Prof. Dr. Sinsi
|
Türk Hükümdarları (A-Z)
Mustafa Han IV
Yirmi dokuzuncu Osmanlı Sultanı İslâm halîfelerinin doksan dördüncüsüdür Babası Birinci Abdülhamid Han, annesi Âişe Sîneperver Vâlide Sultandır İstanbul’da 8 Eylül 1779’da doğdu Şehzâdeliğinde yüksek din ve fen bilgileri öğretilerek yetiştirildi Amcası Sultan Selim Hanın ıslahat fikirlerine karşı çıkan bâzı devlet adamları, yeniçerileri tahrik ettiler Netîcede Kabakçı Mustafa’nın sevk ve idâresinde ayaklanan yamaklar, Selim Hanı tahttan indirerek Şehzâde Mustafa’yı sultan îlân ettiler (29 Mayıs 1807)
Devlet idâresini ele geçiren âsiler, Nizâm-ı Cedîd kuvvetlerini dağıttılar İsyânın teşvikçisi Köse Mûsâ Paşa, Sultan Selim taraftarlarını birer birer ortadan kaldırdı İstanbul’daki isyan, Rus cephesindeki ordunun disiplinini de bozdu Orduda bulunan Selim Han taraftarları, Rusçuk âyânı Alemdâr Mustafa Paşanın yanına sığındılar Bu hâdiseler üzerine Mustafa Han, Sadrâzam Hilmi Paşayı azlederek yerine Çelebi Mustafa Paşayı sadârete getirdi Osmanlı ordusundaki bu karışıklıktan faydalanan Ruslar, Eflak ve Boğdan’da bâzı kaleleri ele geçirdiler Ancak, bu sırada Fransa İmparatoru Napoleon karşısında zor durumda kalmaları, barış istemelerine sebep oldu Rusya’nın Eflak, Boğdan ve diğer zaptettiği yerleri tahliye ederek çekilmesi şartıyla, 20 Ağustos 1807’de mütâreke imzâlandı
Dördüncü Mustafa Han, Rusya ile yapılan mütârekeden sonra İstanbul’da âsâyişi sağlayabilmek için harekete geçti Bu sırada âsiler işi çığırından çıkararak, halkın mallarını yağmalamaya, yeniçeriler de her işe karışmaya başlamışlardı Mustafa Han, öncelikle âsilerin bir kısmını çeşitli bahâne ve vazîfelerle saraydan uzaklaştırdı Ancak, zorbaları tamâmen sindirebilmek için büyük bir güce ihtiyâcı vardı Bunun için Alemdâr Mustafa Paşanın İstanbul’a gelmesini istedi Kendisine sâdık, 16 bin kişilik kuvvetle harekete geçen Alemdâr, öncelikle Boğaz nâzırlığı yapmakta olan Kabakçı Mustafa’yı öldürttü Kabakçı’nın öldürülmesi, saray erkânı ve yeniçeriler arasında büyük telâşa sebep oldu Daha sonra İstanbul’a giren Alemdâr, zorbaları ortadan kaldırmaya ve fesatçıları sürmeye başladı Bu sırada Alemdâr’ın taraftarları Sultan Selim Hanı tekrar tahta çıkarmaları için tahrike başladılar Onun bu niyetini sezen Sadrâzam Çelebi Mustafa Paşa, kendisinden İstanbul’u terk etmesini istedi Alemdâr Mustafa Paşa da bunun üzerine, 28 Temmuz günü on beş bin kişiden fazla askeriyle Bâb-ı âliyi bastı Sadrâzamdan mührünü aldı Ancak, Üçüncü Selim’in yeniden tahta çıkması hâlinde kendilerini öldürteceğinden korkan âsiler ve bâzı devlet adamları, pâdişâhtan Üçüncü Selim ve Şehzâde Mahmûd’un öldürülmeleri için ferman çıkarttırdılar Nitekim, zorla saraya giren Alemdâr, Selim Hanın hançer darbeleriyle şehit edilmiş cesediyle karşılaştı Hizmetkârlarının yardımı ile hayâtını kurtaran Şehzâde Mahmûd’u pâdişâh îlân etti (28 Temmuz 1808) Mustafa Han ise, Topkapı Sarayına yerleştirildi
