Prof. Dr. Sinsi
|
Türk Hükümdarları (A-Z)
Timur Han
Türk-İslâm dünyâsının büyük hükümdarlarından Târihin en büyük cihangirlerinden biridir Babası Moğol Barlas Aşireti reislerinden Emir Turgaya, annesi Tigin Hatundur 1336 senesinde Mâverâünnehir’de Semerkand’la Belh arasında Keş kasabasında doğdu Âlimleri ve Allah dostlarını çok seven babası Emir Turagay, Timur’a aklî ve naklî ilimleriyle kumandanlık bilgilerini ehil hocaların elinden öğretti Timur, babasının vefâtından sonra emirler arasında geçimsizlikler yüzünden memlekette anarşinin hâkim olması üzerine siyâsete karıştı Mâveraünnehir Hâkimi Emir Hüseyin ile birlikte Doğu Türkistan Hükümdarı Tuğluk, Timur’a karşı mücâdele verdiler 1370’te, Emir Hüseyin ile arası açılan Timur, onun ölümünden sonra Mâverâünneh,r’e tek başına hâkim oldu ve Semerkand’a gelerek tahta çıktı Büyük askerlik vasıflarını üzerinde taşıyan Timur Han, yedi senede İran’ı hâkimiyeti altına aldı Âzerbaycan, Irak-ı Acem ve Irak-ı Arab’ı ele geçirdi Yine 1371 ve 1379 yıllarında yaptığı seferlerle Harezm’i kendine bağladı Ömrü harp meydanlarında geçen Timur Han, 1389’a kadar beş sefer yaparak Uygurları itaat altına aldı Mülteci Moğol Prensi Toktamış’a yardım edip, destekleyerek Altınordu hükümdarı yaptı Toktamış Han, Timur Hana ihânet edince, 1390 ve 1391’de onu iki kere mağlup etti İtil Irmağı doğusuna hâkim oldu Daha sonra Hindistan üzerine de sefer açıp, 1399’da Kuzey Hindistan’ı zaptederek büyük başarılar kazandı Yaptığı bütün savaşları kazanan Timur Han 1401-1402’de Suriye’yi, 1402 Ankara Savaşı sonunda bâzı Osmanlı topraklarını hâkimiyeti altına aldı Böylece Çin’e ve Delhi’ye kadar bütün Asya’yı, Irak, Suriye ve İzmir’e kadar Anadolu’yu aldı 200 000 kişilik bir ordunun başında Çin’e sefere giderken 1405’te vefât etti
Timur Han ilim sâhibi, âlim, büyük bir hükümdardı Âlimleri severdi Pek çok medrese ve kütüphâne yaptırdı Bilhassa Semerkant şehrini îmâr etti Burada pek çok sanat eserleri yaptırarak, örnek ve zengin bir şehir hâline getirdi Tüzükât-ı Tîmûr adıyla kânunlar çıkardı ve kendi târihini kendi yazdı Çağatay dilinde yazdığı bu kitaplar Farsça ve Avrupa dillerine de tercüme edildi Avrupa edebiyatında kendisine geniş yer verilmiş, 16 yüzyıldan îtibâren hakkında pek çok eser neşredilmiştir Bu eserlerin pek çoğunda Timur Han'dan iyi kalpli ve büyük hükümdar olarak bahsedilmektedir Osmanlı hükümdarı Sultan Birinci Bayezid Han (1389-1402) ile harp ettiği için bâzı Osmanlı târihçileri bunu kötülemektedir Ancak, Timur Hanın Ankara Savaşından sonra İzmir’i Hıristiyan şövalyelerden temizlemesi, Anadolu’daki sapık fırka mensuplarını cezâlandırması, bu seferin hayırlı netîcelerindendir
Timur öncesinde Orta Asya Türklüğü, doğudan Moğol putperestliği, güneyden Hind Budizmi, batıdan Fars zerdüştlüğünün baskısı ve etkisi altındaydı Timur Han, devletinin mânevî temellerini dayadığı din adamlarıyla, Türkleri yeniden İslâmlaştırdı
Timur öncesinde Orta Asya Türklüğü göçebeydi Timur, Mâverâünnehr’i şehirleştirdi Obaları iskan etti Su kanalları inşâsıyla toplumu tarıma geçirdi Büyük şehirleri ticâret yollarına bağladı Fetihleriyle âlimleri, sanatkarları Orta Asya’ya topladı
