07-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İki Sevgili
Genç kızın bütün parası bir avuç bozukluktan ibaretti Bu kadarını da bakkaldan, kasaptan, manavdan yaptığı alışverişler esnasında zor bela bir kenara atabilmişti Parasını bir kere daha saydı, bir kere daha, bir kere daha  Ertesi gün yılbaşı idi Bu yüzden, genç kız için yatağına atılıp ağlamaktan başka yapılacak iş yoktu
Ağlamasını keserek elindeki mendil ile gözlerini sildi Pencereye yaklaşarak, parmaklık üzerinde dolaşan gri kediye mahzun mahzun baktı Zihni hep meşguldü Elindeki bu azıcık parayla yılbaşı için nişanlısına ne gibi bir hediye alabilirdi ki? Halbuki ona kıymetli bir hediye almak hayaliyle ne mutlu saatler geçirmişti
Sonra, birdenbire pencerenin önünden ayrılarak aynanın karşısında durdu Gözleri parlıyordu, fakat birden yüzündeki renk uçtu Uzun saçlarını hızla çözerek, beline kadar salıverdi Saçları gerçekten çok güzeldi Zaten hayatta imrenebilecek başka da birşeyi olmadığını düşünüyordu
Bir süre aynanın karşısında saçlarını seyreden genç kız, gözleri pırıl pırıl yanarak kapıyı açtı ve koşa koşa merdivenlerden inerek sokağa fırladı
Takma saç yapan bayan kuaförünün önünde durdu Birdenbire kendini içerde buldu Kadına:
Saçlarımı satın almak ister misiniz? diye sordu
Şapkanızı çıkarın da bir bakayım
Kuaför saçları elleriyle yokladıktan sonra:
Yirmi dolar eder dedi
Çabuk parayı verin, kabul ediyorum
Genç kız, nişanlısına uygun, aynı zamanda hesaplı bir hediye buluncaya kadar birçok mağaza dolaştı Sonunda dükkanın birinde ona lâyık hediyeyi bulabildi Bu, gayet zarif şekilde işlenmiş gümüş bir saat zinciri idi
Genç kızın nişanlısı da fakir biriydi Fakir gencin hayatta sahip olduğu tek kıymetli şey, dedesinden kalma eski bir saatti Ama onun da zinciri uzun zaman önce koptuğu için, saat her zaman cebinde dururdu
Genç kız eve döndüğünde bir an için aptallık yaptığını düşündü Ya nişanlısı yaptığını beğenmez, onu bu haliyle çirkin bulursa?
Saat yedide herşey hazırdı Yemek de ocağın üstünde ısınmaktaydı Nişanlısı hiç geç kalmazdı Nitekim uzaktan ayak sesleri duyuldu Zavallı kızın rengi bembeyaz olmuştu
Allahım! Jim beni bu halimle de güzel bulsun diye dua etmekteydi
Kapı açıldı Nişanlısı içeri girdi Zayıf fakat gösterişli bir erkekti Jim Zavallı çocuk henüz yirmiiki yaşında olmasına rağmen geçinme derdi bütün ağırlığıyla omuzlarına çökmüştü Yeni bir paltoya ihtiyacı vardı Eldivenleri de yoktu  Eşikte durmuş, hayretten faltaşı gibi açılmış gözlerle nişanlısına bakıyordu
Genç kız endişe ile:
Bana öyle kötü bakma diye bağırdı Saçlarımı kestirtim, onları sattım, çünkü yılbaşı için sana bir hediye almak istiyordum Fakat üzülme, saçlarım o kadar çabuk uzuyor ki Hem bir görsen, sana ne güzel bir hediye aldım
Delikanlı yutkunarak:
Saçlarını mı kestirttin?diye tekrarladı
Evet, kestirttim ve sattım Sana hediye almak için
Gözleri buğulanan delikanlı, cebinden bir paket çıkardı
Saçını kestirmenin veya başka birşeyin sana olan sevgimi azaltacağını düşünme dedi Ama şu paketi açınca niye bu kadar şaşkına döndüğümü anlayacaksın
Beyaz parmaklar heyecanla paketin ipini çözdü Paket açıldığı zaman ilk sevinç feryadı az sonra ümitsiz gözyaşlarına döndü Çünkü pakette, harikulâde bir fildişi saç tarağı vardı Genç kız, bunu bir mağazanın vitrininde uzun zamandan beri seyretmiş ve hep böyle bir tarağı olsun istemişti Şimdi, tarağı göğsünün üzerinde sıkarak şaşkın ve zavallı bir halde şu sözleri tekrarlıyordu:
Jim, merak etme, saçlarım o kadar çabuk uzar ki 
Sonra, birden sıçradı Aldığı hediyeyi masanın üzerinden alıp heyecanla nişanlısına uzattı
Ne güzel değil mi? Saatini çıkar da bak Bu zincir ona ne güzel yakışacak
Delikanlı ümitsizlikle cevap verdi:
Sevgilim, şimdilik bunu bir kenara bırakalım Çünkü sana bu tarağı alabilmek için saatimi sattım
|
|
|