07-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Acının Kanatları
Dostoyevski'nin hayatını değiştiren olay neydi biliyor musunuz?
Kendi idam sahnesi  
Çar'ın baskı döneminde, arkadaşlarıyla bir sohbet grubu kurmuştu Yakalandı 28 yaşında idam isteğiyle yargılandı
Mahkemenin sonucunu beklediği gece hücresinden alındı Ölüm kararı yüzüne karşı okundu Papaz günah çıkarttırdı Gözleri kapalı olarak bir direğe bağlanıp, müfreze karşısına geçirildi
"Ateş" emrini beklerken gerçek karar bildirildi kendisine  
Aslında mahkeme 8 yıl hapis vermiş, Çar bunu 4 yıla indirmişti; ama ona ders olsun diye böyle bir gösteri planlanmıştı
Böylece "ölüm"le tanıştı; oysa bu sefil oyunda asıl keşfettiği şey, "yaşam"dı
Stefan Zweig'a göre 4 yıl sonra yaralı parmaklarından zincirleri çıkardıkları zaman sağlığı bozulmuş, şöhreti uçup gitmişti, ama kırık dökük bedeninden her zamankinden daha parlak fışkıran tek bir şey vardı:
Yaşama sevinci  
Durumu en iyi anlatan cümle Nietzsche'nindir:
"Hayatı kaybetmenin kıyısına yaklaşanlar, onu daha iyi tanırlar"
Evet, gemimiz su alıyor!
Daha iki ay evvel, mutluluk diyarına doğru pupa yelken yol aldığını düşündüğümüz o emektar vapurun gürültüyle batmakta olduğuna inanıyoruz şimdi  
Halbuki iki ay evvelki sevinç dalgası kadar bugünkü kasvet tufanı da aldatıcı  
Yegane gerçek şu:
Bu gemi su alıyor
Batmamak için de yenilenmek durumunda  
Bu gerçeği görebilmek, maziyle yüzleşebilmek, sahip olduklarımızın kıymetini anlayabilmek için bugünkü acıları çekmemiz gerekiyordu
Zamanla o sancılar olgunlaştıracak bizi  acının bilgeliği, gözümüzdeki mili çekip alacak
Göreceğiz ki çare, kafileler halinde suya atlamak değil, gemiyi baştan aşağı yenilemektir
Umutsuzluk her yanı kuşattığında, umudun vakti gelmiş demektir
Sözü yeniden Nitzsche'ye bırakalım:
"Bilginin her türü ıstıraptan gelir Sefahat, duraklamak ve geriye bakmamak eğilimindedir, oysa acı hep nedenleri sorar İnsan ağrılarda incelir Sürekli kurcalayan, törpüleyen acı, ruhun toprağını altüst eder Yeni düşünce meyveleri için gerekli havalandırmayı sağlayan da bu altüst oluştur"
Keşke kalemim yaralarınıza ümidin merhemini sürebilecek kadar güçlü olsa  
Keşke şu 20 - 30 satır, dağıtabilse bezginliğinizi; sözcüklerim dertlerinizden azat edebilse sizi  
Bu yazı, bunları yapamasa da şunu söyleyebilir:
Artık finali gördük; infaz mangasının önünden döndük
Şimdi hayatı daha iyi tanıyoruz Ona, yeni doğmuş bir bebeğin memeye sarıldığı andaki kadar tutkuyla sarılabiliriz yeniden  
2011 yılı geldiğinde geriye dönüp şöyle diyeceğiz:
"Yıl 2001'di, hiç unutmam; acılarımız o yıl başlamıştı Her şeyin bittiğini sanıyorduk Meğer kurtuluşun başladığı tarihmiş
Acılarımızdan feyz alarak, onlarla kanatlanarak silkindik suskunluğumuzdan  Ayakta durmaya mecali kalmamış köhne bir sistemi değiştirmeye o yıl başladık Yaralı parmaklarımızdan zincirleri çıkardıklarında yaşama sevincimizi hala kaybetmemiştik
O sayede kederimizin üstesinden geldik Ve kaderimizi yendik"
Can Dündar
|
|
|