07-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Kimsesiz Bir Ölüm
Bir ramazan günü iftara yakın saatlerde ekmek alırken mahalle fırınından onunla tanıştım 76 yaşındayım ismim Emin demişti Oturduğum evden üç ev ileride bir apartmanın zemin katında oturuyordu Oturduğu ev caddeden 1 metre daha aşağıdaydı
Kendi deyimiyle yeni taşınmış ve tek başına yaşıyor, yaşlılık maaşı ile idare etmeye çalışıyordu Aslında o ev uzun süredir boştu ancak emin dedenin oraya ne zaman taşındığını bilmiyordum
Her halinden hayatının ne öznesi nede yüklemi olmadığı belli idi emin dedeyle birkaç gün sonra iftarlık olarak götürdüğüm Bir kâse sıcak çorba sayesinde muhabbeti ilerlettik…
Oturduğu ev küçücük, yarı karanlık ve tamamen boştu diyebilirim… Yerde son kullanım tarihi çoktan geçmiş bir kilim, birde dökük kanepesi vardı… Mutfağında ise birkaç tabak, bir tava, bir çaydanlık ve birde küçük bir tüpü vardı… Sessizlik hâkimdi eve…
Oturacak bir ev bulmuşum ya derdi çok severdi evini… Ana kucağı gibiydi onun için… Belki de bu eve gelmeden gökyüzünü yorgan, soğuk kaldırımları döşek yapmıştı kendine kim bilir…
Bazı konularda çok derin bilgilere sahipti… Konuştuğu sözlerin satır aralarında, çektiği acıların kalıntılarının olduğunu hissediyordum
Eşim yıllar önce vefat etti diyordu
Çocukları da boş ver ne sor nede ben söyleyeyim diyordu… O boş ver dedikçe hayatın ona ar damarı çatlamış evlatlar nasip ettiğini anlıyordum
Yani anlayacağınız eşi ve çocukları dışında her konuda sohbet ediyorduk…
Bazen haline çok acıyordum ama elimden fazla bir şey gelmiyordu üzüldüğümü hissedince de…evlat üzülme benim sahibim var diyordu
Pek yemek yapamadığı için bazı akşamlar iftarını belediyenin iftar çadırında açardı
Ramazan ayının sonu yaklaşmıştı emin dedeye kadir gecesinin olduğu gün
Yine iftarlıklarını götürdüm duasını alıp eve döndüm
Bir sonraki akşam yine iftarlıklar elimde kapısını çaldım ancak açan olmadı
Galiba yine belediyenin iftar çadırına gitmiştir diye eve geri döndüm… Ama nedense içimde garip bir huzursuzluk vardı…
İftardan 2–3 saat sonra tekrar zilini çaldım yine yoktu… Komşularına sordum hiç kimse bir şey bilmiyordu Belki de çarşıda geziyor veya parkta oturuyordur diye düşündüm…
Sahur vakti kalktığımda hemen emin dedenin evine gittim zil çalıyorum, kapıya vuruyorum ama nafile açan yok…
Artık polisi aramam gerektiğini düşündüm ve aradım…
Polisler gelince durumu onlara anlattım… Kapı basit bir omuz darbesiyle açılıverdi
İçinde hiçbir şey olmayan evi kilitlemeye bile gerek duymamıştı…
Polislerle hemen odaya daldık manzara çok üzüntü vericiydi
Emin dede yere yığılmış, Kuran-ı kerim ve rahlesi yere düşmüş ve ruhunu Allaha teslim etmişti
Bir ambulans çağırıldı… Önce bir hastaneye götürüldü bende gittim yaklaşık 24 saat önce vefat etmiş dediler…
Ve cenazesini hastane morguna koydular hastane görevlisi bu cenazenin sahibi yok mu diye seslendi
Benim emin dedeye tanıştığımız zaman kimin kimsen yok mu diye sorduğumda onun verdiği cevap Gayri ihtiyari ağzımdan döküldü;
Allah!
Hastane görevlisi kardeşim tamam onu anladıkta kim bu cenazenin yakını, yarın buradan kim alacak deyince;
Ben ismimi yazdırdım ve evime gittim…
Eve giden cesedimdi, beynim hep emin dededeydi
Öğlene doğru mezarlıklar müdürlüğüne ait bir arabayla hastane morgundan aldık
Yıkama ve kefenleme işi de bitince öğlen namazını müteakip ben, imam ve sekiz yabacı ile emin dedenin cenaze namazını kıldık defin işlemini yaptık…
Ne tabutun içindeki emin dede kendi cenaze namazını kılanları tanıyordu…
Nede cenaze namazı kılanlar tabutun içindekini tanıyordu…
Bir garip bu dünyadan göçtü diyorduk
Belki cenazesi kalabalıktı biz görmüyorduk
Bir ölüm düşününki son anda kimsesizsin
Yalınızsın kimse yok bir damla su versin
Ondan kalan Hatıra yüzü solmuş bir kitap
Rahlesi devrilmiş üzgün ve bitap
Ah emin dede… Keşke böyle ölmeseydi
Son nefeste çocuklarını görebilseydi
Düşündükçe gözlerimin içi Kan doluyor
Gül gibi baktığın evlatlar nasıl böyle oluyor
Garip geldi garip gitti yaftasını astık boynuna
Bir kadir gecesi gülüp girdi ölümsüzlük koynuna
|
|
|