07-10-2012
|
#1
|
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Bahar Dalı - Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu Yazıları - Bahar Dalı Hikayesi - Nazan Bekiroğlu Bahar Dalı Yazısı - Baharla İlgili Hikayeler
Nicedir kara kışta bile olmadığı kadar üşüten sayılı günlerin, yağmurun en sevdalılarını bile canından bezdiren kasvetli göklerin üzerine bir Pazar sabahı aniden bahara uyandınız
Hanidir aklınızda Çoluk çocuğu, piknik sepetini otomobile atıp uzaklaşabildiğiniz kadar uzaklaştınız şehirden Baharı bir su değirmeninin kıyısında ya da bir çeşme başında yakaladınız Çok kilometre gitmeniz gerekti Ama değdi
Siz baharı yakaladığınızda vakit öğleyi bulmuştu çoktan Pikniğinizi bitirdiğinizde ise güneş ha battı ha batacaktı O zaman aralığında gördünüz ne gördünüzse 24 saat 4 mevsimden, 52 hafta 365 günden size ayrılmış bir 4 bilemedin 5 saat Koca kitaptan öncesiz sonrasız bir paragraf
Tepe tepe kullandınız Yüzünüzde hafif bir güneş yanığı Heybenizde gövdesinden kırılmış pembe bir bahar dalı Boşalttıklarınız neyse doldurdunuz otomobile Çöpleri siyah bir "naylon poşete" koymayı ihmal etmeden dönüş yoluna girdiniz
Tamam, güzeldi erken baharın mavi minelerini ve papatyalarını çıplak ayağınızın altında hissetmek Yüzünüzü göklerin yüzüne dönerek kuş cıvıltılarını dinlemek Derenin şırıltısına kulak vermek Ve daha bir sürü ayrıntı
Ama bunun bir devamı, bir de evveli olmalı
Papatyadan da evvel, henüz hiç kimseler hiçbir şey fark etmeden, sadece büyük bir arka bahçesi olanların fark edebileceği andan itibaren bir bahar karşılaması olmalı Mimozanın açıp açıp aniden solması, saklambaç kuşunun bir konuşup bir susması, bir görünüp yok olması Baharın, henüz tan atarken çıkan nefesi, denizin üzerinden doğan güneşi, güneş biraz yükseldikten sonra denizi tüllendiren esintisi, topraktan yükselen buğusu kokusu olmalı Güneşin eğik ışıklarının yaban sarmaşığının sert yapraklarını doğudan batıdan parlatması Rüzgârın usul usul eseni, okşayanı, aklına esti mi dal kıranı, tomurcuk dökeni Tarlalar boyunca başakların dalgalanması Erik çiçeklerinin yaprak yaprak savrulması Olmalı
Bahar bu Bulutların ufuk üzerinde erguvanlaşması, hatırlatması var Bunun, göklere el açıp sema etmesi sonra toprağa yüz vurması var Kuşların tanınması, hatırlatan bahçelerde davetsiz misafirleri bulması var
Dalganın kaç türlü kırıldığını, fırtınanın kaç yandan koptuğunu Sonra aniden sustuğunu Hiçbir şey olmamış gibi sakin engin Kimseler yem atmasa bile kumruların bu kumsalda durduğunu Bahar bu Görmesi bilmesi var
Bütün bunları bir an değil an-be-an izlemek Değişimi, yani hayatın ta kendisini şah damarında hissetmek Onunla birleşmek, bütünleşmek Hû demek, güle dönmek
Bu zamana kadar neler kaçırmışsınız, işte bunu fark etmesi var Aynı sevince, ayniyle vaki, bir daha bir daha dönmesi, koptuğu yerden eklemlenmesi, bittiği yerden başlaması, bir daha olmaz sanırdım, oldu, olması Aynı kapıdan bir daha girmesi, aynı gölgeye yeniden dönmesi var
Tam kalınacak zamanda toparlandınız, diyorum yani size Bir bahar dalını kopardınız fidanından Bütün sevinci, bütün neşeyi, kanat vurup pervaz etmeyi, fark etmeyi bir bahar dalına yüklediniz Ve öylece döndünüz evinize Yüksek apartmanlar geniş caddeler mevkiine
Bir vazoya daldırdınız bahar dalınızı Yorgunsunuz Ara verdiniz Belki bir hafta belki on beş gün sonra Tekrar gider misiniz?
Sizin tanıdığınız bir bahar dalı Ama ya sonra?
Benim de hatıram bulanık Tam olarak çıkaramıyorum Ama bunun bir sonrası olmalı
Bu bahçenin herkes uyuduktan sonra, hiç kimse uyanmadan önce olup bitenleri var
Çok çok eskiden kalma bir şarkı Nağme aşina ama sözler yabancı
Yüzü toprağa dönüktür hani kâğıdın Harfler dökülür
Eğer öyle değilse ya ben hayal görmüşümdür ya bana hülya anlatmışlardı
|
|
|
|