Prof. Dr. Sinsi
|
Unutturamaz Seni
Unutturamaz seni hiçbir şey, unutulsam da ben; her yerde sen her şeyde sen, bilmem ki nasıl söylesem, neşemde sen hüznümde sen, bilmem ki nasıl söylesem  
Eskiler ne güzel söylemişler, ne varsa nostaljide var, eskilerde var derdi annem  
Çocukluğumda, dedemin kütüphanesindeki o tozlu taş plakları, eski kitap ve mecmuaları, iki kişi arasında yaşanan o büyük aşkları anlatan siyah beyaz fotoromanları karıştırmak o zamanlar yapmaktan zevk aldığım tek uğraştı  
Zeki Müren, Hamiyet Yüceses, Safiye Ayla isimlerini ilk kez o taş plaklarda okumuştum
Sahibinin Sesi idi onlar  
Artık dedem yok, o plaklar nerede bilmiyorum, o gerçekmiş gibi görünün aşk fotoromanları, o kağıt kokan sarı yapraklı antika kitaplar, o büyük beyaz kütüphane yok  
Sanki geriye bir ben kalmışım, bir de o unutulmayan, unutturamayan şarkılar  
Ben seni hep o eski nostalji şarkılarda sevdim bir tanem  
Seni tanımadan önce, o şarkıları ilk dinlediğimde Yalovadaydım, yine deniz kenarında bir başımaydım, aylarca kaldım o sessiz sahil kasabasında, hem yalıda hem ovada  
Daha çocukken yalnızlığa alışmıştım, daha küçükken denizin delisi olmuştum   
Daha büyümeden bütün o şarkıların müptelası olmuştum  
Daha seni hiç görmeden, daha seni hiç bilmeden  
Her yer karanlıkken, inleyen nağmeler ruhumu sararken, içimdeki özlemi uyutamıyorken, söyleyin yıldızlar sevdiğim nerede derken, enginde yavaş yavaş gülün minesi solarken, gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar yeryüzünde sizin kadar yalnızım diye ağlarken  
Dedem şaşırırdı beni bu şarkıları dinlerken, sözlerini hep yanımda taşıdığım defterime yazarken görünce  
Bir anlam veremezdi yaptıklarıma, daha çok küçüktüm çünkü, bir şeylere yoğunlaşmak, karşılıksız hisler için ağlamak ve o eski siyah beyaz fotoromanlarda gördüğüm aşkların, tutkuların hayalini kurmak için  
Daha çok erkendi o şarkıları içime sindirip, hafızama ekleyip, dinledikçe acı çekmek için  
Hayatım boyunca her şeye erken başladım ben  
İnsanların çoğu bir şeylere hep geç kalmaktan şikayet ederken; ben hep erken oluşumdan, zamanı gelmeden başlamamdan yakındım  
Acı çekmeye erken başladım; hayal kurmaya, yanımdaki boşluğu dolduracak birini istemeye, istersem dilediğim her şeyi başarabileceğime inanmaya çok erken başladım  
O eski kitaplarda, taş plaklarda, nostalji şarkılarda başladım ilerde bana çok büyük acılar yaşatacak imkansız kavramlara inanmaya  
Sevgiye ne kadar erken inanmaya başladıysam, seni de o kadar erken tanıdım  
Seni ne kadar erken tanıdıysam, ihaneti, umutsuzluğu ve düş kırıklığını o kadar erken öğrendim  
Sen bir ömre bedelsin derken, her şeyimi uğruna ben boş yere mi verdim? diye ağlıyordum  
Bu hayatta her şeyin bir bedeli vardır bir tanem, bunu biraz geç öğrendim, ama senden öğrendim; şarkılardan değil  
Belki bunu da erken öğrenmiştim, ama senden öğrendim  
Sen yanımdayken, bana onca şeyi erkenden öğreten şarkıları bir yana bırakıyordum, onları görmezden geliyordum  
Sonra bir gün sessizce, habersiz, sebepsiz çıkıp gittin  
O bir gölgedir, varlık sanırsın diyordu o şarkı, çekip gittiğin o yağmurlu günde  
