Yalnız Mesajı Göster

Kütüb-İ Sitte Hadisler - Bakara Sûresi

Eski 07-12-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kütüb-İ Sitte Hadisler - Bakara Sûresi



471 - Huzeyfe (radıyallahu anh), "Allah yolunda infak edin, kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayın İhsanda bulunun Allah ihsan edenleri sever" (Bakara, 195) mealindeki ayetle ilgili olarak demiştir ki: "Bu ayet infak ile alakalı olarak nazil oldu"

Buhârî, Tefsir, Bakara 2,31

472 - Eslem İbnu İmrân anlatıyor: Medine'den gazve için yola çıktık Niyetimiz İstanbul'du Cemaatin başında Abdurrahman İbnu Hâlid İbni'l-Velid vardı Rum askerleri sırtlarını şehrin surlarına yaslamış müdafaada idiler Bizden biri tek başına düşmana saldırıya geçti Halk: "Dur, dur! Lâilahe illallah, eliyle kenidini tehlikeye atıyor!" diye bağrıştılar Ebu Eyyub el-Ensârî hazretleri (radıyallahu anh) atılarak: "Ey ensâr topluluğu, bu ayet bizim hakkımızda indi Cenâb-ı Hakk, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a yardım edip, İslâm galebe çalınca biz: "Artık işlerimizin başında kalıp, onları yoluna koyalım" dedik Bunun üzerine Allah'u Teâla bu âyeti indirdi Yani "Ellerimizle kendimizi tehlikeye atmak" demek malın-mülkün başında kalıp onları düzene koymak için cihadı terketmektir"

Tirmizî, Tefsir, Bakara 2, (2976); Ebu Dâvud, Cihâd 23, (2512)

473 - Abdullah İbnu Ma'kıl (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ka'b İbnu Ucre (radıyallahu anh)'ye "Oruçtan yahut sadakadan yahut kurbandan bir fidye lâzımdır" (Bkara, 196) mealindeki ayetten sordum Dedi ki: "Başımda bitler kaynaştığı halde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a götürüldüm Beni görünce: "Meşakkatin, bu gördüğüm dereceye ulaşacağını zannetmezdim Bir koyun bulabilecek misin?" dedi "Hayır" cevabını verdi (Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "İçinizde hasta olan veya başından rahatsız varsa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir" (Bakara, 196) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Üç gün oruç tut veya her fakire yarım sa' yiyecek vermek suretiyle altı fakiri doyur, başını traş et" dedi Bu âyet hassaten benim hakkımda nazil oldu, ancak umumen hapimize şâmildir"

Buhârî, Tefsir, Bakara 2,32, Meğâzi 35, Tıbb 16; Müslim, Hacc 80, 85 (1201); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2977); Ebu Dâvud, Menâsık, 43, (1856); İbnu Mâce, Menasik 8, 6, (3079); Muvatta, Hacc, 239 (1-117); Nesâî, Menâsik 96, (5, 194-195)

474 - Ebu Ümâme et-Temîmî anlatıyor: "Ben hac sırasında, ücret mukabili hizmet veren birisi idim Bana: "Senin haccın hac sayılmaz" dediler Bilahere İbnu Ömer (radıyallahu anh)'e rastladım O'na: "Ben hacc sırasında, ücretle hizmet veren birisiyim, halk bana: "senin haccın hacc sayılmaz diyorlar" dedim İbnu Ömer (radıyallahu anhüma): "İhrama girmiyor, telbiye okumuyor, tavafta bulunmuyor musun?" dedi: "Hepsini yapıyorum" diye cevap verdim Cevabım üzerine şu açıklamayı yaptı: "Senin haccın hacc sayılır Nitekim Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a bir adam gelmiş, senin bana sorduğuna yakın şeyler sormuştu Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sükût buyurdu ve adama cevap vermedi Derken şu âyet nazil oldu: "(Hacc mevsiminde, ticâret yaparak) Rabbinizden rızık istemenizde bir günah yoktur" (Bakara, 198) Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) o adamı çağırtarak, âyeti okudu ve: "Haccın hacc sayılır" buyurdu"

Ebu Dâvud, Menâsık 7, (1733)

475 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Ukâz, Mecenne ve Zülmecaz cahiliye devrinin panayırları idi İslâm geldiği zaman halk, hac mevsiminde ticaret yapmayı günah addeder oldular Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Hac mevsiminde Rabbinizden rızık taleb etmenizde sizin için bir günah yoktur" Âyeti İbnu Abbas şu şekilde okudu"

Buhari, Tefsir, Bakara 2,34, Hacc 150, Büyû 1; Ebu Davud, Menasık 5, (1732), 7, (1734)

