Prof. Dr. Sinsi
|
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) Aleyhisselam' İn Hayatı
PEYGAMBERIMIZIN DOGUMU
Peygamberimiz Fil vakasından 50 gün sonra ,Rebiullevvel ayinin on ikinci Pazartesi günü,tan yeri ağarırken, Mekke`de doğdu
PEYGAMBERIMIZ DOĞDUĞUNDA BAZI HADISELER VUKU A GELDI
Peygamberimiz doğduğunda bazı hadiseler vuku a geldi,bunlardan bazılarını söyle sıralayabiliriz:Peygamberimiz ,Anadan Sünnetli ve göbeği kesik olarak doğdu Peygamberimiz doğarken, çocukların yere düştükleri gibi düşmeyip ellerini ,yere dayamış başını semaya kaldırmış olarak doğdu Peygamberimiz doğduğu zaman ,bir yıldız doğmuş ve bilginler, bu yıldızın doğduğu gece,Ahmed doğmuştur Dediler Bir çok Yahudi Alimi Tevrat tan inceleme ile peygamberimizin bu gecede doğduğunu yakınlarına bildirmişlerdir
Peygamberimiz doğduğu gece Kisranin sarayından on dört şerefe yıkıldı İranlıların,bin yıldan beri hiç sönmeden yanan Atesgedeleri sönüverdi Save Gölünün suyu çekildi Sema ve Vadisini su bastı Iran Sahi, Arapların, ülkesini istila edeceğini rüyasında gördü,ve telaşa düştü
Hz Peygamber (s a) kayıtsız şartsız yeryüzü halkının neseb yönünden en hayırlısıdır Nesebinin şerefi en yüksek doruk noktasındadır Buna düşmanları bile şahitlik ederlerdi Bu yüzden düşmanı olan Ebu Sufyan, Bizans hükümdarının huzurunda bu şekilde tanıklıkta bulunmuştu En şerefli kavim onun kavmi, en şerefli kabile onun kabilesi ve en şerefli aile onun ailesidir Habibullah (sav), Mekke'de, Rebi'ül-evvel ayının onkinci Pazartesi gecesi sabaha karşı dünyaya gelmiştir (M 570) Böylece, Hz Adem'den beri devam ede gelen peygamberlik nuru sahibini bulmuş oldu Babası Abdullah, Peygamberin doğumun dan iki ay önce vefat etmiştir Annesi Vehb kızı Amine, doğumunda diğer kadınlar gibi eziyet çekmemiş, hatta ağırlık bile hissetmemiştir Hamileyken, bir gece rüyasında tanımadığı bir kimse gelip; "Sen alemlerin hayırlısına hamilesin; doğduğunda adını Muhammed koy", diye ikaz bulunmuş; doğum anında da heybetli bir ses duyarak irkilmiştir Ne zaman ki Muhammed vücuda geldi; baktım, mübarek başını secdeye koydu; ellerini kaldırdı, duada bulundu", şeklinde anlatıyor Hz Muhammed (s a v) sünnetli doğmuştur Doğduğunda sırtında ve omuzunda peygamberlik mührü vardı Doğumuna arz şehadet etmiştir
* Resulullah (s a v) doğduğu gece, yeryüzünde bir çok put düşüp kırılmıştır
* İran hükümdarı Kisrai kemerli bir saray yaptırmıştı On dört kulesi vardı O gece kulelerin bütün şerefeleri yıkılmıştır
O zaman Araplar arasında adet olduğu üzere, çocuğun süt anneye verilmesi kararlaştırıldı Ancak hiçbir sütanne, yetim bir çocuğu almak istemiyordu Bu arada amcası Ebu Leheb'in cariyesi Süveybe, çocuğu bir müddet emzirdi Kardeşinin oğlunun doğumuna sevinen Ebu Leheb'in, onun şerefine Süveybe'yi azad ettiğini ve bu yüzden Efendimizin doğduğu gün olan her pazartesi günü azabının biraz hafifletildiğini kaynaklar bize bildirmektedir
Sonunda Beni Sa'd kabilesinden Halime binti Ebi Züeyb, Hz Muhammed'i kabul etti O sırada Beni Sa'd yurdunda kıtlık vardı Hz Halime bebeğin gelişi ile ineklerin sütünün artığını, çadırın etrafının yeşilliklerle dolduğunu, evine bereketin geldiğini ifade ediyor Resulullah (s a v) ,bu göçebe süt anne'nin yanında oldukça sade bir hayat geçirmiştir Gündüz otlakta sürülere bakıyor, aileye yardım ediyordu Çoğu zaman ,yalnızca hurma ve süt ile yetiniyorlardı Hz Muhammed (s a v), süt kardeşleri ile kırlarda oynuyor,koyun güdüyordu Bir defasında, süt kardeşi Şeyma'nın omuzunu bilinmeyen bir sebeple o kadar kuvvetli ısırmıştıki, ömür boyu izi silinmedi Yıllar sonra bir savaşta esir düşen Şeyma'yı, Resulullah (s a v) bu yara izinden tanımış gözleri yaşarmıştı Hz Halime, Hz Muhammed'i (s av) kendi çocuklarından fazla seviyordu Daha ilk günden ondaki farklılığı hisseden Halime, O'nu gözü gibi koruyordu Resulullah, süt annesinin sağ göğsünden emer, sol