Prof. Dr. Sinsi
|
Hababam Sınıfı Askerde Sinema Metni
Hababam Sınıfı Askerde sinema filmi - Hababam Sınıfı Askerde skeçleri
HABABAM SINIFI
Askerde
Eser
RIFAT ILGAZ
Senaryo : Kemal Kenan Ergen
SAHNE 1 OKUL BAHÇESİ / DIŞ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Sabah… Bahçe kapısı genel…
Öğrenciler, ikişerli, üçerli gruplar halinde okul bahçesine girmektedirler…
Fondan, maç yapmakta olan Hababamcılar’ın sesleri duyulmaktadır…
RABARBA SES - Bırak, bana bırak! İleri, ileri abicim! Burdayım! Hüoop!
BEBERUHİ SES - Bana da pas verin lan, ayrımcılık yapmayın!
Bahçeyi genel görürüz…
Hababamcılar maç yapmakta, kalabalık bir öğrenci ve öğretmen topluluğu ise ilgiyle onları izlemektedir… Bu arada Din Öğretmeni Niyazi Bayır’ın hakemlik yaptığı görülür
Diğer kalede ise Kimya Öğretmeni Sazan Kamil vardır…
Takım arkadaşları (Kenan, Psiko, Sebastian), Beberuhi’ye yok muamelesi yaparak kendi aralarında paslaşmakta, diğer takımdakiler (Emre, Ercüment, Kermit) ise topu kapmaya çalışmaktadırlar…
Bu sırada Beberuhi ısrarla takım arkadaşlarından pas istemeye devam etmektedir…
BEBERUHİ - …Bi pas verin be! Pas bi bee! Boştayım galiba lan, versenize! Burdayım lan pas verin… Bi pas verin beya!
Bi pas bee! Pas bi be! Pas bee!
Bir süre sonra Kenan bıkkın bir sinirle topu Beberuhi’ye atarak…
KENAN - Al ulan al! Pas pas pas, poker oynuyoruz sanki!
Beberuhi, topu zar zor stop eder ve topa bakmaya devam ederek, sevinçle…
BEBERUHİ - Aaa teşekkürler! (Kenan’a) Hayatımda ilk kez bir pas alıyorum…
Emre’nin topu kapmak için Beberuhi’ye doğru hareketlendiğini gören Kenan, telaşla…
KENAN - Tamam lan, ver şimdi geri!
BEBERUHİ - Neyi? 
KENAN - Versene oğlum! Bak geliyo, kapıcak lavuk!
BEBERUHİ - Hangi lavuk? 
KENAN - (Sinirlice) Laaan!
Beberuhi paniklemiştir, Emre’nin iyice yaklaşmasının da etkisiyle paniği artar
ve eğilip, topu eline aldıktan sonra telaşla Kenan’ın yanına götürür…
BEBERUHİ - Tamam kızma Kenan Abi Getiriyodum zaten…
Beberuhi topu Kenan’ın eline tutuştururken, Niyazi düdüğü çalar ve penaltı noktasını işaret ederek
NİYAZİ - Tövbe estağfrullah, penaltı! 
Rakip takımdakilerle birlikte Beberuhi’nin de sevindiği görülür…
Bu sırada Emre gülerek yanlarına gelir ve topu Kenan’ın elinden alarak…
EMRE - Ver abi ver Mersi…
Emre penaltı atışını kullanmaya giderken, Kenan, neşe içindeki Beberuhi’ye tokat atar…
KENAN - Sen ne seviniyosun angut? 
Bu sırada Psiko araya girer ve Kenan’ın elini tutarak…
PSİKO - Dur lan, vurma çocuğa…
Ve sonra Beberuhi’nin boğazına yapışıp, sıkmaya başlar Sakince…
PSİKO - …Boğul bakiim! Boğul, boğul 
Emre topu penaltı noktasına dikerken, kaledeki Sazan Kamil’in pozisyon aldığı görülür…
Ercüment, penaltı atmaya hazırlanan Emre’nin yanına gelerek…
Bu arada arka planda Psiko’nun Beberuhi’yi boğazlamaya devam ettiği görülür…
ERCÜMENT - Matkap bırak ben atıyım lan, riske girmeyelim
EMRE - Ne diyosun oğlum, ne riski?
ERCÜMENT - Bebek yüzlü futbolcular penaltı atamıyo abi Devid Bekım’ın halini hatırlasana
EMRE - Saçmalama lan çekil şurdan… Sazan Hoca’ya da penaltıdan gol atamıyosak bırakalım bu işleri…
Emre birkaç adım geri gider ve sonra yukarı doğru bakıp, Kamil’i kandırmaya çalışır…
EMRE - Aaa o ne öyle, kuş mu geçiyo?!
Kamil durması gereken yöne arkasını döner ve merakla yukarı bakarak…
KAMİL - Kuş mu? Hani nerde? 
Ve bu sırada Emre koşarak gelir, topa vurur  Ancak top kalenin oldukça üzerinden auta gitmiştir…
Seyirci alkışlar… Sazan Kamil ve Kenan birbirlerine sarılırlar…
Psiko, Beberuhi’yi boğazlamayı bırakır ve onlar da sevinçle birbirlerine sarılırlar…
Ercüment ise Emre’nin yüzüne tükürür gibi yaparak, sinirle…
ERCÜMENT - Tüh! Allahın beybi feysi!
Bu arada seyircilerden biri topu Sazan Kamil’e atmıştır… Kamil topu alıp aut atışı yapacağı yere koyar ve gerilirken, takım arkadaşlarına eliyle ileri gitmelerini işaret eder…
KAMİL - İleri! İlerii!
SAHNE 2 BEDRİ ODA / İÇ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bedri masasında oturmuş, bir yandan manikür, bir yandan da cilt bakımı yaptırmaktadır;
hemen arkasında ayakta duran CB Kız, yüzüne beyaz bir maske sürmektedir
Bedri’nin başı arkaya yaslanmıştır ve gözlerinin üstünde birer dilim salatalık olduğu görülür…
Kısa süre sonra eline belli ki törpü batar ve acıyla elini çekerek, M Kız’a…
BEDRİ - …Aağh! Yavaş olsana be manikürcü kız!
M KIZ - Ay afedersiniz Bedri Bey İsteyerek olmadı
BEDRİ - Bi daha olmasın (Tehtidkar) Valla pediküre geçeriz haa!
Manikürcü Kız telaşlanır ve manikürü daha dikkatli yapar… Bedri diğer Kız’a…
BEDRİ - …Bana bak cildiyeci, kırışıklıklar gidecek değil mi?
CB KIZ - Zamanla hepsi gidecek Bedri Bey merak etmeyin
BEDRİ - Zamanla oluşacak yeni kırışıklıklar ne zaman gidecek peki?
CB Kız, donuk bir ifadeyle Bedri’ye bakarken, top camı kırarak içeri girer, Bedri’nin başına çarpar
BEDRİ - …Ağh! Kafam!
Bedri’nin başından seken top, odada ne kadar kırılacak şey varsa hepsini kırar ve sonra
Bedri’nin kucağına gelir, konar…
SAHNE 3 OKUL BAHÇESİ / DIŞ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bedri’nin oda penceresini dışarıdan görürüz… Cam kırıktır…
Bedri, elinde topla ve yüzünde beyaz maskeyle pencerede belirir… Öfkeyle…
BEDRİ - Kim attı ulan bunu?!
Pencereye bakmakta olan bahçedekileri görürüz…
EMRE - Aaa Bedri Bey, yüzünüze nooldu?!
BEDRİ - Önce ben sordum, kim attı bu topu?!
ERCÜMENT - Valla biz atmadık babacım
BEDRİ - Yalan söyleme zangoç! Kim attı bunu diyorum?!
Kamil ürkek bir ifadeyle elini kaldırarak…
KAMİL - Zangoç doğru söylüyor Bedri Bey, ben attım
BEDRİ - (Şaşkın) Sazan Hoca?!
KAMİL - Evet efenim, maalesef benim
Bedri bu sırada Niyazi Bayır’ı da görür ve daha şaşkın…
BEDRİ - Anaa! Niyazi Hoca?!
NİYAZİ - (Elini kaldırarak) Burdaa!
BEDRİ - E pes yani! Yuh yani Valla bravo yani! Ne diyeceğimi bilemiyorum…
PSİKO - Belli oluyo…
Habbamcılar güler… Bedri sinirle…
BEDRİ - Kapa çeneni manyak herif! (Diğerlerine) Siz de kesin gülmeyi aptallar! Hayatınız kaydı haberiniz yok
KENAN - Niye yaa?! Camı biz kırmadık ki…
BEDRİ - Ne farkeder hayvanat? Siz kırmadınız ama sizin yüzünüzden kırıldı! Bahçede top oynamayı yasaklamadım mı lan ben size?! Haa?! Yasaklamadım mı?!
BEBERUHİ - O-hoo hem de kaç kere yasakladın Bedri Bey Amca
Hababamcılar yine güler…
BEDRİ - Madem yasakladım o zaman ne işiniz var ulan bahçede?! Dersiniz yok mu sizin? 
EMRE - Var canım, olmaz mı Zaten o yüzden bahçedeyiz
ERCÜMENT - Dersimiz Beden Eğitimi babacım Fakat biliyosun ki öğretmenimiz geçen hafta firar ettiydi
BEDRİ - Eee?
PSİKO - Eesi, biz de mecburen kendi bedenimizi kendimiz eğitiyoruz işte Bedricim
Hababamcılar güler…
BEDRİ - Yaa demek öyle?!
SAHNE 4 BEDEN ODASI / İÇ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Hababamcılar yanyana dizilmiş, sırıtarak Bedri’ye doğru bakmaktadırlar…
Kiminin üzerinde eşofman, kiminin üzerinde ise FB forması olduğu görülür…
BEDRİ SES - Bundan sonra Beden Eğitimi derslerinize ben giricem…
Ercüment sırıtmaya devam ederek, hafif endişeli…
ERCÜMENT - Böyle girmiyceksin heralde dimi Baba?
Bedri, Hababamcılar’ın önünde sağa sola volta atarak konuşmaktadır…
Üstünde aerobik taytı, streç kolsuz tişört vs vardır…
BEDRİ - Ne var, beğenemedin mi gerizekalı? 
Ercüment sırıtmaya devam ederek…
ERCÜMENT - Yok canım, estağfrullah…
KERMİT - Tam tersine, fazla bile beğendik hocam
KENAN - Evet yani taş gibisiniz maaşallah
Gülerler…
SEBASTİAN - Keşke sırtınız da açık olsaydı
Yine gülerler… Bedri, Sebastian’ı kulağından tutar ve kapıya doğru götürerek…
BEDRİ - Keşke sen kendi sınıfında olsaydın şopar… (Kıçına tekme atar) Hadi bakiim yürü! Go hom!
Sebastian kaçarak giderken Hababamcılar gülmeye devam etmektedir…
Bedri umursamaz bir ifadeyle volta atmaya ve konuşmaya devam eder…
BEDRİ - Siz de açın, kıçınızla alay edin ahmaklar… Şu halinize bakın Doğu Bloku ülkelerinden kaçmış atletlere benziyosunuz… Biraz akıllı olun evladım Dünya değişti Duvarlar yıkıldı Zamanı yakalamak lazım Böyle Macar gülleciler gibi dolaşarak bi yere varamazsınız…
Emre, Ercüment’in kulağına eğilerek…
EMRE - Yakında tanga da giyer lan bu
ERCÜMENT - Giyiyo ki zaten
EMRE - Hadi len atma
ERCÜMENT - Valla giyiyo oğlum Elegan takılıcam diye hepten sapıttı haberiniz yok
Bu sırada Bedri, spor aletlerinin yanına gelmiştir…
BEDRİ - Evet, değişim başlıyor yamyam herifler Futbolu unutun Artık cim modası var
PSİKO - Bu cim, Cimbom’un cim’i değildir inşallah?
BEDRİ - Ne alakası var Antoni Hopkins Futbolu unutun dedik dimi Bundan sonra aletli jimnastiğe takılacaksınız…
Birbirinden asortik spor aletlerini göstererek…
BEDRİ - …Eşşek yüküyle para verdim bu cihazlara Gerçi kendim için almıştım ama bari sizin de işinize yarasın…
KENAN - Cim mim bize gelmez be hocam Böyle frapan aletler delikanlıyı bozar…
BEBERUHİ - Ayrıca biz de onları bozarız zaten Nasıl kullanacağımızı bile bilmiyoruz
Gülerler…
BEDRİ - Merak etmeyin cahil herifler Nasıl kullanacağınızı ben size göstericem…
Hemen yanında duran çok fonksiyonlu ağırlık aletini işaret ederek…
BEDRİ - …Mesela bu görmüş olduğunuz alet, ağırlık çalışması içindir… (Alete oturur) Buraya oturulur, (Kollarını açıp, iki yandaki yerlere sokup, tutar) buradan tutulur, (Kollarını zar zor kapatır) böyle kapatılır…
Fakat bu sırada alet hızla geri gidince, Bedri’nin kolları hızla iki yana doğru açılıp, geriye yapışır…
BEDRİ - …Aaağh! Ve böyle aniden geri açılır…
Hababamcılar güler… Bedri telaşla aletten kalkarak bir başkasının yanına giderken,
kolları anormal bir şekilde geriye doğru durmaktadır (Klasik Aydemir Akbaş yürüyüşü gibi)…
BEDRİ - …Evet, bu kadar ağırlık çalışması kafi… Biraz da kros treyning yapalım…
BEBERUHİ - Kros neyning?
BEDRİ - Treyning cüheyla, treyning…
Bedri aletin üzerine çıkarak…
BEDRİ - Söylemesi zor ama kullanması kolay bir alettir…
Aletin didon kısımlarını tutar ve sağ eliyle sağ ayağını ileri itmek ister…
BEDRİ - …Böyle yapıyorsunuz…
Ancak dengesini kaybeder ve iki elini birden ileri iter Doğal olarak ayakları da geriye kaymış, öne doğru ve yere paralele yakın bir şekilde kalakalmıştır…
BEDRİ - …Ağh! Böyle kalıyorsunuz…
Hababamcılar gülerken Bedri aletten inmeyi zar zor başarır ve ayağa kalkarken pişkin bir ifadeyle
BEDRİ - Neyse bu kadar gülmece yeter Hadi şimdi biraz da spor yapalım…
Bu kez pencerenin önünde durmakta olan koşu bantının yanına gelmiştir…
Koşu bantının arkası pencereye doğru durmaktadır…
BEDRİ - …Unutmayın hımbıl herifler, sporun temeli koşmaktır (Banta çıkar) Koşamayan bir sporcu, coşamayan klabıra benzer
Aletin kumanda göstergelerine bakarak…
BEDRİ - …Burdan bi yerden açılıyo olması lazım
Emre yanına gelir ve aletin düğmesine basarak, çalıştırır…
EMRE - Siz daha iyi bilirsiniz ama şu düğme galiba
Bant yavaşça dönmeye, Bedri de ufaktan koşmaya başlar…
BEDRİ - Hah Evet Afferim…
Aleti kullanabilmenin verdiği sevinçle…
BEDRİ - …İşte bu kadar basit  Ne demiş atalarımız, ran Forıst ran! Hehehe!
Bu sırada Hababamcılar çaktırmadan yaklaşır ve koşu bantının iki yanına dizilirler…
ERCÜMENT - En fazla kaç yapıyo bu alet babacım?
BEDRİ - Sen kaç yaparsan o da o kadar yapıyo yavrucum
KENAN - Peki siz en fazla kaç yapıyosunuz Hocam?
BEDRİ - Valla gençliğimde seksenle viraja girdiğimi bilirim
KERMİT - Hadi yaa, şu anda kaç yapıyosunuz peki? 
Bedri yine bilinçsizce göstergelere bakınır…
BEDRİ - Bilmem, burada bi yerde yazıyo olması lazım
Emre göstergeye bakarak, hafif alaycı…
EMRE - Vay be, saatte sekiz kilometre
Diğerleri güler…
ERCÜMENT - Eh bu yaşta gene fena değil valla
BEBERUHİ - Duran bi arabadan çok daha hızlı
Yine gülerler… Bedri bozulmuştur Sinirle, Beberuhi’ye…
BEDRİ - Size göstermek için yavaş koşuyorum heralde angut İstesem burda patinaj bile çekerim…
PSİKO - Afedersiniz ama bok çekersiniz
Hababamcılar yine güler… Bedri hırslanmıştır…
BEDRİ - Tamam ulan (Emre’ye) Aç bakim şunu…
Emre hız düğmesini çevirebildiği kadar çevirirken…
EMRE - Hay hay, memnuniyetle…
Daha Emre’nin lafı bitmemiştir ki bant aniden hızlanır
ve Bedri neye uğradığını bile anlamadan geriye doğru hızla fırlayıp, bantın üzerinden uçar…
BEDRİ - Allahıım!
Bedri’nin geri geri uçarak çerçeveden çıktığını görürüz…
Hemen ardından cam kırılma sesi duyulur…
Diğerleri gülerken, Beberuhi takdir eden bir ifadeyle pencereye bakarak…
BEBERUHİ - Vay be, hakketten seksen yapabiliyomuş…
Son karede, insan şeklinde kırılmış haldeki cam vardır Çizgifilmlerdeki gibi…
Ve fondan Hababamcılar’ın güldüğü duyulur…
SAHNE 5 OKUL BAHÇESİ / DIŞ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Beden odasının penceresi yakın… Camcı ve çırağı pencereye yeni bir cam takmaktadırlar…
Fondan Bacaksız’ın sesi duyulmaktadır…
BACAKSIZ SES - Hihehehe! 
Hababamcılar bahçenin ortasında, yanyana duran sandalyelerde oturmaktadırlar; soldan sağa, Kenan, Ercüment, Emre, Psiko ve Beberuhi şeklinde… Üstlerinde birer berber önlüğü vardır
ve her birinin arkasında bir Berber durmaktadır Bizimkiler endişeli ve keyifsizdir… Bacaksız karşılarında durmuş, pis pis gülmeye devam etmektedir…
Derken Bedri hafif topallayarak görüntüye girer Sadist bir keyifle gülerek…
BEDRİ - İntikam vakti geldi kelaynaklar!
ERCÜMENT - Baba bu yaptığın yasal değil biliyosun dimi?
BEDRİ - Yasa mı? Hahaha! Sen yasalardan ne anlarsın kriminal herif?!
EMRE - Bak sonra uyarmadı deme Bedri Bey Saçıma dokunursan seni Milli Eğitim Bakanlığı’na şikayet ederim
Diğer Hababamcılar da onaylar…
RABARBA - Ben de! Ben de! Ben de! Ben de!
