Yalnız Mesajı Göster

Lazımsa Uyu Sen Şimdi

Eski 07-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Lazımsa Uyu Sen Şimdi



Lazımsa Uyu Sen Şimdi Yazısı - Lazımsa Uyu Sen Şimdi İclal Aydın - İclal Aydın Yazıları

Uzun zamandır kalabalık bir sofra kurmamıştım İnsan bir parça telaş ediyormuş, pratikliğini kaybediyor, hamlıyormuş meğer Dün akşam Nihayet hepsi geldiler Tam vaktinde çaldılar kapımı


Bütün konuklarım tamamdı Masanın etrafında oturup mırıl mırıl sohbet etmeye başladılar


Epeydir görüşmemişiz En son neler olup bitmiş, güzel güzel anlatmaya başladık birbirimize Aralarında New York’tan yeni dönmüş bir çift arkadaşım var Özlemişim o taş taş, şehri “Çok soğuktu ama çok” diyorlar Diğer bir arkadaşımsa evinde aylar süren tadilat çalışmasından sonra o iç mimara nasıl olup da hâlâ sabredebildiğine şaşırıyor İşler, çocuklar, kış üzerine konuşuyoruz


“Sen ne yapıyorsun” diyorlar


“Baştan başlıyorum” diyorum


“Üniversite notlarımı, eski filmleri, kitapları bir daha okuyorum Günlük okumak gibi olmuyor Bir kitabı okurken neden o tarihte o satırın altını çizdiğimi anlamaya çalışıyorum Çoğu güzel satırlar Belli ki kelimenin, cümlenin görkemine, fiyakasına kapılmışım o yaşlarda Ama şimdi bir kez daha okuduğumda ‘vay be, doğruymuş meğer’ diyorum


Gülüyorlar


Ne güzel Bu işte Bu kadarcık bütün istediğim Çekişmesiz, kavgasız, sitemsiz, Allah aşkına hesapsız kitapsız, şüphesiz, yalansız bir dost sofrası (İnsanlara ne kadar anlam yüklüyorsun böyle diyor bazıları Evet çok yüklüyorum Birini, bir şeyi sevdik mi hakkını vermeyelim mi?)


Mutluyum


***


Arkadaşımın babası masanın başköşesinde Türkiye’de televizyonculuğun duayeni Çamlıca’daki antenlerin, başlangıcın, hepsinin mimarı Genç müzisyen arkadaşlarım da geliyorlar o sırada Birazdan güzel şarkılar okuyacaklar Ama TRT yıllarındaki denetim anılarını dinliyoruz önce Sansür, küstürülen sanatçılar, icracılar


Yıllar geçip gidiyor işte


Masadan kalkıp, koltuklara geçtiklerinde eski şarkılar başladığında herkes dalıp gidiyor bir yerlere Kimi Ankara’ya kimi Londra’ya


Arkadaşımın annesine bakıyorum Gözleri dalmış Halıda bir motife bakıyor


Elini tutuyorum


Gülümseyerek yüzüme bakıyor


Kolumu okşuyor “Teşekkür ederim, güzel kızım, ne güzel bir gece oldu bu” diyor


Mutluyum


***


Birazdan gidecekler Oysa gitmeseler Oysa kapanmadığım, uyanıkken uyumadığım bir an bu Oysa herkes öyle (benim gibi) değil mi?


Eski kitaplarımdan biri bak tam karşımda


Atilla Atalay’ın “Kişi Başına Bir Yalnız“ kitabın adı


Diyor ki:


“Kendi yazdıklarımı perdede, ekranda, bir yerde izlerken uyuduğum oldu Ağlarken biri, başkası, hayatının en önemli zaferini anlatırken, sevgi sözcükleri söylerken çok insanı aniden uyuyup üzdüm ben


Oysa sadece eksik uykularım var benim Birkaçı güzellikten olmuştur belki Bir çift göze dikip de kendiminkileri hiç kapayasım gelmediği, sevdiğim bir kitabı bitirmek için, ustamı dinlerken ya da olup biten puştlukları unutmayayım diye uğraşırken eksik kalmıştır


Öbürkülerini boşver ama


Seninkiler eksik kalmasın Adam olmamakla, kurtlar sofrasında yerini başkalarına kaptırmakla, çaldırmakla, fakir kalmakla, yalnız ölmekle korkutmasınlar


Lazımsa yani, uyu sen şimdi


Unutma ama uyu


Ondan anlattım ben bunları


***


Misafirlerim gitti Evi havalandırdım Bardakları kuruladım Yerlerine kaldırdım Tozları aldım Her şey yerli yerinde Buz gibi hava evin içine dolmuştu


İstanbul’a baktım pencereden


Biraz puslu da olsa ışıklar içinde İstanbul


“Adam olmamakla, kurtlar sofrasında yerini başkalarına kaptırmakla, çaldırmakla, fakir kalmakla, yalnız ölmekle korkutmasınlar seni” dedim kendime


Uyumaktan korkma


Ya çok canın acıyınca uyursun


Ya da çok korkunca uyuyamazsın


Ama korkunun bittiği yer var ya İşte deliksiz uyku orada


Ve biliyorsun, korkunun ecele faydası yok ki


Uyudum


***


Suni gözyaşı ampulleri!


