Yalnız Mesajı Göster

Atatürk Öldürüldü Mü ?

Eski 07-12-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk Öldürüldü Mü ?



Bölüm 4


Atatürk'ün İşte Asıl Ölüm Nedeni?
Elimizdeki her şeyi bir kenara koyuyoruz ve işte asıl nedenini topladığım farklı metinlerle size ispat ediyorum
Atatürk'ün ölüm nedeni Alkole bağlı Siroz değildir Siroz'dan ölseydi Karaciğeri şişmiş olmazdı Farklı çeşit bir sirozdan ölseydi de böyle farklı teşhisler koyulmazdı Atatürk böbreklerindeki iltihap ve sıtma hastasıdır fakat ölüm nedeni kendisine verilen civalı diüretikdirBu da onun öldürürdüg ünü bilimsel omxlarakta ortaya koyar
Atatürk Sıtma hastalığına daha öncedende yakalanmıştı Bu hastalık ilerlediği zaman siroz ve daha birçok pis hastalığa neden oluyor Erken teşhis edilseydi bu sıtma denen hastalık düzeltilebilirdi Ama geç teşhis edilmesinden ötürü hastalık ilerliyor ve akabinde sirozu , karaciğer rahatsızlıklarını ve masonlar sorununu açıyor Böylece Atatürk'ün ölümü esrarengiz bir olaya dönüyordu
Ogün Deli'nin yazmış olduğu [Sadece Kayıtlı Kullanıcılar Linkleri Görebilir Üye olmak için tıklayın] adlı eserde şöyle yazmaktadır
Atatürk’ün hastalığının geç teşhis edilmesi o günkü ve bugünkü tıp bilimiyle ilgilenen ve eli kalem tutanların hep dile getirdikleri ana temadırAslında bu konuyu teyit eder en önemli bilgilerin başında bizzat Atatürk’ün şu sözleri de mevcutturAtatürk’ün Afet İnan’a 14 Haziran 1938 tarihli yazdığı mektubunda;
“Afet, Vaziyetim şudur;bence doktorların yanlış görüş ve hükümleri sebebiyle hastalık durmamış ilerlemiştir…” Demekteydi Fakat yıllar sonra ortaya çıkacak olan bilgi ve belgelerin Atatürk’ün bir hastalık sebebiyle değil bir suikast sonucuyla öldüğün&#252 ;n işaretlerini ortaya koymaktadırSalyrgan ilaç Atatürk’ün karnında oluşan asitin alınması yani tedavi edilmesi maksadıyla verildiği söylenmektedir Bu ilaç bir DiüretiktirDiüretik ler, idrar itrahını çoğaltan ilaçlara verilen bir isimdirDirek olarak böbreklere olan tesirleri bilinmektedir ki burada Atatürk’ün yukarda da anlattığımız gibi Böbrek hastalığı mevcutturVücutta anormal toplanan mayi (asit-ödem) çıkarmak için yahut kanda toplanmış olan toksin cisimlerin itrahını kolaylaştırmak için kullanılırlarBunların kullanım çeşitleri ise; A-Su B-Osmatik tesirli olanlar C-Xanthine türevleri;Kafein vb… D-Civalı Diüretikler,Civanın organik bileşikleri,Salyrgan,Novurit,N eptal E-Indırek Diüretikler,Kardiyotonikl er,Dijital cisimler F-Dokuların su tutma kabiliyetini azaltan Troid Tozu Civalı Diüretiklerin kısa tarihine baktığımız da 16 yüzyılda Paracelsus Kalomeli Diüretik olarak kullanılmıştırBu 1950’li yıllarda diüretik olarak kullanılan ilaçlar civanın organik bileşikleridir Bunlar mevcut diüretiklerin en kuvvetlisidir Civanın büyük bir organik molekülle birleşmesinden meydana gelmiştir Cıvalı Diüretikler dokulardan çabuk imtisas olunurlarTeofilin ilavesi imtisası şiddetlendirirİtrah tübülilerden pek çabuk başlar % 70-80 ‘i ilk günde itrah olunur,gerisi organizmada tutulurBu kısmın itrahı yavaş olur
