında ise fokal epilepsi (Jackson yeya lobus temporalis nöbetleri), diğer kafatası sinir felçleri, piramidal belirtiler, afazi, görme bozuklukları ve diğer duyu kayıpları vardır Zihinsel değişimler; depresyon, anksiete, sinirlilik ve paranoid yanılgılardır Yavaş büyüyen tümörlerde hallüsinasyonlara ve uzun süreli «fonksiyonel» görüntülere (depressif ve paranoid) rastlanır

Sonunda apati, emosyonel uysallık, oryantasyon bozukluğu ve zekâ geriliği ile birlikte daha tipik bir «organik» tablo gelişir Kafatası röntgeni (kemik aşınması, kireçlenmesi), ventrikülografi (deforme veya yanlış yerlerdeki ventriküller), serebral anjiografi (bkz) (damarların yerleri, kan damarı tümörlerinin görülmesi), elektroansefalografi (fokal yavaş dalgalar), ekoansefalografi (bkz) (ortadaki yapılarda kayma) ve beyin skanı (bkz) (tümör dokusunda differansiyel tutulma) yardımıyla teşhis sağlanır




Beyin Yıkama


Beyin yıkama teriminin kapsadığı birçok tekniğe, bazı ülkelerde rejime karşı çıkanların fikirlerini değiştirmek amacıyla başvurulmaktadır Bunlar arasında endoktrinasyon, tekrarlı telkin, bir korku ve dehşet ortamı içinde zihinsel ve fiziksel yorgunluk yaratılması gibi teknikler vardır Teknikleri uygulayanların amaçları, bir mahkemeye veya dünyaya karşı, tutukluya doğru yahut yanlış itiraflar imzalatmak ve tutukluyu o günkü rejime uymamakla ne korkunç bir suç işlediğine inandırmaktır Beyin yıkamaya karşı gösterilen direnç, tutuklunun itidaline, ülkesi yahut Tanrısına inancına, fizik sağlığına ve sorgu yöntemlerine karşı daha önceden gördüğü eğitime bağlıdır



Alıntı Yaparak Cevapla