Prof. Dr. Sinsi
|
Mehlika 5
Mehlika 5 Hikayesi - Mehlika Hikayeleri - Aynur Engindeniz - Aynur Engindeniz Yazıları
İlacın etkisi hala devam ediyordu Beynimde hafif bir uyuşukluk, bedenimde tuhaf bir kırgınlık vardı Yapacak daha iyi bir işim olmadığı için, Ömer gelene kadar uyumaya karar verdim Kanepemi pencereye doğru çevirdim, çerçevelerden girip, duvara aşağı sızan yağmuru izleye izleye uyudum
Saat beşe doğru zil çaldı Uyanalı henüz dakikalar olmuştu Yattığım yerde, Ömer’ e anlatacaklarımı kuruyordum Acaba gerçekleri tüm saflığıyla anlatmak doğru olur muydu, yoksa onu da mı kaybederdim
Ömer, otuz yaşlarında, dinine biraz fazla düşkün, mutaassıp bir adamdı Girdiği bütün ortamlarda, ağırbaşlılığı ve sakin kişiliğiyle tanınır, ancak gerektiği yerde ve gerektiği ölçüde konuşurdu Yüzünün son derece sert çizgilerinin altında, yüreği muhallebiden yumuşak bir çocuk yatardı ama, bunu benden başkasının bilmesine imkan yoktu Benim olduğu gibi, onun da en iyi arkadaşı bendim Her şeyini benimle paylaşır, karar vermeden önce bana danışırdı Ne garip değil mi? Kendi karla kaplı yolunu açamayan ben, başkasının hayatına yön verebiliyordum
Kısa bir süre önce eşiyle sorunlar yaşamış, ayrılmanın eşiğine gelmişti Ömer Çocuğu yoktu Çok istemesine rağmen, eşinin korkuları ve bazı prensipleri yüzünden çocuk sahibi olamadığı için, neredeyse alkolik olacaktı
Aramızdaki arkadaşlık o vakitler sıkı dostluğa dönüşmüştü Her gün iş çıkışı bana uğrayıp çay içmeden evine gitmiyordu Hep o konuştuğundan, kendi dertlerimi unutur oldum onun yanında Galiba o yüzden, benim ağlayan yüzümü hiç görmedi Öncemi , sormadı Sanki hep burada yaşamışım, hep gözünün önünde olmuşum gibi davrandı
_Hoş geldin!
_Merhaba …
Hala yüzü düşüktü Gülmüyor, gözlerini benden kaçırıyordu Elindeki ilaç paketini masanın üzerine bırakıp ceketini çıkarttı Etrafa bir göz gezdirdikten sonra:
_ Kanepenin yönü değişmiş İyi olmuş, gelen geçeni seyredersin, dedi
_Gelip geçeni seyretmek için değil, yağmuru izlemek için değiştirdim
_Sen böyle romantik şeyleri sever miydin? Yağmurun seni etkileyebileceğini hiç düşünmemiştim
Kanepeye oturduk Pencerenin kenarlarına sıkıştırdığım çarşafları görünce:
_Neden bana söylemedin, baktıralım şu çerçevelere Kışın hastalıktan kurtulamazsın
_Yok, gerek yok Ben burada kalmayacağım kışın
_Ne demek o, nereye gideceksin?
