07-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Kırma Kendini
Kırma Kendini Hikayesi - Kırma Kendini Yazısı - İclal Aydın Yazıları - İclal Aydın Köşe Yazısı
Kendi bildiğim sporu yapıyordum Öyle müzik dinleyip, koştur koştur, kafadan on bin şeyi geçir, gemiler ayrılsın zihin limanından filan  
Boynum ve belimdeki fıtıklaşmalar sonunda ara vermek zorunda kalmıştım Boynumda ciddi bir düzleşme hatta hafifçe öne doğru bir eğilim var (Ah, başım öne eğilmesin Allahım!)
Bugünlerde bir doktor antrenörle çalışıyorum Oracığımda bir kas olduğundan bile haberdar olmadığım yanlarım ağrı içinde O ise gayet sakin, eşinden, eşinin benim yazılarımı nasıl okuduğundan ama kendisinin dizilerimi daha çok sevdiğinden söz ederken “Hadi 20 tane daha” diyor arada  
Ben orada ruhumu teslim etmek üzereyim ama yiğitliğe de leke süremediğimden yapmamı istediği hareketleri canımı dişime takarak tamamlıyorum  Kendimi Siyah Kuğu filmindeki balerin rolüne hazırlanan bir Natalie Portman, Milyonluk Bebek’teki hırslı boksör rolüne hazırlanan bir Hilary Swank, en kötü olimpiyata gitmeye hazırlanan bir Naim Süleymanoğlu gibi düşünüyorum o sırada  Bak bak  
(En kötüsü olimpiyata hazırlanan Naim’miş) Doksanlarda kalan beynim bu kadar çalışıyor işte Halter sporunda “Nayım”dan sonrası finiş  
Lafı dolandırmayayım; kendimi kim olarak düşünürsem düşüneyim, her dersin sonunda sürünerek arabama biniyor, direksiyonu tutan ellerimin bağlı olduğu kollarıma bağırarak komutlar veriyorum! “Yanma, sola çevir şimdi, düz tut, kırma kendini  ”
Acıyan kaslarıma aldırmadan delikanlı takılmaya çalışıyor ve hayatımı normal şekilde sürdürmeye gayret ediyorum
Kaslarıma karşı iradem yani!
***
Aslında  
Tuhaf işler oluyor  Nicedir oluyor  
Siz de biliyorsunuz  
Bir gazetecinin bilgisayarına girip “sil” emri veriyor otorite
“Yazma, düşünme, yapma” diyor
Hür iradeye karşı “otorite” yani  
Bilgisayarım ya da cep telefonum bozulduğunda tamire vermek yerine yenisini almak daha güvenli geliyor bana  Ben kimim? Hiç kimse!
Bir notun, bir fotoğrafın, bir mesajın ya da bir e-postanın “nelere sebep olabileceğini” kestirebilen var mı içinizde? Son derece masum görünen, sıradan günlük konuşmaların arasından kendimiz için değilse bile bir başkası için delil üretilmeyeceğini, üretilemeyeceğini nereden biliyoruz?
Paranoyak mı olduk cümleten?
***
Ağrıyan tek yanım kaslarım değil elbette  
Oracığımda bir “bilinmez” olduğundan habersiz olduğum yanlarım ağrıyor Bir baş ağrısı gibi, bir boyun ağrısı gibi, bir diş ağrısı gibi  Çıktığı yerde sabit kalmayan başka tarafları da tetikleyen, sıçraya sıçraya giden bir ağrı bu  
İlk defa canım benim, biriciğim sevgili “oy”um için sandığa gitmek istemiyor canım İzlediğim, gördüğüm her şey “ağrı” yapıyor, “ağır” geliyor  
Türbanlı kadının mecliste duruşuyla ilgili komik formüller, Kürt milletvekillerinin patlayan öfkeleri, iç fokurdaması hiç-bir-zaman-bitmeyen-CHP  Basılamayan kitaplara karşın, baskına uğrayan gazeteler, gazeteciler  
Gülmek istiyorum oysa Şakalar yapmak istiyorum Ama gel gör ki ne dünya ne ülkem buna izin veriyor  Kollarıma komut veren yüksek sesim “hadi diyor, dik tut kollarını, kırma kendini” diyor  
Ama ne zaman bir “şaka yapsam” hemen ardından gelen bir cümle yeni bir haber insanlığımdan utandırıyor beni  
Doksanlarda “Nayım”da kalmış zihnim keşke hep orada kalsaydı  
İşte gördünüz  Hepimizin her günü aha işte bu yazı gibi gelişiyor
Nasıl başladığı ayrı, nasıl bittiği ayrı mevzu Oysa gülmek için başlamıştık güne  
Komut: Kırma kendini, çeneni kaldır ve en zor hareketi yaparken uzun uzun nefes ver “Başın öne eğilmesin” elbette  
İclal Aydın
|
|
|