07-11-2012
|
#1
|
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Gurbetin Acımasızlığı
Ayşe ortaokul ikinci sınıfa kadar başarılı bir şekilde okudu Gelirlerinin az olması sebebiyle babası onu okula daha fazla gönderemedi İki yıl sonra, komşularının Fransa'da çalışan küçük oğlu Recep efendinin, kızlarıyla evlenme isteğini de bir şans kapısı diyerek geri çevirmediler Sade bir düğün yapıldı
Ve Sirkeci'den kalkan bir trenle 1980 yılının Aralık ayında Ayşe gurbet yollarına düştü
Recep efendiyle karısı arasında on yaş fark vardı Önceleri çok güçlük çekmesine rağmen gurbetin acımasızlığı ile, kocasının anlayışsızlığı Ayşe'ye epey tecrübeler kazandırdı Aklı ve anlayışıyla bütün zorluklara karşı dirençli olabileceğini her haliyle gösteriyordu
Evliliklerinin beşinci yılında bir erkek çocukları dünyaya geldi Ayşe hamile kalıncaya kadar da kocasının suçlamalarıyla karşı karşıya kaldı  'Hatta sen kısırsın  seni boşayacağım' tehditleriyle Ayşe'ye söylemediği söz kalmadı
Ama sonraları doktorlar, tedavi gören her ikisinden kusuru, Ayşe'de değil onda bulmuşlardı
Patronundan gördüğü baskılarla beraber ağır işlerde çalıştırılması Recep efendinin sinirlerini iyice gerginleştirmişti Baskılar sadece iş yerlerinde kalmıyor, evlere ve aile hayatına kadar yansıyordu  Kocasının stresten uyuyamadığı gecelerde, Ayşe de uykusuz kalıyordu  
Yabancı olmak ve bu şekilde para kazanmak gurbette kolay değildi  Dışarıdan hoş görünen bir çok şey gibi gurbet hayatı 'alamancılar' süslemesi içinde gerçeği yansıtmıyordu? Ayşe bunları düşünürken yarınlara taşınacak acı hatıraları da kalbinden asla çıkaramıyordu
Dört yaşındaki çocuklarının koltuğun üzerinde uyuduğu bir sırada, havanın soğuk olmasını da düşünen Recep efendi:
'Hanım  çocuk uyurken mağazaya gidip gelelim  ' dedi  Ayşe bir an için tereddüt ederek kendi kendine mırıldandı: 'Hadi çocuğa bir şey olursa?   Durup dururken gene kocamı kızdırmayayım  Gurbet hayatı zaten sabrını tüketti Her halde çabuk gider geliriz  
Dışarıda hava da çok soğuk  '
Recep efendi karısının kendi kendine söylendiğini fark edince:
- Bir şey mi dedin?
- Yooo  Kendi kendime mırıldandım  Hava da çok soğuk  Hiç olmazsa çocuğumuz üşümez  
- Ben de aynı şeyleri düşünmüştüm  
Evleri Paris bölgesinde bulunan Argenteuil'de idi  Çok konforlu da sayılmazdı  
Gidecekleri mağaza ise arabayla on dakikalık mesafedeydi  Aceleyle evlerinden çıktılar
Alışveriş süresi yaklaşık iki saat sürdü  Yol bir trafik kazasıyla iyice kapanmıştı Ayşe'nin içinde bir sıkıntı vardı  Zaman
zaman bu boğazında adeta düğümleniyor, nefesi kesiliyordu  
Kocasını da endişelendirmemek için oradan buradan konuşarak zaman kazanmaya çalışıyordu  Biraz ilerideki kaza yerine giden ambulans sirenleri, polis araçları da onlara iyi etki bırakmıyordu  