BEBERUHİ - Ben de şikayet ederim! 
BEDRİ - Kimi kime şikayet ediyosunuz ulan?
BEBERUHİ - Seniii… (Emre’ye) Hangi bakanlıktı lan?
Bedri cebinden sepya - eski bir kağıt çıkararak…
BEDRİ - Be aptal adamlar, be cahil adamlar, böyle mükemmel bir intikam tezgahladıysak, yasal zeminini de hazırlamışızdır heralde dimi?
KERMİT - O da nedir?
BEDRİ - Tevhid-i Tedrisat Kanunu’dur Ne şirin öyle değil mi? Bakın üstelik tam da size göre bir maddesi var (Kağıttan okuyarak) Mekteplerdeki erkek talebelerin saçları üç numara kesilecektir…
ERCÜMENT - Üç numara ne demek ki?
BEDRİ - Eşşek traşı demek Hehehe (Berberlere) Hadi bakiim berberler, Allah ne verdiyse dalın arkadaşlara! 
Berberler ellerindeki traş makinelerini kaldırır ve tam traşa başlayacakları sırada fondan Sebastian’ın sesiyle duraksarlar…
SEBASTİAN - Duruun!
Herkes Sebastian’a doğru bakar… Sebastian koşarak Bedri’nin yanına gelir…
SEBASTİAN - …Benim de saçımı kesemezsiniz! 
BEDRİ - Senin saçını kesmiyoruz ki zaten salak
SEBASTİAN - (Ağlamaklı) Ama haksızlık bu!
BEDRİ - Sebastian defol git başımdan evladım, valla saçını başını yolarım senin…
Bedri yine topallayarak Hababamcılar’a doğru yaklaşır ve berberlere…
BEDRİ - …Kesim başlasın Hücuuum!
Berberler Hababamcılar’ın saçlarını kesmeye başlar… Bedri okula doğru döner ve yüksek sesle…
BEDRİ - …Hani alkış?! Hani alkış?!
Pencerelere doluşmuş halde olayı izlemekte olan diğer öğrencileri ve öğretmenler alkışlamaya başlarlar… Bu arada Bedri de alkışlamakta ve berberleri gaza getirmektedir…
BEDRİ - Kesin kesin! Elinizi korkak alıştırmayın! Hehehehe!
Berberler hunharca saçlarını keserken bazı Hababamcılar’ın ağlamakta olduğu görülür…
Kenan hem ağlamaklı hem öfkelidir… Yüksek sesle Bedri’ye…
KENAN - Bunun intikamını almazsam bana da Kötü Kenan demesinler!
BEDRİ - Merak etme demezler zaten Bundan sonra sana dense dense en fazla Keltoş Kenan denebilir Hehehehe!
Bedri cebinden bir puro çıkarır ve keyifle yakarken, tekrar Hababamcılar’ı görürüz…
Kenan ağlamaya başlamıştır… Ercüment de ağlamaklı bir ifadeyle Kenan’a…
ERCÜMENT - Ağlama lan Zaten yeterince madara olduk herkese…
Lafı biterken o da ağlamaya başlar ve diğer yanındaki Emre’ye dönerek…
ERCÜMENT - …Naapıcaz lan Matkap?!
EMRE - Dehşet verici bi intikam alıcaz Başka şansımız yok
PSİKO - Kulağına kaşık sokalım Anca ödeşiriz…
Beberuhi dehşetle Psiko’ya bakarak…
BEBERUHİ - Çorba kaşığı mı?!
PSİKO - Farketmez çay kaşığı da olur
EMRE - Saçmalamayın lan psikopat mıyız biz?
PSİKO - (Şaşkın) Değil miyiz? 
SAHNE 6 KİMYA LABORATUARI / İÇ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Sazan Kamil deney setinin önünde durmuş, tüpleri birbirine boşaltmakta, güya deney yapmaktadır
Kapı açılır, içeri Ercüment, Emre, Kenan ve Beberuhi girerler… Saçları üç numaradır…
ERCÜMENT - Kolay gelsin Hocam
KAMİL - Ooo çocuklar Hoşgeldiniz
EMRE - Hoşbulduk Hocam
KAMİL - (Kafalarına bakarak) Sanki daha iyi oldu böyle yahu Vallahi yüzünüz gözünüz açıldı haa…
KENAN - Noolur bari siz dalga geçmeyin Hocam yaa
KAMİL - Dalga geçmiyorum evladım Kısa saç iyidir Bak mesela ben yirmibeş senedir kelim ama şimdiye kadar hiç bi sakıncasını görmedim
ERCÜMENT - (İmalı) Olmuştur bi sakıncası da, belki sen farkında değilsindir Hocam
Diğerleri gülünce Kamil de güler…
KAMİL - Eee hayırdır? Bayram değil seyran değil, niye geldiniz siz kimya laboratuarına?
EMRE - Kimyasal bi problemimiz var da, size danışalım dedik Hocam
KAMİL - (İlgiyle) Kimyasal mı? Ne gibi? 
Ercüment cebinden kravatını çıkarıp, gösterir Kravatın ortasında büyükçe bir delik vardır…
ERCÜMENT - Buyrun, bunun gibi…
KAMİL - Aaa, nooldu bu kravata böyle?
ERCÜMENT - Reçel döküldü
KAMİL - Reçel mi? Haydaa, ne biçim reçelmiş o öyle?
BEBERUHİ - Çilek reçeli
Kamil şaşkınca Beberuhi’ye bakarken, Emre kravatı alır ve Ercüment’i işaret ederek…
EMRE - Bu salak kahvaltı ederken üstüne reçel döktü de Biz de leke çıksın diye ilaç sürdük Hocam
Kamil artan bir ilgi ve merakla kravatı alıp, bakarak…
KAMİL - Leke ilacı mı yaptı bunu?
ERCÜMENT - He yaa ne saçma dimi?
KAMİL - Niye saçma olsun evladım Her kimyasal şeyin mantıklı bir şeyi vardır (Kravata bakarak) Nasıl bir ilaçtı bu? Rengi, kokusu filan? 
ERCÜMENT - Renksiz, kokusuz, tatsız, tuzsuz, tipsiz bişeydi
Kamil mikroskoba gözünü dayayarak…
KAMİL - Hımm Folifolik asittir İyi ki elinize filan dökülmedi
EMRE - Döküldü Hocam, bişey yapmadı kendisi
KAMİL - Hadi yaa, o zaman hümonik asittir
KENAN - Hümonik mi?
KAMİL - Evet, daha insancıldır Sadece kumaşa zarar verir, deriye bişey yapmaz…
Hababamcılar sevinçle birbirlerine bakarken… Beberuhi gülerek…
BEBERUHİ - Afferim, delikanlı asitmiş…
SAHNE 7 BEDRİ ODA / İÇ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Oda kapısı genel… Fondan kapı tıklaması… Kısa bir es ve sonra tekrar kapı tıklaması…
Ardından kapı yavaşça açılır ve Ercüment başını içeri uzatarak…
ERCÜMENT - Babacım?! (Sırıtarak) Aaa demek burada değilsin
Kapıyı tamamen açar ve arkasındakilere girmelerini işaret ederek…
ERCÜMENT - …Buyrun, hoşgeldiniz…
Ercüment önde, Emre, Kenan ve Beberuhi arkasında içeri girerler ve sessiz adımlarla masanın arkasına geçerler… Emre cebinden asit şişesini çıkarırken, heyecanlı bir sevinçle…
EMRE - Bir insana bundan daha büyük pislik yapılamaz heralde
Asiti koltuğa dökmek üzereyken Ercüment telaşla…
ERCÜMENT - Dur!
EMRE - (Durur) Ne? Nooldu?!
ERCÜMENT - Ya koltuğu eritirse?
EMRE - Eritmez oğlum, görmüyo musun deri bu…
Asiti koltuğa dökerken bu kez Kenan’ın sesiyle duraksar…
KENAN - Dur!
EMRE - Gene ne var be?!
KENAN - Ben dökeyim mi lan noolur? İntikam için yemin etmiştim
EMRE - Tamam, al dök hadi…
Kenan asit şişesini alır, büyük bir keyifle koltuğa dökecekken bu kez Beberuhi…
BEBERUHİ - Dur! 
KENAN - (Duraksar) Ne?!
BEBERUHİ - Bakalım duracak mısın diye merak ettim
Kenan ürkütücü bir ifadeyle Beberuhi’ye öfkeyle bakarken, Emre sabırsız bir telaşla…
EMRE - (Kenan’a) Oğlum döksene şunu artık Yakalanıcaz lan…
Kenan asiti koltuğa dökmeye başlar…
KENAN - Oooh! Artık ölsem de gam yemem…
Kenan asiti koltuğa dökmeye devam ederken, Sebastian koşarak odaya girer
ve hiç duraksamadan açık haldeki pencereye doğru giderken…
SEBASTİAN - Deli Bedri geliyo desem ya!
Sebastian pencereden çıkarken, diğerleri de telaşla onun peşinden gider ve pencereden çıkarlar…
RABARBA - Aha sıçtık! Eyvah! Kaç abi kaç! Çabuk, çabuk!
En son Beberuhi de çıkar…
Hemen ardından Bedri ve Camcı odaya girerler… İkisi de pek keyiflidir…
BEDRİ - Gel bakalım camgöz Hüseyin Bu benden alacağın son haraç olucak
CAMCI - (Yalandan) İnşallah Bedri Abi
Bedri masanın arkasına geçer ve koltuğuna otururken…
BEDRİ - Asilere öyle bi ceza vermişim ki artık bırak cam kırmayı, pencereden bakmaya bile cesaret edemezler Hahaha…
Pencereden içeriye bakmakta olan Hababamcılar’ın kafalarını görürüz Pervaza tutunmuşlardır…
CAMCI SES - Valla ne diyim, senden korkulur Bedri Abi
Son karede Bedri’nin oturduğu koltuğu yakın plan görürüz…
BEDRİ SES - Korkulur tabi Bize haybeden Deli Bedri demiyolar Hehehe Buyur, al yüzelli kaymeni
CAMCI SES - Bereket versiin! 
BEDRİ SES - Gözüne dizine dursuun!
SAHNE 8 OKUL BAHÇESİ / DIŞ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Akşam… Okul çıkışı… Öğrenciler ve öğretmenler okuldan çıkmaktadırlar…
Hababamcılar’ın yatakhane penceresinde beklemekte olduklarını görürüz…
Derken Sebastian bina kapısından koşarak çıkar ve pencerenin altına gelip, Hababacılar’a
SEBASTİAN - Efil efil geliyo der mişim!
Sebastian bir ağacın arakasına saklanırken, Hababamcılar güler ve heyecanlı bir merakla kapıya doğru bakmaya başlarlar… Bedri kapıdan çıkmaktadır… O’nun arkasından gelenlerin gülmekte olduğu görülür… Bedri’nin keyfi yerindedir ve arkasından gelip, gülerek yanından geçenlere o da sırıtarak selam vermektedir… Yatakhane penceresinin altında bulunan arabasının yanına giderken Bedri’yi arkadan görürüz; ceketinin alt kısmı ve pantalonu daire şeklinde erimiştir, tanga giymiş olduğu görülmektedir…
Bu sırada fondan neşeli bir darbuka solo başlar…
Arabasının kapısını açarken, yanından geçenlerin fazlaca gülmekte olduğunu farkeder
Önce kendi üstüne başına, daha sonra “Neye gülüyor bunlar?” diye arkasına dönüp, bakar ve penceredeki Hababamcılar’ı görünce, herkesin onlara güldüğünü zannedip, aklınca dalga geçer  
BEDRİ - Afferim ulan dazlaklar Sayenizde bütün okul biraz eylenmiş oldu Hahaha!
Hababamcılar’ın da gülmesi üzerine aynı alaycı ifadeyle söylenerek arabasına biner…
BEDRİ - …Yazık Bir de gülüyolar pişkin pişkin Ben olsam intiharın eşiğine gelirdim vallahi Hehehe!
Bedri arabasıyla giderken, okul bahçesindekiler ona bakıp gülmeye devam etmekte,
o da sırıtarak (ve eliyle) onlara selam vermektedir…
SAHNE 9 OKUL - YATAKHAN / İÇ / GECE
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bir önceki sahnedeki darbuka solo devam etmektedir…
İstanbullu Sedat darbuka çalmakta, Dozer göbek atmaktadır…
Diğerleri yataklarında uzanmış -ya da oturmuş- keyifle izlemektedirler…
Darbuka solo biter, Dozer alkışlar arasında yatağına yığılır
RABARBA - Helal İstanbullu! Bravo Dozer! Oynak Dozer!
PSİKO - Allah razı olsun Bedri kardeşimizden Gene güzel eylendik sayesinde
ERCÜMENT - Babam diye söylemiyorum, bu kez gerçekten çok güzel madara oldu adamcağız
EMRE - Eee, öyle her bulduğu modaya uyarsa böyle olur işte
Gülerler…
EMRE - Ne zaman farketti acaba çok merak ediyorum
KENAN - İnşallah eve girdikten sonra farketmiştir
ERCÜMENT - Şimdi yatağına yüzüstü uzanmış, ağlıyodur denyo
Gülerler… Ercüment endişeli bir ifadeyle devam eder…
ERCÜMENT - …Bu arada bi de intikam yeminleri ediyodur tabi
KERMİT - (Daha endişeli) Yarın ağzımıza sıçacak
KENAN - (Keyifle) Ne güzel, işimize gelir
BEBERUHİ - (Şaşkın) Hakketten mi?
KENAN - Tabi oğlum, misilleme yapsın ki, bizim de daha büyük bi intikam almak için fırsatımız olsun
EMRE - (Keyifle) Sonra o bize bi pislik daha yapsın, sonra biz daha iğrenç bişey yapalım…
PSİKO - (Daha keyifli) Bu böyle sonsuza dek sürüp gitsin
Gülerler…
ERCÜMENT - (Hafif endişeli) Hadi yatıp uyuyalım artık lan Yarın kimbilir ne ceza vericek lavuk Bari biraz dinlenmiş oluruz
KENAN - Doğru valla En kötüsüne hazırlıklı olmak lazım
Emre kendisine en uzaktaki yatağın arkasında – yerde yatmakta olan Sebastian’a…
EMRE - Sebastian şimdi hiç uğraşamıycam, şu ışığı kapatsana be gülüm
SEBASTİAN - Hay hay, kapatayım gitsin
Diğerleri yatma hazırlığı yaparken, Sebastian kalkar ve Emre’nin yanına gelip,
(Emre’nin hemen yanındaki) düğmeye basarken geçme…
SAHNE 10 OKUL BAHÇESİ / DIŞ / GECE
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yatakhane penceresi genel… Işık söner…
BEBERUHİ SES - Herkese iyi uykulaar! 
Fondan bir horlama sesi duymaya başlarız…
BEBERUHİ SES - İyi uykulaar dedik lan, kereste misiniz?
Fondaki horlama sesine yenileri katılır…
BEBERUHİ SES - Uyudunuz mu lan hakketten?
Işık yanar ve Psiko’nun sakin ama ürkütücü sesini duyarız…
PSİKO SES - Abi şu çay kaşığını versene!
BEBERUHİ SES - (Panikle) Kızma Psiko Abi, ben de uyukluyodum zaten
Işık tekrar söner… Fondaki horlama seslerine yenileri eklenir ve volüm yavaş yavaş artar…
Bir süre sonra gece güne döner; sabah olmuştur… Horlama sesleri devam etmektedir…
SAHNE 11 OKUL - YATAKHANE / İÇ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Hababamcılar horlaya horlaya uyumaktadırlar… Ercüment’i yakın görürüz; kan ter içinde uyumakta, sanki kabus görüyormuş gibi mimikler yapmaktadır… Kısa süre sonra fondan kapının sertçe açıldığını duyarız Hemen ardından Askeri İnzibat Subayı’ın sert sesi…
SUBAY SES - Koğuuuş kaaaalk!
ERCÜMENT - (Panikle uyanır) Haa?! Ne?! Annecim!
Kapıya doğru bakar ve dehşetle irkilir…
ERCÜMENT - …Aman ya Rabbicim!
İnzibat Subayı kapının girişinde durmuş, sert bir ifadeyle bakmaktadır… Elinde telsiz vardır…
İçeri dalmış olan inzibat erleri ise uyumakta olan Hababamcılar’ı uyandırmaktadırlar…
AS İZ RABARBA - Kalk! Kalk! Hoop uyanın beyler!
Hababamcılar uyanmaya başlar… Şaşkındırlar…
HB RABARBA - Aaaa! Bu da nedir?! Nooluyo yaa?! Aman diyim?!
AS İZ RABARBA - Kalkın! Toparlanın! Herkes giyinsin! Çabuk! 
Hababamcılar neye uğradıklarını şaşırmışlardır…
Subay, telsizle daha üst rütbeli bir başka subayla konuşur…
SUBAY - Toplu halde askerlikten kaçan şahısları yakaladık Komutanım Tamam
Telsizden üst rütbeli 2 Subay’ın sert sesi duyulur…
2 SUBAY SES - Getirin Tamam
SUBAY - Emredersiniz Tamam
2 SUBAY SES - Tamam Tamam
SUBAY - Tamam tamam tamam…
Ercüment ağlamaklı bir ifadeyle Subay’a…
ERCÜMENT - Hocam bi saniye yaa, biz daha öğrenci sayılırız…
Subay, Ercüment’i kaale bile almaz ve erlerden birine Ercüment’i işaret ederek…
SUBAY - Şunu susturun Sonra da kaldırın, giyinsin…
ASKER - Emredersin Komutanım! (Ercüment’i kolundan tutup, kaldırarak) Sus! Kalk! Giyin! Oyalanma!
Ercüment telaşla kalkarken, Emre ağlamaklı bir sinirle yanındakilere…
EMRE - Ulan Bedri, yaktın bizi
BEBERUHİ - (Aynı ifadeyle) Bizi de…
SAHNE 12 OKUL BAHÇESİ / DIŞ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Askeri inzibatlar, Hababamcılar’ı büyükçe bir askeri kamyonun arkasına bindirmektedirler…
Hababamcılar’ın arasında henüz tamamen giyinememiş olanlar vardır…
Bu arada diğer öğrenciler, öğretmenler ve Deli Bedri olayı izlemektedirler…
Bedri çok keyiflidir… Yanında durmakta olan öğretmenlere (Kamil, Yusuf ve Niyazi) 
BEDRİ - Hehehe! Bizde bu ordu varken memlekete hiç bişey olmaz vallahi arkadaşlar
NİYAZİ - Amin efenim
YUSUF - Çok şükür
Sebastian da Hababamcılar’la birlikte kamyona doğru yürümektedir Kendikendine…
SEBASTİAN - Allahım nedir bu başımıza gelenler! 