Vücutta bu bileşiklerden cıva iyonu yavaş yavaş serbest hale geçerek diüretik tesir gösterir Bilindiği gibi cıva’nın diüretik tesiri toksin tesirinin en erken belirtisidir Fakat 1928 yılında GOVAERTS direk böbreklere tesir ettiğini gösterdiŞu halde Bu ilacın tesiri direk böbrekler üzerinedir Cıva’lı Diüretikler verildikten sonra,ödemli dokulara konulan kanülden mayiin akımı hızlanır ve çoğalır ki bu da dokulara direk tesir lehinedir…cıvalı diüretiklerin renal tesirleri yanında ekstrarenal tesirleri vardır…cıvalıların teofilinle birleşmeleri ilacı daha az toksin kılar ve itrahı hızlandırır Cıva’lı diüretiğin tesiri adaleye şırıngasından iki saat sonra başlar6-9 ncu saatte maksimuma erişir ve 12-24 saatte biterTek bir şırıngadan sonra,ödemli hasta da 3-5 ve bazen 10 lt idrar çıkabilirLakin her diüretik gibi bazen tesirsizde kalabilirTesir sonra ki şırıngalarda hafifler,lakin tahammül husule gelmezCıva’lı diüretik tesiri ile tuz itrahı çoğalır;günde çıkan tuz miktarı 30-80 gr olabilir İşte ince nokta , Atatürkün ölümü
Cıva’lı diüretik kullanırken bazen cıva ile Akut zehirlenme arazına benzeyen belirtiler olur Albüminuri, silendrüri,hematüri, salivasyon,stomatit,hemorajik ,kolit ve dolaşım kollapsı gibi bazı şahısların cıva’ya karşı mutad dışı hassas olmaları veya cıva itrahının çabuk olmaması ve böbreklerin çalışmalarında evvelden mevcut olan bozukluk buna sebeptir…Bazı Şahıslarda nadir tesadüf olunan cıvalılara karşı idyosen krızi,ateş ve deride erüpsiyon ile kendini gösterir
Civalıların damara şırıngalarında ventrikül fibrilasyonları ile ölüm vak’ası kaydedildi Bilhassa bu yoldan verildiği zaman,kalp üzerine olan fena tesiri elektrokardiyogram da ritim ve iletim bozuklukları ile kendini gösterir Diğer bir takım toksik belirtileri,Civalı diüretiklerin husule getirdikleri şiddetli diürez ve tuz kaybı neticesi olarak meydana gelen elektrolit muvazenesi bozulmasından ileri gelir Bu hallerde sodyum kaybına (depletion of Sodium) ait belirtiler; ZAFİYET,BULANTI, KUSMA,ADELE KRAPLARI, KARIN KOLİKLERİ,APATİ UYUKLAMA,DELİR, NİHAYET KOMA DA ÖLÜM görülür Dıjıtalin tedavisinde bulunan yaygın ödemli bir hasta da dijıtal mobilizasyonu ile birden ölüm,nadir de olsa görülebilir İşte bu kadar tehlikeli olan ilacı 3 Ağustos 1938 tarihinde yapılan konsültasyondan sonra hazırlanan raporun “Tedavi kısmında şöyle geçmektedir: “ a-Asiti Salyrgan şırıngalarıyla giderilmeye çalışılmalıdır b-2-3 defa dan sonra Ponksiyon yapılacaktırSalyrgan’dan evvel chloryre d’ammonium’la hazırlanmalıdır” Yine Fransız doktor Fissinger’ın karşı olmasına rağmen “ c- Oubaine şırıngaları (Kalbi güçlendirecek iğneler) yapılacaktır” Bu vücuttaki asidin atılmasına dair verdiğimiz cıvalı diüretiklerin yanında birde karından ponksiyon yapılması yani su alınması da gündeme gelmektedir
ATATÜRK SİYASİ BİR SUİKAST SONUCU MU ÖLDÜRÜLD&#22 0;? Maalesef Atatürk siyasi bir suikast sonucu öldürülmüş tür! Bununla ilgili ipuçlarına baktığımızda karşımıza pek çok delil çıkmaktadırBunlardan ilki,1 Ağustos 1948 tarihli ve 685 sayılı Yunan Komünist halk Cumhuriyeti,ELD’nin Erkani Harbiye organı “Halkın sesi”,Laiki foni gazetesinde,Bulgar Yahudilerinden 33 dereceli Farmason Avram Benaroyas’ın yazısında; “Mefkûremizi imha edici darbe vuranların âkıbeti, feci şartlar altında ölümdür Türkiye’nin mağrur Sarı Diktatörü Mustafa Kemal Atatürk, 10 Ekim 1935 tarihinde Ankara’da Çankaya köşkünde Doktor Mim Kemal Öke’ye hitaben, ‘Mason cemiyetinin faaliyetini inkılâplarıma muarı z gördüğüm için kapatılmasını elzem gördüm Bu dakikadan itibaren bu cemiyeti ölmüş biliniz ve diriltmeye teşebbüs etmeyiniz” demişti Diğer bir Yunan basınında çıkan yazı da ise,Halk cephesi,Laiko Metopa gazetesinde,1-2-3-4-5 Eylül 1949 tarihli yazı Apostolos Grazos kalemiyle neşredilmiştirBu yazıda ise; “Filistin Siyon