İlim adamlarına saygı gösteren, onları koruyan Timur Han, Teftâzânî gibi büyük âlimleri meclisinde bulundurur, nasihatlerini dinlerdi Âlimlere karşı o kadar saygısı vardı ki; Buhara caddesinden geçerken Muhammed Behâeddîn Buhârî (kuddise sirruh) hânekâhının halılarının silkildiğini öğrenince, İslâmiyete olan sevgi ve saygısının çokluğundan oraya yaklaşıp, tozları yüzüne sürerek bu bağlılığı belirttiği rivâyet edilmektedir Devrinde yaşayan İslâm âlimlerinin yanında, daha önce yaşamış olanlara karşı da hürmette kusur etmez, onların türbelerini yaptırırdı Ahmed Yesevî hazretleri bunlardan biridir
Zamânında Fadlullah-ı Hurûfî tarafından kurulan ve “Hurûfîlik” adı verilen sapık fırka mensupları yayılmaya başladı Kendisini tanrı îlân ederek bütün dinleri reddeden, kitaplarında dinsizlik ve ahlâksızlıkları anlatan Fadlullah’ı, Timur Han, oğlu Miranşah’a emir vererek 1393’te öldürttü Tekkelerini dağıttı İslâm ülkelerindeki bu dinsizlerin çoğunu temizledi Timur Han, Hurûfî adındaki din ve ırz düşmanlarının yayılmasını önleyerek, İslâmiyete çok büyük hizmet etti Bunun için sahte (Hacı Bektâş-ı Velî hazretlerinin gösterdiği yoldan çıkan) Bektâşî, yâni Hurûfî tarikatının müritleri, Timur Hanı sevmez, onu hep kötülerler
Yirmi yedi ülkenin hâkanı olan Timur Han, başarılarının sırrını 12 maddede toplamış ve bunlara, oğullarının da uyması vasiyetiyle eserinde şöyle belirtmiştir:
1 Allahü teâlânın dînini ve hazret-i Muhammed’in şerîatini dünyâya yaymayı esas edindim Her zaman her yerde İslâmiyeti tuttum
2 Etrâfımda olan adamları 12’ye ayırdım Gerek ülkeler fethi ve gerekse fethettiğim ülkeleri idârede bunların bâzısı bana kolları, bâzıları meşveretleriyle yardım ettiler Bunların ikbâlinin artması için istihdam ettim Bunlar sarayımın süsüydüler
3 Düşman ordularını mağlup ve eyâletler feth etmekte âlimler ve emirlerle istişâre ettim Hükümet idâresinde yumuşaklık, insâniyet ve sabırla hareket ettim Hiç meşgul olmuyor gibi görünürken her şeyi basîretim altında bulundurdum
4 Hükümet idâresinde kânunlara riâyet ve intizam o dereceydi ki vezirler, emirler, askerler ve halk bir üst sınıfa çıkmak için can atar halde değildi Her biri bulunduğu sınıftan memnun olarak vazifesini yapardı
5 Zâbit ve askerlerime cesâret vermek için altın ve cevâhir sarfından çekinmedim Onları soframa oturttum Böyle kıymetli bâzûların ve cengaverlerimin yardımıyla yirmi yedi imparatorluğun hükümdârı oldum
6 Adâlet ve tarafsızlıkla Allah kullarının hep iyiliğini istedim ve onların teveccühünü kazandım
7 Seyyidlere, ulemâya, fukahâya ve târihçilere mümtaz muâmele ettim İyi ve cesur adamlar (Çünkü Allah böylelerini sever) benim dostlarımdı Ulemâyla sıkı münâsebette bulundum Bunlarla istişare ettim Bunların hayır duâları bana zaferler temin etti Derviş ve fakihleri himâye ettim Bunlara zerre kadar fenâlık etmemeye uğraştım ve hiçbir taleplerini reddetmedim Başkası aleyhinde söyleyenleri sarayımdan kovdum Bunların sözlerine ve iftiralarına hiç ehemmiyet vermedim
8 Her teşebbüsümü başarmakta sebatkâr idim Bir projeyi bir kere kabul ettim mi artık bütün zihnim onunla meşgul olurdu Onu muvaffakiyetle başarmadıkça aslâ terk etmedim Hiçbir vakit hâlim (davranışlarım), kâlime (söylediğim sözlere) aykırı olmadı