Bedri, Sebastian’ı işaret ederek, Subay’a…
BEDRİ - Şurdakinin askerlik çağı henüz gelmedi komutanım Kendini yaşlı zannediyo gerzek…
Subay, Sebastian’ın yakınındaki askerlerden birine, Sebastian’ı işaret ederek…
SUBAY - Şunu ayırın!
ASKER - Emredersin Komutanım… (Sebastian’ı kolundan tutup, diğerlerinden ayırır) Ayrıl! Serbestsin! 
Sebastian daha ağlamaklı… (Bu sahnede Sebastian’ı bir daha hiç görmeyiz)
SEBASTİAN - Allahım nedir bu başıma gelen!
Kamyona doğru götürülmekte olan Ercüment, ağlamaklı bir sinirle Bedri’ye…
ERCÜMENT - Baba niye yaptın bunu?!
BEDRİ - Şimdi anlatması uzun sürer evladım Yemin töreninde fotoğrafını çekmeye gelirim, o zaman konuşuruz
Hababamcılar ağlamaklı ifadelerle kamyona binerlerken,
Bedri, pencerelere doluşmuş halde olayı izlemekte olan diğer öğrencilere…
BEDRİ - Hani tezahürat?! Hani tezahürat?!
Öğrenciler ve öğretmenler hep birlikte tezahürata başlarlar…
KORO - En büyük askerler bizim askerler! En büyük askerler bizim askerler! En büyük askerler bizim askerler!
Hababamcılar ağlayarak kamyona binerlerken, Bedri’nin de tezahürata katıldığını,
Yusuf’un bu sesten ürktüğünü, Kamil’in duygulanıp ağladığını, Bayır Niyazi’nin ise
dua ettiğini görürüz…
SAHNE 13 ASKERİ KAMYON ARKASI / İÇ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Fondan, Özgün Film Müziği’nin askeri bandoyla çalınmış versiyonu…
Askeri kamyonun arkasında oturmakta olan Hababamcılar’ın gözünden,
kamyonun açık kısmını ve arka planda okul binasını - kalabalığı görürüz…
Çerçevenin iki yanında birer askeri inzibat durmaktadır…
Okul binası yavaş yavaş uzaklaşırken, Bedri ve diğerleri kameraya doğru elsallamaktadırlar…
Araç okul bahçesinden çıkarken, Bacaksız’ın kapının yanında durmuş gülmekte olduğu görülür…
O da kameraya doğru elsallayarak…
BACAKSIZ - Hihehehe! Hayırlı teskereler! Genel Kurmay Başkanım’a selam söyleyin Hihehehe!
Hababamcılar askeri kamyonun arkasında karşılıklı oturmaktadırlar…
Berbat bir haldedirler…
KENAN - Adi Bedri, resmen ispiyon etmiş bizi
ERCÜMENT - Demek saçlarımızı o yüzden kestirdi alçak Meğerse askere gönderecekmiş…
EMRE - Bu kadar ileri gidebildiğine inanamıyorum
BEBERUHİ - (Gülerek) Onaltı ay sonra okkalı bi intikam alırız artık dimi lan?!
Kenan ağlamaklı bir ifadeyle yutkunarak…
KENAN - Onaltı ay mı?!
BEBERUHİ - Yoksa onsekiz miydi?
Kenan ve diğerleri ağlamaya başlarlar…
Ercüment ağlamaya devam ederek, kamyonun girişinde durmakta olan askerlerden birine…
ERCÜMENT - Asker Abi nereye götürüyosunuz bizi?
ASKER - Adam etmeye…
Ercüment ve diğerleri daha çok ağlamaya başlarlar…
SAHNE 14 OTOYOL / DIŞ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Fondan bir önceki sahnedeki müzik ve Hababamcılar’ın ağlama sesleri devam eder…
Önde Subay’ın ve askerlerin bulunduğu diğer araç, hemen arkasında ise Hababamcılar’ın bulunduğu kamyon, askeri bölge boyunca uzanmakta olan şehirlerarası yolda ilerlemektedirler…
Derken nizamiye görüntüye girer… Araçlar nizamiyenin kapısından askeri bölgeye girerler…
SAHNE 15 KARARGAH BİNASI ÖNÜ / DIŞ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Fondan bir önceki sahnedeki müzik ve Hababamcılar’ın ağlama sesleri devam eder…
Er Dursun’un gözünden, askeri araçların karargah binası önüne gelişini görürüz… Araçlar Dursun’un yanında durur… Subay arabadan inip, giderken, kamyonu işaret ederek Dursun’a…
SUBAY - Sabit’e götür Gereğini yapsın…
DURSUN - Emredersin Komutanım!
Kamyonun arkasından önce askerler iner, sonra Hababamcılar’a inmeye başlar…
Kamyondan inenler şaşkın ve ürkek ifadelerle etrafa bakınırlarken yanlarına Dursun gelir…
DURSUN - İkili sıra olun bakem!
Hababamcılar şaşkın bir telaşla ikili sıra olurlarken, Sebastian’ın kamyonun altından çıktığı
ve sıraya geçtiği görülür… Dursun bunu görmüştür…
DURSUN - Aha! Kaçak var! (Askerlere) Tutun şunu! Tutun!
Askerler, Sebastian’ı iki kolundan yakalarlar… Sebastian yalvarırcasına, askerlere…
SEBASTİAN - Noolur tutmayın abi Ben de ekiptenim…
DURSUN - (Askerlere) Nöbetçi Subayı’na götürün Deyin, “Kaçak girmiş, naapalım?”
Askerler Sebastian’ı götürürlerken Hababamcılar kamyondan inmeye devam etmektedirler…
Dursun, kamyondan yeni inenleri sıraya sokmaya çalışmaktadır…
DURSUN - Sıraya geçin! Sıraya geç hemşerim! Sen de geç! Geç, geç, geç!
Sıranın önüne geçer ve eliyle kendisini takip etmelerini işaret ederek…
DURSUN - Haydi bakem, takılın peşime! Sırayı bozmayın!
Hababamcılar, Dursun’un peşinden giderken, meraklı ve endişeli ifadelerle etrafa bakınmaktadırlar
Derken yanlarından koşmakta olan bir takım asker geçer Önlerinde Takım Çavuşu vardır… Birağızdan bağırmakta, sert ifadelerle ileri doğru bakmaktadırlar…
AS KORO - Her şey vatan için! Her şey vatan için! Her şey vatan için!
SAHNE 16 MALZEME DEPOSU / İÇ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Sabit masasında oturmuş, bir yandan Kumsal okumakta, bir yandan da sakin sakin cep telefonuyla konuşmaktadır… Masanın üzerinde Gala, Şamdan, Dolçe,vb… magazin dergileri durmaktadır…
SABİT - …Bırak şimdi budunu yiyim ayaklarını Nuri Abi Mallar nerde diyorum sana? (es) Sakın bi daha bana “bugün yarın gelir” deme Nuri Abi! (es) Çünkü dün de “bugün yarın gelir” demiştin, dün bugün oldu hala gelen giden yok Şimdi yarın arıycam, gene “bugün yarın gelir” diyeceksin…
Bu sırada kapı açılır ve önde Dursun, arkasında Hababamcılar içeri girerler…
DURSUN - Bunlar yeni geldi Sabit Abi
Sabit eliyle beklemelerini işaret ederek telefonla konuşmaya devam eder…
Bu sırada bir yandan da, aval aval etrafa bakınan Haebabamcılar’ı süzmektedir…
SABİT - …Bak Abi güzel gülüyosun da, müşteri bir haftadır kontür kontür diye inliyo o noolucak Nuri Abi? Biraz ayıp olmuyo mu sence de?
Sayfa çevirerek dergi okumaya devam eder… Gayrıihtiyari…
SABİT - …Üff! Amma kilo almış lan bu kızcağız  (Telefona) Sana demedim Abi (es) Ne biliyim, yüzelli, ikiyüzbin göndersen şimdilik beni keser (es) Tamam, yüzbin olsun (es) Gerek yok, asistanımı gönderir aldırırım (es) Sağolasın Hadi öpüyorum seni Bay…
Telefonu kapatır ve masanın üzerine koyarken gayrıihtiyari mırıldanır…
SABİT - …Şerefsizipne!
Tesbihini çıkarır ve seri bir şekilde çevirerek, Hababamcılar’ı tekrar süzmeye başlar…
DURSUN - Bunlar ekistradan çıktı Sabit Abi
Sabit hafif alaycı bir tebessümle…
SABİT - …Bakaya mısınız lan siz?
BEBERUHİ - Hayır, Fenerbahçeliyiz
Sabit parmağıyla gelmesini işaret eder…
SABİT - Yaklaş bakim Adın ne senin?
Beberuhi, Sabit’in masasına yaklaşarak…
BEBERUHİ - Ruhi Ama dostlarım kısaca Beberuhi der
SABİT - Ekibin salağı sensin yani?
Herkes gülünce Beberuhi yüz bulur ve salak salak sırıtarak masanın kenarına oturur…
BEBERUHİ - Eh, öyle de denebilir (Etrafa bakınarak) Güzel ofismiş Senin mi? 
SABİT - Yok, ordunun…
Elindeki tesbihle Beberuhi’nin kıçına fiske atar… Hafif sert ve imalı…
SABİT - …Masa da ordunun masası…
Beberuhi ürkek bir ifadeyle kalkarken, Sabit biraz daha sertçe ve imalı devam eder…
SABİT - …Şu saatten itibaren sen de ordunun malısın Bilmem anlatabildim mi? 
Beberuhi artan bir korkuyla, yutkunarak…
BEBERUHİ - Hem de süper anlattınız Albayım
SABİT - (Tebessümle) Ne albayı lan Geç yerine… Yedi senedir burdayım ben daha Albay göremedim…
Beberuhi panikle diğerlerinin yanına giderken, Ercüment telaşla yanındakilere…
ERCÜMENT - Duydunuz mu lan, yedi senedir askermiş lavuk
KENAN - (Ağlamaklı) Bittik oğlum biz
EMRE - Burda yaşlanıcaz
Sabit masanın üzerinden yeni bir magazin dergisi alır ve açarken…
SABİT - Dursun, ne duruyosun oğlum, cep telefonlarını toplasana
Dursun, Hababamcılar’ın yanına gelerek…
DURSUN - Hadi bakem pambuk eller cebe!
Hababamcılar cep telefonlarını çıkarıp Dursun’a vermeye başlarlar… Sedat darbukasını verir…
Dolabın kapağı açıldığında içeride bir sürü cep telefonu, fotoğraf makinesi, walkman ve benzeri kişisel elektronik alet olduğu görülür… Sabit cep telefonlarını dolabın içine koymaya başlar 
Ercüment parmak kaldırarak…
ERCÜMENT - Bişey sorucam Sabit Abi
SABİT - Sor bakim
ERCÜMENT - Şimdi sen bizim telefonları aldın ya
Sabit dolabın kapağını kapatır ve kitlerken…
SABİT - Eee?
ERCÜMENT - Telefon etmemiz gerekirse ne halt edicez? Yani ayıptır sorması
SABİT - Nizamiyede arkesönlü var, ordan edersin
BEBERUHİ - Mesaj da çekiliyo mu bu ankastreden?
SABİT - Tabi, fotoğraf da çekiliyo
BEBERUHİ - Hakketten mi? Renkli mi?
Diğer Hababamcılar’la birlikte Sabit ve Dursun da gülerler… Ortam biraz yumuşamıştır…
DURSUN - Resmileri veriyim mi Sabit Abi?
SABİT - Yok verme, böyle palyanço gibi dolaşsınlar…
DURSUN - (Ciddiye alır) Harbi mi?
Sabit, Dursun’a eliyle gitmesini işaret ederek, ayaklarını masanın üzerine uzatır ve dergi okumaya devam eder…
SABİT - Lan oğlum geyik yapma benle… Hadi ikileyin, işimiz gücümüz var…
Dursun, Hababamcılar’a eliyle gelmelerini işaret ederek, elbise tezgahının arkasına geçer…
DURSUN - Gelin hele…
Ve tezgahın üzerine, postalları yan yana dizmeye başlar…
DURUN - …Alın bakem, bunlar postallar…
EMRE - Benimki kırkbeş numara olucak hocam
DURSUN - Hepisi kırkbeş numara zaten, al birini
ERCÜMENT - Ama benim ayağım kırkiki numara
DURSUN - Bi haftaya kalmaz kırkbeş olur o merak etme…
Hababamcılar şaşkın ve endişeli ifadelerle postallarını alırken, Dursun arkasındaki dolaptan asker giysilerini çıkarmaya başlar… Bu sırada Sabit dergiye bakmaya devam ederek…
SABİT - Alara Şerbetçi’yle Burçin Terso barışmışlar lan Dursun
DURSUN - Hee, biliyom Okudum…
Giysileri tezgahın üzerine koyarak…
DURSUN - …Aha bunlar pantollar, bunlar da göynekler…
Emre gömleklerden birini alıp üstüne tutar ve beğenmemiş bir ifadeyle…
EMRE - Bunun başka rengi yok mu?
DURSUN - (Alaycı) Pembe var idi, taze bitti…
Diğerleri gülerken, Dursun tezgahın üzerine kepleri koyar…
DURSUN - …Keplerin içine adınızı yazın…
PSİKO - Palaska olayına da giricez mi baba? 
Dursun kemerleri de tezgahın üzerine koyarak…
DURSUN - Al sana palaska
Psiko palaskalardan birini alır ve fetişist bir keyifle…
PSİKO - Vaaay! (Dursun’a) Kasatura filan da veriyo musunuz?
DURSUN - (Alaycı) Yok, elektrinkli testere dağıtıyoz…
Diğerleri gülerken, Dursun, soyunma odasının kapısına gelir ve eliyle girmelerini işaret ederek…
DURSUN - …Hadi bakem, geçin içeri giyinin
Hababamcılar ellerinde asker giysileriyle odaya girerlerken, Emre, merakla Sabit’e…
EMRE - Giyindikten sonra naapıcaz Sabit Abi?
Sabit dergiye bakmaya devam ederek…
SABİT - Kafanıza göre takılın Bugün serbestsiniz…
Emre ve diğerleri soyunma odasına girerlerken keyiflidirler…
Dursun kapının girişinde durmuş, Hababamcılar’ı odaya sokmaktadır…
DURSUN - Sallanmayın bakem! Hadi! Çabuk giyiniyosunuz
Bu sırada Sabit yine dergiden bakarak…
SABİT - Lan Dursun, bil bakim Melisa İbrikçi kimlen çıkıyomuş?
DURSUN - Nusret Holdenberg’len
SABİT - He yaa Angut bu kız
SAHNE 17 MALZEME DEPOSU ÖNÜ / DIŞ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Deponun kapısı açılır, Hababamcılar birer ikişer ve ürkek adımlarla dışarı çıkıp, ne yapacaklarını bilemeyen bir halde etrafa bakınmaya başlarlar… Üstlerinde resmi giysiler ve başlarında kepleri vardır… Derken sınıfın azılıları da dışarı çıkar…
ERCÜMENT - Vay be Bu askerlik zannettiğimiz kadar zor bişey değil galiba lan, dimi?
EMRE - Tabi oğlum, bu işler böyle Bütün ızdırabı başlayana kadardır…
KENAN - Bu Sabit Abi de güzel bi insana benziyo
PSİKO - (Takdirle) Evet Manyağın teki…
Emre, depodan çıkmakta olan diğer Hababamcılar’a…
EMRE - Bugünlük mesai bitti arkadaşlar Kafanıza göre takılın Akşama gene burada buluşuruz…
Diğerleri ikişerli üçerli gruplar halinde ve neşe içinde, değişik yönlere giderlerken, sadece Dozer bizimkilerin yanında kalmıştır Onlar konuşurken Dozer (çok acıkmış olduğu bellidir) sürekli lafa girer ama kimse onu kaale almaz…
KENAN - Eee biz naapıyoruz beyler?
DOZER - Yemek yiyelim mi?
ERCÜMENT - (Kenan’a) Canımız ne isterse onu yapıyoruz anam Sabit Abim’i duydun, bugün serbestiz…
KERMİT - Harbiden mi? Taksim’e gidelim mi? Karı kız bakarız…
DOZER - Harika! Yemek de yeriz
ERCÜMENT - (Kermit’e) Çüş ne Taksim’i lan? Serbestiz dediysek o kadar da değilizdir heralde
EMRE - Ben de sanmıyorum… Hem şimdilik buralarda takılsak daha iyi olur
Dozer yine birşey söyleyecek olur, ancak belli ki açlıktan konuşacak hali kalmamıştır
O acıklı bir ifadeyle midesini tutarken, Ercüment, diğerlerine…
ERCÜMENT - Gidip bişeyler mi yesek acaba?
Dozer aşırı bir sevinçle Ercüment’e bakar ve fakat birşey diyemeden düşüp, bayılır…
Diğerleri şaşkınca Dozer’e bakarlar… Beberuhi alaycı bir ifadeyle gülerek…
BEBERUHİ - Anaaa! Yemek lafını duyunca sevinçten bayıldı mandakasa!
SAHNE 18 SUBAY ORDUEVİ - YEMEK SALONU / İÇ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yemek salonunun kapısı yakın açarız…
Hababamcılar kendi aralarında konuşarak içeri girerler; önde Emre, Ercüment,
Beberuhi ve Kermit vardır Arkada ise Kenan ve Psiko, Dozer’in koluna girmişlerdir…
EMRE - Oh be niyayet lokantayı bulduk
KENAN - Dayan kız Dozer Geldik 
Gülerler… Bu sırada salonu genel görürüz; masalarda çeşitli rütbelerde subaylar oturmaktadır
ve şaşkınlığın verdiği ifadesizlikle (beton gibi) bizimkilere bakmaktadırlar…
ERCÜMENT - Açlıktan ölüyorum lan İnşallah yemekler güzeldir
EMRE - Delisin, askeriye yemekleriyle meşhurdur oğlum Lezzetlidir, porsiyonlar büyüktür…
Psiko, Dozer’in oturmasına yardımcı olurken, Kenan da oturur ve tamamlarcasına…
KENAN - Üstelik beleştir Hehehe… Benim Teyzoğlu 50 kilo gittiydi askere, döndüğünde 100 kiloydu
BEBERUHİ - Niye, yanında arkadaşıyla mı dönmüş?