_Kışın köyüme gitmeyi düşünüyorum Yaza kadar da gelmemeyi
Bunu hangi ara düşünmüştüm ben bile bilmiyordum Sanırım, tam sözlerin ağzımdan çıktığı anda…Bu tek başına yaşayan bir can için, çok keskin bir karar sayılmazdı Çine de gitsem, nerede olduğumu umursayacak kimsem yoktu nasılsa “Şu vakit, dön, oyalanma, sağa sola bakma,akıllı terbiyeli ol” diyenim yoktu…
Ömer, dikkatle yüzüme bakıyordu Yüz hareketlerimde sözlerimin sağlamasını arıyor gibiydi
_Bana anlatmak istediğin bir şeyler var mı Mehlika? Bu gitme işini bırak şimdi Dün çok üzgündüm, seni dinleyecek halde değildim Öyle çıkıp gittiğim için kusura bakma
Ellerimi tuttu
_Bana güven Seni yargılamayacağım, seni kınamayacağım, belki anlayabilirim de…Neden hiç kendinden bahsetmedin Neden bir şeyler saklama gereği duydun ay yüzlü…Sen benim melek kalplimsin En zor günlerimi senin dostluğun sayesinde atlattım Sen benim bütün hayatımı biliyorsun Ama ben senin hakkında çok az şey biliyorum Beni kendine yakın görmüyorsan…
_Nasıl yakın görmem, senden başka kimim var? Şu yıkık kapımı kaç kişinin açtığını gördün Telefonumu çalarken gördün mü hiç? Ya eczanedeki kız arar, ya kırk yılda bir uzak kuzenlerim Seni çok seviyorum Bir ağabeyim olsa bu kadar sever miydim bilmiyorum Ama istemekle olmuyor bazı şeyler Sen o kadar kendinle meşguldün ki, gözlerimin içini göremedin
_Ben gözlerine bakamadım ki…
_               
_Garip bir şey var gözlerinde Tarif edemiyorum Ama rahatsız edici, huzursuz edici Ama yanlış anlama Dedim ya tarif edemiyorum
_ Boş ver, anladım ben Biliyorum bu tarifi imkansızı Hep öyle derler gözlerim için
Necdet de öyle derdi çünkü Bakmaya korktuğunu söylerdi “Çirkin mi “ diye sorunca, “ Hayır” derdi, “bakılamayacak kadar derin…” Ama zamanla alıştı galiba “ korktuğu gözlerime” ” Korktuğum başıma geldi işte” diye takılırdı Hem öyle güzel bakardı ki, kanımın ılık bir su gibi tüm bedenimi dolaştığını hissederdim
Teneffüslerde ilk ben çıkardım dersten Koridorda onu göreceğim, ya da başka bir sınıfın dersinden çıkarken yoluna çıkacağım diye…Bir saniye bile olsa bakması yeterdi o gün kalbimi uçurmaya Ezkaza başka bir kıza ders anlattığını görsem hüzünlenir, ağlayacak gibi olurdum Sonra kendine gel kızım derdim Bu adam evli, burada öğrencisine ders anlatmasına tahammülün yok Evinde eşiyle neler geçiyordur arasında Aklını başına al “Evliye gönül verme, eve gider unutur” derler Kendi kendime yaptığım telkinlere kanmıyordu bir türlü yüreğim Kendime engel olamıyordum
Sürekli sürekli karşısına çıkmaya da utanıyordum aslında Bu hiç bana göre değildi Bir yanım sen aşıksın, aşkta her şey mübahtır derken, diğer yanım, bu yaptığın hafifliktir diyordu Tabi ki aşık yanım ağır basıyordu hep
Çantasına mektup koyduğum günün ertesi, onu koridorun başında telefonla konuşurken gördüm Sinirli bir hali vardı Bağırmıyordu ama, kendinden umulmayacak bir aksilikte çatıktı kaşları Elindeki beyaz değneği sağa sallıyor, sinirini bu şekilde bastırmaya çalışıyordu Bu haline bile hayranlıkla bakıyordum Ne kadar olduğunu kestiremediğim bir müddet onu izledim Telefonu kapatıp öğretmen odasına yönelince beni fark etti Zoraki bir gülümsemeyle yanıma gelip:
_Ufaklık, senin sınıfta olman gerekmez miydi, dedi
Utandım, üzüldüm de Bana ufaklık gözüyle bakması kalbimi acıtır olmuştu Ne diyeceğimi bilemedim, acaba mektubumu okudu mu diye içten içe meraklanıyordum da
_Ali Hoca gelmemiş hocam Sınıfın gürültüsünden kaçtım
_Sen garip bir çocuksun, dedi saçlarımı okşayarak Çantama mektup atmışsın…O cümleleri sen mi kurdun? Hele hikayen çok güzeldi
_Evet hocam, ben yazdım
_Peki benim derdim olduğunu nerden çıkardın, dedi sesini alçaltarak
_Çok basit hocam, gözlerinizden
_Nasıl peki?
_Gözlerinizde acı çeken insanlara mahsus bir bakış var Birkaç aydır tanıdığımız Necdet Hoca değilsiniz Dalgınsınız…
Hayret dolu bakışlarla gözlerime bakıyordu İşte tam karşımdaydı ve şu saniye itibarı ile bana aitti O bakışlar içimde en saf haliyle oturan Mehlika’yı utandırdı Başımı öne eğmek zorunda kaldım
_Mehlika, arada insanların gemilerinin battığını sandığı günler olur Ben galiba o günlerdeyim Bunu size, yavrucuklarıma yansıttıysam kahrolurum
_Hayır, bunun için üzülmeyiniz Diğer öğrencilerinizin bunun farkında olduğunu sanmıyorum
Gülümsedi, yüzünün neşeli çizgileri çoktan yerine gelmişti
_Sen neden farkında oldun o halde?