9 Halkın hâline vâkıf idim Büyüklere kardeşim, küçüklere çocuklarım gibi muâmele ettim Her eyâlet ve her şehrin ahâlisinin durumuna ve seciyesine göre âdetler edindim
10 Bir kabîle veya bir Arap, bir Acem göçebesi bayrağım altına girmeği dileyince beylerini şerefle, diğer adamlarını mevkilerine göre îtibârla kabul ettim İyilere iyilikle muâmele ettim ve kötülere fenâlıklarını iâde eyledim
11 Oğul, torun, dost, müttefik benimle bağlantısı olan herkes iyiliğimden nasibdâr oldu İkbal ve saâdetimin parlaklığı ve yüksekliği hiç kimseyi unutmaya sebep olmadı
12 Gerek leh, gerek aleyhte hareket etsinler, her zaman askerlere hürmet ettim Sürekli bir saâdeti, çabucak kayboluveren şeye üstün tutan adamlara teşekkür etmek borçtur Onlar cihâda koşuyor ve hayatlarını fedâ ediyorlar
Timur Han, kânunlaştırdığı bu düsturlar yanında, savaş tekniklerinin de tam bir ustasıydı Düşmanlarının siyâsî, iktisâdî ve askerî zayıflıklarını iyi bilir ve bunlardan istifâde ederdi Bir sefere girişmeden önce, düşman ülkeye câsuslar göndererek, onları içten zayıflatmaya çalışırdı Savaş esnâsında başarıya ulaşmak için hareketlilik ve şaşırtmaca gibi pek çok harp hilesine başvururdu
Böylece her türlü maddî ve mânevî hasletlere sâhip olan Timur Han, Türk târihinin ender yetiştirdiği devlet adamlarından biridir Bugün bâzı yazarlar devrin sosyal, kültürel ve siyâsî cephesi üzerinde hiç durmadan, onun Altınordu ve Anadolu seferlerini bahâne ederek, bu büyük hâkana akıl almaz iftirâ ve karalamalarda bulunmaktadırlar Bilhassa İslâmiyetten ayrı bir Türkçülük düşünenler, bu tarz hissî yorumlara girmektedirler
Oysa; “Biz ki, Mülûk-ı Tûrân, Emîr-i Türkistânız!”, “Biz ki Türkoğlu Türküz!”, “‘Biz ki milletlerin en kadîmi ve en ulusu Türkün başbuğuyuz!” diyen Timur Han, Türk için, İslâmiyetin ne demek olduğunu da, bugünkü Türkçülere bundan 600 yıl önce şöyle söylemektedir:
“Tecrübe bana gösterdi ki, din ve yasalar üzerine kurulmayan bir devlet, uzun zaman yaşayamaz Böyle devlet, çırılçıplak olup kendisini gören herkese karşı gözlerini yere dikmiş ve herkesin yanında saygı ve değerini yitirmiş adama benzer Bu durumda böyle devlet, tavanı, kapısı, avlu duvarları olmayan ve her önüne gelenin içine daldığı eve benzetilebilir Bunun içindir ki, ben devletimin çatısını, İslâmiyet üzerine kurdum Devletimi idâre için yasalar düzenledim Bu yasalar uygulandığı sürece, onlara aykırı hareket etmekten sakındım ”
Toktamış Han
Altınordu hanlarından Babası Mangışlak Hâkimi Tuli Hoca olup, annesi Künçek Hâtundur 1341’de doğdu Babasının, Akordu Hanı Urus Han tarafından öldürülmesiyle, 1375’te Timur Hanın yanına sığındı Timur Han'dan iyi muâmele ve yakın alâka gördü Otrar ve Savran şehirleriyle, hâkimiyet alâmetlerinden bayrak, asker, at ve davul verildi Toktamış, bu târihten îtibâren yaptığı seferlerle, 1378’de Sığnak’ı, 1379’da Temür Melik’i mağlup ederek, Doğu Deşt-i Kıpçak’ı; 1380’de Kıyat Mama’yı yenerek Batı Deşt-i Kıpçak’ı zaptetti Altınordu birliğini yeniden kurdu
