07-11-2012
|
#1
|
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Akşamın Yalnızlığı
Zaman , o ağır siyah kaftanını giymeye hazırlanıyordu Yine kâbus dolu saatlere açılacaktı kapılar 
Sessizliğin hüküm sürdüğü soğuk koridorlarda sadece yüreğinin acılı çığlıkları yankılanacaktı Ama bu çığlıkları kendisinden başka hiç kimse duyamayacaktı , her zaman olduğu gibi Kendi yüreğine özel sızlamalardı bunlar 
Usulca bir bankın kenarına oturdu Gök denizle, güneş ufukla   saatlerse karanlıkla buluşuyordu işte Bu akşam saatleri , yalnızların yalnızlığını daha hoyrat bir yoğunlukta hissetmelerine sebep oluyordu nedense Telâşla yürüyen insanlara baktı Evlerine , sevdiklerine koşuyorlardı Peki , bir gün onları yitirdiklerinde yine bu telâşlı koşmacalarına devam ederler miydi ? Yoksa , nasılsa artık bir bekleyenim yok diyerek   ve şu an kendisinin de yaptığı gibi eve dönüşü mümkün olduğunca geciktirmeye mi çalışırlardı ? Aylak aylak banklarda oturup , zamanı biraz daha öldürmeye mi uğraşırlardı ?
- Sokaklarda ne kadar fazla kalırsam , evdeki dakikalarım o kadar azalmış olacak ! diye düşündü , içinden 
Evin duvarları , dünyayı görmesini engelliyor diye çok kızıyordu ama buna bir çare bulamamıştı henüz Çünkü daha şeffaf camdan duvarlar icad edilmemişti Ve o duvarlar sanki her saat başı üzerine devriliyorlardı Rutin bir yıkılma hareketi , yüreğinde zaten sürekli tekrarlanırken   bir de üstüne bu duvarların molozları hiç çekilmiyordu doğrusu 
- Bu insanlar nereye koşuyor böyle ! diye sessizce mırıldandı   yarın hayatımızda olup olmayacaklarının hiç bir garantisi yokken niyeydi bu sevdiklerine kavuşma hezeyanı Ya onları yitirince ne yapacaklardı   alışması çok zor oluyordu sonradan Artık her şey ona ne kadar da boş geliyordu , ama anlatabilmesi imkânsızdı 
Bu koşmalar , bu telâşlar ve bu sevmeler   bitiş tarihi belli olmayan , ama bir gün bizi kesinlikle terkedecek olan davranışlardı Ellerine düşen damlalara baktı yavaşça   
-Boşuna akıyorsunuz gözümden ! dedi 
-Boşuna !  Akmanızla hiç bir şey değişmiyor Yine akşam oluyor   güneş her gün yine batıp , yine doğuyor   saatler hiç durmadan birilerinin finaline yaklaşıyor   ben de bu finali bekleyenlerdenim   çaresizce Ve içimdeki yalnızlık hiç bitmiyor , damlalar çare değil ki !   
Bir eliyle gözlerini silerken , usulca kalktı yerinden Yürümeye başladı   koşuşanlara inat yavaş ve sakin adımlarla ilerliyordu Zamanı boldu onun nasılsa Zaten eve ne kadar geç girse o kadar iyiydi 
Bu akşam duvarına bir şiir daha yazacaktı Duvarlarının sessizliğini yok etmenin yolunu böyle bulmuştu Hem sanki böylece daha az devrilir olmuşlardı üzerine Tüm duygularını yattığı odanın duvarına yazıyordu   orası dolunca salona geçecekti 
- Keşke insanlar da kış uykusuna yatabilselerdi ! diye düşündü yol boyu Ya da keşke duygularını aldırabilmek mümkün olsaydı   keşke !
Eve vardığında kapıda kendisini bekleyen kedisine gülümsedi 
- Hadi yürü , tutukluluk saatlerimiz başlıyor Hapishanemize girelim ve duvarlara yazmaya başlayalım yeniden !   diyerek kapıyı açtı 
Kapısını ağır ağır açıyordu Belgesellerdeki o tembel hayvanın bile kendisinden daha hızlı olduğunu düşünüp yeniden gülümsedi İnsanlar acısını kesmiyordu Tam tersi , boş boş konuşup daha da alevlendiriyorlardı bilmeden 
- Hayat devam ediyor    
- Aaaaa ama artık yaşama dön    
- Ama böyle olmaz ki , yazık sana    
Vıdı vıdı vıdı    ve bir sürü zırvalar Bu saçma cümleler ütüsüz elbiseler gibi yüreğinin orta yerine saçılıyor ve ona ağırlık veriyorlardı İnsanlar, başka bir yüreğin acısını   sızısını asla ama asla anlamaya muktedir değillerdi Ve olamayacaklardı da ! Çünkü buna yapıları müsait değildi zaten   ancak kendi başlarına gelince anlaşılabilirdi bu yakıcı hisler 
Olmuyordu işte   insanlarla olmuyordu Duvarlar ve banklar daha iyiydi Hatta kedisi bile onu daha iyi anlıyordu sanki 
Dün tam 3 yıl dolmuştu Kocası , iki kızı ve annesiyle keyifli bir tatilden dönüyorlardı Kocaman bir tır , freninin patlaması gibi komik bir sebeple biçmişti onları resmen   her şey bir saniyede olmuştu Göz açıp kapayana kadar bitmişti her şey İlk darbede araçtan bir tek fırlayan oydu Araba ise sanki preste ezilmiş metal bir levha gibiydi        tır ezmiş geçmişti !
Ve işte şimdi ona , ( artık yaşamaya başla ! ) demiyorlar mıydı   böyle anlarda , zamanı başa sarıp , o arabada kalmaya karar veriyordu 
Empati kurmayı insanlar asla öğrenemeyeceklerdi   asla !   
Eve girip kapıyı kilitledi Doldurması gereken duvarları vardı ve bu tutukevinde tamamlaması gereken zamanları    bekleyecekti çaresiz   süresi dolana kadar   acılarla başbaşa !  
Bekleyecekti !
Nilgün Paksoy
|
|
|
|