Prof. Dr. Sinsi
|
Kanadı Kırık Turna

Sen gittin, ardından Sonbahar mevsimi geldi Döküldü yapraklar birer birer, her biri bir tarafa savruldu Kocaman ağaçlar beyaz kefen giyinip ağladı, döküldü anılar bir bir dallardan   Sen gittin beni de alıp gitti sarı rüzgarlarıyla sonbahar, yaprak yaprak savurdu sokaklara, bir öksüz çocuk misali tek başıma kaldım kaldırımlarda Kanadı kırık bir turnayım şimdi Yorgunum, çok yorgun, içim dışım sonbahar 
Bedenim soğuk şimdi üşüyor dudaklarım, göğsüne düştü başım hüzünlü yılların, avuç avuç kimsesizlik yağıyor üzerime  Terkedilmiş cümlelerin satırlarında sonbahar alfabesine yazılıyor adım harf harf, satır satır içime dökülüyor yapraklar Kimisi gül olup açıyor şiir şiir, kimisi diken olup batıyor yüreğime
Ey sonbahar, gazellere yazılmış bir kırık öykü hayatım, sıradan ve anlamsız Her gece üzerime yıldızlar serpiştiriyorum, anlamını bilmediğim ama acısını duyduğum karanlık duygular kaplıyor içimi  
Sen gittin, dilimi kanatan şiirler üşüşüyor parmak uçlarıma her gece, güz kanadında çıplak ayaklı bir çocuğum şimdi İnceden bir sızı gibi hasret tutuşturuyor içimi Yalnızlığın en orta yerinde öksüz ve yaralı , kaldırımlara saçıyorum yüreğimi her akşam
Sen gittin, ardından Sonbahar geldi Döküldü yapraklar birer birer her biri bir tarafa savruldu Gözyaşlarımdan turnalar döküldü kaldırımlara, hıçkırıklara büründü gökyüzü, hangi atlasın, hangi sayfasına gittin bilinmez  Bütün mevsimler sonbahara ağıt yakıyor şimdi, hiç bir mevsim avutmuyor hicranımı
Sen gittin, sonbahar yaprakları gibi şarkılar da dökülüp, dökülüp gitti ardından Hani ;Elveda bütün hatıralar "Yine hazan mevsimi geldi, yine yapraklar rüzgarların peşi sıra gidecek" şarkılarını kimse söylemiyor artık Hani Hastayım, gönül hastasıyım/ gönül ilacımı bulamazsam ölürüm Masalındaki sevdalıları da kimse anımsamıyor artık
Şimdi şarkılar, şiirler, masallarda hazan mevsiminin hüznü var, kimsesizliğimin hüznü
Sen gittin, ardından Sonbahar mevsimi geldi Döküldü yapraklar bir bir Aradan yıllar geçti, göçüp gitti ömrümün vefalı turnaları Anladım ki herkesin bir masalı var, her masalın bir sonu Şimdi artık ne masallar kaldı ne de inanan masallara, ne seher yelleri yare selam götüren, ne de nazlı yardan haber getiren telli turnalar
Bir kasırga gibi esiyor sonbahar rüzgarları Şimdi zamanın ezen girdabında yapayalnız, sevgiye, güzel bir bakışa hasret, kuruyup gidiyor ömrüm Ne zaman seni düşünsem kanadı kırık turna misali bükülür boynum
Gittin, ömrümün bütün mevsimlerinde seni aradım, her giden yolcuya, her gelen yolcuya, esen rüzgarlara, yağan yağmurlara seni sordum  
Saydım tam bir ömür olmuş sen buralardan gideli , ben hala o duygulu, o hüzünlü, o yüreği kocaman utangaç çocuk
Unutamam, çocukluk yıllarımın çiçeğisin sen  Adını Gül-i zar koyduğum  
Ben boynu bükük kanadı kırık Turna, bir ömür seni bekleyen

|