Çıldırasım geliyordu böyle anlarda, tüm dünyaya isyan edesim, tüm insanlardan hesap sorasım, ne kadar acı çektiğimi haykırasım geliyordu sonsuzluğa  
Her şeye erken başladığım gibi, seni yaşamaya, senin için yaşamaya erken başladığım için seni hiç tanımıyordum, bilmiyordum belki  
Yaşamımda her şeye erken başladığım için bu kadar çabuk ve acımasızca kaybediyordum belki  
Gidiyordun ve bana erkenden öğretiyordun ihaneti, bencilliği ve kimsesizliği; bu korkunç sessizliği, bu şarkılara sığındığım zavallı ümitsizliğimi  
Yazık olmuş o gözlerden sana akan yaşlara diyordum haykırarak,
Bu aşka canımı adayacağım, yeter ki gel bana senede bir gün  diyordum yalvararak  
Beni bu çocukluğumda öğrendiğim şarkılarla öyle büyük bir yalnızlığa mahkum ettin ki, artık yaşadığım bütün acıların suçunu hep erken öğrenişime, erken inanmaya başlayışıma atıyordum  
Erkenden öğrendiğim her şey eskiydi artık; zaman aşımına uğramıştı  
Ama değerinden hiçbir şey kaybetmemiş, hatta daha çok değer ve anlam kazanmıştı  
O şarkılar, o sahibinin sesi mısralar yıllarca kalbimin feryadı gibi yankılandı kulaklarımda  
O siyah beyaz fotoromanlardaki tutku dolu aşklar yıllarca girdi rüyalarıma, hayallerime, umutlarıma  
O taş plakları dinlemeye, o hisleri, o arayışları erkenden yaşamaya başladığımdan beri sanki taş basıyorum bağrıma senelerdir  
Sen de benim için erkendin bir tanem  
Bu yüzden öğrenmeye, tanımaya başladığım ilk günden itibaren bana acı vermeye başladın ve zaman geçtikçe daha çok anlam kazandın   
Tıpkı o nostalji şarkılar gibi  
Gün geçtikçe isyan ettirdin, bazen hayal kurdurdun, bazen unuttun, bazen hüzünlendirdin, bazen heveslendirdin, bazen sevindirdin  
Tıpkı, daha çocukken varlığını keşfettiğim taş plaklar, siyah beyaz fotoromanlar gibi  
Çocukluğumda başladım seni sevmeye, artık taş plaklar yok, fotoromanlar yok; o zamanlar kurduğum o fazla masum ve bencil hayaller yok  
Sen de yoksun  
Zamanında elde edemediğim, hep erkenden tanıdığım, yaşadığım hiçbir şey yok artık yanımda  
Yanımda değil bunların hiç biri, ama değerlerinden hiçbir şey kaybetmediler  
Eskiler, ama silinmezler, unutulmazlar, vazgeçilmezler, asla ölmezler!
Ne varsa eskilerde var derdi annem  
Ne varsa sende var bir tanem  
Gördün işte, neye erken başladıysam hep kaybeden, hep üzülen ben oldum  
Seni ne kadar derin bir tutkuyla, ne kadar erken bir saplantıyla sevdiysem benden bir o kadar kaçan sen oldun  
Benim erken yaşayışlığımdan kaçtığın zamanlarda tek sığınağım ne varsa onlarda var diye söylenen nostalji şarkılar oldu  
O şarkıları çocukluğumda, seni ise o şarkılarda buldum  
Ve anladım ki, bir çocuğun bir varlığı sevebileceği en masum, en saf ve derin duygularla sevmişim seni  
Ve yine anladım ki, o şarkıları, o anlamları ne kadar erken öğrenmişsem, yaşamışsam, seni de o kadar erken yaşamışım bir tanem  
Ne varsa eskilerde var, ne varsa erken yaşamışlığımda var, ne varsa ve yoksa, hiç olmadığı kadar sende var  
Sende benden bir parça var  
Bana yazdığın o nostalji şarkının derin sözlerinde gizli bizim ortak yanımız, her şeye erken başlayışımız ve hüzün dolu yalnızlıklarımız  
Ne seni ne de o şarkıları çıkartabilirim hayatımdan, çünkü onları çok çok erkenden öğrendim ben, istesem de silip atamam kalbimden  !
Mine BAHADIR
|