Gülerler… Bu arada Psiko, iki subayın oturmakta olduğu yan masadaki sandalyelerden birini alarak, subaylara
PSİKO - Mersi…
Psiko masaya otururken, diğerleri yemek hazırlıkları yapmaktadırlar; peçeteler açılır, bardaklara su koyulur vs… Bu sırada Emre garsonlara doğru, gayrıihtiyari elini kaldırarak…
EMRE - Garson! Menü versene be anam! (Tekrar masaya dönerek) Ne yiycen Dozer?!
Dozer masadaki ekmek sepetine elini daldırır ve ekmeklerin tamamını alarak…
DOZER - Ne varsa…
Gülerler… Ercüment salona gözgezdirir, subayların kendilerine bakmakta olduğunu farkeder ve gülerek masadakilere…
ERCÜMENT - Oğlum Dozer’i görünce adamların iştahı kaçtı lan
Diğerleri de subaylara bakar ve gülerler… Ercüment, Dozer’e dönerek…
ERCÜMENT - …Yavaş ye ayu Yemeğe de yer kalsın
Gülerler… Yakın planda Emre, söylenerek garsonlara doğru döner ve elini kaldırarak seslenir…
EMRE - Buranın da servisi ağırmış haa… Garsoon!
Ve masanın yanına gelmiş olan iki askeri inzibatla burun buruna gelmiştir…
Fakat onları garson zannedip, devam eder…
EMRE - Baba menü vericen mi be Açlıktan gebermek üzereyiz
Askerlerin buz gibi bakmaya devam etmesi üzerine durumda bir gariplik olduğunu farkeder
ve fakat gayrıihtiyari konuşmaya devam eder…
EMRE - …Ya da boşver menüyü Sen yiyecekleri say, biz acilen seçelim
Askerlerin aynı ürkütücü ifadeyle bakmaya devam etmesi üzerine bizimkilerde nihayet jeton düşer Salona gözgezdirirler ve yemek yiyenlerin subay olduğunu farkederler…
PSİKO - Bu kötü oldu işte…
Beberuhi ise herşeyden habersiz, garson zannettiği inzibatlarla iletişim kurmaya çalışmaktadır…
BEBERUHİ - Lavabo ne tarafta acaba?
Askerlerin aynı ürkütücü ifadeyle bakmaya devam etmesi üzerine…
BEBERUHİ - …Peki kolanyalı mendil var mı?
Ağlamaklı ifadelerle bakmakta olan diğerlerine dönerek, kısık sesle…
BEBERUHİ - …Oğlum çaktırmayın da, bu garsonlarda hafif bi bönlük var galiba lan…
SAHNE 19 ER GAZİNOSU ÖNÜ / DIŞ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Sabit önde, Hababamcılar arkasında yürümektedirler…
SABİT - (Sinirle) Lan oğlum kafayı mı yediniz, ne işiniz var orduevinde be?!
ERCÜMENT - Ordu lafını görünce, üstümüze alındık Sabit Abi
EMRE - Bi de sen kafanıza göre takılın demiştin ya, ona istinaden
SABİT - Gülüm ben ne bileyim sizin orduevine takılacağınızı…
KENAN - Buralarda nereye takılabiliriz peki? Yani problem çıkarmadan…
Bu sırada er gazinosunun önüne gelmişlerdir… Sabit kapıyı açar ve içeri girerken…
SABİT - Buyur, buraya…
Hababamcılar durur ve kapıdaki “Er Gazinosu” yazısını görünce, sevinirler…
KERMİT - Aha, yaşadık!
ERCÜMENT - Vay bee Adamlar gazino bile yapmışlar
KENAN - Şansa bak Biz sivilde gidemiyoduk gazinoya lan
BEBERUHİ - (Endişeli) İnşallah garsonlar aksi değildir…
Gülerler… Ve neşe içinde içeri girerlerken keseriz…
SAHNE 20 ER GAZİNOSU / İÇ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Hababamcılar keyifle içeri girerler…
En öndeki Ercüment, bir iki adım attıktan sonra içeriyi görür ve dehşetle irkilip, hızla geri döner…
Ercüment’in kendilerine çarpmasıyla gülüşmeyi kesen diğerleri de gazinoya bakar ve aynı dehşetli ifadeyle irkilirler…
RABARBA - Allahım! Bu ne lan?! Oyyy!
Sigara dumanıyla sislenmiş gazinoyu genel görürüz; içerisi askerle doludur Yukarıda duran, büyükçe bir elevizyona doğru oturmuş, bağırıp çağırmakta, arada birbirlerine küfür edip, kesme şeker, kep, çay kaşığı filan fırlatmaktadırlar… Bu arada televizyonun sesi o kadar açıktır ki görüntüdeki insanların söyledikleri kesinlikle anlaşılmamaktadır…
İlerde çay ocağını ve kantini görürüz Dursun’un askerlere çay vermekte, Sabit ise kantin tezgahının arka tarafına geçmektedir… Dursun, bizimkileri görünce sevinir ve eliyle gelmelerini işaret ederek
DURSUN - Lan çemişler! Gelin hele, tam vaktinde geldiniz…
Salondaki askerler birden susar ve kapı girişindeki Hababamcılar’a bakmaya başlarlar…
Sadece televizyonun bangır bangır sesi kalmıştır…
Kapı girişinde durmakta olan Hababamcılar’ı görürüz Ürkek bir koyun sürüsü gibi birbirlerine sokularak bekleşmektedirler… Bu kez Sabit çağırır…
SABİT - Oğlum gelsenize lan! Ne bakıyosunuz güvercim gibi?!
Hababamcılar ürkek adımlarla ve sürüden kopmamaya çalışarak kantine doğru giderlerken,
diğer askerler bunlara iş buyurmaya başlamışlardır…
RABARBA - Artiiz! Bi çay getirsene bana! İki de buraya, biri açık olsun! Hüoop Kepçee! Bi tost yap bakiim İyi pişsin! Şişman! Bana bi gofret kap gel be abisi! Buraya da su verin lan kuruduk!
Hababamcılar’ın acıklı ifadelerinde keseriz…
SAHNE 21 ER KOĞUŞU / İÇ / GECE
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Büyük ve uzun bir er koğuşu… Uyumakta olan çeşit çeşit asker manzaraları…
Koğuşun en sonundaki bölümde Hababamcılar’ı görürüz Perişan haldedirler; yataklarına
oturmuş ya da uzannmış halde inlemekte, her biri ayrı bir yerini ovuşturup durmaktadır…
Kenan, yatağının duvarına bir çentik atmaktadır… Hafif kısık sesle konuşurlar…
KENAN - Şafak kaç gündü lan bizim?!
PSİKO - Dörtyüzyetmişaltı
KENAN - O-hooo! Biz zaten ölmüşüz ki Haybeye cançekişiyoruz…
Gülerler… Ve hemen ardından fondan diğer askerlerin sinirli sesi…
1 ASKER SES - Susun uleaan!
2 ASKER SES - Konuşmayın hemşerim! Bak sıçacam haaa!
3 ASKER SES - Küfretmeyin uleaan!
4 ASKER SES - Bağırmayın uleaaan!
5 ASKER SES - Lan hemşerim bi sus bak!
6 ASKER SES - Lanlı manlı konuşmayın uleaan!
Hababamcılar korkudan büzülmüştür Kendi aralarında daha kısık sesle konuşmaya devam ederler
EMRE - Hadi uyuyalım artık lan Başımıza iş alıcaz
KERMİT - Bu saatte uyunur mu lan, tavuk gibi?
ERCÜMENT - Oğlum bak konuşmayın, sese geliyolar bak! 
Ve hemen ardından fondan yine diğer askerlerin sinirli sesi…
1 ASKER SES - Susun uleaan!
2 ASKER SES - Konuşmayın hemşerim! Bak sıçacam haaa!
3 ASKER SES - Küfretmeyin uleaan!
4 ASKER SES - Bağırmayın uleaaan!
5 ASKER SES - Lan hemşerim bi sus bak!
6 ASKER SES - Lanlı manlı konuşmayın uleaan!
Hababamcılar yattıkları yerde biraz daha büzülerek ve esneyerek uyuma pozisyonuna geçerler…
Ve tam uyumak üzeredirler ki fondan sertçe açılan kapının sesiyle irkilirler…
Demir Çavuş kapının girişinde durmuş, bağırmaktadır…
DEMİR - Koğuuuuş! Kaaaaalk!
Hababamcılar şaşkın ve ağlamaklı ifadelerle Demir’e doğru bakarlarken keseriz…
SAHNE 22 İÇTİMA ALANI / DIŞ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
İçtima alanı genel… Askerler takımlar halinde sıralanmışlardır…
En sondaki takım Hababam Sınıfı’dır…
Demir Çavuş, elleri belinde durmuş, sertçe Hababamcılar’a bakmaktadır…
Kısa süren bir bekleyişin ardından, sertçe konuşur…
DEMİR - Demek, askerden kaçmak için liseyi bitirmeyen şahıslar sizsiniz? Sadece mide bulandırıcı değil, aynı zamanda utanç verici bir durum Yerinizde olmak istemezdim…
Ercüment hafif endişeli bir ifadeyle yanındakilere…
ERCÜMENT - Bizim patron buysa var ya yandık demektir
EMRE - Bişey olmaz lan korkma Efendi bi çocuğa benziyo
BEBERUHİ - (Gülerek) Evet, ayvayı yedi!
DEMİR - Evet, yerinizde olmak gerçekten istemezdim, çünkü takım çavuşunuz benim… Adım Demir Soyadım İçbükey Yorulan ya da acıkan bir insan değilimdir Ayrıca kesinlikle üşümem ve uyumam…
KENAN - (Endişeli) Aha herif androit çıktı…
DEMİR - …Karşımdaki de bana öyle davransın isterim Yorulandan, acıkandan, üşüyenden ve uyuyandan nefret ederim
BEBERUHİ - (Endişeli) Ayvayı yedik!
EMRE - (Daha endişeli) Çocuk orjinal bi manyak
PSİKO - (Takdirle) Afferim…
Bu sırada Ercüment, çerçeve dışına bakarak, şaşkınca…
ERCÜMENT - Aaa, Sazan Kamil değil mi lan bu?
Diğerleri de şaşkınca aynı yöne bakarlar…
RABARBA - Aaaa! Bu ne yaa?! Haydaa?!
Sazan Kamil’e benzemekte olan Kamil Astsubay’ın geldiğini görürüz…
Demir onu görünce döner ve selam vererek…
DEMİR - …Yüzkırkaltıncı takım, kırk mevcuduyla emir ve görüşlerinize hazırdır Komutanım!
Kamil de ona selam verir ve hafif ekşi bir suratla Hababamcılar’a bakarak…
KAMİL - Askere gelmemek için lise sıralarını fuzuli yere işgal edenler bunlar mı?
DEMİR - Evet komutanım
Kamil acıyan bir ifadeyle Hababamcılar’ı süzerek…
KAMİL - Tembellik ve korkaklık bir insanın başına gelebilecek en büyük müsibetlerdir… Ama merak etmeyin evladım, hepiniz iyileşeceksiniz
Ercüment artan bir şaşkınlıkla yanındakilere…
ERCÜMENT - Lan oğlum, bunun sesi de aynı
KENAN - Şansa bak Sazan Hoca’nın ruh ikizini bulduk
Gülerler…
PSİKO - Hatta yuh ikizini bulduk da denebilir
EMRE - Vay be İnsanlar harbiden çift yaratılıyo demek ki
Beberuhi çerçeve dışına bakarak, hafif şaşkınca…
BEBERUHİ - Bu kaç kişi için geçerli acaba?
EMRE - (Beberuhi’ye dönerek) Ne diyosun lan?
Beberuhi başıyla çerçeve dışını işaret edince, o yöne bakarlar ve şaşkın bir dehşetle…
RABARBA - Oha! Çüş! Yuh! 
ERCÜMENT - Anaa! Nooluyo yaa?!
Deli Bedri’nin aynısı bir subay, kendi kullandığı, üstü açık bir jiple bizimkilere doğru gelmektedir… Yanında ise Niyazi Bayır’ın aynısı bir Astsubay vardır…
Kamil ve Demir, Bedri’nin geldiğini görünce hazırola geçerler ve selam verirler… Jip durur…
KAMİL - Günaydın Komutanım
Bedri ve Niyazi de onlara selam vererek, jipten inerler…
BEDRİ - Günaydın Astsubayım (Bizimkilere bakar) Bunlar mı?
KAMİL - Evet efenim
Niyazi ayıplayan ve aşağılayan bir ifadeyle Hababamcılar’a bakarak söylenir…
NİYAZİ - Yazıklar olsun…
Bedri de aşağılayan ve soğuk bir ifadeyle Hababamcılar’ı süzmeye başlar…
Hababamcılar şaşkınlık içerisindedir… Ercüment şaşkınca mırıldanarak yanındakilere…
ERCÜMENT - Oğlum bu ne lan, şaka filan mı?!
EMRE - Bilmiyorum abi Çok acayip şeyler olmaya başladı
BEBERUHİ - Ben korkuyorum
BEDRİ - Demek askerden kaçan serseriler sizsiniz?!
ERCÜMENT - Ne serserisi yaa?! Tanımadın mı babacım, biziz?!
BEDRİ - Babacım ne demek zevzek?! (Demir’e) Bunlara rütbeleri öğretmedin mi Çavuş?!
DEMİR - Henüz vakit bulamadım komutanım
BEDRİ - Çabuk öğret Bi daha böyle bi laubalilik görmek istemiyorum
Ercüment sıradan çıkar ve gülerek, Bedri’ye doğru yaklaşır…
ERCÜMENT - Baba valla çok komik olmuşsunuz haa Hehehe Ne yalan söyliyim, bi ara harbiden yutuyoduk… (Hababamcılar’a) Dimi lan?!
Bedri, Kamil, Niyazi ve Demir buz gibi ifadelerle Ercüment’e bakmaktadırlar…
Ercüment sırıtmaya devam ederek, bıkkınca…
ERCÜMENT - Hadi uzatmayın artık daa Tamam, eylendik işte
Bedri aynı soğuk ifadeyle…
BEDRİ - Adın ne senin asker?!
Ercüment alaycı bir sinirle…
ERCÜMENT - Semiramis! Baba dalga mı geçiyosun sen benle ya?!
Bedri, Ercüment’i ensesinden sertçe tutar ve yerine götürürken, sakin ama sert bir ifadeyle…
BEDRİ - Semiramis bak evladım, şimdi beni iyi dinle Bir, bana komutanım diyeceksin, baba değil İki, soru sorulmadan konuşmayacaksın Ve üç, çağırılmadan gelmeyeceksin… Anlaşıldı mı?
Ercüment yine bıkkınca sırıtarak söylenir…
ERCÜMENT - Hey Allahım yaa! 
BEDRİ - (Çok sert) Anlaşıldı mı diyorum asker?!
Ercüment tırsar ve korkuyla yutkunarak…
ERCÜMENT - A-anlaşıldı komutanım!
Bu sırada fondan (uzaktan) bir düdük sesi duyulur…
NİYAZİ - (Bedri’ye) Komutan geliyo Komutanım!
Bedri telaşlıca Kamil ve diğerlerinin yanına gelir Hazırol pozisyonuna geçerler…
ERCÜMENT - (Diğerlerine) Kafa buluyolar oğlum bizle valla bak
Bedri, Ercüment’i kastederek yanındaki Niyazi’ye…
BEDRİ - Susturun şunu! 
NİYAZİ - (Kamil’e) Susturun şunu!
KAMİL - (Demir’e) Sustur şunu! 
Ve Demir de Ercüment’e döner ve parmağıyla sus işareti yaparak, sertçe
DEMİR - Şşşşt!
General’in makam arabası görüntüye girip, durur ve arka cam yavaşca inmeye başlar…
Arka koltukta oturmakta olan General’in de Güdük Necmi’nin aynısı olduğu görülür…
Bedri ve diğerleri General’i selamlarken, Hababamcılar şaşkınlık içerisinde gülmeye başlarlar…
ERCÜMENT - Aha işte Dedim size oğlum Hepsini Güdük Abi tezgahlamış…
Hababamcılar gülerek General Necmi’ye el sallamaya başlarlar…
RABARBA - Necmi Abi! Hahaha! Tebrik ediyoruz abi! Araba güzelmiş!
Demir panikle Hababamcılar’ı susturur…
DEMİR - Şşşt! Manyaklaşmayın! Susun!
Biraz uzakta olduğu için Necmi Paşa bizimkilerin ne dediğini duymaz…
Şaşkın bir ifadeyle Hababamcılar’ı, hafifçe selamlar… Bedri’ye…
NECMİ - Disiplin problemi olan çocuklar bunlar mı?
BEDRİ - Evet Komutanım!
NECMİ - Belli oluyo…
Kendisine elsallayan, imalı imalı kaş göz yaparak sırıtan Hababamcılar’ı biraz daha süzer…
NECMİ - …İlk defa general görüyorlar heralde…
BEDRİ - Biraz şaşkınlar Komutanım Az önce de bi tanesi bana baba dedi
NECMİ - (Tebessümle) Adam edebilecek miyiz peki?
BEDRİ - Kesinlikle Komutanım!
NECMİ - E hadi bakalım Allah kolaylık versin
Arabanın camı yine yavaşca kapanırken, Bedri ve diğerleri Necmi Paşa’ya selam verirler…
BEDRİ - Sağolun Komutanım!
Necmi Paşa’nın arabası ağır ağır giderken, Bedri, Kamil’e döner ve Hababamcılar’ı işaret ederek…
BEDRİ - Bu zirzoplar sana emanet Kamil Astsubayım Ne gerekiyosa yapılsın
KAMİL - (Selam verir) Emredersiniz…
Bedri ve Niyazi jipe doğru giderken, Kamil, Demir’e döner…
KAMİL - …Arkadaşlardan sen sorumlusun Çavuş Önce şöyle bi koştur da biraz açılsınlar
DEMİR - (Selam verir) Emredersiniz Komutanım! (Hababamcılar’a dönerek, sertçe) Dikkat! Hazrool!
Hababamcılar telaşla hazırol pozisyonuna geçerlerken Demir koşmaya başlar…
DEMİR - …Koş! Sol! (es) Sol! (es) Sol! Sağ! Sol!
Hababamcılar da koşarak Demir’in peşinden giderler…
Bu sırada Bedri ve Niyazi jipe binmektedirler Niyazi çerçeve dışına bakarak, Bedri’ye…
NİYAZİ - Binbaşı geliyo Binbaşım…
Bedri o yöne bakar ve hafif heyecanla irkilir…
Özel Efekt : Yavaş Çekim… Fondan Harbiye Marşı’nın, kemanlı -duygusal- versiyonu…
Bir askerin kullandığı ve Zehra Binbaşı’nın bulunduğu jip, görüntüye girer ve bizimkilerin önünden geçip giderken, Bedri ve Zehra’nın birbirlerine selam verdikleri görülür 
Zehra’nın jipi uzaklaşırken, Bedri selam vermeye devam ederek arkasından bakakalmıştır…
SAHNE 23 EĞİTİM ALANI / DIŞ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Eğitim alanında her zamanki yoğunluk vardır; askerler takımlar halinde ve birağızdan (her takım farklı bir) tempo tutarak koşmaktadırlar…
Kısa süre sonra Demir Çavuş koşarak görüntüye girer Yüksek sesle tempo tutmaktadır…
DEMİR - Her şey vatan için! Her şey Vatan için!
