07-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Gün Olur Alır Başımı Giderim
Türkçe'nin gündelik kullanımından büyük bir şiir dili yaratan Orhan Veli böyle yazmıştı işte
Bu gencecik şair, yelkovan kuşlarının peşine takılıp, denizden yeni çıkmış ağların kokusunda yitip gitmek isteğini, dayanılmaz bir yürek coşkusuyla açığa vuruyordu
Susanna Tamaro "Yüreğinin götürdüğü yere git!" adlı romanında, yine insanın içindeki alıp başını gitmek isteğine değiniyordu
Goncourt ödüllü "Ben Gidiyorum!" romanı da öyle
Hanif Kureishi'nin "Intimacy"si de
Oysa büyük şair Konstantin Kavafis bir şiirinde hiçbir yere gidemeyeceğini anlatıyordu büyük bir iç sıkıntısıyla O şehirden hiç çıkamayacaktı
---
Bu sıralarda gelen mesajların birçoğu "alıp başını gitmek" ten sözediyor
Bir başka diyara temelli göçmek isteyenlerin sayısı hiç de az değil
Amerika'da oturma izni veren yeşil kart için milyonun üstünde başvuru yapılmış olduğunu öğreniyoruz
Zaten dört beş milyon insanımız dışarıda
Nedir bu insanları ülkelerinden böylesine soğutan şey?
Orhan Veli gibi şairlerin Rimbaud tarzı "Sarhoş Gemi" özlemlerini anlayabilmek mümkün
Zaten sanatçılar hep bir iç sıkıntısı ile yaşar ve ömürleri boyunca bundan kurtulmak için kendilerini olmadık yaşam ve yazı badirelerinin içine atarlar
Ama bu "varoluş" sıkıntısını duymayan ve huzurlu bir yaşamda çocuk büyütmek isteyen insanlara ne oluyor?
Onlar niye ülkelerinden kaçmak istiyorlar?
---
Galiba bu soruların cevabı, benim "ülkenin ruhu" diye tanımlamaya çalıştığım kırılgan yapıyla ilgili
Bir ülkenin ruhu yüzyıllar içinde oluşuyor: Kuşakların birbirine aktardığı yaşam deneyimleri, masallar, atasözleri, yemekler, gündelik yaşam usulleri, ahlaki kurallar gibi binlerce unsur, bir halkın ruhunu yaratıyor
Geleceğe umutla bakan, zor günlerde dayanışma gösteren ve ulusal bir amaca yönelmiş toplumsal ruh, kişileri bir arada tutuyor
Yazılı olmayan kurallar, insanların özgürlük alanını ve ilişkilerini belirliyor
---
İşte bugün yara alan kavram bu ülkenin ruhu!
İnsanlar umutlarını ve güven duygularını yitiriyorlar
Daha önce de birkaç kez yazdığım gibi belki ekonomideki yaralan okyanus ötesinden gelecek milyar dolarlarla sarabilirsiniz
Ama dünyanın hiçbir hazinesi, bir halkın kınlan gururunu ve yaralanan ruhunu tedavi etmeye yetmez
Hergün televizyonlarda, onur kinci bir biçimde; "IMF'nin verdiği ev ödevini yaptık " sözlerini duyan bir halk, ülkesine güvenemez
Kendi idarecilerinden ve geleceğinden kuşku duymaya başlar
Doğrusu içinde bulunduğumuz durum, hepimizin ağrına gidiyor
Sık sık, "alıp başını gitme" duygularına kapılmamız bundandır
Zülfü Livaneli
|
|
|