göğsünü kardeşlerine bırakırdı Ondaki bu üstün hallerden ve mucizelerden ürken Hz Halime çocuğu annesine teslim etti Kısa bir süre sonra annesi, zenci cariye Ümmü Eymen ve bir hizmetçi ile Medine'ye hareket ettiler Neccaroğuları kabilesinden birinin evinde ikamet edildi Resulullah'ın babasının kabrini de ziyaret etmişlerdi Hz Amine, dönüş yolu üzerinde Ebva denilen yerde vefat etti ve oraya gömüldü Resullah (sav) o sırada altı yaşında bulunuyordu Zenci cariye Ümmü Eymen ile Mekke'ye dönen Hz Muhammed (sav), epeyce yaşlı olan dedesine teslim edildi Şefkatli bir insan olan Abdulmuttalib'in, öksüz ve yetim torununa gösterdiği sevgi pek büyüktü Dedesi vefat edince Hz Muhammed (sav) diğer dört amcasına tercihen, Ebu Talib' emanet edildi Çünkü güvenilir, zeki, cömert ve iyi kalpli biriydi Diğer amcası Ebu Leheb kendisini içkiye kolay hayata vermiş bir ahlaksızdı Esasen daha çocukluk devresinden itibaren Peygamberimiz ile Ebu Leheb'in arasının açık olduğu görülür Resulullah (sav) pek zengin olmayan fakat cömertliği ile tanınan amcasının yanında pek rahat içinde yaşamıyordu Ancak Ebu Talib ve zevcesi, ona kendi çocuklarından daha iyi bakıyorlar, diğer çocuklar gibi sofra kurulur kurulmaz saldırmadığından ona ayrı yemek çıkarıyorlardı Resulullah'ın yengesine olan sevgisi bir anne sevgisinden farksızdı Ebu Talib Suriye'ye bir kervan götürmek üzere yola çıktığında Resulullah dokuz bir rivayete göre de on iki yaşında idi Şam ile Kudüs arasında Busra denilen bir yerde kervan konakladı Burası Bizans toprağı olduğundan yakında bir manastır bulunuyordu Bu manastırda bulunan rahip Bahira, Hıristiyanlığı bilen, İncil'i derinlemesine incelemiş biriydi Son peygamberin gelmesinin yakın olduğunu biliyordu Ebu Talib'e çocuğun kim oduğunu sordu "oğlum" cevabını alınca,"O senin oğlun olamaz" Bu çocuğun babası ölmüş olmalı", dedi Ebu Talib amcası olduğunu söyleyince, çocuğu hemen geri götürmesini tavsiye etti Ebu Talib'te Mekke'ye dönmekte acele etti
PEYGAMBERIMIZIN BABASI HZ ABDULLAH
Peygamberimizin babası Hz Abdullah Kureyş’in ileri gelen delikanlılarından idi Güzel yüzlü,iki gözü arasında peygamberlik nurunu taşıyordu Mekkenin bütün genç kızları onunla evlenmek için can atarlardı Babasına o kadar itaatliydi ki babasının izinden hiç çıkmazdı Hatta birinde babası Abdulmuttalip Allaha dua etmiş ve ``Allahım eğer bana on erkek evladı verirsen onlardan birini senin için kurban edeceğim``demiş ,on evladı olunca da Allaha verdiği sözü tutmak için oğlu Abdullahı kurban etmek istemiştir Oğlu Abdullah babasına itiraz etmemiş ve boyun eğmiştir Etraftan yapılan eleştirilerle oğlunu kurban etmekten vaz geçmiş onun yerine 100 Adet Deve kurban etmiştir Hz Abdullah hz Amine ile evlendikten Kısa bir müddet sonra gittiği ticaret kervanından dönerken yolda hastalandı Medine’de dayısı Beni Adiy bin Neccarin yanında bir ay hasta aldıktan sonra vefat etti Hz Abdullah vefat ettiği zaman Peygamberimiz henüz Anne karnında altı aylıktı
PEYGAMBERIMIZIN SÜT ANNEYE VERILISI
Yeni doğan çocukları süt anneye vermek; Kureyş ve sair Arap eşrafının adeti idi
Bu da; kadınların kocaları ile daha iyi meşgul olmalarını ve çocuklarında ,özellikle ,havasının güzelliği, rutubetinin azlığı ve suyunun tatlılığı ile tanınan yerlerde yasayan şerefli kabileler arasında, sağlam vücutlu,siki etli, cesaretli yetişmelerini ve düzgün, pürüzsüz konuşmayı öğrenmelerini sağlamak içindi
Mekke çevresinde ve Harem içinde oturan kabilelerden Süt annesi olanlar, her yıl iki defa, yaz ve güz olmak üzere Mekke`ye gelirler,çocukları alıp götürürlerdi
Peygamber efendimizi(A S) Ben`i Sa`d b Bekr kabilesinden Süt annesi Halime hatun götürdü
Peygamberimizin Süt kardeşleri şunlardır::
Abdullah b Haris,Üneyse binti Haris,Şeyma bint-i Haris