Derken Hababamcılar da görüntüye girer Demir’in peşisıra, perişan bir halde koşmaya ve yüksek sesle tempo tutmaya çalışmakta, ancak her ikisini de başaramamaktadırlar… En iyi durumda olan en önde koşmakta olan Psiko, en acıklı halde olan ise en arkadaki Dozer’dir…
HABABAM KORO - Her şey vatan için! Her şey Vatan için! Her şey vatan için!
Tel örgülerin ardındaki sivil alanda, nizamiyeye doğru yürümekte olan Ceylan’ı görürüz
Elinde eski model, karekteristik bir sefer tası vardır…
Derken Demir Çavuş karşı yönden koşarak ve bağırarak görüntüye girer
DEMİR - Her şey vatan için! Her şey…
CEYLAN - Günaydın Demir Abi
DEMİR - Günaydın Küçük Hanım vatan için! Her şey vatan için! Her şey vatan için!
Derken Hababamcılar da görüntüye girerler… Ceylan’ı ilk gören en öndeki Psiko’dur Diğerlerine
PSİKO - Dışarıdan pespembe bişey geçiyo lan!
Hababamcılar, Ceylan’a şaşkınca bakarak, yanından geçip giderlerken, kendi aralarında konuşurlar
KENAN - Oyyy bu da nedir?!
ERCÜMENT - Canım benim!
BEBERUHİ - Benim de!
Yanından geçerken Ceylan’ın Emre’ye bakıp gülümsediği görülür Emre diğerlerine…
EMRE - Sonra görüşürüz çocuklar…
Der ve geri geri koşmaya başlayıp, tel örgüler boyunca Ceylan’ın peşinden gider…
Fondan Hababamcılar’ın sesi uzaklaşırken, Ceylan yürümeye devam etmekte,
Emre ise yanında (güya) geri geri koşmaktadır…
EMRE - Günaydın
CEYLAN - (Tebessümle) Günaydın
EMRE - Sefer tası güzelmiş
CEYLAN - Teşekkür ederim
EMRE - Nerden aldın?
CEYLAN - Bilmiyorum Babam’ın
EMRE - Baban mı? Burada mı çalışıyo kendisi?
CEYLAN - Sayılır
EMRE - Nasıl sayılır? Yoksa asker mi?
CEYLAN - Evet, asker
EMRE - Vaaay Desene bu yaşa kadar iyi kaçmış uyanık Bana bak yoksa sen Sabit Abi’nin kızı mısın?
CEYLAN - Hayır, General’in kızıyım…
Emre şaşkınca gülerek durur… Emre durunca Ceylan da durmuştur…
EMRE - Hadi yaa… (İmalı) Sana bişey sorucam Baban ne zamandan beri generallik yapıyo, deer mişim?
CEYLAN - (Şaşkın) Bilmem Yıllardır…
EMRE - Nargileci nooldu ki?
CEYLAN - (Daha şaşkın) Nargileci mi?
EMRE - (İmalı) Canım, general olmadan önce ne iş yapıyodu bu adam, hatırlamıyo musun? 
CEYLAN - Hatırlıyorum tabi, Albay’dı
EMRE - (Şaşkın) Albay mı? 
CEYLAN - Evet Daha önce de Yarbay’dı… Binbaşılık yıllarını hayal mayal hatırlıyorum… Nooldu, niye ki? Yoksa tanışıyo musunuz?
Emre, Necmi’nin Güdük Necmi olmadığını anlar ve telaşlıca…
EMRE - Yok canım nerden tanışıcaz
CEYLAN - Bu arada ben Ceylan Senin adın ne?
Emre artan bir telaşla yutkunarak…
EMRE - Herşey…
CEYLAN - (Şaşkın) Herşey?
Emre yüksek sesle tempo tutarak, geldiği yöne koşmaya başlar ve Ceylan’ın şaşkın bakışları arasında oradan uzaklaşır…
EMRE - …vatan için! Her şey vatan için! Her şey vatan için!
Ceylan, uzaklaşmakta olan Emre’nin arkasından bakarken yüzünde aşk dolu bir tebessüm belirmiştir  Mutlu bir ifadeyle iççektiği görülür…
Bu sırada Hababamcılar berbat haldedir Artık koşmayı bırakmış, neredeyse yürümeye başlamışlardır… Derken en arkadaki Dozer yere yığılır… Ardından Emre tabana kuvvet
koşarak görüntüye girer…
EMRE - …Her şey Vatan için! Her şey vatan 
Dozer’i görür ve durup onu yerden kaldırmaya çalışırken, diğerlerine seslenir…
EMRE - …Durun lan, hooop! Dozer bozuldu oğlum!
Diğerleri durur  Ercüment, Psiko ve birkaç tanesi daha oldukları yere yığılıp kalırlarken,
Kermit, Kenan ve Beberuhi, Emre’yle Dozer’in yanına giderler…
BEBERUHİ - Dayan Dozerim, yettim!
KENAN - Nooldu lan?
EMRE - Ne biliyim, yığıldı kaldı çocuk
İkisi kollarına girer, Beberuhi arkasına geçer, Dozer’i kaldırmaya çalışırlar…
KENAN - Onu demiyorum be, manita nooldu?
EMRE - Sorma lan, General’in kızıymış
Kenan, henüz kaldırmış oldukları Dozer’i tutmayı bırakarak, şaşkınca gülümser…
KENAN - Hadi yaa Güdük Abi’nin kızıymış haa?
Emre de Dozer’i bırakıp konuşmaya devam eder…
EMRE - Ne Güdük Abi’si oğlum Orjinal Paşa’ymış adam… Sadece benziyo işte…
Bu sırada Beberuhi, arkaya doğru tekrar düşen Dozer’in altında kalmıştır…
BEBERUHİ - Ağh!
Yerde oturmakta olan diğerlerini görürüz…
Ercüment postalından sigara pakedini çıkarır ve önce yanında oturmakta olan Psiko’ya uzatır…
PSİKO - Yok, ben kullanmıyorum
ERCÜMENT - (Şaşkın) Kullanmıyo musun? Ne zamandan beri?
PSİKO - Yaklaşık üçbuçuk saattir…
Ercüment bir sigara çıkarıp, yakarken…
PSİKO - …Her gün böyle koşacaksak bırakmakta fayda var usta Yoksa bitmez bu askerlik
ERCÜMENT - Lan oğlum yürü git be ne askerliği Görmüyo musun hepsi numara işte
Bu sırada Emre ve Kenan da yanlarına gelir ve oturup, birar sigara yakarlar…
EMRE - Ne numarası lan? 
Kenan, Ercüment’i kastederek, Emre’ye…
KENAN - Bizim öküz olayı hala idrak edemedi de
ERCÜMENT - Öküz sensin ayu! Esas siz hiç bişeyi idrak edemediniz, haberiniz yok
KENAN - Neyi idrak edicektik anam?
ERCÜMENT - Sazan Kamil’i anam Sonra Bayır Niyazi’yi, Babam’ı ve tabi ki Güdük Necmi’yi…
EMRE - Şey, evet, biraz fazla tesadüf olduğu doğru tabi Ama ne demişler…
Ercüment alaycı bir sinirle tamamlar…
ERCÜMENT - …İnsanlar çift yaratılmıştır
EMRE - Aynen öyle  İnanması güç ama gördük işte, herkesin bi ikizi olabiliyo demek ki
ERCÜMENT - Yok yaa Bütün ikizler de bizi buldu yani öyle mi?
KENAN - Eee hayat böyle abicim Deli Bedri’ler de bitmez, Sazan Kamil’ler de
EMRE - Tabi canım Yarın öbürgün işe giricez, gene bi Deli Bedri çıkacak karşımıza
ERCÜMENT - Oğlum biraz akıllı olun lan Farkında değil misiniz, herşey bariz bi şekilde setap
KENAN - Saçma sapan konuşma be Böyle setap mı olurmuş?!
ERCÜMENT - Olur tabi Deli Bedri’den bahsediyoruz burda… Adamın kıçını kamuya açtık Bizden intikam almak için herşeyi yapar Paraya da kıyar, setapı da kurar
EMRE - Güdük Necmi’yi de o kiraladı yani öyle mi? 
ERCÜMENT - Aynen öyle
EMRE - Yürü git lan Güdük Abi bize kelek atar mı?! Hem daha biraz evvel adamın kızıyla konuştum Binbaşılığını filan hatırlıyo
ERCÜMENT - Kızı da tutmuşlardır  Bana parayı ver, senin bile binbaşılğını hatırlarım, noolucak ki
EMRE - (Bıkkın) Yaa Ercüment, baksana şu etrafına bi abicim Nerde olduğumuzun farkında değilsin galiba?!
ERCÜMENT - Setap diyorum oğlum, setaap
Bu sırada Dozer ve Beberuhi gelirler
Dozer, Beberuhi’nin koluna girmiş, yürümesine yardımcı olmaktadır…
BEBERUHİ - Hangi setap lan? Setap Erener mi?
Diğerleri gülerken Beberuhi ve Dozer otururlar… Ercüment de gülerek…
ERCÜMENT - Geyik yapmayın oğlum Valla billa herşey düzmece lan Hepsi Babam’ın işi…
KENAN - Ne yani, sırf bizden intikam almak için bir gecede garnizon mu kurdu bu herif? (Ercüment’i işaret ederek diğerlerine)
Delirmiş lan bu
Gülerler…
ERCÜMENT - Tamam, belki garnizon gerçek olabilir Ama gerisi düzmece…
KERMİT - (Alaycı) Bu durumda Deli Bedri’yle Türk Silahlı Kuvvetleri işbirliği yapıyo yani öyle mi?
ERCÜMENT - (Ciddi) Neden olmasın?
EMRE - Ercüment manyak mısın sen abicim? Koskoca Ordu, sırf şaka olsun diye delinin tekine binbaşı kıyafeti giydirip, bi de altına fıstık gibi jip verir mi lan?
Daha çok gülerler…
ERCÜMENT - Daha mantıklı bi açıklaması var mı peki?
PSİKO - (Takdir eder) Bravo lan Ercüment Ben psikopatım ama sen benden daha büyük psikopatsın haa
Yine gülerler…
ERCÜMENT - Yazık lan Bi de gülüyosunuz ağlanacak halimize
Beberuhi çerçeve dışına doğru bakar ve telaşla…
BEBERUHİ - Eyvaah, çok pırpırlı amca geliyo
Kamil Astsubay’ın bizimkilere doğru gelmekte olduğunu görürüz…
Hababamcılar telaşla kalkarken Ercüment emekleme pozisyonuna geçerek…
ERCÜMENT - Durun lan kalkmayın sakın…
Diğerleri duraksar ve şaşkınca Ercüment’e bakarlar…
EMRE - Naapıyosun lan?!
ERCÜMENT - Bakın şimdi nasıl düşürücem maskesini
Bu sırada Kamil yanlarına gelmiştir Şaşkın ve sertçe…
KAMİL - Nooluyo burada?!
ERCÜMENT - Lensimizi düşürdük de onu arıyoruz
KAMİL - Lens mi? (Yere bakınarak) Nasıl bişeydi?
ERCÜMENT - Maviydi Böyle çakmak çakmak bakıyodu (İmalı) Hocam
Kamil yere bakınmaya devam ederek…
KAMİL - Hocam değil evladım, Komutanım Bi öğrenemedin şunu…
SAHNE 24 NECMİ ODA / İÇ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Necmi akvaryumdaki su kaplumbağasını beslemektedir…
NECMİ - Al bakalım eşşek karettası seni… Haah, ısır bakiim…
Kısa süre fondan kapı tıklaması…
NECMİ - …Giir!
Kapı açılır ve içeri Ceylan girer…
CEYLAN - Babacım…
Ceylan’ı görünce Necmi’nin yüzü aydınlanmıştır… Şaşkın bir tebessümle…
NECMİ - Ceylan? Ne işin var burda güzel kızım?
Ceylan girer ve Necmi’nin yanına gelerek…
CEYLAN - Yemeğini evde unutmuşsun babacım Onu getirdim
NECMİ - Ah be yavrucum, ne zahmet ettin…
Ceylan’ı önce yanaklarından, ardından alnından öperek…
NECMİ - …Burda yerdim karavanadan bişeyler
CEYLAN - Ay lütfen Baba, hayır! Burada yeme diye yapıyorum bu yemekleri heralde
NECMİ - Niye yahu? Ne güzel yemek çıkıyo askere
Ceylan sefer tasını masanın üzerine koyar ve çantasından çatal, bıçak ve peçete çıkarır…
CEYLAN - Olabilir Ama senin perhizine dikkat etmen lazım Doktor’un ne dediğini unutma…
Ve masanın üzerine pratik bir sofra kurarken, Necmi iççekerek masanın arkasına geçer ve yerine otururken, Ceylan sefer tasını açar ve bölümlerini tek tek Necmi’nin önüne koyarak 
CEYLAN - …Bak burda haşlanmış patates var… Bunda haşlanmış karnıbahar… Tatlı olarak da haşlanmış elma…
Necmi yüzünü buruşturarak sefer tasının bölümlerinden birini önüne çekerek…
NECMİ - Meyve olarak da haşlanmış baklava getirseydin bari
Ceylan tebessümle, masanın önündeki koltuklardan birine oturur…
CEYLAN - Babacım yaa Şeker yasak biliyosun
Necmi önüne çektiği kabı açıp, umutla içine bakarak…
NECMİ - Et var mı bunun içinde?
CEYLAN - Tabi ki de yok Unuttun mu Doktor eti de yasakladı
Necmi sefer tasının içindeki yemeğe yüzünü buruşturarak bakar…
NECMİ - Bu doktor da iyice zıvanadan çıktı haa… General olduk, biz personele bu kadar yasak koymuyoruz be
Bu sırada fondan kapı tıklaması…
NECMİ - Giir!
Kapı açılır ve Bedri girer… Selam vererek…
BEDRİ - Beni emretmişsiniz Komutanım
NECMİ - Haa, gel Bedri… Aç mısın? 
BEDRİ - Sağolun Komutanım, ben yedim…
NECMİ - (Ceylan’a) Kızım sen hadi git artık Teşekkür ederim
Ceylan kalkar ve masanın diğer tarafına geçerek…
CEYLAN - Bişey değil Babacım Hoşçakal…
Ceylan, Necmi’yi yanağından öperken, Necmi de onun başını geçiştirircesine sever…
NECMİ - Tamam Hadi bakalım güle güle…
Ceylan giderken Bedri’ye…
CEYLAN - İyi günler Bedri Amca
BEDRİ - İyi günler çocuğum
Ceylan odadan çıkarken, Necmi, Bedri’ye eliyle oturmasını işaret eder…
NECMİ - Otur evladım…
BEDRİ - (Oturur) Emredersiniz…
Necmi, Ceylan’ın çıktığından emin olduktan sonra, sesini biraz alçaltarak, merakla…
NECMİ - Karavanada ne var acaba?
BEDRİ - İnegöl köfte, fırında makarna ve aşure var Komutanım… Ayıptır söylemesi aşure şahane
NECMİ - (İştahla yutkunarak) Hadi yaa…
Önündeki sebze yemeğine bakıp, yüzünü buruşturarak, sefer tasını kenara iterken,
fondan tekrar kapı çalar… Necmi, kızı geldi zanneder ve telaşla yemeği tekrar önüne çekerek…
NECMİ - …Giir!
Kapı açılır Bu kez Zehra Binbaşı gelmiştir Elinde bir dosya olduğu görülür…
ZEHRA - Müsait misiniz Komutanım?
Necmi rahatlar ve yemeği tekrar önünden uzaklaştırır…
NECMİ - Tabi, gel Binbaşım Buyur
Zehra masaya yaklaşıp, ayakta durur Bu arada Bedri’yi, başıyla hafifçe selamlar…
ZEHRA - Binbaşım…
BEDRİ - Binbaşım…
Necmi, Zehra’nın elindeki dosyaya bakarak…
NECMİ - Hayırdır?
ZEHRA - Dosyayı hazırladım Komutanım Genel Kurmay’a göndermeden önce size de bir göstermek istedim
Necmi eliyle dosyayı vermesini işaret eder ve Zehra dosyayı verirken, keyifsiz bir ifadeyle…
NECMİ - İnadım inat diyosun yani?
ZEHRA - Estağfrullah Komutanım Benimki inattan ziyade, idealist bir yaklaşım Hatta diyebilirim ki hayatımın amacı
Necmi dosyayı açar ve yine keyifsizce gözgezdirerek…
NECMİ - Eh ne diyeyim Hayırlı olsun bari
ZEHRA - (Hafif Küskün) Anladığım kadarıyla bu konuda bana destek olmayacaksınız Komutanım?
Necmi dosyayı Zehra’ya vererek…
NECMİ - Daha ne destek olucam evladım, köstek olmuyorum ya yetmez mi?
ZEHRA - Teşekkür ederim Komutanım
NECMİ - Ama sen yine de fazla umutlanma tabi Zira komutanlarımız bu konuda senin kadar istekli olmayabilirler
ZEHRA - Olsun Ben gene de şansımı denemek istiyorum Komutanım
NECMİ - Sen bilirsin evladım… Başka bişey var mı? 
ZEHRA - Hayır Komutanım
NECMİ - E hadi bakalım Kolay gelsin…
ZEHRA - (Selam vererek) Sağolun (Bedri’ye) Binbaşım…
BEDRİ - Binbaşım…
Zehra giderken Necmi keyifsizce iççekerek…
NECMİ - Sen ne düşünüyosun bu konuda Bedri?
BEDRİ - Hangi konuda efenim?
NECMİ - Zehra Binbaşı’nın projesinden haberin yok mu?
BEDRİ - Proje mi? Bu konuda maalesef bi malumatım yok Komutanım
Necmi kalkar ve tekrar akvaryumun yanına giderek…
NECMİ - Genel Kurmay’a dilekçe veriyor Kızların da askere alınmasıyla ilgili
Bedri de kalkar ve şaşkın bir dehşetle…
BEDRİ - Ne?! Kızlar mı?!