Rus knezlerinden Dimitri Donskoy’un merkezi Moskova’ya elçi göndererek, itaat etmesini bildirdi Dimitri’nin bu isteği reddetmesi üzerine, ordusunun başında harekete geçen Toktamış Han, birkaç günlük bir muhârebeden sonra Moskova’ya girdi 24 000 Rus askeri öldürüldü ve pek çok ganimet ele geçirildi Büyük oğlu Vasil’i rehin olarak Altınordu merkezine gönderen ve beş yıllık haracını ödeyen Dimitri, yeniden antlaşmaya muvaffak oldu Böylece Toktamış Han, Altınordu Devletini, Rusya’da tekrar en büyük devlet hâline getirdi
Toktamış Han, Timur Han İran’dayken, Timurlulara âit Harezm’de adına para kestirdi Âzerbaycan ve Kafkasya’yı almak için faaliyete geçti 1384-1385 kışında, Tebriz’i yağmalattı Mısır Memlûklarıyla iyi münâsebetlerde bulundu Toktamış Hanın bu faâliyetlerini, Timur Han kendisine ihânet kabul etti Toktamış Han, 14 Nisan 1395’te Terek Nehri boyunda Timurlulara yenildi Altınordu başşehri Saray’dan Timur Han tarafından çıkarılınca kaçtı Toktamış Han, Timur Han tarafından, İtil boyundaki Ükok şehrine kadar tâkip edildiyse de yakalanmadı
Timur Hanın Âzerbaycan’a çekilmesiyle, tekrar toparlanmaya çalıştı Terek yenilgisinden sonra, Altınordu Hanı îlân edilen Temür Melik ve onun destekçisi Emir Edigü ile mücâdele etmek zorunda kaldı 1397’de yenilerek, Litvanya Prensi Vitovt’un mültecisi oldu Litvanyalıların, Temür Melik’le mücâdelesine katıldıysa da tekrar yenildi 1399’dan 1405 yılına kadar kaçak yaşadı Emir Edigü’nün adamları tarafından dâimâ arandı Timur Han'dan özür dileyip, affedildiği de rivâyet edilir Toktamış Hanın, Sibirya’da, 1405’teki ölümünün, Emir Edigü’nün fedâilerince gerçekleştirildiği kabul edilir
Toktamış Han, Altınordu Hânedanının bilinen ilk çalışkan, güçlü hükümdarıdır Cesur olup, bitmek tükenmek bilmeyen bir azme sâhipti Toktamış Han, dünyânın en büyük hükümdârlarından Timur Han ve devrinde, çok kudretli, zekî Emir Edigü ile mücâdele etmesine rağmen, Altınordu Devletini, Rusya’da en güçlü devlet hâline getirdi Rus knezliklerinin büyümesini, güçlenmesini engelledi
Tuğrul Bey
Selçuklu Devletinin kurucusu Oğuzların Kınık boyundan Selçuk Beyin torunudur Babasının adı Mikail’dir Muhtemelen 993 yılında doğdu Babası Mikail, gazâ akınında şehit düşünce, dedesi Selçuk’un yanında büyüdü Çocukluğu Cend’de geçti Büyük bir îtinâ ile yetiştirildi Âilesinden dînî ve millî terbiye alıp, mükemmel silâh kullanmasını öğrendi
Selçuk Beyin vefâtıyla amcası Arslan Yabgu’nun Selçuklu âilesinin reisliğini almasına, kardeşi Çağrı Bey ile itiraz etmedi Ancak, dedelerinin vefâtından sonra iki kardeş Cend şehrini terk ederek batıya göç ettiler Burada Mâverâünnehir hükümdarı İlek Nasr’ın kendilerine karşı düşmanca siyâseti üzerine, Çağrı Bey ile Karahanlı hükümdarı Buğra Hanın ülkesine gittiler Tuğrul Bey, Karahanlılar ülkesinde hapsedildiyse de, Çağrı Bey, Buğra Han ordusunu yenip pek çok esir aldı Alınan esirler karşılığı, Tuğrul Bey serbest bırakıldı Tekrar Mâverâünnehir’e döndüler Buhara hâkimi Karahanlı Ali Tegin’in aleyhlerine faaliyeti ve yeni durum üzerine Tuğrul Bey çöle çekildi Çağrı Bey de, yeni vatan keşfi için Rum Gazâsına çıktı İki kardeş, Rum Gazâsından alınan ganîmetlerle çok zenginleştiler