kolonilerini meydana getirmek için, Osmanlı İmparatorluğu’nu parçaladık Bundan sonra yapılması elzem olan, ikinci, üçüncü ve dördüncü vazifeler geliyor ve bunları seri olarak tatbik etmek isteniyordu ki ; Doktor Abravaya ve Fissenger cidden bu işte fedakarâne çalıştılar Bazı Avrupalı tıp dahileri, siroz mütehassısları, Sarı liderin hastalığı ile meşgul olmak istediklerini bildirmişlerse de; Türkiye’deki mukaddes üçgenimizin meydana getirdiği muhkem mevki ve selâhiyetlerini cemiyetimize muhalif olanlara Sarı liderin tedavisinde vazife vermemekle bize pek âlâ ispat ettiler Sarı liderin ölümü bir gün meselesi hâline gelmişti Onun ölümünden her suretle istifade etmeliydik” Burada dikkat çekilen konular Türkiye’de faaliyet gösteren Masonların Atatürk’ün emriyle cemiyetlerini kapatmaları,kurulması uzun yıllardan beri belirli bir program dahilinde yürütülen İsrail Devletinin kurulma aşamasını anlatmakta Öncelikli olarak Masonluk ve Masonların Atatürk ile olan ilişkilerine bakmak gerektirAtatürk’ün çevresinde yer alanların büyük bir çoğunluğunun mason cemiyetine üye olduklarını izlemekteyizAslında Masonların Atatürklede ciddi bir sorunları yok gibi gözükmektedirYa da öyle gözükmektedirKonu yu daha iyi anlaya bilmek için granda’nın aktardıklarına bakmak gerekiyor; “Adliye vekili Mahmut Esat (Bozkurt) Karşıyaka’daki Mason Cemiyetinin camlarını tabancayla tuzla buz ettirmişGaliba iki el ateş edilmiş Cemiyet üyeleri korku içindeler”Salih Bozok’un bu sözlerinin ardından öfkelenen Atatürk bir süre sofrada bulunanların Masonluk üzerine yaptıkları konuşmayı sessizce dinledikten sonra, “Bir zamanlar bende Mason olmuştum” sözleri masada derin bir sessizlik oluşmasına neden oldu Atatürk burada locaya nasıl girdiğini ve yaşadıklarını anlatırBu sohbetten bir zaman sonra tekrar kurulan bir sofra da bulunan ,Masonların Büyük Üstadı ,Mim Kemal Öke’ye Atatürk dönerek “ Kemal Bey,Şimdi sıra sizin,Bize Masonluğu anlatacaksınızÖnce söyleyiniz masonluğun prensipleri nelerdir?”diye sordu Mim Kemal tek tek anlattıktan sonra Atatürk; “Peki,anlaşıldıReisiniz kim”diye sorduğunda,Mim kemal kimsenin söylemeğe cesaret edemediği şu sözleri söyledi; “Memlekette barış ve huzur isteyen ve bütün dünyaya seslenerek bu idealin gerçekleştirilmesine çalışan zatı devletleridir” Atatürk’ün birden kaşları çatıldıSesinin tonunu sertleştirerek;
“Ben Mason Cemiyetine girmemBaşkalarının yaptığı prensiplere değil ancak kendi prensiplerime uyarım(Granda,293-296) Bu sözlerin ardından Mason cemiyetinin kapatıldığı anlaşılmaktadırAma bu Yunan basınında farklı tarihlerde yayınlanan haberler dikkate alınarak “katiller şunlardır”dır demek bugün için mümkün değildirÖyle ki Agoni de biyografileri verilen doktorlar (sayfa 33’den 50’ye ) hedef gösterilerek gerçek suçluların ortaya çıkmasına engel teşkil edecektir Diğer bir konuda 1933 yılında Türkiye’yi ziyaret eden Amerika Genel Kurmay Başkanı Mc Artur’a bizzat Atatürk tarafından ikinci Dünya savaşının tüm cepheleri anlatılmış olması onun beklenilen bu savaşta olmasını istemeyenlerin mevcudiyetini ortaya çıkarmaktadırYa da şöyle bir soru atacak olursakAtatürk’ün sağlığı yerinde bulunduğu bir zamanda ikinci Dünya savaşı çıkar mıydı? Atatürk’ün vefatına ilişkin,neden-sonuç ilişkisine baktığımızda şu ilginç olayla da karşılaşmaktayız ki bu İsrail Devletinin kurulmasıdırİkinci Dünya savaşının hemen ardında , Filistin topraklarında kurulan İsrail Devleti,İkinci Abdülhamit’in karşı çıktığı gibi Atatürk’ünde karşı olduğu bir durumdur Nitekim Dahiliye Vekaleti Matbuat Umum Müdürlüğ&#252 ; 20 Ağustos 1937 tarih ve5476/7/1/K SAYI numarası ve dahiliye Vekili Şükrü Kaya imzası ile Başvekalet yüksek makamına gönderilen tercüme metnin baş tarafında şöyle bir ifade var "Türkçe Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi, Kemal Atatürk''ün Türkiye Millet Meclisinde irad etmiş olduğu bir nutuktan bahsediyor