Nihayet yol açıldı  Her ikisi de derin nefes aldılar Ve kazasız belasız evlerinin önüne geldiler Arabalarından inerken Recep efendi karısına:
- Sen hemen yukarı koş  Belki çocuk uyanmıştır  
Ayşe evin anahtarlarını kocasından almayı unuttuğunu, fark edince geri döndü;
'Hay aksilik  anahtarları almayı unuttum  ' diyerek kendisine doğru gelmekte olan kocasından onları aldı ve tekrar üçüncü kata çıktı  Kapıyı açtığı zaman küçük Ali'nin elinde büyük bir bıçak vardı  Salonda bulunan yeni alınmış deri koltukları bu bıçakla kullanılamayacak hale getirmişti  
Recep efendi içeriye girdiğinde çılgına döndü İri elleriyle küçük Ali'yi dövmekle kalmadı  Onun ellerini sert bir iple bağlayarak banyo küvetinin içine attı  Ve dışından kapıyı kilitledi,'Şimdi koltukları parçala bakayım gücün yeterse  ' diye bağırdı  Sert ve kendi kendini kontrolden çıkmış kocasının bağrışmaları karşısında Ayşe için için ağlayarak titriyordu,  'Koltuğu her zaman alabiliriz ama çocuğuma, biricik evlâdıma bir şey olursa  Ben ne yaparım o zaman? ' diyordu içinden, ağlarken  babasının iri elleri altında ve gürlemeleri karşısında yardım bekleyen, annesine beni kurtar dercesine küçük Ali'nin bakışları, unutulacak gibi değildi  Ayşe bütün hayatını etkileyecek bu anı asla unutamayacaktı  
Aradan üç saat geçmişti  Kapılarının önünden sesler geliyordu Sonra kapılarının zili çalındı Komşuları Dursun bey ve Hilal hanım küçük çocukları Ferhat ile ziyaretlerine gelmişlerdi
- Recep efendi misafir kabul eder misiniz?
Ayşe çok sevindi Zihninden 'çocuğum şimdi kurtulacak  ' diyordu  Ve yürekten:
- Buyurun  buyurun! dedi
Komşularının altı yaşlarındaki çocukları Ferhat annesine sessizce:
- Anne  Ben Ali ile oynamak istiyorum  
- Sahi Ali nerede bizim çocuk, onunla oynamak istiyor  
Recep efendi ve Ayşe önce birbirlerine bakıştılar  Sonra Ayşe dayanamadı:
- Biz çocuğumuzu, uyurken evde bırakarak Carrefour'a gitmiştik  Orada iken uyanmış  Bizi bulamayınca mutfaktan büyük bir bıçak alarak rast gele üzerinizdeki oturduğunuz yeni deri koltukları parçalamış  Kocam her gördüğünde sinirlenmesin diye ben biraz evvel, üzerlerine battaniye örttüm  
- Hilal Hanım:
- Sonra ne oldu?
- Beyim çok sinirlendi  
Ayşe gözyaşlarını tutamayarak  
- Önce iyice dövdü  sonra  
    
- Sonra ellerini bağlayarak banyo küvetinin içine attı
Dursun Bey:
- Ne zaman oldu?
Recep efendi:
- İki üç saat oldu  
Hilal Hanım:
- Yani üç saattir küçük Ali, banyoda
demek  Sizde hiç insaf yok mu?
Hilal hanım ve Dursun Bey yerlerinden fırlayarak banyoya koştular
Hilal Hanım:
- Bir de üstelik küçük, minicik yavrunun üzerine kapıyı kilitlemişsiniz  Bu olacak iş değil  Yazıklar olsun size  
Hilal hanım, Recep efendiye dönerek  
- Sonra hanımına baskı yapa yapa bu duruma
düşürdün  Çocuğunun bu hali karşısında korkudan hissiz kalacak kadar  Sen ne biçim adamsın be!   
