Konu
:
Deli Deli Tepeli Kulakları Küpeli
Yalnız Mesajı Göster
Deli Deli Tepeli Kulakları Küpeli
07-11-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Deli Deli Tepeli Kulakları Küpeli
Deli Deli Tepeli Kulakları Küpeli - Yaşam Hikayeleri
Çıktım kürsüye açtım kollarımı iki yana “Sizi seviyorum sizi seviyorum sizi kamyon kadar seviyorum!” diye bağırdım
Mikrofon cızırdadı salondakilerde çıt yok; mikrofon tıkırdadı kimsede tepki namına tık yok
Ciddiyetlerinden zerre miskal taviz vermediler
Yüzlerine baktım gözlerine baktım hayat emaresi yok
Şaşırdım
Afalladım
Heykel miydi bunlar heykellere mi gösteri yapılıyordu? Güldüm
Karnımı tuta tuta güldüm
Program görevlisi koştu geldi eliyle mikrofonu kapatarak “Ne yapıyorsunuz hanımefendi lütfen kendinize gelin!” dedi
“Suç mu sevmek?” dedim “Suç mu mikrofon?” dedim “Suç mu kamyon?” dedim
“Suç mu heykellere
”
İki görevli kollarımdan tutup karga tulumba kürsüden indirdiler beni
“Karga suç mu tulumba suç mu?” dediler
Demem o ki kendimi yerde kapının dışında kapıyı da üstüme kapanmış olarak buldum
Bari gideyim bir basın toplantısı yapayım yitirilen sıcak tebessümlerin hesabını sorayım diye düşündüm
Ayağa kalkıp elbisemi düzelttim üzerime yerleşmiş tozları ellerimle silkeledim
Adımlarım beni sürükleyip götürürken yaşamla ilgili en zor soru takıldı aklıma
Akşama ne yemek pişirecektim? Hele basın toplantısı az beklesindi zaten onlar hepten heykel gibiydiler ne gülümserler ne hoşbeşten anlarlardı
Varsa yoksa felaket tellallığı
Hem akşam yemeği kadar mühim ne olabilirdi şu hayatta? Yapardım güzel bir yemek toplardım eşi dostu başıma…
Ama ne pişirmeliydim? Belki fikir verebilir ümidiyle bir iki lokantaya girsem iyi olurdu
Önünden geçtiğim iki lokantayı beğenmedim üçüncüde karar kıldım
Yemeklerin oluşturduğu kompozisyon beni vitrine yapıştıracak kadar alengirliydi
Orada kaç dakika seyre daldım bilmiyorum garson gelip beni içeri buyur etti
“Alıcı değilim bakıcıyım
Akşama ne pişireyim sizce?” dedim
“Efendim? Anlamadım
” dedi
“Anlayışlardaki demir sürgüler olmasaydı yüzü gülen tek insan sen olmazdın
” dedim
“Hayatımın en zor günü olmasına rağmen önemli işler kovalayan ciddi insanlarla mikrofon kavgası yapmama rağmen basın toplantısı düzenlemeye ramak kalmışken ve akşama ne pişireceğimi bilemezken hadi bunları bir kalemde geçelim bin tane yüzde ifadesizlik nasıl yapışkan bir ifade olur sorusu beynimi yerken sen benden nasıl yemek yememi beklersin?” dedim
“İsterseniz içeride oturup bakın madem bakıcısınız
” dedi
İlgi gözlerimi yaşarttı
Peşinden seyirttim
Mutluluktan çıldırabilirdim
Artık anılarıma daldığımda bile hatırlayamadığım bir nezaket gösterisiyle sandalyemi çekip beni oturttuktan sonra kasanın ardında tüm azametiyle kurulmuş olan patrona doğru yöneldi
“Sizi kamyon kadar seviyorum!” diye bağırdım arkasından
Bir taraftan kafasında mühim ve beklemeye sabrı olmayan işleri planlayan insanların yemek yiyişini seyrettim bir taraftan da eğilip patronun kulağına fısıldayan garsona baktım
Patron benden yana şöyle bir göz atıp anında telefona sarıldı
Eliyle ağzının benden taraftaki kenarını kapatarak telefona bir şeyler söyledi
“Basını çağırıyor olmalı
” dedim yemek yiyen müşterilere dönerek
“Demek ki toplantıyı burada yapmak kısmetmiş
”
Neyse ki çok beklemedim
Kar gibi tertemiz kıyafetleriyle heybetli iki adam belirdi kapıda
“Beni mi aradınız?” diye seslendim
“Evet
” dediler “Hakkınızda çok şey duyduk size bir hediye getirdik
”
Kar gibi tertemiz bir elbise gösterdiler bana
Gözlerimden iki damla yaş süzüldü
İnsanlık ölmemişti demek
İyi insanlar iyi atlara binip gitmemişti demek
“Teşekkür ederim!” dedim “Teşekkür ederim sizi kamyon kadar seviyorum!”
Sarılmak için kalktığımda yine karga tulumba dışarı çıkardılar beni
Kocaman aracın tepesinde yanardöner bir ışık parlıyordu
Ambulans mıydı bu?
“Sevmek suç mu kamyon suç mu?” diye bağırdım
İğnenin verdiği uyuşukluk bedenime yayılırken hatırladığım son şey gözlerimden aşağı süzülen hayal kırıklığı ve kamyonun suç olmadığıydı
Alıntı
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul