Prof. Dr. Sinsi
|
Abdullah Bin Revâha
Abdullah Bin Revâha
Resûlullahın şâiri
Hicretin yedinci senesi idi  Sevgili Peygamberimiz ve Eshâbı hep birlikte, Medîne'den hareket ettiler Niyetleri; Mekke'ye varıp "mübârek" Kâbe'ye yüzlerini sürmekti Çünkü geçen sene müşrikler, buna engel olmuşlardı Fakat bu yıl için anlaşmaları vardı
Böylece Resûlullah efendimiz ve arkadaşları, umre ibâdetlerini de ifâ etmiş, yerine getirmiş olacaklardı
Mekke'ye yaklaşırken Resûlullah efendimiz Kusvâ adlı devesinin üzerinde ve devenin yuları da Abdullah bin Revâha'nın elinde bulunuyordu Abdullah bin Revâha, hem şiirler söylüyor, hem ilerliyordu:
Bırak yâ Ömer
Bu şiirleri işiten Hazret-i Ömer, hiddetlendi ve:
- Ey Abdullah! Beytulah'ın önünde ve Peygamber efendimizin huzurlarında, nasıl böyle şiir söyliyebilirsin, diye çıkıştı
Fakat sevgili Peygamberimiz:
- Bırak Yâ Ömer! Allaha yemîn ederim ki, Abdullah'ın sözleri; düşmana, ok saplamasından fazla te'sir eder Ey Revâha'nın oğlu devam et! buyurdular
Peygamber efendimiz biraz sonra Hazret-i Abdullah bin Revaha'ya;
- Allahü teâlâdan başka ilah yoktur! Bir olan O'dur! Va'dini gerçekleştiren O'dur! Bu kuluna yardım eden O'dur! Askerlerini güçlendiren O'dur! Toplanmış olan kabileleri, bozguna uğratan da yalnız O'dur, de! buyurdu Ve hayır duâda bulundu
Abdullah bin Revâha da söylemeye devam etti Diğer Eshâb-ı kirâm da onun söylediklerini tekrar ediyordu
Hakikaten o zamanlar, şâirlerin önemi çok fazlaydı Çünkü radyo, gazete, tv gibi propaganda araçları mevcut değildi Bu yüzden herkes kendi fikirlerini, şiirle beğendirmeye çalışıyordu Veya aksine beğenmediklerini de, ancak o yolla tenkîd edebiliyordu Şâirler bu yüzden çok önemliydiler 
Din düşmanları da aynı yolu, acımasızca kullanıyorlardı Puta tapan ve kâfir şâirler; alçakça İslâmiyete saldırıyorlardı Dînimiz ve Peygamber efendimizle, utanmadan alay ediyorlardı
İslâmın büyük şâirleri
İşte bu hâin propagandaya karşı, islâmın ilk büyük şâirleri üç kişiydiler: Hassân bin Sâbit, Kâ'b bin Züheyr ve Abdullah bin Revâha hazretleri
Bunların yazdığı Beyit ve Kıt'alar, hemen ezberlenirdi Her yerde tekrarlanan bu şiirler, kâfir kalblerine ok gibi saplanıyordu
Ama günün birinde, şâirler için âyet-i kerîme indi Cenâb-ı Hak, Kelâmında meâlen buyurdu ki:
"  Onlara, şâirlere ancak, sapıklar uyarlar  "
Bu şiddetli hitap karşısında, Hazret-i Abdullah ve arkadaşları ağlamaya başladılar Bunu gören Peygamber efendimiz, âyetin devamını okudular:
"  Ancak îman edip, iyi işler yapanlar ve Allahı çok ******r müstesnâ, Onlar öteki şâirler gibi değildirler  "
Hazret-i Abdullah ve arkadaşları da, başka türlü değillerdi ki Ancak dînimizi övüyor, din düşmanlarını yeriyorlardı Ayet-i kerimenin devamı gelince, üzüntüleri sevince dönüştü
Mübârek bir cum'a günü sevgili Peygamberimiz, mescidde hutbeye çıktılar
Hazret-i Abdullah da telâşla, cum'aya yetişmeye çalışıyordu Henüz epeyce ilerde, "Beni Ganm"de bulunuyordu Tam o sırada, Peygamber efendimizin:
- Oturun! buyurduklarını işitti
Derhal bulunduğu yere oturdu İki Cihân Güneşi'nin hutbeleri bitinceye kadar da, yerinden kalkmadı Bu hâli gören Müslümanlar, durumu Peygamber efendimize arz ettiler:
Resûlullaha itâ'at
- Yâ Resûlallah! Revâha oğlunun, nerede oturduğunu görüyor musunuz?
Sevgili Peygamberimiz o tarafa doğru baktılar
- Çünkü sizin "oturun" emrinizi, orada duydu ve hemen oturdu! dediler
Peygamber efendimiz bu hareketten çok hoşlanıp, Hazret-i Abdullah'a:
- Cenâbı Hak senin, yüce Allaha ve Resûlüne olan itâatte hırsını arttırsın, diye dua buyurdu
Hazret-i Abdullahın şâirliği kadar, cengâverliği de (savaşçılığı) meşhurdu Peygamber efendimizle birlikte, bütün savaşlara katıldı Hepsinde büyük kahramanlık gösterdi
İşte bunlardan biri de Hicretin 8 yılındaki Mûte gâzâsıdır Sefere çıkılmasının sebebi, bir İslâm elçisinin öldürülmesidir
Resûlullah efendimiz, Bizans imparatoruna bağlı Busrâ emîrine de bir mektup yollandı Fakat küstah emîr, aldığı islâma dâvet mektubunu yırttı Üstelik islâm elçisini de, hâince şehîd etti İşte bu alçaklığa üzülen Allahü teâlânın Resûlü, o zâlimler üzerine kuvvet göndermeye karar verdi
Hepsi de gönüllü olan 3 000 kişilik mücâhidler ordusu kısa zamanda hazırlandı
|