Arslan Yabgu, 1205’te Gaznelilerce esir alınıp, Hindistan’da hapsedilince, iki kardeş ortak iktidar sistemiyle Selçuklu âilesinin lideri oldu Liderliği, Karahanlı Ali Tegin tarafından şüpheyle karşılanınca, ikili liderlik sistemi yerine amcaları Musa’yı Yabgu yapıp, üçlü iktidar sistemine geçtiler 1034 sonbaharında, Gaznelilerin müttefiki Oğuzlardan Şah Melik, Selçuklulara âni bir baskın yapınca, zayıfladılarsa da, tekrar toplandılar On bin kişilik kuvvet toplayarak, Gaznelilere âit Horasan’a girdiler Gazneli Mesud’un ordusunu 20 Haziran 1035’te Mesâ’da yendiler Gaznelilerle antlaşma yapıp; Nesâ, Ferâve ve Dihistan’ı aldılar Ayrıca, Tuğrul Beye, Gazneli Mesud tarafından hâkimiyet alâmetlerinden olan hil’at, at, menşur ve sancak gönderildi Tuğrul Bey, antlaşmayla, Nesâ’da Gaznelilere tâbi federal bir devlet kurmuş olmasına rağmen, resmî îlânı yoktur
Tuğrul Bey ve diğer Selçuklu hânedan mensupları, toprak sâhibi olunca, Oğuz boyları ve kabile reisleri yanlarına akın edip, toplandılar Tuğrul Bey, çok güçlenip, bölgenin nüfûsu artınca; Gazneli Mesud’a önceki üç şehrin dar geldiğini bildirip, 1037’de Merv, Serahs ve Bâverdi'yi de istedi Bu şehirlere karşılık da Gaznelilerin maaşlı askeri olma ve Horasan’daki asâyişi temin etme taahhüdünde bulundular Teklifleri oyalamaya alınınca, Tuğrul Bey, küçük gruplar hâlinde akın harekâtı yaptırdı Çağrı Beyin idâre ettiği akınlarda Selçuklular Cüzcan, Tâlekan ve Faryâb’dan Rey’e kadar harekâtta bulundular Selçuklu akınlarını durdurmak için Gazneli Mesud’un gönderdiği ordu, Serahs yakınında, 1038 Haziranında yenildi Zafer sonrasında toplanan kurultayda Tuğrul Bey, hükümdar îlân edildi Bu kurultay kararı ve 1038 târihi Selçuklu Devletinin kuruluşu olarak kabul edilir Tuğrul Bey Nişapur’da kalıp, Çağrı Bey, Merv’de melikler meliki olarak, askerî harekâtları idâre ederek ordu kumandanlığı yaptı
Tuğrul Beyin Nişapur’da istiklâlini îlân etmesi, Gazne’de hoş karşılanmadı Çağrı Bey, 1039 yılında Gaznelilerle iki kere muhârebe yapıp, yenildi Tuğrul Bey ve diğer Selçuklu hânedanları, Gazneli Mesud’un düzenli ordusuna karşı gerilla harpleri yapıp, onları yıprattılar Gazneli Mesud, antlaşma istedi Tuğrul Bey, Gaznelilerin türlü metodlarla Selçukluları Horasan’dan çıkarabileceklerini tahmin ederek, zaman kazanmak ve hazırlıkları tamamlamak için çöle çekildi Sultan Gazneli Mesud’un, 1040 Baharındaki Tûs ve Serahs istikâmetindeki harekâtı üzerine Selçuklular, Tuğrul Beye başvurup, harekete geçmesini istediler Tuğrul Bey, 1040 Mayısında çölden çıkıp, Serhas’ta Gazneli ordusuyla karşılaştı Gazneliler, ot ve yiyecek sıkıntısı çektiğinden Merv’e hareket edince, Tuğrul Beyin kumandasındaki Selçuklular, sağdan ve soldan taarruzla Gaznelileri tâciz ettiler Dandanakan Kalesi önünde yapılan asıl muhârebede Gazneliler bozuldular 23 Mayıs 1040 târihinde kazanılan Dandanakan Zaferiyle, Tuğrul Bey tekrar tahta oturdu Tuğrul Bey zafer sonrasında ele geçen ganimetle zenginleşip, kumandanlara pek çok ihsanlarda bulundu Kurultay toplandı Kurultayda devletin temel stratejisi tespit edilip, plânlar yapıldı Bağdat’taki Abbasî Halifeliğine bağlılık ve hürmet ifâde eden mektup gönderildi