Dördüncü Mustafa Han, 14/15 Kasım gecesi meydana gelen Alemdâr Mustafa Paşa Vakası sırasında yeniçerilerin saraya saldırmaları ve kendisini tekrar başa geçirmeye teşebbüs etmeleri üzerine, İkinci Mahmûd Han taraftarlarınca öldürüldü (1808)
Mustafa Han, zekî ve tedbirli olmasına rağmen Üçüncü Selim Hanın tahttan indirilmesi netîcesinde tahta çıkarılmış olmasından dolayı, isyancıların elinde kaldı Yeniçerilerin tamâmının zorba bir güruh hâline gelmeleri sebebiyle, eşkıyâyı bertaraf edecek bir kuvveti yanında bulamadı Bu sebeple, onların isteklerine boyun eğmek zorunda kaldı Daha sonra, âsileri sindirmek üzere çağırdığı Alemdâr Mustafa Paşanın, Selim Hanı tekrar tahta geçirme teşebbüsü, Mustafa Hanın aleyhte hareketine yol açtı İkinci Mahmûd Hanın saltanatı döneminden ve ıslâhâtlarından memnun olmayan bâzı devlet adamları, yeniçerileri tahrik etmek sûretiyle kendilerine yakın gördükleri Dördüncü Mustafa’yı tekrar tahta geçirmek üzere harekete geçtiler Bu durum, netîcede Mustafa Hanın öldürülmesine yol açtı Mustafa Hanın cenâzesi merâsimle kaldırılarak, Bahçe Kapısında babası Birinci Abdülhamid’in türbesine defnedildi Saltanat müddeti bir sene iki ay olup, vefât ettiğinde otuz yaşında idi
Mustafa Han III
Yirmi altıncı Osmanlı sultanı İslâm halîfelerinin doksan birincisidir 28 Şubat 1717’de İstanbul’da doğdu Babası Üçüncü Ahmed Han, annesi Mihrişâh Sultandır Şehzâdeliğinde iyi bir eğitim ve öğretim gördü Yüksek din ilimleri, edebiyât, târih, coğrafya, askerî bilgileri devrin meşhur âlimlerinden tahsil etti
Üçüncü Mustafa Han, Üçüncü Osman Hanın vefâtıyla, 30 Ekim 1757’de hükümdâr oldu Çalışkan ve azim sâhibiydi Devlet işlerini iyi tâkip ederek, mâlî ve askerî sâhalarda ıslâhatlar yapmak istedi Saltanatının ilk yılları, sulh ve sükûn içinde geçti İlk sadrâzamı Koca Râgıb Paşayı, tahta çıkışından vefâtına kadar vazîfesinde tuttu Avrupa devletleri arasında cereyân eden (1756-1763) "Yedi Yıl Savaşları'nda" müttefiklerden her biri, Osmanlı Devletinin kendi safına katılmasını teklif etti Prusya ve Fransa, ittifaklarına katılmaları hâlinde, siyâsî, askerî ve mâlî vaadlerde bulundular Teklifleri dikkatle tâkip eden Mustafa Han ve devlet adamları, ittifak sâhiplerinin çıkarcı ve plânlı hareketlerini yerinde teşhis edip, onları ustalıkla oyaladılar Süratle ordunun, donanmanın teçhizine ve yenilenmesine, mâliyenin iyice düzeltilip, takviyesine başlanıldı Huduttaki Hotin, Bender ve Özü kaleleri, ihtiyaten takviye kuvvetlerle tahkim edildi İstanbul’da bulunan Baron de Tott, Tophâneyi tanzim etmekle vazifelendirildi Baron de Tott, Tophâneyi ıslah ederek yeni toplar döktürdü İstanbul ve Çanakkale boğazlarının tahkim ve müdâfaası için, Boğaz içindeki kalelerin plânlarının tanzimiyle Hasköy’de yeni bir top dökümhânesi yapılması, orduda kullanılan kayık köprü sisteminin tâdili ve top arabalarının yeni tertip üzere düzenlenmesi gibi yenilikler yapıldı Üçüncü Mustafa Han, yapılan işleri bizzat kontrol eder ve görürdü