Aşağıdaki satırlar bu nutkun Filistin''e taalluk eden kısmından alınmıştır" Bu ifadeden; Bombay Chronick Gazetesi''nin, Gazi''nin nutkunu Hâkimiyet-i Milliye''den iktibas ettiği anlaşılıyor” Demektedir
Metin aynen şöyle: Beyanat 27 Temmuz 1937 tarihli Bombay Chronick Gazetesi''nde "Filistin''e el sürülemez Kemal Paşa Avrupa''ya ihtar ediyor! Türkler mukaddes topraklarda yabancı hâkimiyetine tahammül etmeyeceklerdir" başlıkları altında yayınlanmış
"Arapların Avrupa siyasetine nüfuz edemeyip, bu sözde istiklâl kelimesine inandıkları ve bu uğurda Arap memleketlerini Avrupa emperyalizmine esir kıldıkları çok şayan-ı teessüftür Kemal Atatürk'', Filistin’in, Arabistan’a vuku bulacak harekâtın merkezini teşkil ettiği takdirde bura Araplarına yapılacak herhangi bir fenalığa Türklerin de tahammül edemeyeceğini söylemektedir Arapların arasında mevcut olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemezBiz vakıa birkaç sene Araplar''dan uzak kaldıkFakat şimdi kendimize kâfi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için, İslamiyet'in mukaddes yerlerini Musevilerin ve Hıristiyanların nüfuzunun altına girmesine mâni olacağızBinaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz
Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet'e lakayt olmakla itham edildikFakat bu ithamlara rağmen Hazret-i Peygamber'in son arzusuna yani, mukaddes toprakların daima İslam hâkimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırızCedlerimizin Selahattin'in idaresi altında uğrunda Hıristiyanlarla mücadele ettikleri toprakların yabancı hakimiyet ve nüfusunun tahtında bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bugün Allah'ın inayeti ile kuvvetliyizAvrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek için yapacağı ilk adımda bütün İslam aleminin ayaklanıp icraata geçeceğine şüphemiz yoktur" İşte bu nutuk ve Atatürk''ün, hemen hemen tamamı İngiliz işgali altında bulunan İslam dünyasının istiklâliyle ilgisidir ki, İngiltere kralı 8Edwartın Gazi''nin ayağına gelmesini sağlamıştırAtatürk’&#252 ;n bu sözleri söylediği tarihe dikkat edecek olursak,1937’nin Ağustos ayıdırBuna da bir tesadüf müdür gözüyle bakmamız gerekiyor? SONUÇ (Siyasi Suikast adlı kitabın sonucunda yazılır)
Mustafa Kemal Atatürk,fenni raporlarına geçtiği şekliyle ,”Alkole bağlı sirozdan ölmüştür” demek çok büyük bir hata olurProfDrNeş’et Ömer ,Atatürk’ün vefatından sonra yaptığı bir açıklamada, “Atatürk’ün hastalığı rakıdan mı idi?bunu kat’i olarak kestirmek mümkün değildir DemekteAtatürk’ün devamlı süratte hastalığı iki şekilde sınırlandıra bilirizBunlar Böbrek iltihabı ve Sıtma hastalığıdırBu konu da yazılar ve açıklamalarda bulunan Dr Aytekin Ertuğrul,Atatürk’ün vefatını,Alkole bağlı siroz olmayıp,Sıtmaya bağlı siroz olduğunu ileri sürmüştür Agoni isimli kitabımıza koyduğumuz belgelerden birisi olan ilaç listesinde de sıklıkla kinin ilacın alınmış olması bu dönemde sıtma hastalığına karşı kullanılan bu