(Bugün müthiş bir hayranlıkla takip ettiğim Elçin Gören’in bir yazısını paylaşacağım sizinle Gıptayla!! Bayılarak!! Ona da sürpriz olacak bu! Elçinnnn ne güzel yazmışsınn, ne güzel)


- Doğduğunda neden ağlar bebekler düşündün mü bunu?


- Ruh bedene girdiği için/Yeni sınırlarına alışamadığı için!


Cümlelerini sürdürdü


Bir kitabın sayfa aralarında geziniyormuşum gibi parmaklarımın üzerine yaslanıp gözlerimi kapatarak içimden tekrar ettim! Ruh yeni sınırlarına alışamadığı için


Mademki konu ruh’a gelmişti; Pekâlâ uçlarımı düşünebilirdim!


Yabancı yollarda sarp bir kayalık gibi aniden beliren, yolun bittiği yerde tek ayağımın üzerinde durabileceğim kadar az/sıkışık yerler bırakan sınırlarıma baktım


Kendimi getirip bıraktığım köşeleri numaraladım


Uç! Kelimesinden anladıklarımı saydım


Hangisinden yana olacağımı, önce zamana bıraktım


Sonra dayanamadım!


Biri kanat diyordu diğeri sınır, bir diğeri 05 07 09! Ve mümkünse Tombo!


Dönüp yeniden hayata bakarken bu yıla dek akan gözyaşlarımı topladım!


Çocukluğumdan beri çekirdekleri ağzımda biriktiremezdim


Düşümde durmazdı düşlediklerim


Kalbimde birikince acı, bir yol bulup sokağa çıkardı usul usul!


Bu yıl birdenbire çekirdekleri biriktirdim ağzımın içinde, düşlerim olduğu yerde kaldı


Kalbim kırıklarını çatlasa da içinde sakladı


Büyümek mi oldu yoksa?


İçimde bir büyümek!


Geniş beyaz bir verandaya açılan aralıklı bahçe kapım vardı eskiden


Gerçek olsa delirirdim sevincimden!


Biliyor musunuz bu yıl bazı günler, o düşümün yarattığı verandaya götürecek araç kapıda olsa yatağımdan çıkaramazdınız beni!


Gözümü açamadığım umutsuz uykularımdan kaldırmazdı sesiniz elçin’i!


Yine de ağlamadım hiç!


Kaç defa olduğunu sayabilirim ancak lüzum yok


Çünkü siz gelmeden ben zamanın tozunu kaldırıp olup bitenlere göz ucuyla baktım


Yüzümü güldürmek için var edildiğini anlatanların sözlerini, ruhumun ses bankasından çekip oynattım


Harfler aynıydı da sözcükler başka!


Masa örtüsünü bir ucundan çekip her şeyi yerlere seren kıyımsız bir hareket gibi, insan yaşamı bazen tek bir sözle dağılıyordu işte öğrendim!


Şimdiye dek hiçbir gidişi izlemedim


Biliyor musunuz ben kimsenin sırtını görmedim!


Eros’un oku bu yıl aklımı hedef almıştı, komik bulacaksınız belki ama bazen başımda bir elmayla gezindim!


Dev dişli bir tarağı, dağlar, göller, vadiler, bulutlar ve insan suratlarına değdirdim


Bu yıl asla söylemem dediğim ne varsa söyledim!


İş hayatımın en çarpışmalı günlerini, aşkın İtalyan sözcükleriyle/yemekleriyle dolu gecelerini, aile bağlarının en sağlam kelimelerini geçip şimdiye geldim


İçimden herkesi kaydırıp filikasına bindirdim


Artık pupa yelkenim!


2011’in son günlerinde sağ gözümde bir şey çıktı, minicik beyaz bir kabarcık!


Pelerinimle uça uça doktora gittim


- O kadar minicik bir şeyi görüyorsam gözümde bir sorun olduğunu söylemek mümkün değildi!/İnsan gözbebeğine özen göstermezse neye karşı hak ettiği alakayı gösterebilirdi ki ?/


Hemen başka bir doktor buldum tabi!


Gerekli ilgi sağlandığında sıra reçetemdeki ilacın kullanım amacına gelmişti


Tek dozluk suni gözyaşı damlalarım; ‘Gözyaşı filmimin düzenlenmesi’ için kullanılacaktı!


Size /ve en çok kendime/ yeni yıl için bambaşka bir yazı yazmayı planlamıştım


Ta ki bu nedenle ayna karşısında kirpiklerimi tutana dek!


Ne demiştim;


İçimden herkesi kaydırıp filikasına bindirdim!


Şimdi gitmeliyim


Daha ruhum yeni sınırlarına alışacak!


‘Amazon’ eteğimle yanınızdan ve yeni yıldan geçeceğim


Bütün bunlar olup biterken bir köşede sessizce ‘gözyaşı filmimi’ düzenleyeceğim


Bir yıla veda ederken;


Öptüm öperim/ Sonra yine gelin


elçingören / 31 aralık 2011 / 03:44


Atina/İstanbul


***


Aslında ufak mutluluklarımız var


Çayımızı içip, bittiğinde yeniden demleyebiliriz


2che

http://2cheme



İclal Aydın

Alıntı Yaparak Cevapla