Avrupa’da Yedi Yıl Savaşları bitip, iki ayrı ittifaktan olmalarına rağmen, Prusya ve Rusya’nın anlaşmasıyla, Lehistan paylaşıldı Rus işgâl ve zulmüne karşı, hürriyet ve istiklâlin vazgeçilmez savunucusu Osmanlı Devletinden yardım isteyen Leh milliyetçileri (Polonezk), Osmanlı hudûdundan geçerek Balta’ya sığındılar Bunları, Rus ordusunun tâkip etmesi ve tecâvüz ettikleri topraklarda Lehlilerle berâber Osmanlı ahâlisini de kılıçtan geçirip, kasabayı yakıp yıkmaları, 18 Eylül 1739’da Belgrad’da kabul edilen süresiz Osmanlı-Avusturya-Rusya Antlaşmasının bozulmasına sebep oldu Osmanlı Devletinin hükümranlık hakkını korumak, Rusya’nın Lehistan’a yerleşmesine engel olmak ve sahte beyânatlarla Lehistan işgâlini dünyâ kamu oyunda geçiştirmeye çalışıp dostu Kont Stanislaw Doniatowski vâsıtasıyla Balta'da zulüm yaptıran Rus Çariçesi İkinci Katerina’ya haddini bildirmek için toplanan dîvanda, Rusya’ya sefer için karar verildi 8 Ekim 1768’de Rusya’ya savaş açıldı Rusya’da bulunan Osmanlı ticâret heyetinin iâdesi için İstanbul’daki Rus sefiri Obreskoff Yedikule’de hapsedildi Osmanlı Devletine tâbi Kırım Hanı Kırım-Giray’ın orduları 1769 Şubatında Güney Rusya’ya girerek Rusları yendi ve yüz binden çok esir alarak, döndü Târihte ahlâksızlığı ile meşhur olan Çariçe Katerina, Kırım-Giray Hanı, Bahçesaray şehrinde saray hekimi olan bir Rum doktoru vâsıtası ile zehirleterek öldürttü 27 Mart 1769’da Serdar-ı ekrem vazîfesiyle Rus Seferine çıkan Sadrâzam Yağlıkçızâde Mehmed Emin Paşa, 1 Mayıs 1769’da ilk Hotin Zaferini kazandı
Lehistan’ı himâye için girişilen savaşta, Birinci Hotin Zaferinin ardından tekrar saldıran Ruslara karşı 12 Ağustos 1769’da Hotin’de ikinci bir zafer daha kazanıldı Yağlıkçızâde’den sonra sadrâzamlığa getirilen Moldovanlı Ali Paşa, Rus Seferine serdar tâyin edildi Ali Paşa, Turla Nehrinden orduyu geçirirken köprünün yıkılmasıyla büyük bir fâcia meydana geldi Ayrıca, Yeniçerilerin artan itâatsizliği ve muhârebelerden kaçması, ateşli silahların gereği gibi kullanılmamasından, Rus orduları, Kırım Hanlığı topraklarına ve Romanya’ya girdi 21 Eylül 1769’da Hotin, Rusların işgâline uğradı İngiltere ve Fransa’nın askerî yardım ve siyâsî desteğiyle, Baltık Denizinden gönderilen Rus Donanması Cebelitârık Boğazını geçerek Akdeniz’e girdi Bununla, Çar Deli Petro (1682-1725) tarafından sistemleştirilen sıcak denizlere inme projesi Batıdan da destek ve yardım görmüş oldu Bir Osmanlı Ülkesi olan Mora Yarımadasında Ortodoksluğun hâmisi rolüyle Slavlık propagandası yapan Rus donanmasındaki subaylar, Koron, Modon, Navarin, Patras, Anabolu, Tripoliçe, Kalamota ve Isparta’da âsi Rumlar ile işbirliğine girerek, buradaki Müslüman ahâliye, müttefikleri Avrupa devletlerinden de tepki gören vahşîce katliamlar yaptırdılar Bunun üzerine Mora Serdarlığına tâyin edilen Kaptan-ı Deryâ Mandalzâde Hüsâmeddîn Paşanın Mora Çıkartmasıyla Rumlar geri çekilip, yetmiş bin kişilik Maynot-Rum ordusu, Tripoliçe’de 9 Nisan 1770’te bozuldu Hüsâmeddîn Paşaya “Mora Fâtihi” unvânı verilip, bölgedeki âsiler temizlendi Ruslar geri çekildi
