Prof. Dr. Sinsi
|
Bayramlar Mı Değişti Bizler Mi
Bayramlarmı Değişti Bizlermi Hikayesi - Handan Akbaş Yazıları - Handan Akbaş - Bayram Hikayesi
Sıcak günler yerini insanı rahatlatan, mevsim normallerinde tatlı serin havalara bırakırken, bayrama eriştik Akraba, eş dost, çoluk çocuğumuzla bayramlaşarak iki günü geride bıraktık
Eski, çocukluğumdaki bayramları hatırlayınca, bizim çocuk ve torunlarımızın ne kadar şanssız olduğunu üzülerek düşündüm Bayramlar yaklaşırken, Fatih’te evimize yakın büyük boş arsaya kurulan bayram yeri, dönme dolap, atlı karınca, tahta bacaklı adam, tel cambazları, bizler de vardık der gibi gözlerimin önünde resmi geçit yapmaya başladı
Büyüklerimizin ellerini öpüp, bayram harçlıklarımızı aldık mı, soluğu bayram yerinde alırdık
Rengarenk macuncular, kos helvacılar, şerbetçiler, çocuk çığlıklarıyla dolu bayramlara ayrı bir renk katardı
Büyük çocukların telesiyeje benzer bir telden, askıya benzer bir tutacaktan asılarak kaydığı, küçükleri de salıncak oturağı benzeri bir düzenekle kaydırdıkları tel kaydıraklar, palyaçolar,
birkaç günlüğüne de olsa, bir çok kişiye ekmek kapısı olurdu
Elimizdeki bayram paralarını, son kuruşuna kadar harcamazsak, içimiz rahat etmezdi
Şimdiki yazlıkların balkonlarında sıkça bulunan güneşlikli salıncaklardan getiren kimi bayram yeri sahipleri, beş dakika sallama karşılığı, yirmi beş kuruşlarımızı alırdı
Bisiklet kiralayıp mahallede turlamak, yoruluncaya kadar ip atlayıp, sek sek oynamak, kukalı saklambaç; bayram paralarımız bitince devam ettiğimiz oyunların başında gelirdi
Açık havada hoplayıp zıplamaktan karnımız acıkır, önümüze konan yemekleri, annelerimizi yalvartmadan yerdik Meyvelerin en tatlı ve lezzetlileri, en güzel kokuluları ve hormonsuzları bizleri beklerdi
Şimdi torunlara bir şeyler yedirebilmek için dökmedik dil, anlatmadık hikaye bırakmıyoruz, yine de çocuklar iştahsız
Belediyelerin hemen hemen her mahalleye kurdukları çocuk parkları, o eski günlerdeki mutluluğu vermiyor
Teknolojinin bütün nimetlerinden yararlansak da, bir tıkla bütün dünya ekranımızda önümüze serilse de, ben kendi adıma o eski bayramları çok özlüyorum Bu sadece büyüyüp, anne ve babaanne olmakla ilgili değil, birçok kaybolan güzellik gibi, elimizden uçup giden doğal yaşam, mekanikleşmemiş ve makineleşmemiş yaşama olan özlem galiba
Küçükçekmece, Florya’da ve Sarayburnu’nda koli basilinden korkmadan denize girmeyi, Gülhane parkında kuğuları seyretmeyi, fok Yaşar’ın yaptığı türlü muzip gösterileri, Fatih parkında akşam serinliğinde mısırcılardan mısır alıp, akşam hava kararana kadar oynamayı;
şimdilerde sadece eski siyah beyaz Türk filmlerinde görebildiğimiz geniş Amerikan arabalarının geniş ve tenha trafikte süzülerek ilerlemesini, bahçe sinemalarında gece yarısına doğru serinleyen havada ürpererek, tahta sandalyelerde uyuklamayı…
Bayram sabahları sıcacık poğaçalarla gelen babamla yaptığımız kahvaltılar çok uzaklarda sisler arasında, çocukluk anılarımdan bana ulaşıyor
Belgrat ormanlarında Pazar günleri yaptığımız pikniklerin tadını, şimdilerde yaptığımız hiçbir piknikte bulamıyorum Bentlerdeki orman yürüyüşlerimiz, kurbağalı deredeki kurbağa çığlıkları dün gibi aklımda
Yıldız parkı ve Emirgan’da hafta sonu gezilerimiz, Sarıyer’de Kocataştan su bidonlarımızı iyi suyla doldurup eve taşımalarımız o kadar uzaklarda ki!
Özlem, galiba yaşayıp geçip giden, tekrar ele geçmesi mümkün olmayana; bu bayram akşamı aklıma üşüşenler, beni çok uzaklara döndürdü
Handan Akbaş
|