Dursun Bey hanımına eliyle dokunarak sessizce:
- Fazla ileri gittin  Ağır konuşma  Zaten adamların başı dertte  
Banyo kapısı açıldığın da küçük Recep banyo küveti içerisinde uyuyordu Ayşe fırladı ve çocuğunu bağrına bastı  Elleri mosmor olmuştu  Uyanan Ali'nin ellerini misafirleriyle çözdüler  Ama morluk dakikalar geçmesine rağmen kaybolmamıştı  
Dursun Bey:
- Çocuğu acele hastaneye götürmemiz lazım  Kangren olabilir  
Ayşe ve Recep efendi komşularının bu sözleri karşısında donup kalmışlardı
Hepsi iki araçla hastaneye gittiler
Acil serviste bütün müdahalelere rağmen, küçük Ali'nin iki eli birden kesilmişti Hastane çalışanları dahi olay karşısında gözyaşlarını tutamamışlardı
Küçük Ali, artık bundan sonra oyuncaklarını iki eliyle tutarak oynayamayacaktı  Annesinin ve babasının ellerinden tutamayacaktı  Çok sevdiği Afyon'daki dedesine resim yapıp gönderemeyecekti  Asker dahi olamayacak  
Mektup dahi yazamayacaktı  Ve en önemlisi koltukları bir daha parçalayamayacaktı  
Ya annesi ve babası küçük Ali'nin yeni dünyasında eskisi gibi olabilecekler miydi? Babası bir daha bağlıyacak bir el bulamayacak  Onun elleriyle verilecek bir bardak sudan dahi her ikisi mahrum kalacaklardı  
Aradan üç gün geçmişti Küçük Ali, akşam üstü yavaş yavaş babasına yaklaştı Babası başını kaldırarak, oğlunun, hüzünlü haliyle bir şeyler söylemek istediğini fark etti
- Babacığım bundan sonra yaramazlık yapmayacağım Size söz veriyorum Bir daha bıçaklara da dokunmayacağım Uyuduğum zaman, siz evde olmazsanız bile yatağımdan aşağıya inmeyeceğim  Ne olur babacığım doktor amcalara söyle de benim ellerimi geri taksınlar  Ne olur babacığım bana ellerimi geri versinler!   
Recep efendi, bu sözler karşısında dayanamadı  Çocuğuna iyice sarıldı  
Kokladı  Bu son olacak diyordu  Bir naylon torba içerisine bir şeyler koydu  Hanımına baktı  Küçük Ali babasının arkasında idi  Bir ara göz göze geldiler  Sonra kapıyı dışarıdan kapayarak aşağıya indi Arabasıyla evin önünden uzaklaştı Ayşe ve küçük Recep pencereden onun gidişini gözlediler  Evlerinin önündeki ışıksız caddede gözden kayboluncaya kadar  
Hanımına 'Allahaısmarladık  ' bile dememişti Uzun süre kocasından haber alamayan Ayşe, gece yarısı Emniyet Müdürlüğü'ne gitti Evden çıktıktan sonra bir daha eve dönmediğini bildirerek, kocasının bulunmasını istedi  
Eve geldikleri zaman Ayşe kocasının koltuk üzerine bıraktığı gömleğini kokladı Kendi kendine: 'Recep  her şeye rağmen ben seni seviyorum  Seni bu hale getirenler utansın  ' dedi
Annesinin ağladığını gören küçük Ali:
'Anneciğim babam bir daha eve dönmeyecek mi? Yoksa benim ellerimi istemek için doktor amcaların yanlarına mı gitti? Ne olursun anneciğim babama söyle de doktor amcalar ellerimi geri taksınlar  Ben oyuncaklarımla oynayamıyorum '
Ayşe çocuğunun bu sözleri karşısında gözyaşlarını tutamadı Kucağındaki yavrusuyla koltuk üzerinde uyuyakalmıştı
Ertesi günü, sabahleyin iki polis memuru evlerine geldi Kocasının bir ağaca bağladığı iple, kendisini asarak intihar ettiğini, kimlik kartını da üzerinde bulduklarını kaydettiler  
Ellerini kaybeden çocuğu için gözyaşı döken bir ananın henüz gurbetteki çilesi bitmemişti  Gözyaşları kurumadan karşılaştığı diğer bir olay, onu başka bir dünyada yapayalnız bırakmıştı  
Kocasının işyerinde gördüğü baskıların izleri üzerinde hayatını küçük Ali'yle sürdürecekti  Yüreğine çivilenmiş acılara rağmen
|
|
|
|