NECMİ - Yaa İnsanın tüyleri diken diken oluyo dimi
Bedri, Necmi’nin yanına giderek, telaşlıca…
BEDRİ - Ciddi misiniz Komutanım?! Bana şaka yapmıyosunuz değil mi? Gerçi genelde şaka yapan bir insan değilsinizdir ama
NECMİ - Yok canım ne şakası Gördün işte, dosyayı hazırlamış Dilekçeyle birlikte bugün yarın gönderir Genel Kurmay’a…
BEDRİ - Komutanım müsaade ederseniz sinirlenebilir miyim?
NECMİ - Tabi, buyur
BEDRİ - (Sinirli) Komutanım, yani kusura bakmayın ama bu gerçekten çok saçma sapan bir fikir be Komutanım (Daha sinirli) Kızların ne işi var askerde yahu?! (sakin) diyesim geliyo yani Komutanım!
NECMİ - Valla bana da pek mantıklı gelmiyor Ama gel gör ki karar mercii biz değiliz Komutanlarımız gerekli değerlendir- meleri yapar, en doğru kararı verirler, merak etme
BEDRİ - (Telaşla) Peki ya dilekçeyi kabul ederlerse?
NECMİ - O zaman en doğrusu odur
BEDRİ - (Daha telaşlı) Nasıl yani? Şimdi kızların da askere alınma ihtimali gerçekten var mı yani?
NECMİ - Olabilir tabi… Bugün pek çok ülkede benzer uygu- lamalar yapılıyor Hele şimdi bir de Avrupa Birliği zımbırtısı var
BEDRİ - (Gayrıihtiyari) Eeeh bu Avrupa Birliği de çok olmaya başladı haa! (Utanır) Afedersiniz Komutanım, bir an kendimi kaybettim
NECMİ - Mühim değil… Kısmen haklısın
BEDRİ - (Ağlamaklı) O dilekçe Genel Kurmay’a gitmese çok daha hayırlı olur gibime geliyo Komutanım Müsaade edin, kendisiyle bi konuşayım Belki vazgeçirebilirim
NECMİ - Beni bu işe karıştırma Binbaşı Konumum gereği kimse üzerinde baskı yapamam… (İmalı) Ama çok istiyorsan git kendisiyle konuş tabi Bakarsın belki vazgeçer, bu gereksiz macera da hiç yaşanmadan bitmiş olur…
BEDRİ - Bence de… Acil müsaadelerinizi istiyorum Komutanım
NECMİ - Verdim gitti…
SAHNE 25 ZEHRA ODA / İÇ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Zehra Binbaşı pencerenin önünde durmuş, dürbünle dışarıya bakmaktadır…
Fondan kapı tıklaması…
ZEHRA - Geel!
Kapı açılır ve Bedri Binbaşı girer…
BEDRİ - Beş dakikanız var mı Binbaşım?
Zehra, Bedri’ye kısa bir bakış atar ve dürbünle bakmaya devam ederek…
ZEHRA - Elbette Binbaşım
Bedri girer ve Zehra’nın yanına gelerek…
BEDRİ - Şey, ben sizden bişey rica etmek için geldim Zehra Binbaşım
ZEHRA - Sizi dinliyorum Bedri Binbaşım
BEDRİ - Eee, şey, özetle, yani bence, kızlar askerlik filan yapamaz Binbaşım
Zehra , Bedri’ye döner ve soğuk bir ifadeyle…
ZEHRA - Subaylık yapabilir mi peki Binbaşım?
BEDRİ - Aynı şey değil Hanfendi Lütfen makul olun Tıkır tıkır işleyen bir ordunun dinamikleriyle oynamanın ne alemi var şimdi yani?
Zehra tekrar dürbünle dışarı bakmaya başlar…
ZEHRA - Buna siz karar vermeyeceksiniz Beyfendi Lütfen yetkinizi ve haddinizi aşmayın
BEDRİ - (Sinirlice) Esas sen haddini aşıyosun Bayan!
Git, feminist arzularını başka bi kurumda tatmin et Burası Asker ocağı, ağdacı değil
Zehra’nın bu kez çok daha sert bir ifadeyle bakması üzerine hafif utanır…
BEDRİ - …Tamam, afedersiniz, bu fazla oldu  Ama lütfen anlamaya çalışın Binbaşım Sizden rica ediyorum, “Şu dilekçeyi göndermeyin” diyorum Ankara’ya
Zehra tekrar dürbünle dışarıya bakarak…
ZEHRA - Ben de, “Artık çok geç” diyorum Bedri Bey Az önce gönderdim bile
BEDRİ - (Sinirle) Ne?! Ne istiyosun sen Binbaşı? Maksadın nedir? Garnizon buram buram oje mi koksun yani?!
ZEHRA - Çorap kokmasından iyidir 
BEDRİ - Bak sinir etme beni Zehra!
Zehra tekrar Bedri’ye döner ve sakin ama ürkütücü bir sinirle…
ZEHRA - Zehra babandır! Benimle bu şekilde konuşamazsın Bedri Yoksa ben de sana Bediş demeye başlarım…
BEDRİ - (Sakinleşir, üzülür) Tamam, özür dilerim
Zehra tekrar dürbünle dışarıya bakarak…
ZEHRA - Kabul edilmedi
BEDRİ - (Bıkkınca) Özetlemek gerekirse, şunu söylemeye çalışı- yorum Binbaşım, kızlar askerlik maskerlik yapamaz İşte o kadar
ZEHRA - Yapar Binbaşım Hatta gerekirse erkeklerden daha bile iyi yapar İşte bu da bu kadar…
BEDRİ - (Alaycı) Hahaha Hadi canım İstirham ediyorum güldürmeyiniz beni
Zehra tekrar Bedri’ye döner ve dürbünü uzatıp, alaycı bir keyifle…
ZEHRA - Yaa, demek illa ağlamak istiyosunuz?
BEDRİ - (Şaşkın) Af buyurunuz, nasıl?!
Zehra, dürbünü Bedri’nin eline tutuşturur ve sonra dışarıyı işaret ederek, bıkkınca…
ZEHRA - Diyorum ki buyrunuz, şaşı bakınız, şaşrınız Bedri Bey
Bedri aynı şaşkın ifadeyle dürbünü gözüne dayar, dışarıya bakınır…
Kısa süre sonra Hababamcılar’ı görür ve şaşkın bir dehşetle…
BEDRİ - Aha! Nooluyo orda be?!
Bedri’nin gözünden dışarısını görürüz; Hababamcılar çimenlere yayılmış sigara içmekte, Kamil ise dizleri üzerinde emekleyerek, çimlerin arasında lens aramaktadır Fondan Zehra, alaycı bir keyifle
ZEHRA SES - Erkekler askerlik yapıyo Hahaha! Ay çok afedersiniz…
SAHNE 26 EĞİTİM ALANI / DIŞ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Hababamcılar çimenlerin üzerinde oturmuş sigara içmekte,
Kamil ise dizleri üzerinde emekleyerek lens aramaya devam etmektedir…
KAMİL - Sanki demin mavi bişey görür gibi oldum ama Hay Allah…
Bu sırada Bedri’nin jipi hızla görüntüye girer ve sesli bir frenle durur…
Bedri arabadan inerken, Ercüment, telaşla kalkan diğer Hababamcılar’a…
ERCÜMENT - Kalkmayın oğlum Alt tarafı Babam işte lan…
Bedri şaşkın ve sinirlice…
BEDRİ - Nooluyo burada?!
Kamil dizlerinin üzerindedir…
KAMİL - Çocuklar lensini düşürmüş de onu arıyoruz Komutanım?
BEDRİ - Lens mi?!
KAMİL - Evet, mavi…
Bedri, Hababamcılar’ın Kamil’i kandırdığını anlar…
BEDRİ - Şerefsiz herifler Komutanınızı kandırmaya nasıl cürret edersiniz?!
BEBERUHİ - Çok yorulmuştuk Komutanım Mecbur kaldık
Kamil de kandırıldığını anlamıştır… Şaşkın ve fakat tebessümle kalkar…
KAMİL - Vay eşşek sıpaları… Afferim ama, eğer beni kandırabiliyosanız, gerektiğinde düşmanı da kandırabilirsiniz demektir… (Bedri’ye) Çocukların bu kötü huyunu faydalı bir yeteneğe dönüştürmek lazım Komutanım
Bedri, Hababamcılar’a bakmaya devam ederek, tehtidkar bir ifadeyle onaylar…
BEDRİ - Ben de aynen öyle yapıcam zaten (Hababamcılar’a) Dikkaat! Hazıırool!
Diğer Hababamcılar telaşla hazırol pozisyonuna geçerken, arka tarafta çimlerin üstünde oturmaya devam etmekte olan Ercüment sırıtarak, Bedri ve Kamil’e…
ERCÜMENT - Yaa valla süper rol yapıyosunuz haa
Bedri, Ercüment’i yeni farketmiştir… Şaşkınca…
BEDRİ - Semiramis?! Hala ne halt etmeye oturuyosun orada evladım? Pikniğe mi geldin? 
Ercüment sırıtmaya devam ederek kalkar…
ERCÜMENT - Yaa Babacım noolur uzatma artık yaa Şakayı da tadında bırakmak lazım valla bak
Bedri, lakayıt bir ifadeyle yanına gelmekte olan Ercüment’e şaşkın bir dehşetle bakmaktadır…
BEDRİ - Ne şakası evladım Deli misin sen?!
Ercüment tırsmıştır…
ERCÜMENT - Ama babacım…
BEDRİ - (Çok sert) Geç yerine!
Ercüment panikle yerine giderken…
ERCÜMENT - Tamam Babacım yaa, kızma…
BEDRİ - Bi daha da bana Babacım mabacım deme! Rahatsız herif! (Kamil’e) Bundan sonra bu zibidilerle bizzat kendim ilgilenicem Astsubayım
KAMİL - Emredersiniz Komutanım
Bedri Hababamcılar’a döner ve sert bir sesle…
BEDRİ - Dikkaat! Şu andan itibaren izinsiz konuşanlar cezalandırılacaktır!
BEBERUHİ - Nasıl yani izinsiz konuşan?
BEDRİ - (Sinirle) Aynen böyle… Herkesin koştuğundan iki kat fazla koşacaksın
DOZER - Aman ya Rabbi!
BEDRİ - (Dozer’e) Sen de…
Dozer dehşetle irkilir ve kelime-i şehadet getirerek bayılır…
BEDRİ - (Şaşkınca) Haydaa! Niye bayıldı şimdi bu?
Emre, Dozer’in hemen yanında durmaktadır…
EMRE - Koşmalı sporlarla arası pek iyi değil de, o yüzden olabilir Komutanım
Bedri, baygın halde yerde yatmakta olan Dozer’e bakarak…
BEDRİ - Nasıl iyi olsun ki Baksana şuna, aç tartılsa yediyüzelli kilo çıkar… (Emre’ye) Kaldırın bakayım…
Emre ve Kenan, Dozer’i ayıltmaya çalışırlarken, Bedri, Kamil’e dönerek…
BEDRİ - …Bu çocuğun kilosu yasal sınırın üç - dört katından aşağı değildir Hemen hastaneye sevk edelim, çürüğe ayırsınlar
KAMİL - Emredersiniz Komutanım…
Bunu duyan Dozer ayılır ve ağlamaklı bir panikle…
DOZER - Ne?! Çürük mü? Ben mi?!
BEDRİ - (Dozer’e) Sus bakayım! (Emre ve Kenan’a) Kaldırın şunu…
Emre ve Kenan, Dozer’i kaldırırlarken, Bedri, Kamil’e…
BEDRİ - Götürün
KAMİL - (Selam verir) Emredersiniz! (Dozer’e) Gel evladım…
Dozer ağlamaklı bir ifadeyle Bedri’ye…
DOZER - Komutanım ben gitmesem… Zayıflarım, söz
BEDRİ - (Üzülmüştür) Zayıfladığında gelirsin evladım… Şimdi bu şekilde sana eğitim yaptıramam Hem yasak, hem de çok tehlikeli
Dozer çaresiz başını öne eğer… Hababamcılar da üzülmüştür… Dozer, diğerlerine dönerek…
DOZER - Hoşçakalın arkadaşlar… Zayıflayabilirsem gelirim…
RABARBA - Güle güle Dozer… Bekliicez seni… Kendine iyi bak Dozerim… Hızlı kilo verme, dokanır…
Kamil önde, dozer arkasında giderlerken Hababamcılar üzgündür…
Bedri’nin sert sesiyle irkilirler…
BEDRİ - Hazııroool!
Hababamcılar telaşla hazırol pozisyonuna geçerler…
Bedri jipe biner ve motoru çalıştırarak…
BEDRİ - …Beni takip et!
Bedri jiple giderken, Hababamcılar’ın yüzünde dehşetli bir ifade vardır…
Ve son olarak Demir Çavuş’un konsantre olmuş bir halde koşarak ve tempo tutarak
Hababamcılar’ın önünden geçip, gittiği görülür… Belli ki büyük bir tur atmıştır…
DEMİR - Her şey vatan için! Her şey vatan için! 
SAHNE 27 EĞİTİM ALANI / DIŞ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bedri jipi kullanmakta, Niyazi ise yanında oturmaktadır…
Hababamcılar’ın jipin peşinden –zar zor- koşmakta olduğunu görürüz…
Yüksek sesle tempo tutarak…
HABABAM KORO - Her şey vatan için! Her şey vatan için! Her şey vatan için!
Niyazi arkaya bakar ve Hababamcılar’la aralarının epeyce açıldığını görünce, Bedri’ye…
NİYAZİ - Geride kalıyolar Komutanım…
Bedri dikiz aynasından arkaya bakar ve jipi durdurarak…
BEDRİ - Hallederiz…
Zaman aşımı ve geçme…
SAHNE 28 EĞİTİM ALANI / DIŞ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Jip bu kez Hababamcılar’ın arkasındadır…
Hababamcılar perişan bir halde ve fakat mecburen hızlı koşmaktadırlar…
SAHNE 29 ALETLİ EĞİTİM ALANI / DIŞ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Hababamcılar, İtalyan Çukuru, tırmanma duvarı, ip köprü, engel aşma ve benzeri düzeneklerin bulunduğu eğitim alanında, perişan bir halde ve beceriksizce eğitim yapmaya çalışmaktadırlar…
Başlarında yine Bedri, Bedri’nin yanında ise yine Niyazi vardır…
Bu sırada yine arka plandaki sivil bölgede Dozer’i görürüz
Üzerinde başka sivil giysiler vardır ve o da kendince eğitim yapmaya devam etmektedir…
Kısa süre sonra kendisine doğru gelmekte olan bir askeri inzibat aracı olduğunu görür
ve kaçmaya başlar…
SAHNE 30 GARNİZON / DIŞ / GECE
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Tel örgüler boyunca nöbet tutan askerleri, yavaş ve panaromik bir panla görürüz…
Er koğuşunun bulunduğu bina görüntüye girdiğinde kamera sabitlenir…
Koğuşun ışıkları yanmaktadır…
SAHNE 31 ER KOĞUŞU / İÇ / GECE
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Küçük bir radyo yakın plan açarız ve yavaşça geri zoom…
Diğer askerler koğuşta oturmuş, radyo dinlemekte, sohbet etmektedirler…
Dolaplarını düzeltenler, çamaşır asanlar, şakalaşanlar, mektup yazanlar vs…
Fondan, Sahne 21’deki askerlerin, yine aynı sırayla ve aynı şeyleri söylediği duyulur…
Koğuşun en sonundaki bölümde Hababamcılar’ı görürüz Bu kez çoğu uyumaktadır…
Uyumayanlar ise perişan haldedir Yataklarına oturmuş ya da uzannmış halde inlemekte,
her biri ayrı bir yerini ovuşturup durmaktadır… Kenan, yatağının duvarına bir çentik daha atmaktadır… Çentiklerden anladığımız kadarıyla askere geleli henüz onbeş gün olmuştur…
KENAN - Dayanın beyler, onbeşinci günü de bitirdik
BEBERUHİ - (Umutsuz) Azı gitti çoğu kaldı yani öyle mi?
Kenan kalemi Beberuhi’ye atarak…
KENAN - İnsanın moralini ne bozuyosun lan deve tabanı!
EMRE - (Umutsuz) Bu askerlik bitmez abicim, söyliyim…
PSİKO - (Keyifli) İnşallah…
KERMİT - Sen de bozdun kendini haa Psiko
PSİKO - (Ürkütücü) Mahzuru mu var? 
KERMİT - (Tırsar) Yok canım estağfrullah Biraz fazla ciddiye aldın ya o bakımdan yani
PSİKO - Askerlik ciddi bir olaydır
ERCÜMENT - Ne askerliği lan Babam binbaşı ayaklarına ağzımıza sıçıyo haberiniz yok…
PSİKO - Sen de kapa şu çeneni artık lan! Bıdı bıdı bıdı, bak çıkarıcam kaşığı sonunda ha!
Beberuhi telaşla Ercüment’e…
BEBERUHİ - Yerinde olsam bi daha pırt bile yapmazdım…
Bu sırada görüntüye Sabit girer… Elinde ankesörlü telefon kartları vardır…
SABİT - Telefon kartına ihtiyacı olan var mı beyler?!
KENAN - Yaa Sabit Abi, o telefonun önünde hep kuyruk oluyo be abi
KERMİT - Evet, en az iki kilometre
ERCÜMENT - Ayrıca çalışmıyo koduğumun telefonu
SABİT - Hadi yaa O zaman elmecbur cep telefonu kullanacaksınız
EMRE - Peki nası yapıcaz o işi Abi? Hatırlarsan telefonlarımıza el koymuştun
SABİT - Mecburen el koydum gülüm Emirler böyle…
KENAN - Eee? Peki şimdi biz nerden bulucaz da kullanıcaz cep telefonunu?
Sabit cebinden, Hababamcılar’ın telefonlarını çıkararak…
SABİT - Kiralayacaksınız
ERCÜMENT - Anaa benim telefon… Vay adi herif…
SABİT - (Tehtidkar) Efenim?!
Ercüment tırsar ve kendi telefonunu alarak…
ERCÜMENT - Yok bişey abi Ne kadar bunun kirası?
SABİT - Gönlünden ne koparsa… Az bişey kopmasa iyi olur tabi
Diğerleri de telefonlarını alırken Dursun gelir… Emre’ye…
DURSUN - Artiiz! Ziyaretçin var…
Beberuhi üstüne alınır ve şaşkın bir tebessümle…
BEBERUHİ - Hadi yaa Kimmiş?
DURSUN - Sana değil andaval, (Emre’yi işaret eder) yakışıklı olana
EMRE - (Şaşkın) Kime, bana mı?