Peygamberimizi Yetim olduğu için Arap kadınları kabul etmemiş; sadece kabilesine götürecek çocuk bulamayan Halime, eli bos gitmemesi için peygamberimizi kabul etmişti Peygamberimizi aldıktan sonra Halime ve Ailesinin yaşam tarzı bir anda değişti
Bunlardan bazılarını Halimenin dilinden dinleyecek olursak; Halime Hatun der ki;`` İçinde bulunduğumuz kuraklık ve kıtlık yılında hiç bir şeyimiz kalmamıştı Ben, kır merkebimin üzerinde idim Yanımızda, yaşlı bir devemiz vardı,bize bir damla süt vermiyordu
Üzerinde bulunduğum merkebin ağır yürümesi yol arkadaşlarımı çileden cıkartıyordu Nihayet Mekke’ye varıp emdirilecek oğlan çocukları aramaya başladık İçimizden hiç bir kadın Muhammedi almak istemiyor,ondan uzak duruyorduk Çünkü, bizler emdireceğimiz çoçuğun babasından bahisse kavuşmayı ve ondan armağanlar almayı bekliyorduk
Bir ara Muhammed in dedesi Abdulmuttaliple karşılaştım,bana; İsmin nedir ?diye sordu
Halime dedim Bana;Ey Halime! Benim yanımda bir yetim çocuğum var onu emzirmek için Beni Sa`d kabilesi kadınlarına teklif ettim öksüz olduğu için kabul etmediler Sen kabul eder misin? Ben ,``bana biraz müsaade ette kocama bir danışayım``dedim
Hemen kocamın yanına döndüm,ona haber verdim Kocam izin verince Muhammedi aldım
Muhammed bize gelince,evimiz öyle bereketlendi ki kocam la hayretler içinde kaldik Sütü çekilmiş olan devemizde sütler fazlaca akmaya, zayıf olan merkebimizi,yolda başka hiç bir binek hayvan geçememeğe,davarlarımıza inen süt hiç bir davara inmemeye başladı
Peygamberin Çocukluğu daha değişikti Daha iki Aylık iken,her tarafa yuvarlanmaya çalışıyordu Üç Aylık olunca Day durmaya çalışıyordu Dört Aylık olunca, duvara tutunup yürüyordu Beş Aylık olunca bir yere tutunmadan yürüyebiliyordu Altı Ayı tamamlayınca, yürümeyi hızlandırmıştı Yedi Aylık iken her tarafa gidebiliyor,koşabiliyordu Sekiz Aylık iken,konuşuyor,konuşulanı anlayabiliyordu On Aylık iken Ok atabiliyordu İki Yılı doldurduğu zaman,oldukça, iri ve gösterişli bir çocuk olmuştu Onu Annesine götürdük, Amma,biz,Onun yüzünden gördüğümüz hayır ve bereketten dolayı, Yanımızda bir müddet daha tutmaya çok istekli bulunuyorduk
HZ AMINENIN MEDINE ZIYARETI VE VEFATI
Hz Amine Peygamberi de yanına alarak Medine’deki Neccar oğullarından olan Dayılarını ziyarete gitti Orada peygamberle, bir ay kadar misafir oldular
Yahudi kavmi peygamberimizi orada görünce onu devamlı kontrol edip hal ve hareketlerine dikkat ediyorlardı Hz Amine Yahudilerin Peygamberimiz hakkında takındıkları tavırlardan korkmaya başladı Ve acilen Mekke ye dönmek için yola koyuldular
Hz Amine, Mekke’ye gelirken, yolda hastalanıp Evba köyünde durakladi Başucunda duran Peygamberimizin yüzene baktı Sonra da söyle hitap etti:
``Ey çekilen dehşetli ölüm okundan, Allah in lutfu ve yardımı ile yüz deve karşılığında kurtulan zatin oğlu!Allah, Seni,mübarek ve devamlı kilsin! Eğer rüyada gördüklerim doğru çıkarsa,Sen Celal ve bol ikram Sahibi tarafından,Adem oğullarına helal ve haramı bildirmek üzere gönderileceksin! Allah, Seni milletlerle birlikte devam edip gelen putlardan, putperestlikten de, esirgeyecek,alıkoyacaktır
Her canlı varlık ölecektir Bende öleceğim Fakat temelli anılacağım Çünkü, temiz bir oğul doğurmuş,arkamda hayırlı bir anı bırakmış bulunuyorum demiştir
Ve hz Amine Ebva da vefat etti Hazret-i Amine vefat ettiğinde 30 yaşlarında idi
Dünyada,böylece Babasız ve Annesiz kalan Peygamberimizi,yüce Allah,hamisiz bırakmadı: Önce dedesi Abdulmuttalibin yanında, sonra da amcası Ebu Talib-in yanında kaldı Peygamberimiz, sekiz yaşına kadar,Dedesi Abdulmuttalibin yanında,sekiz yaşından sonra da Amcası Ebu Talib-in yanında kaldı
PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ MUHAMMED (S A V)' in ÇOCUKLUĞU VE GENÇLİĞİ
