07-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Uzun Günün Kısa Romanı
Uzun Günün Kısa Romanı Hikayesi - Can Dündar Yazıları - Köşe Yazıları
Bu yazıda anlatılanların, gerçek kişi ve
olaylarla ilgisi yoktur
Salona girdiklerinde gerginlik havada asılı duruyordu
Uzun masanın ortasındaki beyaz çiçekler bile, ortamın elektriğini yumuşatamıyordu
Üniformalı bıyıksız erkeklerle, üniformasız bıyıklı erkekler karşı karşıya oturdu Birbirlerine zoraki gülümsediler
Bambaşka ailelerden, çok farklı eğitimlerden gelmişler, birbirlerine karşı doldurularak yetiştirilmişlerdi
Çantaları, birbirleri aleyhine dosyalarla doluydu
O masanın tarihini herkes biliyordu
İki iradenin buluşup karşı karşıya oturduğu, bazen birinin diğerini devirdiği masaydı bu…
Nadiren uzlaşma, çoğu zaman cenk meydanıydı
Zaman içinde üniformalıların koltuk sayısı azalmıştı; şimdi de hakimiyet sahaları daralıyordu
Acaba kolay çekilecekler miydi?
O sırada İstanbul’da…
İstanbul Adliyesi’ndeki masanın üzerinde “bir kağıt parçası” vardı
Saçları dökülmüş adam, koltukta oturan Albay’a “Bunu siz mi yazdınız” diye sordu
“Bu” dediği kağıtta, Ankara’daki masanın sivil tarafında oturanların nasıl yok edilecekleri yazılıydı
Ve kağıdın altında imzası bulunan adam, salondaki üniformalıların karargahında çalışıyordu
Ankara’da komplo
“Bu kağıt parçası bizde hazırlanmamış Bize karşı kurulan bir komplonun ürünü” dedi üniformalıların başı…
Siviller, inanmayan gözlerle dinlediler Onlara göre asıl
üniformalılar içinde kendilerine karşı komplo kuranlar vardı
Üniformalılar, bunları yakalayıp yargılamıyordu “Öyleyse biz
yargılayalım” diye düşünmüşler ve bir geceyarısı hamlesi ile darbeci üniformalıları sivillerin yargılamasına kapı aralamışlardı
Baş üniformalı, “Bu, Anayasa’ya aykırı Bize danışmadınız” diye itiraz etti
Başköşedeki sivil, “Siz darbede beni içeri alırken bana danışmış mıydınız” diye geçirdi içinden…
Yine İstanbul’da…
Albay, 6 saatlik sorguya rağmen yorgun değildi Psikolojik harp eğitimi almıştı; bunlar ona dokunmazdı
Ankara’nın kendisini sivillerin elinde bırakmayacağını düşünüyordu
Daha birkaç gün önce askeri savcı tarafından suçsuz bulunmamış mıydı? Ne cüretle şimdi bir sivil tarafından sorgulanıyordu?
“Örgüt üyeliğinden tutuklanmanızı isteyeceğim” dedi saçları dökülmüş adam…
“Ben askerim Beni tutuklayamazsınız” dedi Albay…
Oysa işler, önceki gece değişmişti
Terleme sırası
Ankara’daki toplantının 7 saatinde içeri giren bir asker, baş üniformalıya bir mesaj iletti:
“Tutuklama istemiyle mahkemeye sevk ediyorlar Arzederim” yazılıydı
Üniformalı, “Nasıl olur? Ne yapmaya çalışıyor bunlar” dedi içinden; belli etmedi
Az sonra bir sivil görevli, aynı haberi karşı sıranın başındakine iletti Bıyıklı adam notu okuyunca içinden, “Asıl komplocu kimmiş, şimdi çıkacak ortaya” dedi
Yıllar önce onun koltuğunda oturan hocasını terletenleri terletiyor olmanın keyfiyle gülümsedi
Devam edecek…
En uzun günün sonunda Ankara’da kırmızı plakalı siyah arabalardakiler “darbeci askerleri siviller mi yargılasın, askerler mi” tartışmasını bitiremeden tarihi köşkün kapısından çıkarken aynı saatlerde “darbeci örgütün üyesi” olmaktan tutuklanan Albay, İstanbul’da sivil bir minibüsün arka koltuğunda cezaevine doğru gidiyordu
Toplantıdan eve dönen askerler “Türkiye elden gidiyor” diye düşündü
Toplantıdan eve dönen siviller “Türkiye normalleşiyor” diye düşündü
O gün, Türkiye’nin savaş yıllarındaki kadar küçüldüğü açıklandı
Can Dündar
|
|
|