Akdeniz’deki Rus donanması, Osmanlılar tarafından devamlı tâciz edildiyse de fırsatlardan istifâde eden Ruslar, İngiliz subaylarının da yardımı ile Çeşme limanındaki Osmanlı donanmasını yaktılar
Osmanlı donanması yanarak imhâ olunca, İngiliz amirali ve Rus donanma komutanı, Boğazları tehdit etmek istediler Fakat tahkim ve müdâfaadan ürküp, cesâret edemediler Çeşme fâciasından sonra, Tuna boyundaki Kartal Ovasında bulunan Osmanlı ordusu, Yeniçerilerin itaatsizliği yüzünden, 1 Ağustos 1770’te bozguna uğradı 1771 yazında Kırım’ın işgâlinden başka, General Tatloben idâresindeki Rus ordusu, Ahıska bölgesinde bozguna uğrayıp, geri çekildi
2 Ağustos 1771’de Özü (Kırım), 12 Eylül 1771’de Yerköyü (Romanya), 29 Haziran 1773’te Silistre (Romanya), 20 Ekim 1773’te Varna (Bulgaristan) zaferleri kazanıldı Sultan Üçüncü Mustafa Han, beş yıldan beri devâm eden Rus Seferini netîcelendirmek için hazırlanırken, 21 Ocak 1774’te vefât etti 1768-1774 Osmanlı-Rus Harbi, Birinci Abdülhamid Han devrinde, zafer kazanılmasına bakılmaksızın, 21 Temmuz 1774’te imzâlanan Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla aleyhte netîcelendi (Bkz Küçük Kaynarca Antlaşması)
Üçüncü Mustafa Han devrinde, Osmanlı ülkesi, içeride sulh ve sükûn içindeydi 22 Mayıs 1766 İstanbul zelzelesinden başka tabiî âfet olmadı Osmanlı Rus Harbi esnâsında, Mısır’da Kölemenli Cin Ali Beyin Suriye, Filistin ve Arabistan’daki isyânı, 1 Mayıs 1773’te Sâlihiyye’de mağlûbiyetiyle bastırıldı Balkanlarda Rus yayılma siyâsetinde Ortodoksluğun hâmisi rolüyle Mora’da Slavlık propagandası yapılıp, isyân çıkarıldı Kısa zamanda bastırılıp, Osmanlı ordusunun 9 Nisan 1770 zaferiyle netîcelendirilerek, bölgede sulh ve sükûn sağlandı Dış politikada, devletlerin büyük menfaatleri karşılığı teklif ettikleri siyâsî ve askerî ittifaklar kabûl edilmedi Osmanlı-Rus Harbinde de görüldüğü gibi ittifak tekliflerinin samîmiyetsizce olduğu meydana çıktı Lehistan (Polonya) milliyetçilerinin “Türk atları Vistül’de sulanmadıkça Polonyalılara hürriyet yok” sözü Osmanlılardan yardım istemelerinden kalmıştır
Bütün Osmanlı sultanları gibi yüksek din ve fen ilimlerinde devrin en iyi hocalarından ders görerek yetiştirilen Üçüncü Mustafa Han, dindâr, âdil, çalışkan, azimli, hamiyetli, metin, hassas ve ilme, âlimlere hürmetkârdı Devrin âlimleri seviyesinde ilmi vardı Güzel konuşur ve yazardı “Cihângir” mahlasıyla yazdığı şiirleri vardır Çok kitap okurdu Dış ülkelerden yazılmış kitapları da getirtir, incelerdi Doğu ve Batı kültürüne vâkıftı
Yapılan icraatları bizzât yerinde kontrol ederdi Askeri ve donanmayı teftiş etmeyi, tebdil gezmek, ata binmek, avlanmak ve gezi yapmayı severdi Askerî, idarî ve mâlî birçok ıslahatlarda bulundu Çok hayırseverdi Âlimlere ve ahâliye cömertçe ihsânlarda bulunurdu Süveyş’te kanal açmak, Sakarya Nehrini, Sapanca Gölü üzerinden İzmit Körfezine bağlamak gibi düşünceleri vardı
