07-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Topalladığında Dudağım Anlamalıydım Beni Sevmediğini
Dünya olanca hızıyla dönüyor  Umurunda bile değilim  Toprağımı yadırgıyorum buralarda Kanıksanmış, kabule yaltaklanmış yaşamlar hakettiği küfrü yiyor benden Acil durumlarda kırılabilecek camekanlar olmadı hayatımda Yüzümde serseri mayın izi Topalladığında dudağın, anlamalıydım beni sevmediğini  
Yoksunluğumun bilmem kaçıncı günü bugün Senden ıradıkça korkunun eli ensemde  Dışarısı ayaz Ruhum kırağıya çalıyor, kendi adımını unutmuş, kendi yerinden kovulmuş sanki
Günün yamacına çıktım soluksuz, zirvesinde siyahı gördüm Fısıldadığımda adını, bedenimden düştüm! Gerçeğin yansıması hayaline vurduğunda sesini yüreğime sermiştin çoktan Üstüme çöken bu sessizliğin; gülümseyişinin sonuna rast geldiğini bilmeliydim
Karnımda kıpırdanan bir hayata döndüm yüzümü Sancısını mavi sandım, güldüm  Mutlu olduğunda gözlerime akan maviydi teninin rengi, unutmadım gülüm  
Sana çarptığında ruhum çoktan ölmüştüm Oysa öpüşünle sarılmalıydı yaram Elimi tutmayı başarabilseydin eğer, tuttuğunda dirilebilseydim
Ölgün ruh nasıl sevilirdi ki aşkın oynak kokusu burnunda tüterken? Yakarıya kilitlenmiş dişlerimi gıcırdatırken sus dedin; Sus-tum  
Bende kaldıkça çoğalan bir ıssızlık gibi yazdıklarım Şimdi onu sana verme zamanı Okuduğunda bu günlüğüne, bir günlüğüne, beni unuttuğunu hatırlaman için
Bilerek yaşadığın yazgına ağıtlar yakma! Askıda kalmış sevda sözlerimin; sonuna koşan rüzgara konuşan yapraklarda titrediğini düşün! Düşündüğünde gülümse! Gülümsediğinde sus!
|
|
|