Prof. Dr. Sinsi
|
Bir Gül Bahçesine Göm Beni Bağban Bilmesin

Yüreğin nereye denk düşerse, oraya koy beni gülüm Oraya götür nereye giderse Ey gül, ey güller güzeli
Dikenli de olsa da sevda yolları  Kanasa da yüreğin, hasret olup aksa da gözlerinde damla damla Yalnızda kalsan kalabalıkların ortasında, üşüse de sesin, yüreğinin sıcak yanına koy beni gülüm Özlem düğümlenirse gözlerine bırak yeşersin göğsünde sevda  Gül kokusuyla yıka ellerini
Sevgiden başka silahım yok benim Silahsızım kuşları vurulmuş bir gökyüzünde Ben öleceğim gülüm kimse bilmesin, eski ve derin bir anıya göm beni, kimse görmesin
Üşümesin gözlerimde umudu sokakta kalmış kimsesiz çocuklar, susuz kalmış ayışığı tomurcukları
Yaralıyım karakıştayım, odam soğuk, param yok, pulum yok Aşım yok, suyum yok Yaralarımı saracak kimsem yok senden başka
Ben öleceğim gülüm kimse görmesin, bir çınar ağacının gölgesine göm beni bahçe bilmesin
Gecelerime yağmurlar damladı, ıslandı duygularım, üşüdüm, yağmur oldum kendime, kar oldum uzak dağlara düştüm Hangi bahara tutunduysam alıp götürdü umutlarımı kış Ardından gozlerimi de alıp gitti zemheriler, kör oldum
Yüreğinin yangınında incecik yağmurlara al götür beni gülüm Sevdalara, bulutlara, rüzgarlara götür
Ben öleceğim gülüm kimse görmesin, bir gül bahçesine göm beni, bağban bilmesin
Bil ki, ne ağlamak için yağmuru bekliyorum artık ne de yaşamak için baharı Sevinmek, gülmek unuttuğum eski bir şarkı şimdi, her gece dudaklarımda sızlayıp üşüyen
Ben öleceğim gülüm kimse bilmesin, yüreğinin gül yanına koy beni, kimse görmesin
Bir zamanlar gökmavisi bir çiçekti yüzün yüzümde, ıssız dağbaşlarında bir rüzgarın sesini duyardım, bir de senin Neye dokunsam tenindi, nereye tutunsam ellerin Nereye sığınsam yüreğindi
Her seher yağmurun yağmadığı ülkelere sevda rüzgarlarıyla gözyaşlarından inci damlaları getirirdin yanan yüreğime
Şimdi aynalarda saklı bir gölge gibi, içimizde saklı kaldı o sevdanın derin izleri 
Nereye baksak gözlerimiz biraz esrik, biraz hercai, nereye gittiğimizi ne yaptığımızı bilmeden dolaşıyoruz eski anıların geçtiği yerleri
Ben öleceğim gülüm kimse bilmesin, yüreğinin gül yanına koy beni kimse görmesin
Acılar savuruyor şimdi anılarımızı, bilmediğimiz yolculuklara çıkıyoruz her gece  Rüzgarlara bırakıp hayallerimizi, şiirler savuruyoruz karanlığa Umutsuzca bir uçurum kenarından kendimizi boşluğa bırakarak  Öldürüyoruz içimizde kalan ne varsa aşktan, yarından yana 
Tut ki hiç yaşamadık seninle, türküler söylemedik esen rüzgarlara Bırak ak çiğdemler düşsün saçlarımıza elem renginde, kimse bilmesin 
Söylenecek son birkaç sözdür belki dilimizde düğümlenen ve duyguların çözüldüğü yerden telleri kırık bir kemanın göksünden inleyip sızarak ve sızlayarak içimize gömülen zifiri gecelerde Lacivertlerin üstünü siyah düşlerle örttüğü yalnızlığımızın, içimizde saklı sesleri vururken yorgunluğumuzu
Her keman sesi biraz kederlidir gülüm inleyen tellerinden  Belki bıkmıştır bizim gibi eskimiş, esrimiş yorgun kederli sesinden  
Sonbaharın soluk yanaklarına
şarkılarını üflerken rüzgar
kırık bir keman telinde
bırak sızlayıp dursun ömrümüz
Ben öleceğim gülüm kimse bilmesin, bir sonbahar yaprağının ürpertisine koy beni, yüzümdeki küskün kedere, bir kemanın acıklı iniltisine koy, rüzgar duymasın
Ben öleceğim gülüm kimse bilmesin, bir dağbaşı yanlızlığının ıssızlığına göm beni, sular bilmesin
Bir şiir'in sıcak yüregine bırak sevgimi, kimse görmesin 
Nuri CAN
|