Bir insanın hayatında anne babasının yeri tartışılmaz Bu her insan için aynıdır Daha doğmadan babasını çok küçük yaşta da annesini kaybeden Hz Muhammed'in (sav) bütün sevgisinin odak noktasını Rabbi teşkil ediyordu Anne ve babasından sonra çok sevdiği dedesi ve amcasını da kaybeden Hz Muhammed'i (sav), Allah (cc) adeta kimse ile paylaşamıyor, Habibi'nin sevgisinin yalnız kendisine ait olmasını istiyordu Resulullah (sav) aynı zamanda ummi idi Zaten Kureyş'in aklına durgunluk veren de; okuması yazması olmayan bir insan dan dünya'nın en güzel sözlerinin duyulması idi Eğer herhangi bir eğitim görmüş olsaydı, ona karşı olanlar ve inkarcılar bunu delil olarak kullanacak ve ayetleri kendisinin yazdığını iddia edeceklerdi Ümmilik O'nu savunduğu davada bu tür suçlamalardan koruyordu Diğer bir husus; Resulullah'a ilk vahiy edilen ayet; "Seni yaradan Rabbinin adıyla oku", idi Demek ki asıl aydın, asıl ilim sahibi, Allah'ı bilen, O'nun adıyla okuyan, O'nu tanıyan insandır Resulullah'ın (sav) doğumundan itibaren her an, her saniye Allah (cc) tarafından korunduğunu görüyoruz Ondaki farklılık, ondaki üstün haller ve seçilmişlik, bu ilahi himayenin sebebidir O her haliyle diğer insanlardan farklıydı Alemlere Rahmetti O'nda da nefis vardı ama O her türlü kötülük ve günahtan korunmuştu Bir defasında kendine putlara adanan putlara adanmış hayvanların etinden ikram eden Zeyd İbn Ammar'a; "Putlara adananı yemem", buyurmuştur Yine her yıl düzenlenen bir putperest bayr***** halaları tarafından zorla götürülmüş, bayram yerinde bazı kişiler gelerek bu ayinlerin kendisine yasaklandığını ona bildirmişlerdir Halaları da O'nu bir daha böyle yerlere götürmemişlerdir
* Sahih hadislerden de anlaşılacağı gibi; Hz Muhammed (sav) soyların en faziletlisinden dünyaya gelmiştir " Allah mahlukatı yarattı ve beni en hayırlılarının içinde kıldı Sonra onları,Arap ve Arap olmayanlar diye iki fırkaya ayırdı ve beni en hayırlılarının içinde kıldı (Kureyş) Sonra, ailelere ayırdı ve beni en hayırlı aileden kıldı Şahıs olarak da ailenin en hayırlısı kıldı", bu hadisi şerif bize bunu anlatmaktadır
PEYGAMBERIMIZIN TICARET HAYATINA ATILISI
Kureyşliler, öteden beri ticaretle uğraşırlardı Ticaretle uğraşmayanların ise,ellerinde hiç bir şeyleri bulunmazdı Peygamberimizin de, hazreti Hatice hesabına ticarete başlamadan önce, ticaretle uğraştığı olmuştur Nitekim, Said b Ebu Saib, Islamiyetten önce Peygamberimizin ticaret ortağı idi Peygamberimizin,ticaret yapmak için, sermayesi olmadığından,hazreti Hatice peygamberimizi ücretle tuttu ve Kureyşilerden tuttuğu, başka bir zatıda, Peygamberimizin yanına kattı Hazreti Hatice yapacağı her sefer için, Peygamberimize, ücret olarak genç ve yiğit birer erkek deve veriyordu Peygamberimiz, Hazreti Hatice`nin ticaret Malını Şam`a götürmek için ,ilk defa dört tane erkek ve genç deveye anlaştılar Peygamberimizle Kervan halkı Şam`a gitmek için yola koyuldular: Şam topraklarından Busraya vardıklarında peygamberimiz orada getirdiği bütün malları çok karlı bir şekilde satıp alacaklarını aldıktan sonra,Mekke’ye yardımcısı olan Meysele ile birlikte geri döndü
PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ MUHAMMED (S A V)' in Hz HATİCE İLE EVLİLİĞİ
Resulullah'ın (sav) ve ailesinin, tarım ve ziraatle uğraştığına dair hiçbir bilgi mevcut değildir Hz İbrahim(a s) şu duasında da zikrettiği gibi "Ey Rabbimiz, Namazı dosdoğru kılmaları için ben; çocuklarımdan bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin (Kabe) yanında, eksiksiz bir vadiye yerleştirdim "(İbrahim:37) Mekke vadisinde ziraat yoktur Geriye yalnız ticaret kalıyor Bu ticaret de daha çok; kumaş , yiyecek kuru yemiş ve güzellik malzemeleri üzerine idi Habibullah (sav) gençlik dönemine girmesiyle beraber ticaretle uğraşmaya başlamıştır Mekkeli tüccar, Kays b es-Saib İslam'dan önce O'nunla ticari münasebetleri olduğunu ve ondan daha iyi bir ortağa rastlamadığını anlatır Mekke'liler tacire (kadın tüccar) ve tahire ( temiz kadın ) adını verdikleri Hz Hatice, Mekke'li zengin bir dul kadın idi İki kez evlenmiş, iki eşini de kaybetmişti ( ilk eşi, Atik el-Aziz et-Tamime; ikinci