DURSUN - Hee Nizamiyede…
SABİT - Ne biçim bi ziyaretçisiymiş lan bu saatte bu?
DURSUN - Özel bi durum Abi…
Dursun, Sabit’in kulağına birşeyler fısıldar…
SABİT - (Şaşkın) Yemin et?!
DURSUN - Musaf çarpsın
SABİT - (Emre’ye) Ne bekliyosun oğlum, gitsene…
Emre şaşkın bir ifadeyle ve hızlı adımlarla giderken keseriz…
SAHNE 32 NİZAMİYE / DIŞ / GECE
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Nizamiye - danışma binasında askerler, sigara içmekte ve radyodan fondaki müziği dinlemekteler… Kamera yana kayar, Emre’nin geldiğini görürüz… Bir ağacın yakınında durur ve etrafa bakınır… Derken Ceylan ağacın arkasından çıkar ve arkadan Emre’ye sessizce yaklaşıp, gözlerini kapatarak
CEYLAN - Bil bakiim ben kimim?
EMRE - (Şaşkın) Anne?!
Ceylan ellerini çeker ve tebessümle…
CEYLAN - Hayır bilemedin; Ceylan
Emre arkasını döner ve şaşkın bir telaşla…
EMRE - Eyvah General’in kızı!
Ceylan eliyle sus işareti yapar ve arada danışma binasına bakarak, kısık sesle…
CEYLAN - Şşşt! Bağırma yakalanıcaz! Babam buraya geldiğimi öğrenirse seni de keser, bana da küser…
Emre artan bir telaşla ve kısık sesle…
EMRE - O zaman gitsene abicim Ne işin var burada? 
CEYLAN - Sana kek yaptım
EMRE - (Şaşkın) Nasıl yani kek?
Ceylan hızla ağacın arkasına gider ve elinde bir kapla geri gelip, kabı Emre’nin eline tutuşturarak…
CEYLAN - Havuçlu
Emre şaşkınca elindeki kaba bakarak…
EMRE - Havuç mu?
Bu sırada Ceylan bir de fotoğraf çıkarır ve Emre’nin üstündeki askeri kabanın cebine koyarak…
CEYLAN - Bu da senin
EMRE - (Cebine bakarak) O da nedir?
CEYLAN - Sana fotoğrafımı getirdim Belki dolabına asmak istersin
EMRE - (Panikle) Ne? Kendi dolabıma mı? Hayır, lütfen, bunu benden isteme
Ceylan yine eliyle sus işareti yapar ve arada danışma binasına bakarak, kısık sesle…
CEYLAN - Şşşt! Bağırıp durmasana be… (Elini cebine atarak) Gülümse bakiim
EMRE - (Şaşkın) Ha?!
Ceylan cebinden küçük bir fotoğraf makinesi çıkarır ve hızla Emre’nin fotoğrafını çekerken…
CEYLAN - Senin de bende resmin olsun…
Emre’nin şaşkına dönmüş suratında flaş patlar…
EMRE - Ağh!
Ve kare donar… Fotoğraf üzerine Ceylan’ın ve Emre’nin sesleri düşmeye devam eder…
CEYLAN SES - Okuldaki kızlara göstericem Seni çok merak ediyolar aşkım…
EMRE SES - (Şaşkın-Panikli) Aşkım mı? Ne aşkı?
CEYLAN SES - (Heyecanla gülerek) Hayatımın aşkı!
SAHNE 33 ATIŞ POLİGONU / DIŞ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bedri ve Zehra yanyana durmuş, tabancayla atış yapmaktadırlar…
Bir yandan da soğuk ama seviyeli bir polemik içerisindedirler…
BEDRİ - Ankara’dan haber çıkmadı galiba Binbaşım?
Bedri lafı bitince ateş eder…
ZEHRA - Hayır Binbaşım, henüz olumlu ya da olumsuz bir cevap almadım (ateş eder)
BEDRİ - Hala gülüyolardır belki, o yüzden yazamamışlardır cevabı (Gülerek ateş eder) Yakında gelir ama merak etmeyin Zehra Hanım…
ZEHRA - O cevap geldiğinde de böyle gülebilecek misiniz acaba? Nedense en çok bunu merak ediyorum Bedri Bey  (ateş eder)
BEDRİ - Yazık, ne kadar ütopik yaradılışlı bir hanfendisiniz Kadınların da askerlik yapabileceğine gerçekten inanmış olmanız pek acıklı imiş… (ateş eder)
Bu sırada Zehra çerçeve dışına bakar ve alaycı bir ifadeyle gülümseyerek…
ZEHRA - Aaa sizin snaypırlar geliyor Ne güzel, eylenicez…
Bedri de aynı yöne bakar… Hababamcilar, başlarında Kamil ve Demir olduğu halde düzensiz ve dağınık halde poligona girmektedirler… Demir’in tüm çabalarına rağmen sıraya bile girmekten aciz Hababamcılar’ın görüntüleri üzerine Bedri’yi duymaya devam ederiz…
BEDRİ SES - Siz bakmayın onların böyle etkisiz eleman gibi göründüğüne Ellerine silahı alınca içgüdüsel olarak kahramanlaşacaklardır, Binbaşım…
Tekrar Bedri ve Zehra’yı görürüz…
BEDRİ - …Ne de olsa hepsi erkek…
ZEHRA - (İmalı) Belki de bütün problem budur…
BEDRİ – Reca ederim saçmalamayın Savaşma yeteneği erkek adamın genlerinde vardır, Binbaşım
ZEHRA - İnsan genlerini sadece babasından değil, annesinden de alır, Binbaşım
BEDRİ - Olabilir Ben savaş geninden bahsediyorum
ZEHRA - Öyle bir gen olduğunu hiç sanmıyorum
BEDRİ - Ben pek sanıyorum…
Hababamcılar’ı, daha yakın görürüz…
Demir tüfeğin nasıl kullanılacağını son kez göstermekte, yine sadece Psiko ilgilenmektedir…
DEMİR - Bakın son kez anlatıyorum Önce emniyeti aç (Açar)
Sonra tüfeği omuzuna yerleştir (Yerleştirir) Nişan al (Alır)
Derin bir nefes al (Alır) Nefesin üçte birini ver (Verir) Tetik boşluğunu al… Ve ateş! (Ateş eder) İşte bu kadar basit… Evet, naapıyoduk nişan alırken? Hani üç kelime?
BEBERUHİ - Gezcik, gözcük, arpa
Hababamcılar güler…
DEMİR - Yanlış! Naapıyoduk nişan alırken?!
PSİKO - Gez, göz, arpacık
DEMİR - Afferim… (Göstererek) İşte gez, bu göz, bu da arpacık…
Tüfeği en yakınındaki Beberuhi’ye verirken…
DEMİR - …Al Aşağı doğru tut
Beberuhi tüfeği alır almaz kaldırarak…
BEBERUHİ - Böyle kaldır mıyım mı yani?
Etraftaki herkes bir anda yere yatar…
Sadece Bedri ayaktadır Tüfeği kendisine doğru tutmuş olan Beberuhi’ye doğru bakakalmıştır…
Sakin olmaya çalışarak…
BEDRİ - Hayır yavrum, kaldırma…
Bu sırada Ercüment yattığı yerden Bedri’ye seslenir…
ERCÜMENT - Babacım sen de yat bence! Riske giriyosun
BEDRİ - Semiramis kapa çeneni evladım! Başlatıcan babandan… (Beberuhi’ye, sakince) Sen de indir bakiim, indirebiliyo musun şu tüfeği? Hadi yavrum…
Beberuhi sırıtmaya devam ederek tüfeğin ucunu aşağı doğru indirir…
BEBERUHİ - Böyle mi? 
BEDRİ - (Rahatlamıştır) Evet Afferim…
Yatanlar ayağa kalkarlar… Demir, Beberuhi’yi ateş edeceği yöne çevirerek…
DEMİR - Bu tarafa doğru duracaksın… Ben emir verince emniyeti açacaksın
Beberuhi tüfeğin emniyetini açar ve tüfekle birlikte Demir’e doğru dönerek…
BEBERUHİ - Böyle mi?
Demir ve diğerleri yine panikle yere yatarlar…
DEMİR - Şimdi değil be kardeşim yahu! Emir verince!
Yine sadece Bedri ve tüfeğiyle ona doğru dönmüş haldeki Beberuhi ayakta durmaktadır…
BEDRİ - Evladım gene naapıyosun bu tarafa doğru sen? 
BEBERUHİ - Emniyeti açarken yanlışlıkla döndüm galiba Komutanım
BEDRİ - İyi yapmışsın Hadi kapa şimdi emniyeti… Sakın tetiğe basma
BEBERUHİ - (Ateş ederek) Bu tetiğe mi? 
Tüfekten çıkan kurşun, Bedri’nin bacaklarının arasından geçip, yere çarpmıştır…
BEDRİ - (Yutkunarak) Evet
BEBERUHİ - (Yutkunarak) Tamam basmam
Zehra yattığı yerden alaycı ve fakat endişeli bir imayla Bedri’ye…
ZEHRA - Farkındaysanız artık hiç gülemiyorum Binbaşım
SAHNE 34 GARNİZON / DIŞ / GECE
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Tel örgüler… Bir nöbet noktası… Asker nöbet tutmakta ve yanık bir türkü söylemektedir…
Kamera yana kayar ve bir başka nöbet nöbet noktasındaki Kenan’ı görürüz; o da nöbet tutmakta ve yakınlarda türkü söylemekte olan diğer nöbetçiyi dinlemektedir…
Asker’in türküsü bitince Kenan da gaza gelir ve o da kendince bir şarkı söylemeye başlar…
KENAN - Yazdığım mektupları teker teker yakacakmış Çektiğim mesajları okumadan atacakmış Dönüp özür dilersem belki huzur bulacakmış…
Cehpanelik önü - kapı yakın… Henüz neresi olduğunu bilmiyoruz…
Beberuhi kapının önünde nöbet tutmakta ve Kenan’ın söylediği şarkıyı dinleyerek gülmektedir…
KENAN SES - …Aman hiç birşey bulma canıma minnet Yavrum hiç birşey bulma canıma minnet…
Beberuhi kulağındaki sigarayı alıp, ağzına sokar ve cebinden çakmak çıkarırken, gülerek…
BEBERUHİ - Hey Allahım ya Denyo bu çocuk…
Çakmak da çıkarır ve tam yaktığı sırada görüntüye Bedri’nin jipi girer…
Yine yanında Niyazi vardır… Jip durur ve Bedri inerken şaşkınca Beberuhi’ye doğru…
BEDRİ - Naapıyosun orda asker? Yoksa sigara mı içiyosun?!
Beberuhi tırsar Ağzında sigara ve elinde yanan çakmak olduğu halde…
BEBERUHİ - Yok Komutanım, yakmıycaktım zaten…
Bedri yaklaşır, Beberuhi’yi tanımıştır…
BEDRİ - Gene mi sen, anormal herif? Naapıyosun burada?
Beberuhi ağzında sigara ve elinde yanan çakmak olduğu halde konuşmaya devam eder…
BEBERUHİ - Üzerinize afiyet nöbet geçiriyorum Ya siz?
BEDRİ - Nöbet geçirilmez aptal, tutulur… Ayrıca burada sigara içilmez Söndür o çakmağı…
Beberuhi’nin elinden sigarayı alıp, kırarak yere atar…
BEDRİ - …Şu zıkkımı da bırak Yazık, gencecik adamsın…
Beberuhi çakmağı söndürür ve cebine koyarken…
BEDRİ - …Gene kim silah verdi bakiim senin eline?
BEBERUHİ - Demir Çavuş verdi Komutanım Ama saftorik olduğum için mermileri aldı tabi
BEDRİ - İyi yapmış… Bi daha burada sigara içtiğini görmiyim
BEBERUHİ - Emredersiniz Komutanım
Bedri jipe biner ve giderken, Beberuhi arkalarından elsallayarak…
BEBERUHİ - …İyi geceleer!
Jip uzaklaşınca yere eğilir, az önce Bedri’nin attığı sigaranın parçalarını alıp, birleştirmeye çalışır
Bu sırada diğer taraftan Emre ve Ercüment’in gelmekte olduğunu görürüz…
Karanlıkta Beberuhi’yi göremezler Ercüment kısık sesle…
ERCÜMENT - Pişt! Nerdesin lan bebek ruh?
Fondan Beberuhi’nin sesiyle irkilirler…
BEBERUHİ SES - Dur! Parolayı söyle?! Gayrıihtiyari ellerini kaldırırlar Ercüment şaşkın bir telaşla…
ERCÜMENT - Parola mı? Hangi parola?!
Beberuhi tam arkalarından görüntüye girer…
Tüfeği kabzası yukarı gelecek şekilde ve sopa gibi tutmaktadır…
BEBERUHİ - Davlumbaz olan
EMRE - Tamam o zaman, davlumbaz diyoruz
BEBERUHİ - Bildin, afferim
Ercüment ve Emre gülerler… Elleri hala havadadır…
ERCÜMENT - Sakın ateş etme haa, dönüyoruz
BEBERUHİ - Dönün dönün İstesem de ateş edemem zaten…
Dönerler ve Beberuhi’yi o şekilde görünce daha çok gülerler…
ERCÜMENT - Oha, o ne biçim tüfek tutmak öyle ayu? Kırıcan mı belimi?!
Diğerleriyle birlikte Beberuhi de güler ve tüfeği indirerek…
BEBERUHİ - Ne biliyim İçinde mermi yokken bu tutuş daha doğru gibime geldi
Glerler  Emre cebinden sigara pakedini çıkarır…
EMRE - Sana sigara getirdik Ruhicim… Al bakalım…
Beberuhi sevinçle bir tane alarak…
BEBERUHİ - Anaa, tam zamanında lan Tebrik ediyorum
(Endişeyle irkilir) Aaa bi dakka, fakat biz burada sigara içemeyiz ki Binbaşı kızıyo
Ercüment, Beberuhi’nin elindeki sigarayı alır ve bıkkınca…
ERCÜMENT - Bak hala Binbaşı diyo yaa…
Beberuhi, Ercüment’in elindeki sigarayı geri alarak…
BEBERUHİ - Valla billa burada içemeyiz abi Adam daha demin tembihledi…
Bu kez Emre sigarayı Beberuhi’nin elinden alır…
EMRE - Eee? Nerede içicez peki?
Beberuhi sigarayı Emre’nin elinden geri alarak…
BEBERUHİ - Bilmiyorum Burada içmeyelim de…
Bu sırada sağa sola bakınan Ercüment’in gözüne kapı takılır… Beberuhi’den sigarayı alarak…
ERCÜMENT - Tamam abicim, o zaman biz de içerde içeriz Bedri Binbaşın ona da karışacak değil heralde?
Ercüment kapıyı açarken…
BEBERUHİ - Yok o konuda bişey söylemedi
Ercüment önde, diğer ikisi arkada, içeri girerlerken yavaşça geri zoom…
Ve kapının üzerindeki “Cephanelik” yazısını görürüz…
EMRE - Oğlum burada dumanaltı olucaz lan
Kapı kapandıktan sonra fondan konuşmalarını duymaya devam ederiz…
ERCÜMENT SES - Bişey olmaaz Kibriti versene
EMRE SES - Bende kibrit yok ki
ERCÜMENT SES - Eee, nası yakıcaz sigaraları?
BEBERUHİ SES - Bende çakmak var olur mu? 
ERCÜMENT SES - Ver bakiim, nerde?
BEBERUHİ SES - Al bakiim, burda
Fondan çakmak sesiyle birlikte geri zoom durur Görüntü genelde sabitlenmiştir…
ERCÜMENT SES - (Şaşkınca) Aaa! Bu kutular ne lan böyle?!
SAHNE 35 GARNİZON / DIŞ / GECE
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bedri ve Niyazi’nin bulunduğu jip, kameraya doğru gelmektedir…
Kısa süre sonra tam arkalarında –uzakta- büyük bir patlama olur…
Niyazi arkaya bakar ve sakince…
NİYAZİ - Cephanelik uçtu Komutanım
BEDRİ - (İfadesiz) Farkındayım
Jip kameranın üzerinden geçerken görüntü kararır ve keseriz…
SAHNE 36 MUTFAK / İÇ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Hababamcılar mutfakta çalışmaktadırlar; sebze yıkayanlar, piriniç ayıklayanlar, ekmek kesenler, çorba karıştıranlar, bulaşık yıkayanlar vs…
Mutfağın uzak köşesinde, Psiko, Emre, Ercüment ve Beberuhi, bitkin ve bıkkın ifadelerle patates soymaktadırlar… Psiko hariç diğerlerinin yüzlerinde hafif yanık izleri vardır… Psiko bir yandan patates soymakta, bir yandan da diğerlerine sinirle söylenmektedir…
PSİKO - Ulan kendinizi de yaktınız, bizi de yaktınız be…
Diğerleri başlarını öne eğerler ve patates soymaya devam ederler…
PSİKO - …Durup dururken attan indik eşeğe bindik anasını satıyım Halbuki ne güzel vurdulu kırdılı askerlik yapıyoduk şurda…
Diğerleri başlarını daha çok öne eğerler ve patates soymaya devam ederler…
Psiko aynı sinirli ifadeyle ve Beberuhi’yi işaret ederek…
PSİKO - …Hadi bunun durumu malum Peki siz nasıl anlamadınız abi?! Kapıda eşşek kadar cephanelik yazıyo, görmediniz mi?
Emre ve Ercüment başlarını biraz daha öne eğerken Beberuhi salak salak sırıtarak onaylar…
BEBERUHİ - Dimi lan (Diğerlerine) Hakketten salakmışsınız ha
Emre bıkkın bir sinirle…
EMRE - Ruhi bi susmıycan mı sen abicim?
Bu sırada Ercüment’in ağlamaya başladığı görülür Patates soymaya devam etmektedir…
ERCÜMENT - Allahım, dayanamıycam artık ben…
Emre, azalmış olan patatesleri işaret ederek…
EMRE - Dur lan, sakin ol Fazla bişey kalmadı…
Kermit büyükçe bir patates çuvalıyla gelir ve azalmış olan diğerlerinin üzerine çuvalı boşaltarak…
KERMİT - Aşcıbaşı’nın selamı var beyler…
Diğerleri ağlamaklı ifadelerle patates yığınına bakarken, Ercüment kendini kaybeder ve elindeki bıçakla patateslere saldırıp, gelişigüzel saplamaya başlar…
ERCÜMENT - Hieeyt! Tutmayın lan beni! Tutmayın leaan!
Beberuhi kaçarken, Emre ve Psiko, Ercüment’i durdurmaya çalışmaktadırlar…
EMRE - Ercüment dur oğlum! Yapma Ercü!
