Prof. Dr. Sinsi
|
Erken Bir Yaz Sabahı
Öylesine bütünlüklü ve öylesine sade güzelliği var ki bu erken yaz sabahının, başka hiçbir güzelliğe içinde yer bulunmuyor; belki de ilk kez, bir başka güzelliğin, bir mısranın, bir şarkının, hatta uzun bir şampanya kadehinin içinde duran şu çiçeklerin, derin bir duygunun, eğlenceli bir düşüncenin bozabileceği böyle bir vakte rastlıyorum Sabah, sanki bir beyaz manolya yaprağı 
Parlak, mavi bir yaz sabahı
Sakin, sessiz
Sanki hiçbir sese, hiçbir harekete tahammülü yok
Müziği kapattım
Dümdüz lacivert bir deniz, koruluklarının yeşili bile gözüken adalar, bir beyaz yelkenli, uzaklarda bir şilep
Balkondaki sardunyaların kızgın kızıllığından bile rahatsız olan bu masum ve aydınlık sabah, kendi mavi masumiyetiyle hayatın bütün karmaşasını, düşünceleri, duyguları reddediyor sanki
Bu ışıklı sessiz örtünün altında yatan heyecan verici karanlıklara uzanan yollar erken yaz sabahının sükunetiyle kesilmiş
İnsan, bu durgun güzelliğe boyun eğmekten başka bir çare bulamıyor
Sessiz mavi bir yaz sabahının bir parçası oluyor
Bir sevinç bile istemiyor
Hiçbir duygu olmamalı, bir düşünce bulunmamalı
Bir maviliğin içinde süzülmelisin
Bu sabah vaktinin bir parçası olmalısın
Ve bunun için, bütün varlığından, geçmişinden, hayallerinden bir anlığına da olsa vazgeçmeli, bu sükuneti bozacak hiçbir kıpırtıyı içinde taşımamalısın
O sessizliğin içine kendimi istekle bıraktım
Hiçbir şey olmamanın muhteşem sükunetiyle uçuk bir maviliğe büründüm, kendimi terkettim
Minik bir yaprak bile değilim, kavak ağaçlarının uçuşan pamukçukları da değilim, bir ağaç ya da bir çiçek de değilim
Mavi bir sabahım şimdi ben
Bütün derinliklerim sessiz
Beni çağıran hiçbir şey yok
Hiçbir yere gitmeyeceğim
Hiçbir şey düşünmeyeceğim
Hiçbir şey hissetmeyeceğim
Kendi sesim de dahil bütün seslerden uzaklaştım
Öylesine bütünlüklü ve öylesine sade güzelliği var ki bu erken yaz sabahının, başka hiçbir güzelliğe içinde yer bulunmuyor; belki de ilk kez, bir başka güzelliğin, bir mısranın, bir şarkının, hatta uzun bir şampanya kadehinin içinde duran şu çiçeklerin, derin bir duygunun, eğlenceli bir düşüncenin bozabileceği böyle bir vakte rastlıyorum
Sabah, sanki bir beyaz manolya yaprağı
Ona hiçbir şey değmemeli, dokunmamalı, değerse küser ve kararır
Hatta güzelliğini bile seyretmemelisin
Bir parçası olmalı, o maviliğe karışmalısın
Uyandığımda bende olan ne varsa artık yok
Ben yokum
Bir sabah vaktiyim
Sessizim, sakinim, maviyim
Beni terkeden herşey, bütün sesler, bütün düşünceler, bütün duygular, bütün kaygılar, bütün özlemler aniden ve büyük bir gürültüyle geri dönecekler, bunu biliyorum
Ben, yine ben olacağım
Hayat, yine hayat olacak
Bu mavi örtünün altında dolaşan o olağanüstü karmaşa, bütün karanlığı ve çekiciliğiyle yeniden ortaya çıkacak
Onları yeniden gördüğümde belki de çok sevineceğim
Ama, şu kısa an, sabahın içinde dağılıp bir mavi sabah olduğum şu vakit, neredeyse inanılmaz olan bu tanrısal armağan, herkes gibi benim de en çok kurtulmak istediğimden, kendimden kurtarıyor beni
İçimde dolaşıp duran, birbiriyle çatışan, beni bazen eğlendirip bazen yoran bütün o 'ben'ler sustular, gittiler, yokoldular
Issız içim
Kendi ıssızlığını da özlüyor bazen insan
Bunun asla ele geçemeyeceğini, o kalabalığın asla beni terketmeyeceğini sanırken, erken bir yaz sabahı, beni kalabalıklarımdan kurtarıp içine aldı
Görkemli bir cömertlikle kendini bütünüyle bana verirken, beni de inanılmaz bir hoşgörüyle kendi içine kabul etti
Bir şarkı duymak istemiyorum
Hiçbir şeyi, bir çiçeği, bir insanı, bir ağacı, bir kuşu, bir duyguyu tek başına görmek istemiyorum
Bu bütünlük, kalabildiği kadar bir bütün olarak kalmalı
Onun parçası olmalıyım
Tek olan her şey bu bütünlüğü bozacak
Ben bir bütünün parçası olamayacağım o zaman
Bütüne bazen hayranlıkla, bazen merakla, bazen dehşetle bakan, ayrı bir parça haline geleceğim yeniden
Buna da sevineceğim belki
Ama şimdi 
Şimdi değil 
Parlak, mavi bir yaz sabahı
Sessiz ve sakin
Ben yokum
Siz yoksunuz
Kimse yok
Mavi bir sabah var yalnızca
Ve, mavi bir sabah vaktiyim şimdi ben
Ahmet Altan
|