_Ben, şey hocam  Ben öykülerim için adam biriktiririm Bana ilginç gelen insanları çok iyi incelerim Ondan hocam…
_Öyle mi? Neyse bunu konuşalım daha sonra Yazmaya devam et Bu güzel bir ayrıcalıktır Haydi şimdi sınıfında geç otur Biraz da yaramaz arkadaşlarını yaz Öğleden sonra derste görüşürüz, dedi ve tekrar saçımı küçük bir bebeği okşarcasına karıştırarak öğretmen odasına girdi
İçimde bir şeyler kırılmıştı Kafamda tasavvur ettiğim sahne daha farklıydı Ne bileyim oturup benimle konuşur, bana kendinden bahseder diye ummuştum Çocukluk işte…
_Mehlika, heyy! Buradasın ama nerdesin!
Ömer’i çoktan unutmuştum Günde bilmem kaç kere zikir tespihi çeker gibi hafızamda döndürdüğüm anılarım gözlerimin önünü kapatmıştı Onu düşündüğüm zaman, ortamın, eşyanın velhasıl hiçbir varlığın hatta zamanın bile farkında olamam Zamanın bölünemeyecek kadar küçük bir parçasına sığınıp, sonsuza kadar bölünmeden onu düşünmek isterdim Yani bir lahza içinde sıkışıp kalmak…
_Afedersin, ne diyorduk biz?
_Gözlerinden bahsediyorduk
_Boş ver şimdi gözlerimi Sana hayatımı anlatacağım Yani son on yılını Ama uzun sürebilir, acelen varsa sonra konuşalım Çünkü bütün cesaretimi topladım Bölünürse bir daha kendimi hazır hissetmeyebilirim
Yüzünde hafif bir endişe belirtisi vardı haklı olarak On yıllık bir anı kutusu…İçinde ne olabileceğini bilemiyorsunuz…Haliyle korkuyordu dinlemeye
_Babamı arayıp beni beklememesini söyleyeyim o zaman Bu gece buralıyım anlaşılan
İlk kez bir yabancıyla paylaşacağım anılarımı dışarının mikroplu dünyasına hazırlarken, Necdet, boynu bükük bir şekilde, kapı dibinde beyaz önlüğünün düğmeleriyle oynuyormuş gibi geldi bana Gözlerimi kapattım İçimden “ Sevdiğim, bu gece gelme bana ” dedim Gelmemeliydi, çok ağlardık yoksa O ağlardı bir yabancıyla sabahlayacağım için, ben ağlardım, onun hayaletten ibaret yüzüne bakarken, ondan olan şikayetlerim dilimi keseceği için
Oturduğum yerden yıldızları ve Ay’ı görebiliyordum Pencereye karşı bir kanepe, yağmurun ardından tüm pırıltısıyla endam eden yıldızlar, ve ışığını cömertçe gözlerimize sokan mehlika! Hiçbir şeyle bölünemeyecek bir tiyatroya başlıyorduk Necdet hoca,karısı çocukları, annem ve diğer figüranlar zihnimin arkasındaki kuliste hazırlanırken, Ömer yanıma oturdu Telefonunu kapattı Ondan ışıkları kapatmasını rica ettim Şaşırdı tabi 
_Bak dışarıda Ay var Onun ışığı yeter,dedim
Işıklar kapanınca, oda zifiri bir karanlığa büründü önce Sonra gözbebeklerimiz karanlığa alıştı Ay’ın da yardımıyla seyrimiz açıldı Oturduğumuz koltuktan pencerenin ötesine bakarken, ben, gözyaşlarımı sakladığı için ay ışığına teşekkür ediyordum Ömer ışıkları kapatış nedenimin romantizm olduğunu sanıyordu belki de, ama asıl nedenin saatler sonra ağlamaktan balona dönecek olan gözlerimi görmesini istemeyişim olduğunu hiç bilemeyecekti Çok ağlayacaktım, çok  İlk defa bir dostun omzunda ağlayacaktım 
Aynur Engindeniz
|