eşi, Hind b Zürare'dir her iki eşinden de birer çocuğu olmuştur Birkaç sene kıtlığın ağır basması üzerine Ebu Talib, Yeğenini iş istemesi için Hz Hatice'ye gönderdi Hz Hatice'de,ahlakının güzelliğini ve ününü sık sık duyduğu Hz Muhammed'e memnuniyetle kervanını teslim etti ve onu , kölesi Meysere'yi de yanına katarak Kudüs yakınlarındaki Busra denilen yere gönderdi Hz Muhammed (sav) burada Netura isimli keşişle karşılaştığı tarihçiler tarafından anlatılır Her an onun başının üzerinde dolaşan bulut keşişin dikkatini çekmiş ve kendisi ile tanışmak istemiştir Evvelce tanışmış olduğu Meysere'yi yanına çağırarak Hz Muhammed hakkında bazı sorular sordu Aldığı cevaplar karşısında irkilen keşiş; "O Peygamber'dir, hemde Peygamberlerin sonuncusudur", demekten kendisini alamamıştır Hz Muhammed (sav) alışverişlerini tamamladıktan sonra Mekke'ye döndüler Meysere yolculuk boyunca tüm olanları Hz Hatice'ye bir bir anlatır Hz Hatice'nin Peygamberimize karşı saygısı ve sevgisi bir kat daha artmıştır Hz Hatice iş bahanesi ile Hz Muhammed'i (sav) sık sık evine davet etti ve hediyeler gönderdi Allah Resulu ile evlenmeyi istiyordu Sonunda meseleyi dostu Nüfeyse'ye açtı Onun aracılığıyla Muhammed (sav) ile Hz Hatice evlendiler (miladi 595) O sırada Hz Muhammed (sav) 25, Hz Hatice ise 40 yaşında bulunuyordu Peygamber efendimiz daha sonra Hz Mariye'den olan oğlu İbrahim hariç diğer çocukları Hz Hatice ' dendi Bunların isimleri: Kasım, Rukiyye, Fatıma, Ümmü Gülsüm ve Abdullah idi Kasım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmişlerdir
Hz Peygamber her sahada olduğu gibi aile hayatında da örnek ev reisi olmuş; hanımına ve çocuklarına karşı her halükarda müşfik davranmışlardır
PEYGAMBERIMIZIN COCUKLARI
Peygamberimizin, hazreti Haticeden,iki erkek çocuğu,dört kız çocuğu doğmuştur Isimleri şöyleydi: Kasim, Abdullah, Zeynep,Rukayye ,Ümmü Külsüm,Fatima ve Cariyesi Mısırlı Maria`dan doğan Ibrahim`dir
KABENIN KUREYŞILERCE YENIDEN YAPILISI VE PEYGAMBERIMIZIN HAKEMLIGI
Bir Kadın, Kabe Hareminde buhurdanlıkta Öd ağacı yaktığı sırada , buhurdanlıktan sıçrayan bir kıvılcımdan Kâbenin kat kat olan örtüsü tutuşup tamamı ile yanmış, bu yüzden duvarlar da her taraftan gevşeyip çatlamış bulunuyordu Zaman, zaman sahilden gelen sel baskınları ilede Kâbenin tabanı ve duvarları da iyice yıkılacak duruma gelmişti
Bunun icin,Kureysliler Kabenin duvarlarını onarıp sağlamlaştırmak ve üzerinede,tavan çatmak istiyorlar,fakat, yıkmağa kalkarlarsa azaba ugrayabileceklerinden korkuyorlar,aralarinda meşvere ediyorlardı
Am bu sırada Rum tüccarlarından birisine Ait olan inşaat malzemesi yüklü bir gemi Cüdde sahillerinde parcalandi,bunu fırsat bilen Kureyşliler aralarında yardımlaşarak bu batan gemiden Kabe inşaası için gerekli malzemeleri almış oldular Ve Kâbenin inşaatına başladılar
Hacerül Esved taşı yerine konulacağı zaman kabileler ,birbirleriyle anlaşamadılar Hatta işi okadar ilerlettiler ki aralarında kavga yapmaya çok az bir zaman kaldı Kureyşiler, Bu iş üzerinde, dört veya beş gece durdular Sonra Kureyşin yaşlılarından Ebu Ümeyye b Mugire bir teklifte bulundu;
Teklifine göre ,mescidin kapısından giren ilk kişi bu taşı koymak için hakem olacaktı Bütün kavmin uluları bu teklifi kabul ettiler
Tam bu sırada peygamberimiz içeri girdi, bütün kureyşliler el çırparak El-Emin`in hakemligine razıyız dediler
Peygamberimiz de hakemlik yaparken bütün kabilelerden birer kişi alarak Hacerul Esved-i bir beze koydurdu,ve onu konulacak yere getirttikten sonra besmele çekerek kendi elleriyle Hacerul-Esvedi yerine koymuş oldu
İLK VAHYİN GELİŞİ VE RİSALETİN BAŞLANGICI
Habibullah (sav) otuzsekiz yaşına girmişlerdi Bir sene boyunca gaibden sesler duyup, bazı nurlar gördüler Daha sonra Allah'ın sevgilisi, altı ay kadar süren sadık rüyalar görmeye başladılar Gördükleri rüyalar apaçık ortaya çıkıyorlardı Hz Muhammed (sav) yaşadıkları bu haller üzerine, yalnızlık aramaya başladılar Toplumun zülmetinden sıkılıyor; yalnız kalmayı arzuluyorlardı