Birçok hayır müessesesi, askerî ve sivil eser yaptırdı Lâleli Câmii ve yanındaki türbesi, Çakmakçılar’da kendi adıyla bir câmi, Kadıköy’de İskele Câmii Paşabahçe’de İncirliköy Câmii, Üsküdar’da Ayazma Câmii ve zelzelelerde hasara uğraması üzerine yenilediği Fâtih Câmii, yaptırdığı eserlerden bâzılarıdır 1773’te Deniz Harb Okulunun temelini teşkil eden Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyûn ve teknik üniversite mâhiyetindeki Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn açıldı Zamânında Tüfeklere süngü takıldı Islahatçı bir hükümdâr olan Üçüncü Mustafa Hanın icraatlarını, oğlu Üçüncü Selim Han (1789-1807) devâm ettirdi
Mustafa Han II
Osmanlı pâdişâhlarının yirmi ikincisi ve İslâm halîfelerinin seksen yedincisi Sultan Dördüncü Mehmed’in Râbia Gülnûş Sultandan oğlu olup 5 Haziran 1664’te İstanbul’da doğdu Devrin âlimlerinden iyi bir tahsil gördü Devlet idâresi ve harp oyunlarını öğrendi Mahâretli bir okçu ve silahşordu
İkinci Ahmed Hanın 6 Şubat 1695’te vefâtıyla tahta çıktı Pâdişâh olduğunda, Osmanlı Devleti, on iki yıldan beri Avusturya, Lehistan, Rusya ve Venediklilerle harp ediyordu Gayretli ve kahraman ruhlu bir hükümdar olan Sultan Mustafa Hân, tahta çıkışının üçüncü günü sadrâzama gönderdiği fermânda;
“Cenâb-ı Hak, bu âciz, bu günahkâr kuluna bir cihân pâdişâhlığı ihsân etti Pâdişâhların hangisi zevk ve sefâya; kendi nefsinin râhatına düşmüş ise, eli altındaki memleketlerinin ve tebaasının huzûru ve râhatı kaçmıştır Biz, bugünden zevki ve sefâyı kendimize haram kıldık Düşmana karşı ceddim (Kânûnî) Sultan Süleymân gibi kendim sefere çıkmaya kat’î niyet ettim Sizler ki vezîriâzamım, vüzerâ, ulemâ, vükelâ ve ocak ağalarısınız, cümleniz bir yere gelip, bu hatt-ı hümâyûnumu okuyup düşününüz, gazâya gitmem mi makbul, yoksa Edirne’de oturup, kalmamız mı münâsip? Din ve devlet ve halka hangisi faydalı, Allah için söyleşüp, doğruyu bana bildiriniz vesselâm  ” buyurarak vazîfeye başladı Bu Hatt-ı Hümâyûn devlet adamlarını, âlimleri, kumandanları, askerleri ve ahâliyi çok memnun edip coşturdu Hocası Seyyid Feyzullah Efendiyi yanından ayırmayıp, sultanlığında da çok istifâde etti Ordunun başında sefere karar verip, saltanatının ilk günlerinde sevindirici zaferler kazanıldı 18 Şubat 1695’te Sakız Adasının Venedik İşgâlinden kurtarılmasını temin eden Koyun Adaları Zaferi kazanıldı
Venediklilerin sekiz harp gemisini ve bir çok cephânesini zapt eden Koyun Adaları Zaferi kumandanlarından kalyonlar kaptanı Mezomorta Hüseyin Paşa, Kaptan-ı deryâlığa yükseltildi Venediklilerin Sakız’a tekrar saldırmasıyla Mezomorta Hüseyin Paşa, 15 Eylül 1695’te düşmanı çekilmeye mecbûr etti Venedik donanmasını tâkip eden Hüseyin Paşa, 18 Eylül 1695’te Midilli’nin Zeytinburnu açıklarındaki deniz muhârebesinde de parlak bir zafer kazanarak düşmanın on üç gemisini tahrip etti
