07-14-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Şizofrenler İçlerini Tablolara Döktü
Türkiye’nin dört bir yanındaki şizofreni hastalarının çizdiği resimler, ünlü küratör Mehmet Güleryüz’ün süzgecinden geçip insanların beğenisine ve algısına sunuluyor Her biri büyük anlamlar taşıyan ve normal ressamlara taş çıkartan tabloları görenler hayretlerini gizleyemiyor Zira tabloların hemen hepsi, hastaların iç dünyalarından gönderilmiş işaretler ve hastalıklarıyla ilgili ipuçlarıyla dolu Onlar, kendilerini bir şekilde yaptıkları tablolar ile ifade etmeye çalışmışlar Özellikle hastaların atak dönemlerinde yaşadığı iç dünya ile dış dünyanın farklılaşmasını çok net biçimde görebiliyoruz
Ünlü şizofren ressam Louis Wain de böyle değil midir? Kedi tablolarından bildiğimiz Wain, iyi olduğu dönemlerde kedileri çok güzel resmediyor, ama hastalığın atakta olduğu dönemde resimler bozuluyor ve kötüleşiyor Türkiye Psikiyatri Derneği İzmir Şubesi Başkanı Prof Dr Köksal Alptekin de resim çizen hastaların tablolarına bakarak ne durumda olduklarını; yani iyileşiyorlar mı yoksa hastalık hali devam ediyor mu, iç dünyası karmaşık mı, düşünceleri bozulmaya başlamış mı, görebildiklerini vurguluyor
Serginin küratörü Güleryüz ise ‘Resimlere baktığınızda bariz bir şekilde ressam kimliğinden çok hasta kimliğini görürsünüz ” diyerek Alptekin’i destekliyor Hastalar çizimlerinde en çok göz objesini kullanmış Uzmanlar bu duruma “Göz onları iç dünya ile dış dünyalarının bir aynası gibidir ve dış dünya tarafından sürekli gözetlendiklerini düşündükleri için gözü çok kullanmışlardır ” yorumu yapıyorlar Resimlerde doğa manzaraları, karmaşık semboller dışında portre çalışmaları da yoğunlukta Kendi portrelerinin yanı sıra hayallerindeki sevgililerinin, düşmanlarının yüzlerini de çokça resmettiklerini görüyoruz Ve ne gariptir ki portreler genellikle ortadan ikiye ayrılmış şekilde çizilmiş
Kendilerini ağaç ya da kuş olarak çizenler de var İşte tüm bu işaretlere ve ipuçlarına bakılarak hastalıklarının seyriyle ilgili bilgi sahibi olunabiliyor Çünkü onlar bir anlamda kendilerini çizimleriyle ifade ediyorlar ve insanların kendilerini anlamaları için de kapı açıyorlar İşte bundan dolayı ki bu resimleri iyi okumak gerekiyor Güleryüz’e göre bu resimler üzerinde derinlemesine durulursa ve hastalar takip edilirse çok önemli veriler bulunabilir
300 tablo arasından sadece 100 eseri seçmenin zorluğundan yakınan Güleryüz, hastaların ünlü ressamlara özendiğini ve onların yapıtlarını da sıklıkla kopyaladıklarını gözlemliyor Bunun sebebi olarak da ünlü ressamları kendilerine yakın hissettiklerini ve tablolarıyla özdeşlik kurduklarını vurguluyor
Şizofreni hastalarından Osman Üsküner, sergideki en önemli eserlere imzasını atmış O daha çok hayallerini resmetmiş Özellikle hastalığının ilk yıllarında hayalinde sıkça gördüğü semazenleri bir dizi halinde çiziyor Geceleri sıklıkla iç konuşmalar yaşayan Üsküner, bu durumdan dualar okuyarak kurtulduğunu anlatıyor Şu an hastalığı remisyon yani iyi olma döneminde “Beynin kimyası bozuk” deyip hastalığıyla dalga geçiyor Ülkemizde yaklaşık 350 bin şizofreni hastası var ve bunların 150 bini iyileşebilir durumda Aynı zamanda her yüz insandan biri şizofren Zaman içerisinde şiddeti ve seyri değişen hastalık tedavi edilebiliyor “Her yüzde bir mutluluk” projesi kapsamında hazırlanan sergi, bu akşam Adile Sultan Sarayı’nda açılıyor Aynı zamanda 8 şizofreni hastasının hayatından kesitlerin yer aldığı bir belgesel film de davetlilere sunuluyor
Dışavurumculuk çokça işlenmiş
Mehmet Güleryüz - Ressam: Resimlerde en çok dışavurumculuk kullanılmış Kendileri için önem atfettikleri sembolleri işlediğini görüyoruz Özellikle kendi portrelerini çizerken ortadan ikiye ayırmışlar Dış gözün varlığını sürekli hissettiklerini görüyoruz Doğa resimlerinde bir yalnızlık ve kayıplık var Dağlar aşılmaz, çevrelenmiş; bunların hepsi bir endişe ve anksiyetenin işareti Resimlerde kırmızı, sarı ve yeşil renk fazlaca kullanılmış Bu tablolara bakarak hastalıklarının derecesiyle ilgili çok ince ve hakiki bağlantılar çıkarılabilir
İç konuşmalarımı dua okuyarak aştım
Osman Üsküner (Şizofreni hastası): İlkgençlik yıllarımda sürekli semazenler görüyordum, onları resmettim Sonra sürekli kendimi karşımda görüyordum, parçalı yüzler ve gözler görüyordum, onları da çizdim Bütün insanlar bana bakıyor zannediyordum, onun için hayalimdeki portreleri de resmettim Bir de çok etkilendiğim ressamların eserlerini kopyaladım Resim yapmasaydım kafamı kolay kolay dağıtamazdım Doktorum bana “Din, ruh sağlığının sigortasıdır ” dedi Ben de Kur’an-ı Kerim aldım, iç konuşmalarımın geleceğini hissettiğim zamanlarda dualar okumaya başladım ve hastalığım şu an geçti
|
|
|