ilacın Atatürk’e de kullanılması Atatürk’ün,Sıtmaya bağlı siroz hastası olduğunu ortaya koymaktadırAma bu hastalık Atatürk’ün vefatına neden teşkil etmezAtatürk’ün vefatında etkili olan bir ilaçtır ki bugün Dünya Sağlık Örgütün&#252 ;n yasakladığı cıvalı ilaçlardırBu ilaçlardan birisi olanda SALYGRAN isimli ilaçtırAtatürk’ün tedavisi amacıyla 3 Ağustos’tan,27 Eylül tarihine kadar verilen bu ilacın yan tesirleri bilinmiş olması ve etkilerinin direk böbrek üzerinde bulunması ki Atatürk Böbrek hastasıdırKonunun uzmanları bu konuda gerekli açıklamaları yapacakları düşünülerek ayrıntıya girmiyorumAma litarütürlere 10 gün içinde kesin ölüm getiren bu ilacın ne amaçla kullanıldığının aydınlatılmaya muhtaç olduğunu görmekteyimDoğaldır ki bir milletin kaderini yeni baştan yazan Mustafa Kemal Atatürk,sadece Türk Milletinin değil,bağımsızlık mücadelesi vermekte olan tüm milletlerin doğal lideri olmuş ve bundan sonra da böyle olmaya devam edecektirBöylesine büyük bir deha’nın bu şekilde “Siyasi suikast”sonucu kaybedilmesi gerçekten kabulü çok zor ve anlaşılmaz olabilirAma tarih boyunca İlahi dinleri yaymakla sorumlu Peygamberlerin bile öldürüldük lerini düşündüğüm üzde konu aydınlığa kavuşmaktadırMaalesef ölen bir bedeni diriltmek mümkün olmuyorFakat Atatürk’ün 1923’ten , 1938 tarihine kadar çizdiği ilke ve Programların bileşkesi olan TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ içinde asırlardır barındırdığı ve kıyamete dek de anaların bağrında yetişecek olan Türk gençliği Atatürk’ün takipçisi olmaya ant içmiştir
"Atatürk'üm&#252 ;z milletini kurtarmak ve çağdaş uygarlığa götürmek için cepheden cepheye koşarken iki defa yakalandığı sıtma hastalığından ve tedavisi için kullanılan ilaçların bir komplikasyonu olan Banti Sendromu’ndan ölmüştür Yoksa bazı doktorlar tarafından uydurulan alkolik sirozdan ölmemiştir"
"Alkol içmeye bağlı siroz olması riski en az 10 - 15 yıl günde rakı biriminde 3 bardak ve her gün içilmesi koşuluyla olabilir Oysa Atatürk bu sıklıkla ve sürede içmiyordu Ülkemizde çok daha fazla alkol tüketilmekle birlikte alkole bağlı siroz hemen hemen sıfıra yakındır"
Atatürk’e konulan alkole bağlı karaciğer sirozu teşhisinin, o dönem elde bakteriyolojik veriler olmadan konulduğunu, sirozda sıtmanın da etkili olduğunu söyledi (Milliyet)

Opr Dr Aytekin Ertuğrul'un bu konuda yaptığı doktora tezi vardır Orada Atatürk’e yanlış tedavi uygulandığı anlatılmaktadır Atatürk sanıldığı gibi siroz hastası değildi Atatürk’e sıtma tedavisi yapılmış, aşırı “kinin” yüklenmiş ve karaciğeri bu yüzden iflas etmiş, siroza dönüşmüştü Tedaviyi yapan doktor mason locası üstadı azamlarından doktor Mim Kemal’dir
Durumu iyice fenalaştıktan sonra Celâl Bayar’ın ısrarı ile dışarıdan bir doktor getirilir Yanlış tedavi yapıldığını, karaciğerinin bu yüzden iflas ettiğini rapor eden bu yabancı doktordur
İstirahat için 2 ay kadar kaldığı Savarona’da nemli sıcaktan durumu daha da kötüleşmiş, son günlerinde Dolmabahçe Sarayı’na götürülmüş tü
Peki, nasıl oldu da sirozdan öldüğü açıklandı ve bütün yazılı kaynaklara da böyle girdi?
Büyük Millet Meclisinde ölüm raporu gündeme getirildi Mason locaları 1935’de kapatılmasına rağmen Mecliste hala mason milletvekilleri vardı “Efendim, gençlerimize terbiye olur, onun alkol ve sigaradan öldüğün&#252 ; duyuralım…” denir ve kabul edilir Arkasından Yeşilay icad edilir, tarih kitaplarına da böyle girer…

Alıntı Yaparak Cevapla