Tarikat-İ Aliyye-İ Mevleviyye
Serdâr-ı evliyâ, Hz İmam Ali (kv) (ra)
Hz Hasan el-Basrî (ra)
Hz Habîb-i A'cemî (ks)
Hz Davud et-Tâî (ks)
Hz Ma'rûf el-Kerhî (ks)
Hz Seriyyü's-Sakatî (ks)
Hz Cüneyd el-Bağdâdî (ks)
Şeyh Mimşâd ed-Dîneverî (ks)
Şeyh Muhammed ed-Dîneverî (ks)
Bir tomarda, Ahmed-i Dîneverî diye muharrer gördüm
Şeyh Muhammed el-Bekrî (ks)
Şeyh Vecihüddin el-Kâdî (ks)
Şeyh Ömer el-Bekrî (k s)
Şeyh Ebu'n-Necib es-Sühreverdî (ks)
Şeyh Ammâr-ı Yâsir (ks)
Şeyh Necmeddîn-i Kübrâ (ks)
Şeyh sultanu'l-ulemâ Muhammed Bahâüddin-i Veled (ks)
Şeyh Burhaneddin Muhakkık-ı Tirmizi (ks)
Hz Mevlânâ Celaleddin-i Rumî (ks)
Bir silsile-namede şu tertip ile gördüm:
Hz Ali (RA)
HzHüseyin(RA) İmam Zeynelâbidîn (AS)
İmam Bâkır (AS)
İmam Ca'fer es-Sâdık (AS)
İmam Musa el-Kâzım (AS)
İmam Musa (AS)
Hasan-ı Basri (ks) Habîb-i A'cemî (ks)
Dâvud-ı Tâî (ks)
Ma'rûf-ı Kerhî (ks)
HAZRET-I MEVLÂNÂ
"Ben o yüce kişiyi nasıl tarif edeyim?
Bir Peygamber degil amma, kitabı var diyeyim"
Misbâh-ı esrâr-ı tarikat, miftâh-ı envâr-ı hakikat, nev-şuküfte-i gül-i gülzâr-ı marifet badraka-i makâmât, âyîne-i kerâmât, sohbet-i velâyet-i "ve lâ yehâfûna levmete lâim ", rûşen-i çeşm-i hidâyet "kalbuhû leyse bi-nâim", sâkii cezbe-i kayyûmî ve mahrem-i bâr-gâh-ı kurbî deyyûmî Hz Mevlânâ Efendimizin ism-i mübârekleri `Muhammed", mahlas-ı mukaddesleri "Celâleddin", lakab-ı ekremleri de Konya'yı teşriflerinden dolayı "Rûmî"dir
604 sene-i hicriyesinde, şehr-i Rebiulevvel'in altıncı günü (30 Eylül 1207) Belh şehrinde dünyaya zinet-bahş olmuşlardır
Hz Ebû Bekir es-Sıddîk (ra) Efendimizin sülâle-i pâkizelerinden olup, silsile-i nisbîyeleri ber-vech-i âtîdir:
Hz Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî b Sultânü'l-Ulemâ Muhammed Bahaeddin Veled b Hüseyin el-Hatîbî b Ahmed el-Hatîbî b Mahmûd b Mevdûd b Sâbit b Müseyyeb b Mazhar b Hammâd b Abdurrahman b Ebî Bekr es-Sıddîk rıdvânu'llâhi aleyhim ecmaîn
ŞEMS-I TEBRÎZÎ HAZRETLERI
Misbâhu'1-eşbâh, miftâhu'1-ervâh, müşkil-küşa-yı erbab-ı tahkik idi İsm-i âlîleri, Hudâdâd b Muhammed bAli b Meliki'd-dad'dır Tebriz'li dir Sözleri mücmel ve mufaddal olup, meşâhîr-i evliya'ullahdandır HzMevlana'nın hem müsterşid-i muhteremi, hem de mürşid-i mükerremidir
Şemsüddin Hazretleri henüz mekteb-nişîn iken, mübarek kalbinde hüküm-fermâ olan aşk-ı ilâhî ve muhabbet-i risâlet penahi münasebetiyle kırk gün aç durmuş Henüz gençliğinde, iktisâb-ı terbiyet ve memduhiyet ile ihraz-i şeref ve mübâhât etmiş ve kibâr-ı meşâyıhdan nice zevat ile mülakat eylemiştir Tercüme-i hallerine dair otuz-kırk eser mütâla ettim Cümlesi birbirine mübâyi ndır Evâhır-ı eyyâmında siyah aba giymeyi itiyad ederek seyahat etmiştir Esnâ-yı seyâhatta, herhangi beldeye varsalar ahali ve eali iştiraf ve istikbâl ederler ve inbisât ve itibar bulurlar idi İbtidayı hallerinde Ebu Bekir Selebâf-ı Tebrîzî'den tevbe alıp, sonraları HzRükneddin'in fukarası meyanına dahil olarak irtihalinde, Baba Kemâl-i Hucendi-(Nam-ı aileri Kübreviyye bahsinde geçti)- Hazretleri'yle hem-sohbet ve hem-hal olmuşlar ve onlardan sülûk ve terbiye görmüşlerdir
Okuyup yazması olmayıp, ümmî idi diyen asar da vardır
Baba Kemâl-i Hucendî: " Deme ki, gönül ehli gitti de gönül şehri boş kaldı, Cihan Şems-i Tebrizî ile doludur; Fakat Mevlânâ gibi er nerede? buyurmak suretiyle, müşârun ileyhimâ'nın kadirlerini i'la eylemişlerdir (Sefine-i Evliya---Hüseyin Vessaf
|