Resullah halvet yeri olarak Mekke'ye 5km kadar uzakta bulunan Hira mağarasını tercih etmişlerdi Dedesi Abdulmüttalip'te Ramazan aylarında bu mağarada inzivaya çekilirlerdi Allah Resulü sık sık bu mağaraya çekilip ceddi Hz İbrahim'in dini üzere ibadet ve dua ediyor; insan ve kainatın yaradılış sebep ve hikmetleri üzerinde derin düşüncülere dalıyorlardı 610 senesi, Ramazan ayının 27 gecesi idi 40 yaşına gelmiş olan Hz Muhammed (sav), o senenin Ramazan ayını bu mağarada geçiriyordu Seher vaktine doğru, vahiy meleği Cebrail (as), Allah'ın Habibine insan süretinde gözükerek hitap etti ve Kur'an'ın ilk ayetlerini kendisine okudu Resullah olayı şöyle anlatıyor; " Bana kendisinin Cebrail adlı melek olduğunu ve Allah'ın beni Peygamber olarak seçtiğini bildirmek için geldiğini söyledi Bana abdest almayı ve istincayı öğretti Temiz olarak dönünce; "OKU" diye emretti 'Ben okumayı bilmiyorum' diye cevap verdim Beni kollarının arasına alıp sıktı Sonra yere bırakarak; " Oku" diye emretti Ben yine okuma bilmediğimi söyledim Beni tekrar ve daha kuvvetli bir şekilde sıktı Tekrar "Oku" dedi Ben okuma bilmediğimi tekrarladım Be sefer beni üçüncü defa sıkarak bıraktıktan sonra dedi ki; " Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından (embriyo) yarattı Oku! Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir Kalemle yazmayı öğreten O'dur İnsana bilmediğini O öğretti " (Alak1-5) Allah Resulu de, Alak süresinin bu ilk ayetlerini tekrar etti, inen ayetler, Resulullah'ın hem diline hemde kalbine yerleşmişti Hemen ardından Melek kayboluverdi Heyacan ve şaşkınlık içerisinde Hz Resul mağaradan çıkarak evine doğru yola koyuldu Yolda hayreti bir kat daha arttı Zira ağaçlar, dağlar, taşlar , çiçekler; "Esselamü aleyke ya Resulüllah", diyerek kendisini selamlıyorlardı Titreyerek eve dönen Allah Resulü, hanımına; "beni örtünüz! Beni örtünüz" diyerek yatağa girdiler Uyandıklarında biraz sakinleşmişlerdi Olanları Hz Hatice'ye anlatarak, tedirginliklerini arz ettiler Bu hadise ile beraber, Resulullah'ın özel hayatı kapanıyor, hayatının ikinci safhası olan Peygamberliği başlıyordu
İLK MÜSLÜMANLAR
Kainatın Efendisi Hira'da aldığı peygamberlik vazifesini ilk olarak eşi Hz Hatice'ye anlatmıştı Eşi böylesine ağır bir vazifenin mesuliyetini zerreden kürreye vücut ve gönül ülkesinde yaşar haldeyken ; Cenab-ı Allah'ın Hz Hatice'ye yaşattığı hal çok manidardır O büyük kadın 'bana ne oluyor bilmem?' diye endişe duyan Allah Resulüne; 'Müjdeler olsun sebat et Canımı yed-i Kudretinde tutan Allah ' a yemin ederim ki, sen bu ümmetin peygamberisin Allah seni asla bırakmaz Sen sıla-i rahmedersin, sözün doğrusunu söylersin, meşekkatte sabredersin, misafirleri ağırlarsın, felakete uğrayanların yardımına koşarsın, Allah böyle kuluna kefildir ' şeklinde sözleriyle destek olmuş gönlünü açmıştır
Bu sözler onun ne kadar yüce ruhlu, faziletli ve inançlı bir kadın olduğunu göstermektedir Cenab-ı Hakk'ın kutlu Peygamberine verdiği büyük lütuflardan biri de Kendisine Hz Hatice gibi bir zevceyi nasip etmesidir Resul-i Ekrem efendimiz, ilk müslüman olma şerefine de nail olan eşine Cebrail (as) ' dan öğrendiği şekilde abdest aldırdı ve imam olarak iki rekat namaz kıldırdı Ulaştıkları gönül birliğini 'Mutlak Bir'in önünde ve O'na sığınarak perçinlediler
Hz PEYGAMBERİN ve İLK MÜSLÜMANLARIN MARUZ KALDIĞI İŞKENCELER