476 - Yine İbnu Abbâs anlatıyor: "Yemen ahâlisi, hacca geliyorlar fakat beraberlerinde azık almıyorlardı "Biz mütevekkil kimseleriz" diyorlardı Meke'ye gelince bu davranışlarını halka sordular Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Azıklanın, ancak bilin ki, en hayırlı azık takvâdır" (Bakara, 197)

Buhari, Hacc 6; Ebu Davud, Menâsık 4, (1730)

477 - İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Kişi ihramsız olarak (yani Mekke'de ikamet edenler veya umre için gelip, umreden sonra ihramı çıkaranlar) Beytullah'ı ziyaret eder Bu imkân, hacc niyetiyle ihram giymeye kadar devam eder Arafat'a çıkınca, kime deve, sığır veya davardan kurban müyesser olmuşsa, dilediğini kurban eder Bunlardan biri olmazsa, ona hactaki, üç günün orucu terettüp eder Bu günler, arefe gününden evvele ait olmalıdır Bu üç günün sonuncu günü arefe gününe tesadüf ederse, bunda bir günah yoktur Sonra Arafat'da vakfe'ye gider ikindi namazından akşam karanlığının gelmesine kadar vakfede kalır

İbnu Abbas anlatmaya üslubu biraz değiştirerek devam ediyor

"Sonra Arafat'tan insanlar sökün edince, orayı terketsinler Topluca geceyi geçirecekleri yere (Müzdelife'ye) gelsinler Orada Allah'ı çokca zikretsinler, sabah vakti girmezden önce bilhassa tekbir ve tehlili çok yapsınlar sonra buradan da topluca hareket etsinler Çünkü (eskiden beri) herkes buradan hareket ederdi Cenâb-ı Hakk: "İnsanların toplu olarak sökün ettiği yerden siz de sökün edin, (eski yaptıklarınızdan) Allah'a af dileyin Allah bağışlar ve merhamet eder" (Bakara, 199) Şeytan taşlayıncaya kadar akmaya (ve çok zikretmeye) devam edin" buyurmuştur

Buhârî, Tefsir, Bakara 2, 35

478 - İbnu Müseyyeb anlatıyor: "Süheyb (radıyallahu anh) muhacir olarak Mekke'den yola çıktı Kureyş'ten bazıları onu takibe başladılar Bunun üzerine o da devesinden inerek sadağında ne kadar ok varsa hepsini çıkardı Takipçilere: "Allah'a kasem olsun oklarımın hepsini atıncaya kadar bana yetişemezsiniz Sonra elimde durdukça kılıcımı kullanacağım Eğer dilerseniz, size Mekke'de toprağa gömdüğüm malın yerini söyleyeyim, mukabilinde siz de beni serbest bırakın, yoluma devam edeyim" dedi Takipçiler teklifini kabul ettiler (O da sağ salim yoluna devam etti) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanına varınca şu ayet nazil oldu: "İnsanlardan öyle kimse de vardır ki, Allah'ın rızasını isteyerek nefsini satın alır" (Bakara, 207) Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Ebu Yahya'nın alış-verişi kârlı oldu" der ve ayeti tilavet buyurur", (Rezin'in ilavesidir Bagâvi ve İbnu Kesir tefsirlerinde senedsiz olarak kaydederler)

479 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Cenab-ı Hakk'ın şu sözleri nazil olduğu zaman: "Yetim rüşdüne erinceye kadar, onun malına o en güzel olanından başka bir suretle yaklaşmayın"; keza "Yetimlerin mallarını haksız (ve haram) olarak yiyenler karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar Onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir" (Nisa 10) yanında yetim bulunanlar hemen gidip yetimlerin yiyeceğini ve içeceğini kendilerinin yiyip içeceklerinden ayırdılar Yetime ait yiyecek ve içeceklerden bir şey artsa ona dokunulmuyor, yiyinceye veya kokuşup bozuluncaya kadar saklanıyordu Bu hal, bir kısım müşkilatlara sebep oldu Durum Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a arzedildi Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Sana yetimleri sorarlar De ki: Onları faydalı ve iyi bir hale getirmek hayırlıdır Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız onlar sizin kardeşlerinizdir" (Bakara 220) Bu ayet üzerine yetimlerin yiyeceklerini ve içeceklerini kendi yiyecek ve içeceklerine karıştırdılar"

Ebu Davud, Vesâya 7, (2871); Nesâî, Vesâya 11, (6, 256-257)

480 - Nâfi anlatıyor: İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) Kur'ân okuduğu zaman, okuma işinden çıkıncaya kadar hiç konuşmazdı Bir gün ben (Mushaf'ı, yüzünden takip ediverdim, o da ezberden) Bakara suresini okudu Bir ayete gelince bana: "Bu ayet ne hakkında indi biliyor musun?" diye sordu Ben "Hayır!" deyince: "Şu, şu mesele için" diye açıkladı, sonra (okumaya) devam etti

Buhârî, Tefsir, Bakara 2, 39

Alıntı Yaparak Cevapla