ERCÜMENT - Bırakın laan! Patateslere ölüüüm!
PSİKO - Dur lan Ercüment! Yakıcan askerliği
Ercüment’in elindeki bıçak düşmüştür, büyükçe bir patates alır ve atacakmış (taş) gibi tutarak…
ERCÜMENT - Ne askerliği lan Valla bi korum pekmezin akar! 
Psiko ve diğerleri tırsmıştır…
Ercüment kalkar ve patatesi taş gibi tutmaya devam ederek…
ERCÜMENT - …Askerlikmiş Hangi askerlik?!
Deli deliyi görünce sopasını saklar hesabı…
PSİKO - Ercüment sakin ol abicim, başını belaya sokucan
Bak demin Binbaşı buralarda geziniyodu…
ERCÜMENT - (Artan bir sinirle) Lan oğlum ne binbaşısı?!
O benim babam ulan! Öz bi öz babaam!
Diğerleri Ercüment’in delirdiğine kanaat getirmiş ifadelerle birbirlerine bakarlar…
Ercüment patatesi diğerlerine de tehtidkarca tutmaya devam ederek, geri adımlarla ve yavaşça kapıya doğru gitmeye başlar…
ERCÜMENT - …Delirdiniz ulan hepiniz! Manyak herifler! Dokanmayın bana! Yaklaşmayın! Peşimden geleni bayıltırım…
KENAN - Tamam da, nereye gidiyosun abi?
ERCÜMENT - Nereye olucak aptal, eve gidiyorum…
Ercüment geri adımlarla mutfaktan çıkar ve kapıyı kapatıp giderken, diğerleri şaşkın ve çekingen ifadelerle ona bakmaktadır… Beberuhi salak bir tebessümle…
BEBERUHİ - Ulan acaba biz de mi gitseydik be?! Hı?!
Diğerleri donuk ifadelerle Beberuhi’ye bakarlarken keseriz…
SAHNE 37 NİZAMİYE / DIŞ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Ercüment, yüzünde isler, elinde patates (kolu aşağıdadır) olduğu halde ve kararlı adımlarla nizamiyeye doğru yürümekte, yanından geçen askerler ve subaylar ise şaşkınca ona bakmaktadırlar
Nizamiyeye yaklaşırken Nöbetçi Asker elini kaldırarak onu durdurur…
N ASKER - Dur! Hayırdır hemşerim? 
ERCÜMENT - (Bıkkınca) Tamam abi, tebrik ediyorum, hepiniz süper oynuyosunuz… Valla bak Ama ben daraldım artık, içim katıldı… Gidiyorum Okula dönüyorum Babama selam söylersiniz…
N ASKER - (Alaycı bir merakla) Baban kimmiş len senin?
ERCÜMENT - Kim olucak ulen, Deli Bedri işte…
N ASKER - (Şaşkın) Bana bak, Bedri Binbaşı’yı kastetmiyosun inşallah?
ERCÜMENT - (Gülerek) Oğlum binbaşı hikayesi makara kukara lan Orjinali Deli Bedri’dir Ayrıca askerliğini de onbaşı olarak yapmıştır…
Nöbetçi Asker şaşkınca bakmaktadır…
ERCÜMENT - …Neyse Hadi ben kaçmak zorundayım Gittiğimi söylersiniz… Size kolay gelsin…
Nöbetçi tüfeğini hafif ileri iterek Ercüment’in yolunu keser ve bıkkınca…
N ASKER - Yahu hemşerim az bi dursana hele! Manyak mısın ne boksun sen be?!
ERCÜMENT - (Bıkkınca öfleyerek) Yahu güzel kardeşim, bırak gideyim noolur (Patatesi tehtidkarca kaldırarak) Bak bunu kullanmak zorunda bırakmayın beni bak…
Nöbetçi Asker, siniri bozulmuş gibi gülmeye başlar 
Belli ki artık, Ercüment’in tamamen delirmiş olduğuna kanaat getirmiştir…
N ASKER - Lan oğlum dur, hahaha tamam kızma, gidersin…
Ercüment alaycı bir sinirle Asker’in gülmesini taklid ederek…
ERCÜMENT - Hehehe Çok mu komik?! Kameraya da çektiniz mi bari?!
SAHNE 38 BEDRİ ODA / İÇ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bedri masasında oturmakta, Kamil ise masanın yanında ayakta durmaktadır…
BEDRİ - Bu uğursuz herifleri mümkün olduğunca yanıcı ve patlayıcı maddelerden uzak tutmak lazım Kamil Astsubayım Bu mutfaktaki tüp başımıza iş açabilir…
KAMİL - Merak etmeyin Komutanım Ocağın başına nöbetçi koydum Aşcı’dan başka yaklaşan olursa dipçiği koyacak kafasına
Bu sırada fondan kapı tıklaması…
BEDRİ - Geel!
Kapı açılır ve Niyazi girer… Kapıyı kapatır ve selam vererek…
NİYAZİ - Bir cinnet girişimi oldu Komutanım
BEDRİ - Ne?! Kim cinnet geçirmiş?!
NİYAZİ - Hani var ya Komutanım, mütemadiyen size babacım deyip duruyo…
BEDRİ - Semiramis mi?! Gene naapmış çılgın?
NİYAZİ - Firar etmeye yeltenmiş efenim
BEDRİ - Firar mı? Nasıl yaa?
NİYAZİ - Patates maarifetiyle
BEDRİ - (Şaşkın) Patates mi? Haydaa! Nerde bu çocuk şimdi?
Bu sırada kapı açılır ve Ercüment, elinde patatesle girer…
ERCÜMENT - Burdayım Babacım Ama gidiyorum Valla bak, yeter artık, içime fenalık geldi yani
Bedri ve diğerleri önce şaşkın ve acıyan ifadelerle Ercüment’e ve sonra birbirlerine bakarlar…
Bedri bir deliyle konuşur gibi…
BEDRİ - Yaa demek içine fenalık geldi çocuğum?
ERCÜMENT - E normal değil mi ama baba? Kaç gündür buradayız…
BEDRİ - Gayet normal tabi yavrucum Zaman zaman bizim bile buramıza geldiği oluyo…
İmalı bir ifadeyle gözkırparak diğerlerinden onay ister…
BEDRİ - …Dimi arkadaşlar? 
NİYAZİ - Tabi canım, olmaz mı
KAMİL - O-hoo hem de günde kaç kere…
ERCÜMENT - (Şaşkın) Eee, o zaman niye hala uzatıyosunuz mevzuyu?
BEDRİ - (Bıkkınca) Hangi mevzuyu uzatıyoruz evladım? 
ERCÜMENT - Askerlik mevzusunu Sizce de biraz fazla uzamadı mı yani?
KAMİL - O-hoo benim neredeyse otuz yıl oluyor
Ercüment şaşkın ve ağlamaklı bir ifadeyle Kamil’e bakarken,
Bedri elini Ercüment’in omuzuna atar ve aynı nazik tavırla…
BEDRİ - Semiramis gel evladım Anlat bakiim, aslen ne derdin var senin?
ERCÜMENT - (Bıkkınca gülerek) Yaa baba ne Semiramis’i, noolur gene başlama yaa!
BEDRİ - Bak ne diycem Sen bana baba deme ben de sana Semiramis demiyim Ne diyosun anlaştık mı?
ERCÜMENT - (Gülmeye başlar) Haydaa… Yahu Babacım noolur yapma yaa! Güldüğüme bakma, korkuyorum, valla billa bak…
Ercüment siniri bozulmuş gibi gülmeye devam ederken, Bedri üzgün bir ifadeyle Kamil’e…
BEDRİ - Yazık, tamamen gitmiş bu… Hastaneye götürelim,
bir de Yusuf Albay baksın Bakalım ne diyecek…
KAMİL - Emredersiniz Komutanım
Ercüment’i omuzundan nazikçe tutar ve götürerek…
KAMİL - …Gel oğlum Doktor’a gidiyoruz…
ERCÜMENT - (Gülmeye devam ederek) Tamam gidelim anasını satiim Bakalım başımıza daha neler gelicek…
Kamil ve Ercüment kapıya doğru giderlerken, fondan kapı tıklaması…
BEDRİ - Geeel! 
Kapı açılır ve Necmi girer… Bedri hızla kalkıp, selam verirken…
BEDRİ - …Şey, yani geliniz!
Bu sırada Ercüment, küskün bir ifadeyle Necmi’ye…
ERCÜMENT - Çok ayıp ettin, biliyosun dimi Necmi Abi? 
NECMİ - (Şaşkın) Ne gibi yavrucum?
Ercüment’in saçmalamasından endişe eden Bedri telaşla araya girer ve imalı bir ifadeyle Necmi’ye
BEDRİ - Delikanlının biraz sinirleri bozulmuş Komutanım Kendisini Yusuf Albay’a gönderiyorum Sanıyorum bizi aşan bi durum var…
NECMİ - Haa, anlaşıldı… (Ercüment’in yanağını okşayarak) Ah yavrum benim Geçmiş olsun…
ERCÜMENT - Vaay bee Güdük Necmi’ye bak, helal olsun…
(Apoletlerindeki yıldızları işaret ederek) Galaksiniz hayırlı olsun Güdük Paşa…
NECMİ - (Şaşkın) Güdük mü?
Ercüment’in iyice saçmaladığını gören Kamil, kolundan iterek götürür…
KAMİL - Tamam oğlum Hadi Doktor Amca’ya gidelim artık
Kamil ve Ercüment giderler…
Necmi üzgün bir ifadeyle söylenerek masanın önündeki koltuklardan birine oturur…
NECMİ - Allah kimsenin aklını almasın…
NİYAZİ - Amin…
BEDRİ - Çok haklısınız Komutanım
NECMİ - (İççekerek) Sana kötü haberlerim var Bedri
BEDRİ - (Şaşkın) Ne gibi Komutanım?
NECMİ - (İççeker) Zehra Binbaşı’nın projesini hatırlıyo musun?
BEDRİ - Hatırlıyorum Komutanım (Endişeli) Nooldu? Niye ki?
NECMİ - Uzun lafın kısası, aklımıza gelen başımıza geldi Bedri… Dilekçeyi kabul etmişler
BEDRİ - (Dehşetle) Aman diyim!
NECMİ - Daha da kötüsü pilot bölge olarak burayı seçmişler…
BEDRİ - (Ağlamaklı) Aman diyim Komutanım!
NECMİ - Çok daha da kötüsü ilk gönüllüler bugün geliyor Tam kırk tane kız…
Bedri fenalık geçirir gibi olur…
BEDRİ - Ağh! Kırk tane mi?
NECMİ - Evet, şimdilik bir takım Zehra Binbaşı karşılamaya gitti 
Bedri hafif sendeler ve Necmi’nin karşısındaki koltuğu işaret ederek…
BEDRİ - Komutanım, müsaade ederseniz şuraya çöküp kalabilir miyim?
NECMİ - Tabi, lütfen  (Endişeli) İyi misin Bedri?
Bedri çökercesine koltuğa oturur… Ve ağlamaklı bir ifadeyle…
BEDRİ - Hayır, değilim Komutanım…
SAHNE 39 HASTANE - KORİDOR / İÇ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Dr Yusuf’un oda kapısı yakın… Kapının üzerinde “Asabiye” yazmaktadır…
Kamil önde Ercüment arkasında gelirler… Ercüment kapıdaki yazıyı okur ve gülerek…
ERCÜMENT - Hehehe yemeceye bak, bi de asabiye yazmışlar kapıya…
SAHNE 40 DOKTOR ODA / İÇ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Edebiyat Öğretmeni Yusuf’un aynısı bir Tabip Albay, masasında oturmaktadır…
Kısa süre sonra fondan kapı tıklaması… Yusuf panikle irkilir…
YUSUF – Ha?! Ne?! Nooluyo?!
Kapı açılır ve Kamil elinde Ercüment’in dosyası olduğu halde girer…
KAMİL - Acil bir hastamız var Albayım
Yusuf rahatlar ve eliyle dosyayı vermesini işaret ederek…
YUSUF - Problem nedir?
Kamil dosyayı verir…
KAMİL - Bedri Binbaşı’yı babası zannediyor efenim Ayrıca adının Semiramis olduğunu iddia ediyor ve elinde bir patatesle dolaşıyor…
Yusuf dosyaya bakmayı bırakır ve şaşkınca Kamil’e…
YUSUF - Vah vah Tamamen üşüttü yani?
KAMİL - Maalesef efenim Az önce Necmi Paşa’ya da güdük dedi, afedersiniz…
YUSUF - Yapma ya! Getirdiniz mi hastayı? 
KAMİL - Evet efenim, gönderiyim mi içeri? 
YUSUF - (Endişeli) Saldırgan değildir inşallah?
KAMİL - Sanmıyorum Albayım… İsterseniz burada bekliyim?
YUSUF - Gerek yok, sağol…
KAMİL - Rica ederim Komutanım
Kamil kapıyı açar ve dışarıda sırıtarak beklemekte olan Ercüment’e, girmesini işaret eder…
KAMİL - Gel evladım… İyileşiceksin merak etme…
Ercüment elindeki patatesle oynayarak ve sırıtmaya devam ederek içeri girerken…
ERCÜMENT - Tabi tabi… Hehehe Hey güzel Allahım Sen soktun sen çıkar…
Kamil kapıyı kapatıp giderken, Ercüment sırıtmaya devam ederek masaya doğru bakar,
Yusuf’u görünce siniri bozulmuş gibi gülmeye ve alkışlamaya başlar…
ERCÜMENT- Valla tebrik ediyorum… Artık diyecek lafım kalmadı… Bravo! Bravo Hocam!
Yusuf hafif ürkmüş bir ifadeyle gülümseyerek…
YUSUF - Gel bakalım Semiramiis… Demek Bedri Binbaşı’nın oğlu sensin?
Ercüment gülmeye devam ederek ve etrafa bakınarak pencereye doğru yürür…
ERCÜMENT - Hehehe, yaa, ne saçma dimi? Sen de Yusuf Albay olmalısın Hehehe Bari isimlerinizi değiştirseydiniz be Hocam Ama yine de büyük koparmaca yaptınız, itiraf ediyorum
Yusuf kalkar ve temkinli bir ifadeyle Ercüment’in yanına giderken, eliyle kanepeyi işaret eder…
YUSUF - Demek beni de hocana benzettin? Anlıyorum çocuğum…
Ercüment gülmeye devam ederek…
ERCÜMENT - En çok da buna hasta oldum ha Hani böyle ısrarla devam ettiriyosunuz ya, gerçekten süper numaramış…
YUSUF - Bak ne diycem Semiramis, gel uzan şöyle de, rahat rahat sohbet edelim, hadi evladım…
Ercüment tırsmaya başlamıştır… Ağlamaklı ve hafif sinirlice…
ERCÜMENT - Yusuf Amca noolur uzatmayalım artık yaa Şakaysa da şaka olmaktan çıktı artık yani, valla bak…
Yusuf daha temkinli…
YUSUF - Tamam, sakin ol evladım, korkacak bişey yok Sadece konuşucaz… Anlat bakiim, nedir problemin?
Ercüment bu sırada pencereden dışarıya bakar ve ağlamaya başlar…
ERCÜMENT - Yaa Allahım yaa! Nooluyo böyle kızlar filan?
Ercüment’in gözünden dışarıyı görürüz… Askeri bir otobüsten gönüllü kız askerler inmektedir…
Başlarında Zehra Binbaşı vardır Onun yanında Dursun’u görürüz…
YUSUF - Nooldu evladım? Niye ağlıyosun şimdi?
Ercüment ağlamaya devam ederek, dışarıyı işaret eder…
ERCÜMENT - Daha noolsun, gaipten karı kız filan görmeye başladım
YUSUF - (Not alarak) Kız mı? Hımmm… Ne zamanlar görüyosun bu kızları?
Ercüment ağlamaya devam ederek, dışarıya bakar…
ERCÜMENT - Mesela şimdi görüyorum Otobüsten iniyolar…
YUSUF - Otobüs dimi, evet, bazen ben de görüyorum o kızları…
ERCÜMENT Gerçekten mi?
Yusuf temkinli adımlarla Ercüment’in yanına giderken…
YUSUF - Tabi canım Sonra gözlerimi kapatıyorum, ona kadar sayıyorum Bi bakıyorum, hepsi gitmiş…
Lafı biterken pencerenin yanına gelmiş ve aşağı bakmıştır… Şaşkınca…
YUSUF - …Aaa?! Bu kızlar nerden çıktı yahu?!
ERCÜMENT - Yusuf Amca hakikaten sen de görüyo musun o kızları? 
YUSUF - Evet (Telaşlı) Yoksa sen görmüyo musun? 
Ercüment keyifle sırıtarak dışarı bakar…
ERCÜMENT - Görüyorum canım Hem de süper görüyorum (Yusuf’a dönerek) Eh, madem bu kadar masrafa girmişsiniz, ben de biraz daha takılıyım bari  
Patatesi Yusuf’un eline tutuşturarak…
ERCÜMENT - …Sizi gördüğüme sevindim (İmalı) Komutanım Daha fazla vaktinizi almıyım Hamdolsun ben iyileştim artık galiba Hehehe…
Lafı biterken Yusuf’a oldukça keyifli bir asker selamı verip, gider…
Yusuf ise şaşkın bir ifadeyle dışarıdaki kızlara bakmaya devam etmektedir… Kendikendine…
YUSUF - Emekli olmanın vakti geldi de geçiyo mu ne?!
SAHNE 41 DEPO ÖNÜ / DIŞ / GÜN
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kızlar askeri otobüsten inmeye devam etmektedirler… Zehra memnun bir ifadeyle onların otobüsten inişini izlemekte, Dursun ise inenleri sıraya sokmaktadır…
Derken Bedri’nin jipi hızla görüntüye girer ve Zehra’nın tam yanında acı bir frenle durur…
BEDRİ - Bana bunu nasıl yaparsınız Binbaşım?!
ZEHRA - Bunun sizinle ne alakası var, pek anlayamadım Binbaşım?
Bedri otobüsten inen kızlara hafif alaycı bir bakış atttıktan sonra…
BEDRİ - Asla başaramıyacaksın Zehra (es) Binbaşı…
ZEHRA - Aslına bakarsan yarısını başardım bile Bedri (es) Binbaşı…
Bedri jipi çalıştırır ve yine hızla gider…
Karşıda yüzlerce askerin, mutlu mesut ifadelerle kızların otobüsten inişini izlediğini görürüz… Ercüment, öndeki askerlerin arasından sıyrılarak öne çıkar ve kızlara doğru bakarak…
ERCÜMENT - Vay be Ulan az kalsın gidiyoduk enayi gibi…
|