07-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Paylaşmak

Kâğıttan yaptığı külahlara, leblebi şekerlerini paylaştırırken “Yarısı da kardeşinin” derdi annem; paylaşmayı öğrendim
Müberra Abla’nın etli mantı gönderdiği tabağı, irmik helvasıyla doldurup elime tutuşturdular; bize dolu gelenin boş yollanmayacağını öğrendim
Babamın aylık aldığı gün yan sokaktaki Emine Nine’nin evine yiyecek ve harçlık bırakmasına şahit oldum; insanlara karşılıksız bir şeyler vermenin hazzını öğrendim
Yıllardır sürer paylaşmaya dair öğrendiklerim  Yalnız maddenin değil, emeğin, zorlukların, yoklukların, varlıkların, korkuların, acıların, sevinçlerin, tasaların ve daha nice şeylerin de paylaşılabileceğini öğrendim Öğrettiler
Artık bakkala ekmek almak için, komşu çocukları yerine kapıcımız gitmekte Düğünlerimizi, sünnetlerimizi, komşularımız, akrabalarımız yerine, organizatörler hazırlamakta Cenaze evlerine, saygı ve sünnet gereği ocak yaktırmayıp, 7 gün sıcak yemek taşıma yerine, lokanta ve pastanelerin hazır yemek, börek ve kuru pastaları yollanmakta
Dedikodunun bile tadı yok artık Televizyonların magazin programlarında yapılıyor fazlasıyla ve bizler de dinliyor, izliyoruz zaten dikkatle İzlemesek de, pek bir şey bilmiyoruz artık eşimiz dostumuz hakkında ki dedikodu yapabilelim  
Limonumuz bittiyse evde o an, komşudan alamayız bir tane bile olsa Limon suyu hazırlayıp bulundurmak zorundayız acil durumlar için Eve geldiğimizde, yorgunluk gidermek bahaneli, asıl niyeti sohbet olan, kahve içimi ziyaret amaçlı tıklatılacak kapı da yok artık
Gönlümü, yüreğimi paylaşmak için ortamlar yok artık Konu komşu yorgun geliyor işinden gücünden Bir yoğunluk sarmış herkesi Bıkkınlık, suskunluk, yalnızlık…
|
|
|