07-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Aşk Kuyusuna Düşmeye Gör
İçinde volkanların patladığı bir kuyuya düşmek gibi bir şey, sevdaya düşmek de
Alev saçan lavlarla sarılsa da dört yanın, tutuşsa da elin ayağın saçın, gözlerinden çağlayan yaşlarla eritmeye yeltenmek, ateşini içine düştüğün bu volkanın 
Ancak ahmakların hesapsız cüretidir bu belki, kim bilir Belki de, aşk ateşinde yanıp kül olunca sahiden, yeniden varolacağının hesabının yapanın  
Aşk, birken iki olmaktır İki iken eriyip, bir Ama kim bilebilir, aşk ateşinin en çok erittiği hanginizdir? 
Evrenin sonsuz karanlığından yüreğinde bir ateşle uyandığında, bilemezsin bu aşk ölümün habercisi mi, dirimin mi yoksa neyin! 
Önünde duramadığın bu karşı konulmaz çekimin, varoluşunun mutlak yalnızlığını sağaltacağı doğru mudur?
Ya da bir başka yalnızlığın uzayıp giden boşluğu mudur, varlığına eklenen?
İçini kemiren soruların yanıtı, nerede bulunur ki sahiden?!
Hem birleştiren bir duygudur aşk, hem de biricikleştiren İçine düştükçe genişler dünyan, küçülürsün sen ne kadar seversen
Vazgeçersin hem kendinden, hem de istersin duyulmasın başka ses içindekinden Yeryüzü cennetinde yalnız sana yer açsa huriler, ille de dersin sevdiğim sen de gelsen 
Bağımlılıktan korkarsın delice, ama elin kolun bağlanır o yanından gidince O varken varlığını unuttuğun çok zaman bile bile, yanında olmasını arzularsın her an, her saniye  
Alabildiğine gariptir yaşadığın bu duygu, kestiremezsin neyi neden yapıyorsun bazen Kendinden geçiren zevklerin içinde bile, eksik olmaz gözyaşları yüzünden
Canın yana yana, seversin Tenin kavrulsa, yine de o ateşi istersin  
Çünkü, seversin 
|
|
|