Açıktan davetin başlaması ve Müslüman olanların sayısının günden güne artmasıyla beraber, Kureyşliler de Müslümanlara karşı düşmanlıklarını arttırmışlardı Hareketin lideri olması hasebiyle, en büyük taarruzlar Allah Resulüne yöneltiliyordu Hz Peygambere düşmanlık edenlerin başında Ebu Leheb ve karısı gelmekte idi Hz Peygamber!in arkası sıra dolanır; o tebliğ ettikçe kendiside; 'Ben onun amcasıyım Muhammed sizi atalarınızın dininden döndürmek istiyor, sakın ona inanmayınız diyordu ' Hz Peygamberin başının taşla ezmeye yemin etmiş; taşı kaldırdığında kaskatı kesilmiş, muvaffak olamamıştı Bir defasında da önünde ateşten bir çukur açılmış, Allah Resulüne yanaşamamıştı Peygambere olan düşmanlığı o dereceye ulaşmıştı ki; Peygamberimizin kızları Rukiye ve Ümmü Gülsüm 'le evli olan oğulları Utbe ve Uteybe'ye onları boşattırmıştı Ebu Cehil'de dili ve eli ile Peygamber efendimize ve Müslümanlara çok eziyet etmiştir Ammar b Yasir'in annesini öldüren bu zalim, Peygamberimiz harem'de namaz kılarken, boğazlanan bir devenin döl yatağını, içinin çirkinlikleriyle getirtmiş ve Resul-i Ekrem secde de iken sırtına koyuvermişti Kureyş'in ulularından olan Velid b Muğire de ; hac mevsimin de halk toplandığında Peygamberimize sıfatlar yakıştırıp, en uygun sıfatında sahir (büyücü) olduğunu, zira Muhammed'in kişi işe kardeşi ve karısı arasını ayırdığını söylüyordu
O Allah Resulü'nü tek başına öldürmeye de teşebbüs etmiş, fakat; Allah'ın bi lütfü olarak, Peygamberimizin sesini Kabe'de namaz kılarken işittiği halde zatını görememiş, ne yana yönelse se arkasından gelmiş bu suretle muvaffak olamamıştır As b Vail Hz Peygamber 'in oğlu Kasım öldüğünde en acılı anında kendisi ile 'etber' (erkek çocuğu olmayıp soyu kesilen) diyerek alay etmiştir Kevser süresi As b Vail hakkında nazil olmuştur As b Vail bir dağ geçidinde eşşeğinden düşüp bacağını kırmış, bu yaranın şişip mikrop almasıyla rezil bir şekilde ölmüştür Şunu hemen belirtelim ki Allah Resulüne zarar verenlerin hepsi, habis bir ölümle ölmüşlerdir Ya hakaret ettikleri Müslüman'ların ellerine düşerek idam edilerek, ya da Hz Peygamber'in 'Ya Rab ona bir itini musallat et ' diye beddua etmesiyle ölmüşlerdir Nüfuzu olmayanların ve köle olanların durumu daha acıklı idi Ayrıca Müslüman olanlara bizzat kendi aileleri türlü türü işkenceleri reva görebiliyorlardı İslam'ın en azılı düşmanlarından olan Ümeyye b Halef'in kölesi olan Bilal- Habeşi (ra) bazen 24 saat aç susuz bırakılıyor, bazen de boynuna ip takılarak Mekke de ücretle tutulan çocukların tarafında sokak sokak dolaştırılıyordu, buna rağmen taviz vermeyip yüzlerine karşı 'Allah birdir' diye haykıran Bilal-i Habeşi'yi efendisi Ümeyye b Halef kavurucu sıcaklar altında sırtını güneşin sıcaklığından ateş parçası haline gelmiş kızgın taş ve kumlara sürttürüp yaktırır ağzına güneşte kurumuş bir lokma et verdikten sonra göğsüne kocaman bir kaya parçası koydurur ve Lat ve uzza'ya tapmadıkça azaba devam edeceğini söylerdi Hz Bilal'in 'Allah birdir' demeye devam etmesi üzerine çileden çıkan Ümeyye b Halef işkencesini Hz Bilal bayılıp kendisinden geçene dek sürdürürdü Hz Ebubekir'in telkin ve vesilesi ile İslam'a giren Osman b Afvan da, ilerlemiş yaşına rağmen, amcası tarafından işkenceye maruz bırakılmıştır Yine Hz Ebubekir'in delaletiyle Hz Osman ' dan hemen sonra Müslüman olan Talha b Ubeydullah Kureyş'in azılı pehlivanlarından Nevfel b Adviye tarafından bir iple bağlanıp işkenceye tabi tutulmuştur
Kureyş'in ileri gelen ve zengin ailesine mensup olan Halid b Said (ra) bir gece rüyasında Allah Resulü'nün kendisini cehenneme atmaya çalışan babasından kurtardığını görmüş ve bu rüya üzerine Müslüman olmuştur Oğlunun ibadet ettiğini duyan babası Ebu Uhayha vazgeçmesi için ısrar etti 'Hz Muhammed'in dinini asla bırakmam' şeklindeki cevap üzerine, elindeki sopa kırılıncaya kadar oğlunu döven Uhayha, onu iaşesini kesmekle tehdit etti Oğlunun 'rızkı veren Allah'tır' şeklindeki mukabelesi üzerine iyice hiddetlenen Ebu Uhayha onu hapsettirerek günlerce aç susuz bırakmaktan çekinmemiştir İlk Müslümanlardan olan Sa'd b Ebi Vakkas da, annesi tarafından zulme uğratılmıştı
HÜZÜN YILI (M 620)
Üst üste gelen acı hadiselerin ilki, Hz Peygamber'in dört yaşındaki en büyük oğlu Kasım'ın vefatı oldu