Sultan İkinci Mustafa Han, 30 Haziran 1695 târihinde, Avusturyalıların işgâlindeki Macaristan’ı kurtarmak için, ilk Avusturya seferine çıktı Belgrad’da 9 Ağustos’ta topladığı Harp Divanında Janova-Lippa, Lugos ve havâlisinin işgalden kurtarılmasına karar verildi 9 Eylül’de Lippa Kalesi fethedildi 22 Eylül 1695’te Kırım Hanı Selim Giray’ın da iştirâk ettiği Lugos Muhârebesinde, Osmanlı ordusu gâlip geldi Lugos Zaferinden sonra Sultan Mustafa Han, sefer mevsimi geçtiğinden, 18 Kasım 1695’te İstanbul’a döndü
Rus Çarı Deli Petro, Karadeniz’e inmek için Azak Kalesini üç aydan fazla kuşatmışsa da, muvaffak olamamıştı 13 Ekim 1695’te elli bin ölü vererek Azak’tan çekilen Deli Petro, Kefe Beylerbeyi Mustafa Paşa ve Kırım Kalgayı Kaplan Giray’ın tâkibi sonucu daha da kayıp verdirilerek ateşli silahları zapt edildi Azak yenilgisinin öcünü almak isteyen Deli Petro, Venedik, Avusturya, Hollanda ve Prusya’dan teknik eleman ve yardım olarak 1696’da kaleyi tekrar kuşattı Azak Kalesini müdâfaa için bırakılan beş yüz kadar asker, Deli Petro’nun yüz binlik ordusuna karşı altmış dört gün dayanabildi Yardıma gönderilen kuvvetlerin zamânında yetişememesi üzerine Azak Kalesi, 6 Ağustos 1696’da vire ile teslime mecbur oldu Bu hal, Sultan Mustafa Hanın ve bütün ülkenin büyük üzüntüsüne sebep oldu Azak Kalesinin ikmâlini ihmâl eden ve yardıma memur edilip, zamânında yetişmeyen kumandanlar cezâlandırıldı Kuban Nehri ağzına Açu’ya kale yaptırılarak, Moskof yayılmasını durdurma çâresi düşünüldü
İkinci Avusturya Seferine 1696 baharında çıkan Sultan Mustafa Hân kumandasındaki Osmanlı ordusu, Saksonya Kralı Nalkıran Friedric ile General Heisler kumandasındaki düşman kuvvetleriyle 1696 yazında karşılaştı 27 Ağustos 1696’da Olasch yakınlarında meydana gelen muhârebede şiddetli taarruzlar oldu Düşman ordusu fazla dayanamayarak, yenildi Tameşvar tekrar zaptolundu
Muzaffer pâdişâh, Avusturya’ya son ve kesin bir darbenin vurulması için yeni bir seferin lüzumuna inanıyordu Ancak, 17 Haziran 1697’de bu maksatla çıkılan sefer, sadrâzam Elmas Mehmed Paşa ile Tameşvar Muhâfızı Koca Câfer Paşanın Pâdişâh’ı yanlış yola sevk etmeleri sonucu Zenta bozgununa sebep oldu Savaşta, Sadrâzam Elmas Mehmed Paşa ile on üç beylerbeyi ve binlerce asker şehit oldu Sultan Mustafa Han, süvâri kuvvetleriyle Tameşvar’a çekildi Sadrazamlığa Amcazâde Hüseyin Paşayı getirdi
Zenta bozgununun tesiriyle Osmanlı ordusunda disiplin kalmamıştı Bundan faydalanan Avusturya kuvvetleri, Sava Nehrini geçerek Bosna eyâletine kadar girdiler Saray Bosna şehrine kadar olan sahalar tahrip edildi Ancak Bosna beylerbeyliğine getirilen Daltaban Mustafa Paşa, Bosna’da bulunan Avusturyalılara taarruz ederek onları memleketlerine kadar sürmeye muvaffak oldu