Çağrı Beyin, 1060’ta vefâtına kadar, ortak iktidar sistemine göre hareket edilmesine rağmen, devleti temsil yetkisi Tuğrul Beye âitti Tuğrul Bey hükümdarlığını ve Selçukluları maddî güçlerle kuvvetlendirdiği gibi mânevî olarak da Halîfe, âlim ve tasavvuf ehlinden destek alıyordu Tebaasının refah seviyesini yükseltip, orduyu askerî sisteme göre teşkilâtlandırıyordu 1040 Dandanakan Zaferi ve 1043’te devlet merkezini Rey’e taşıması sebebiyle, Bağdat’taki Abbâsi Halîfesi El-Kaim’e tekrar bağlılığını arz etti Tuğrul Beyin Abbasî Halîfesiyle münâsebeti, Sünnî İslâm dünyasında büyük îtibâr kazanmasına sebep oldu Halîfe El-Kaim, Tuğrul Beyin yanına; büyük İslâm âlimlerinden olup, sosyal ve devlet idâresi hakkında Ahkâm-üs-Sultâniye isimli eserin sâhibi olan Maverdî’yi gönderdi Tuğrul Bey, ülkesinde hutbeyi, Abbasî Halîfesi adına okuttu; halîfenin zâlim Büveyhîler ve âsîlere karşı yardım talebini kabul etti Halîfeye bildirdiği arz; samimiyetinin ve temiz itikadının ifâdesi olup, şunları ihtivâ ediyordu: Halîfeye hizmet etmek şerefine kavuşmak, Mekke’de Hac yapmak ve Hac yollarını Bedevîlerin taarruzundan korumak, Suriye ve Mısır’da Fâtimîlerle harp etmektir 1055’te Bağdat’a gelip, hutbede adı okundu Selçuklu Hânedanı ile Abbasîler arasında evlenmeler münâsebetiyle akrabalık kuruldu Halîfe, Çağrı Beyin kızı Hatice Arslan Hatun ile 1056’da evlendi Tuğrul Bey de, Halîfe’nin kızı ile 1062’de muhteşem bir düğün merâsimiyle evlendi Bağdat’tayken zâlim Büveyhîler ve sapık Fâtimîlere karşı mücâdele edip, Musul ve bölgede Selçuklu hâkimiyetini tesis etti Büveyhli hükümdarını öldürerek, Bağdat ve Sünnî âlemini katliam ve tahripten korudu Selçukluların batısındaki Bizans ülkelerine, fetih harekâtı ve akınlarında bulundu Erzurum Hasankale’ye gelip, Malazgirt’i fethetmek istediyse de kışın yaklaşması üzerine, baharda gelmek üzere kuşatmayı kaldırdı Tuğrul Bey, hâkimiyet ve tahrik sebebiyle kendine âsî olan üvey kardeşi İbrâhim Yınal’ın isyânını 1058’de bastırıp, onu cezâlandırdı
Tuğrul Bey, devâmlı mücâdeleyle geçen uzun yıllar sonunda çok büyük işler başardı Dünyânın en büyük devletlerinden birini kurup, Türk İslâm âlemine çok hizmeti geçti Mâverâünnehr’den Anadolu’ya, Irak’tan Âzerbaycan ve Kafkasya’ya kadar olan ülkede huzur ve emniyet tesis etti Yirmi sekiz ülkeye kendi hâkimiyetini kabul ettirdi Zirâî, ticârî faaliyet neticesinde, iktisâdî hayat gelişip, refah seviyesi yükseltildi Bizans akınlarında çok ganimet alınıp, büyük gelir elde edildi Devlet teşkilâtı, muazzam şekilde tesis edilip, kuvvetli temeller üzerine oturtuldu Selçuklu Devlet Teşkilâtı, devrinde ve sonra kurulan Türk ve İslâm devletlerine örnek oldu Tuğrul Bey, yirmi beş yıl adâlet, ihsan ve gazâlarla geçen hükümdârlıktan sonra, hastalandı Yetmiş yaşlarında, Rey yakınlarındaki yazlığında, 5 Eylül 1063 târihinde vefât etti Tuğrul Beyden sonra Selçuklu tahtına, yeğeni Alparslan geçti Tuğrul Bey âdil, vakur, cömert, samimi, iyi ve yumuşak huylu bir şahsiyetti Halkı tarafından sevilen bir hükümdar ve ordusunca tam bağlanılan kuvvetli bir kumandandı “Kendime bir saray yapıp da yanında bir câmi inşâ etmezsem, Allahü teâlâdan utanırım” sözü, Tuğrul Beyin duygularını çok güzel ifâde etmektedir
|