Allah Resulü çok müteessir olmuştu Oğlunun cenazesini taşırken karşıda duran Kuaykıan dağına ; "Ey dağ! Benim başıma gelen şey, senin başına gelseydi, dayanamaz yıkılırdın ", demesi bu derin teessürünün bir ifadesidir Henüz Kasım'ın vefatının hüznü dağılmadan Allah Resulü , diğer oğlu Abdullah'ı da kaybetti Bu acı hadiseler sebebiyle Allah Resulü ve Müslümanların kalpleri kan ağlarken, müşrikler taziye etmek şöyle dursun, sevinçlerinden ne yapacaklarını şaşırıyorlardı Hatta içlerinden Ebu Cehil ve As b Vail işi daha ileri götürerek: " Artık Muhammed ebterdir, nesli kesilmiştir ", diye alay edecek kadar küstahlaşmışlardı Bu lakaba oldukça alınan Allah Resulü'nü teskin etmek üzere, Allah(cc) Kevser süresini inzal buyurmuştur " Doğrusu, biz sana kevseri ihsan etmişizdir Öyle ise Rabbin için namaz kıl, kurban kes Asıl ebter, şüphesiz seni kötüleyendir "
Bir müddet sonra amcası Ebu Talib hastalandı Artık ölüm döşeğinde idi Allah Resulü bir yandan kendisini korumak uğruna herşeyini feda eden çok sevdiği amcasını kaybedeceğine üzülürken, bir yandan da Kelime-i Şahadet getirerek Müslüman olmasını istiyordu Bu sebeple O hastalığı boyunca amcasının yanında pervane olmuş defaatle Kelime-i Şehadete çağırarak; " Ey amcacım, gel sen 'La ilahe illallah'de de ,onunla sana ahirette şefaat edebileyim ", teklifinde bulunmuştu Amcası bu teklife : " Vallahi benden sonra sana ve atalarının oğluna, çok yaşlanmaktan dolayı bunaklık atfetmeleri korkusu olmasaydı İstediğin şeyi söyleyip sana tabi olurdum Kureyş, o istediğin sözü, ölümden korkarak söylediğimi zannedecekleri için söylemeyeceğim " dedi Allah Resulü'nün ; " Ey amca, şunu bilmelisin ki ,Allah tarafından alıkonuluncaya kadar, senin affedilmeni isteyip duracağım " sözleriyle mukabele etmesi üzerine Allah (cc) Resulünün şahsında mü'minlere şu ölçüyü inzal etti ; " Hakikat sen ,her sevdiğin kişiye hidayete erdiremezsin Fakat Alla'tır ki , kimi dilerse ona hidayet verir ve O hidayete erecekleri daha iyi bilendir " ( kassas,56 / Tevbe,113 )
Ebu Talib'in vefatından üç gün gibi kısa bir süre sonra da, hanımı Hz Hatice'yi kaybetti Teslimiyeti, itaati muhabbet ve merhametiyle Allah Resulü'nün kalbinde taht kuran Hz Hatice'yi kaybetmek,Allah Resulünü derin bir teessüre boğdu Ona karşı müstesna bir sevgisi vardı En büyük destek ve tesellicisi idi Vefatından sonra dahi onu hiçbir zaman unutmadı ve rahmetle andı Öyle ki Hz Aişe, hayatta olmadığı halde en çok Hz Hatice'yi kıskandığını itiraf etmiştir Allah Resulü'nün şu sözü onun Allah katında ve mü'minlerin gönlünde ne kadar ulvi bir yeri olduğuna delalet eder: " Kendi zamanındaki kadınların hayırlısı İmran kızı Meryem idi Bu ümmetin kadınlarının hayırlısı da Hatice'dir "
Doğmadan önce babasını,altı yaşında iken annesini kaybederek öksüz ve yetim kalan Allah Resulü, amcasını ve hanımını kaybetmekle belki de ikinci kez öksüz ve yetim kalmıştı Yüklendiği bu çile ve hüzün dolu hadiselerden ötürü bu yıla " HÜZÜN YILI " denmiştir
İnsanlığı hakka ve hakikata sevkedip dünya ve ahiret saadetlerini sağlamak üzere Allah Teâlâ tarafından gönderilen peygamberlerin sonuncusu ve alemlerin rahmeti olan Peygamber Efendimiz, genellikle kabul edildiğine göre 20 Nisan (12 Rabiulevvel) 571 Pazartesi günü Mekke'de doğdu İslâm tarihi kaynakları, Hz Peygamber'in nesebi ta Hz Adem'e kadar sıralanan Şecere tabloları ile belirlemişlerdir Bu kaynaklarda Hz Peygamber'in yirminci göbekten atası olan Adnan'a kadar ittifak edilmiş, ancak Adnan'dan sonra verilen isimlerde bazı farklılıklar ortaya çıkmıştır Ama O'nun Hz İbrahim'in oğlu Hz İsmail soyundan olduğunda şüphe yoktur Buna göre Adnan'a kadar Rasûlullah'ın şeceresi şöylece sıralanır: Muhammed b Abdullah b Abdülmuttalib b Hâşim b Abdümenâf b Kusayy b Kilâb b Mürre b Ka'b b Lüeyy b Gâlib b Fihr b Mâlik b En-Nadr b Kinâne b Huzeyme b Müdrike b İlyas b Mudar b Nizâr b Me'add b Adnan
|