Zenta Vakası, Osmanlı devlet adamlarını, sulha taraftar hâle getirdi Avusturya da harbe taraftar olmadığı için, İngiliz ve Felemenk (Hollanda) elçilerinin tavassut teklifi her iki devletçe de kabul edildi Karlofça’da, antlaşma görüşmeleri devâm ederken, Sultan Mustafa Han, hudut tecâvüzlerine karşı serdar tâyin edilen Sadrâzam Amcazâde Hüseyin Paşa kumandasındaki yüz bin Osmanlı ve otuz bin Kırım askerini Belgrad’a gönderdi Akdeniz, Karadeniz ve Tuna donanmaları, yeni gemilerle takviye edilerek, harekete hazır hâle getirildi Semendire ve Belgrad önlerinde bekleyen Osmanlı ordusu, uzun süren görüşmeler üzerine, Kasım 1698’de geri döndü Uzun görüşmelerden sona Avusturya, Venedik ve Lehistan, 26 Aralık 1699’da Karlofça Antlaşmasını imzâladı (Bkz Karlofça Antlaşması)
Buna göre; Macaristan’la Erdel Avusturya’ya terk edilerek, Sava ve Unna nehirleri hudut kesildi Mora, Dalmaçya ve Aya Mavri Adası Venediklilere, Ukrayna ve Podolya Lehistan’a verildi Rusya ile antlaşma 14 Temmuz 1700’de yapıldı Azak Kalesi, Ruslara bırakıldı
Sultan Mustafa Han, Karlofça Antlaşmasından sonra askerî ve mâlî teşkilâtlarda ıslâhat hareketlerine girişti Donanmada, çektiri usûlünün kullanılması terk edilerek kalyon sistemine geçildi Bahriyenin ıslahı ve ihtiyaçlarının giderilmesi için bir kânunnâme îlân edildi Ancak, bilhassa kapıkulu ocakları arasında yapılan ıslâhâtlar, yeniçeri ve sipâhilerin hoşuna gitmedi Bâzı devlet adamlarının tahrikiyle başlayan ayaklanma sonunda, Sultan Mustafa Han, 22 Ağustos 1703’te tahttan indirildi Saraya geldiğinde kapıda kendisini feryâd ederek karşılayan Vâlide Sultanın elini öptükten sonra; “Kul beni tahttan indirmişler, yerime karındaşım Sultan Ahmed’i pâdişâh eylemişler Allah mübârek eyleye, evlâtlarım kendisine Allah emâneti olsun” sözleriyle kendisine ayrılan özel dâireye çekildi Mustafa Han, hizmetleri ortadayken karşılaştığı bu durumdan dolayı çok müteessir oldu İstiskâ hastalığından da muzdarip bulunan Sultan, nihâyet 20 Aralık 1703’te vefât etti Yeni Câmi yanında Vâlide Sultan Türbesine defnedildi Babası Dördüncü Mehmed Han da bu türbededir
Dokuz yıla yakın Osmanlı sultanlığı yapan İkinci Mustafa Han, muktedir ve değerli bir pâdişâhtı Orduların başında sefere giden, son Osmanlı sultanıdır Âlimlere ve hocasına karşı hürmeti çok fazlaydı Edebiyâta meraklı olup Meftûnî ve İkbâli mahlasıyla şiirler yazardı
İkinci Mustafa Han devrinde, devlet adamları ve âlimler, kıymetli ilmî ve sosyal müesseseler yaptırmışlardır Hocası Seyyid Feyzullah Efendi, Fâtih’te yaptırdığı medrese ile değerli ve nâdide kitapların toplandığı bir kütüphâne; Sadrâzam Amcazâde Hüseyin Paşa, Saraçhâne’de bir medrese, kütüphâne ve çeşme; Sadrâzam Rami Mehmed Paşa Eyüp’te bir mektep ile çeşme; Dâmâd Ali Paşa bir kütüphâne yaptırmışlardır Sultan Mustafa Hânın silâhtârı olan Çorlulu Ali Paşa tarafından tersâne içinde iki katlı câmi yapılmıştır İkinci Mustafa Hanın hanımı Sâliha Sultan, oğlu birinci Mahmûd Han zamânında Azapkapısı’nda sebil, çeşme, hamam ve mektep yaptırıp Arap Câmiini tâmir ettirerek genişletti
Mustafa Han I
Osmanlı pâdişâhlarının on beşincisi ve İslâm halîfelerinin seksenincisi 1591 senesinde Manisa’da doğdu Her şehzâde gibi iyi bir eğitim gördü Ağabeyi Birinci Ahmed Hanın vefâtı üzerine, 22 Kasım 1617’de, ilk defâ ekberiyet kâidesine göre, yâni hânedânın en yaşlı mensûbu olarak zorla tahta çıkarıldı
