Yalnız Mesajı Göster

Bir Yol Hikayesi

Eski 07-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bir Yol Hikayesi



-Turgut,köye yolculuk ne zaman?

-Ekim ortasında gideceğim,niye sordun?

-Arabada başka kimse yoksa ben de geleyim,hem sana arkadaşlık ederim hem de memleket havası alırım

-Gitme vakti yaklaşınca sana haber veririm

Benzer konuşma birkaç defa tekrarlandı,daha önce de gidişlerimiz oldu17 Ekim sabahı yola çıktık bu sonuncusundaHafta sonu,trafik rahatİlk durağımız yol üstünde çuvallarla soğanın kayılı olduğu bir yerTurgut,her yıl kendisinin ve ablasının kışlık soğanını buradan alırmışBu Kılıçlı köyünün soğanı da pek ünlüymüşSoğan satıcısı çiftçi,zayıf,sakalı uzamış,elli iki yaşında olduğunu söyleyen; ama yetmişinde görünen,poyrazın sanki kavurduğu bir adamBen dönüşte almaya karar veriyorumAdamla kısa sohbetten sonra yola devam ediyoruz


Kavurmuş yaylanın ayazı

Ne diş kalmış ağızda

Ne de vücutta bir dirhem et

"Yok beyim yok"diyor

"Şu kuru soğan da olmasa açız

Haydi güle güle, siz sağ

Ben selamet"


Kırıkkale’ye girdikVerdiğim bir sözü yerine getirmek istedim1980’li yılların ortalarında Mucur Ortaokulu’nda çalışırken aynı sınıfta olan ikizlerden Mehmet’i görmek içinYirmi kaç yıl sonra bu ikizlerle facebook aracılığı ile birbirimizi buldukLevent, Amasya Şeker Fabrikası laboratuvarında çalışıyormuşMehmet ise Kırıkkale’de diş hekimiYolumuzun üzeri olduğu için Mehmet’le görüştükBabaları Talat Bey de o zamanlar Mucur Pancar Bölge Şefi’ydiDersine girmediğim; ama çok başarılı bir öğrenci olarak bildiğim ablasının eczanesinde kısa bir süre buluştuk Mehmet’leAnkara Sakarya Caddesi’nde bira içme sözüyle ayrıldıkBu da benim için geçip giden yaşamın ayrı bir tadı olduİkizleri üç yıl hiç ayıramamıştım birbirindenSınıfta soru sorunca "Mehmet" dersem, eğer soruyu Levent biliyorsa o kalkarmış veya tersi olurmuş


" Ne güzel

Size değer verenleri görmek

Yıllardan sonra

Ama

Öyle acımasız ki zaman

"Hiç değişmemişsiniz hocam!" deseler de

Değişen daha o kadar çok şey var ki

Saçlardan başka "


Bozkırda uzayıp giden,yılan gibi kıvrılan yollarYol boyunda tek tük söğütten,kavaktan başka ağaç hak getireÇıplak tepeler,tepelerBoş tarlalarKırşehir’e giriyoruzAdının tersine şehir içi epeyce yeşilDışına bakarsan adı tam kendine uygunAmeliyat geçiren teyze oğlumu,Ömer belemi kısa ziyaretten sonra yakındaki bir yerden peynirli,yumurtalı dört çörek yaptırıp yola düşüyoruzBelem; parmak üzümü,domates,biber de verdi ya,köyde onları iyice sardırıp yiyeceğiz


İlicek’ten köy yoluna dönünce Turgut’un ilk sözü "Arkadaş,dışarda olunca burnumda tütüyor şu köyBöyle gelip de görünce hevesim geçiyor" olduNiye geçiyor Turgut kardeşim? O kırk,elli sene önceki köy yok da ondanKöy boşalmış,az sayıda insan kalmışO insanlara elbetteki hiçbir sözümüz olamazHer zaman hoş beş edip hatır sorarlar; ama çiftçiliğin,hayvancılığın yok olduğu köyde köye özgü ne beklersin ki sen? Önce Turgut’un ayakta kalan baba evine gidiyoruzSağa sola bakıyor,"Anam daha Kayseri’ye gitmemiş" diyorYazın köyde kalan Saniye teyzeyi telefonla arıyorBu arada çöreklerle parmak üzümünü mideye indiriyoruzSaniye teyze gelince de köy muhtarlığına,mezarlığa uğramak üzere yola çıkıyoruz


" Evler evler

Kim bilir neler yaşandı

Nelere şahit oldu bu evler

Şimdi yıkık dökük hepsi

Arada avluyla çevrili kalmış

Tek tük evler

Olsa bile konuyla komşuyla

Bağları kopuk evler "


Köy muhtarlığında kimse yokKöyle ilgili yazılarımı yeğenim Selçuk, kitapçık haline getirmiştiİki tanesini muhtarlığa vermek istedimDuvarın dibinde oturan birkaç köylümüzle merhabalaştıkKitaptan bazı bölümler okudukOkuduklarımızı Ali Deveci(Kaye’nin Ali),Sadi Akyürek ve İsmail Köksaldı(Kıfır Hacı’nın İsmail) çok sevdilerDurup durup "Köyde de kalmadın ya,nereden hatırlıyorsun tüm bunları?" dedilerGeri uğrayacağımızı söyleyerek aşağı mezarlığa gittik Uzun zamandır yağmur yağmadığı için her taraf toz içindeHele mezarlığın içiFare deliklerinden adım atacak yer yokYan yana yatan babamla anama,diğer yakınlarımıza görevimizi yaptıktan sonra Turgut her mezarın tek tek fotoğrafını çektiSoyadlarına göre köy sitesine bu fotoğrafları koymuşBu paylaşımcı arkadaşıma gönülden teşekkürlerBöyle paylaşımları her zaman yapıyor


" Bir zamanlar ne avlusu vardı bu mezarlığın

Ne de mermerden yapılmış mezarlar

Okudum taşları tek tek

Çocukluğumuzda,gençliğimizde

Hayata sarılıp yaşayanlar

Şimdi mezar taşlarında yazılı

Duygulandım

Neler neler düşündürdü bana

Onları böyle görmek"


Köye dönerken Turgut’un bir yakınının ikram ettiği köy ayranını içtikO gün ablasında kalacak olan arkadaşım Kızılağıl köyüne giderken beni de İlicek’te eski adıyla "Bekleme"de bıraktıKayseri’ye gidip yakınlarımı,yeğenlerimi görecektimGittim,ölümünün üzerinden bir yıl geçen ağabeyimin çocuklarını,diğer yakınlarımı görmek beni mutlu ettiOnun mezarında hüzünlensem de ne yapalım,hayat buGünler,aylar,yıllar geçip giderken bu hayatı az da olsa renklendirmek gerek




28 Ekim 2009

Numan Kurt



Alıntı Yaparak Cevapla