07-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Düşler Aslında Yaşanmıştır
Ona uçurtma dendiğini öğrendiğinde yirmili yaşlardaydı
Kağıttan kıvrılarak yapılan ibibik, aynı boyda iki çıta ve onlardan biraz daha kısa üçüncü bir çıta ile yapılanın adı da çıtalıydı
Köyden mahalleye henüz dönüşmeye başlayan, bir yerleşimde yaşıyordu ve mahallenin, hızarı-planyası olmayan bir marangozu vardı, ali dayı Ali dayı keresteleri el testeresinde doğrardı ve çıta verme konusunda son derece cimriydi
Bu yüzden çıtalıyı hiç çıtadan yapamadı
İnce ve yaş söğüt dallarını, annesine göstermeden mutfaktan aşırdığı bıçakla, özenle kesip, budaklarını ayırıp, çarpıyı oluştur ve ortasına daha kısa olan üçüncü parçayı yerleştirir ve yine dikiş makinesinin çekmesinden aşırılmış makara ile çıtalının iskeletini oluştururdu en çok ince söğüt dallarının uçlarına açtığı çertiklerden ipi dolaştırarak, her çıtada bir dolanım yapıp, altıgen oluşturmayı severdi
Her şey yeterinceydi ve kullanım değerini yitirdiğinde bir başka şeyle değiştirilirdi
Eşeklerin üzerine yüklenmiş heybelerin iki yandaki gözleri, tıka basa kırık leblebi ve mandallarla doluduran, genellikle Gerede li olan bolbolcular bu değişimi yaparlardı Naylon terlik ve ayakkabılar mandalla, gazeteler (çok az olmasına karşın) unla değiştirilirdi Aleminyum kaplar, haftada bir kez kurulan kent pazarında yeni aleminyum kaplarla değiştirilirdi
Yamalı olmayan çorap ve donlarla sadece bayramlarda rastlanırdı ve dayanılabildiği kadar tuvalete gidilmezdi
Çıtalı yapmak zordu yani; bıçak, makara, gazete ve kenarları yapıştırmak için tutkal Bunların hepsini bir şekilde aşırmak gerekiyordu, ipin bir ucuna geçip, diğer ucundaki çıtlının gökyüzünde süzülüşünü izleyebilmek sonuçları açısından son derece riskliydi
En önemlisi de ip bulabilmekti, olabildiğince uzun ve sağlam olmalıydı O günlerdeki bilinen adı ile yorgan ipi işte bu çok zordu, aşırmak için bile bulmak mümkün değildi Çıtalı biter problem başlardı
Ama onun da bir çözümü vardı ve bu çözüm hiç istenmeyen bir durumdu
Sarı yirmi beşlerin (25 Kuruş) önemi tam da bu sorunla ve onun çözümüyle başlardı ve yaklaşık dört gün hiç harcamadan harçlıkları biriktirip, bir liraya ulaşılırdı ve bu bir lirayla, bir çile yorgan ipi alıp çıtalıyı göklere salmak mümkündü, ama diğer çocukların renksiz gofretlerin yanına bakır helkelerde soğutulmuş markasız gazozları açtırmalarına dayanmak gerekiyordu ve bu hiç dayanılası değildi Bir de her gün bir kez geçen allı güllü dondurmacının 10 kuruşluk düz külahına
Umutların, henüz yüklenmeye başladığı yıllardı ve aşkların izine rastlanmıyordu hiçbir yerde
Zormuş mahalleye dönmek köyden ve zormuş kente taşınmak, kentli olmak; büyümek zormuş Biraz geçti ama anladı
Hem zormuş hem kırıcı, şimdilerde kentli Belki oralarda değil ama köyden mahalleye dönen alanlarda kent artık
Büyüdü, okulları bitirdi artık işleri var ,çocukları çıtalıyı bilmiyor, aşklarla tanıştılar
Büyük mutlulukları var artık, kırılmış umutları, sevdaları yükleri haline geldi ve sevgileri baltaları
Kentli olmayı sevmedi, kent insanını da, kentin sevdasını da sevmedi
Çıtalının duygusuu özledi, bolbolcunun kandırmasını, dondurmacıya yalvarmayı ;bir kaşık fazla koy babasından kaçmayı, ders kitaplarının arasında teksas tommiks okumayı, tezek kulelerinde sigara içmeyi, derede yüzmeye gitmeyi ve orada naylon ayakkabısını suya kaçırmayı özledi Cemal amcanın bahçesinden elma çalmayı, uzun aslanın bağında omca altına saklanıp üzüm yemeyi, yüzme havuzuna gizlice tellerden girmeyi özledi Saklanbaç, çelik çomak oynamayı, çamurdan araba yapmayı, haftada bir kez kurulan pazarda su satmayı özledi
Satı'yı özledi
Köyün duygusunu özledi
ve
yeni gerçeği
şimdiye kadar hiç yaşanmamış olanı
|
|
|