07-11-2012
|
#1
|
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Çok Acı Var
Günlerdir beynimde iki basit cümle çınlayıp duruyor: “Çok acı var Dayanamıyorum ”
Boğaziçi Köprüsü üzerinde terk edilmiş bir otomobilden çıkan not bu  
4 kelimelik bir mutsuzluk manifestosu  
Yazarı, 37 yaşında bir öğretim üyesi  
Öğrencilerine göre “gözlerinin içi gülen, hayat dolu bir insan  ”
Gece köprüye sürmüş aracını 
Bir yerde durmuş
Sonra kaybolmuş
Eldeki tek bilgi, “Köprünün korkuluklarına doğru yürüyen bir kadın gördüm” diyen bir taksicinin ifadesi  
Bir de arabadan çıkan o not:
“Annem, babam, Poyraz! Beni affedin Çok acı var Dayanamıyorum ”
* * *
Töre cinayetlerini, kadın bedeninin nasıl namus üzerinden disipline edildiğini inceliyormuş Dicle Hoca  
Hayata duyarlı insanlar için her araştırma bir kuyu, her haber bülteni bir uçurumdur
Dicle Hoca’nın kayıp haberinin çıktığı günün gazetelerine baktım Para imparatorlarının kehanetleri vardı:
“Bu yıl 60 milyon insan işsiz kalacak
“Gelecek yıl 90 milyon kişi aşırı yoksullaşacak “Afrika’da on binlerce çocuk ölecek
“Bizi toplumsal huzursuzluklar, siyasi istikrarsızlık ve savaş bekliyor ”
Bu dünyayla nasıl başa çıkabiliriz ki?
Bir arada, el ele, omuz omuza durarak ancak  
* * *
Oysa aynı gazetelerde, bu kara kehanetlere karşı omuz omuza duranların nasıl dayağa, suya, göz yaşartıcı gaza boğulduğunun fotoğrafları da vardı
göz yaşartıcıydı gerçekten  
Bayramda şeker toplarken kaybolan çocuklardan söz ediyordu gazeteler  
Parasızlıktan böbreklerini satan fukaralardan  
Koyun otlatırken paramparça olan kız çocuğundan  
Ve insana ölümsüzlüğün kapısını açan “ebedi hayat hayali”ne verilen Nobel ödülünden  
* * *
İnsan, tam da ölümsüzlük kapılarının aralandığı çağda niye “Böyle hayat sizin olsun” deyip o ebediyet kapısını çarpıp çıkar ki?
İntihar edenler genelde belleği güçlü kişilermiş
Hafızası, katili olabilir insanın  
Unutamamak öldürebilir
Günbegün daha da hoyratlaşan hayat karşısında eli kolu bağlı kalmanın duygusal yükü, günün birinde taşınamaz hale gelebilir
Duyarlı yürek, her gün bin kez ölmektense, bir gün ansızın durmayı seçebilir
Bir pazartesi seherinde “medeniyetleri” birbirine bağladığı söylenen köprü üstünde böylesi medeniyete lanet edip dönüşü olmayan bir yolculuğa niyetlenmek, çaresizliğe öfkeyi katık edip sonsuz karanlığa karışıvermek yegâne çare gibi görülebilir
* * *
Sabancı Rektörü, kaybın ardından şu açıklamayı yaptı:
“Bu olay bize, aramızda ölçülmez en büyük değerin kişiler olduğunu, olası bir kaybın geri dönülmezliğini ve derin acısını hatırlatıyor ”
“En büyük değer”in, en çok değersizleştiği çağdayız
Boş bir vaat gibi hayat; uzadıkça anlamsızlaşıyor
Çok acı var
Ve bunlar karşısında yapayalnızız
Bize kıyanlar karşısında özkıyım kaldı, tek silahımız  
Oysa koyun otlatırken paramparça olan Kürt kızının da, böbreğini satan fukaranın da, acılara dayanamaz hale gelen hocanın da tek çaresi var:
Çoğalmak  bir arada durmak  dayanışmak  
Biber gazına, göz yaşartıcı bombaya, kâbus senaryolarına rağmen, savaşa, yoksulluğa, ölüme karşı hayatı savunmak  
Çok acıyı, ancak paylaştıkça azaltırız
Hayatı unutarak ya da uzatarak değil, ancak umut katarak kurtarırız
Can DünDar
|
|
|
|