Sultan Mustafa Han, devlet meseleleriyle ilgilenmediğini ifâde ederek, saltanatı kabul etmediyse de bu hâl devlet erkânınca göz önüne alınmadı Ancak, çok geçmeden devlet işlerinde Sultânın yabancı kalması ve işlerin karışması üzerine, durumun böyle devâm edemeyeceğini anlayan devlet adamları, hal’ine fetvâ aldılar ve 26 Şubat 1618 günü Sultan Mustafa’yı tahttan indirerek, yerine Genç Osman’ı çıkardılar
Ancak, yenilik taraftarı olmayanların tahrikleri netîcesinde isyân eden yeniçeriler, 19 Mayıs 1622’de Genç Osman’ı tahttan indirdiler Bu durum Sultan Mustafa’nın ikinci defâ tahta geçirilmesine yol açtı Bu sırada Sultan Osman Hanın vezîriâzam Kara Dâvûd Paşa tarafından şehit ettirilmesi büyük karışıklıklara sebep oldu Sultan Mustafa Han, Dâvûd Paşayı azlederek yerine Mere Hüseyin Paşayı getirdiyse de, isyanlar son bulmadı Erzurum Beylerbeyi Abaza Mehmed Paşa başkaldırarak, bölgesindeki yeniçerilerin bir kısmını öldürttü “Genç Osman’ın intikâmını alacağım” diye and içen Abaza, İstanbul’a gelmek için yola çıktı Bursa’yı muhâsara ettiyse de alamadı Kış geldiği için Niğde’ye çekildi
Anadolu’daki isyanlar ve Genç Osman’ın şehit edilmesi olayına adı karışan sipâhiler, halk nezdinde kazandıkları nefreti silmek için, bir dîvân toplantısı sırasında ayaklanarak Sultan Osman Hanın kâtillerinin bulunmasını istediler Bunun üzerine Kara Dâvûd Paşa ve Kalenderoğlu denilen kişiler, yakalanarak îdâm edildiler
Diğer taraftan Osmanlı Devletinin iç karışıklıklarından istifâde etmek isteyen Lehistan kazakları, daha önce imzâlanan antlaşma şartlarına uymayarak, şayka adı verilen yüz elli civârında küçük gemiyle Osmanlı kıyılarına saldırdılar Kazakların üzerine gönderilen Karadeniz serdârı Damad Recep Paşa, kazakları tâkip ederek Kilgra önünde bir çok gemilerini batırdı ve 21 gemiyi zaptederek beş bin esirle İstanbul’a döndü
İstanbul’da vukû bulan karışıklıklar ve Anadolu’da meydana gelen isyanlar, Osmanlı Devletinin başında daha kudretli, azimkâr ve zekî bir pâdişâhın bulunmasını gerekli kılıyordu Bu sebeple, 1623’te sadârete getirilen Kemankeş Ali Paşa, Şeyhülislâm Yahyâ Efendi ve diğer devlet erkânı toplanarak Sultan Mustafa’nın, artık, makâm-ı saltanatta kalmaması gerektiği husûsunda karara vardılar Nitekim, verilen fetvâ ile 10 Eylül 1623 günü Sultan Mustafa, ikinci defâ tahttan indirildi ve yerine Dördüncü Murâd Han geçti
Sultan Mustafa Han, zayıf ve nârin vücutlu idi Yüzü her zaman solgun olup, üzüntülü bir görünüşü vardı Son derece dindârdı Sık sık türbeleri ziyâret eder ve çokça sadaka dağıtırdı Saraydaki hayâtını ibâdet içinde, dînî eserler ve Kur’ân-ı kerîm okuyarak geçirirdi Saltanatta gözü olmadığı için, her iki hal’inde de en küçük bir memnûniyetsizlik göstermemiş, tahttan sevinçle inmiştir
20 Ocak 1639 günü Topkapı Sarayında vefât eden Sultan Mustafa Han, Ayasofya Câmii karşısındaki türbesinde medfundur
|