Yalnız Mesajı Göster

Türk Hükümdarları (A-Z)

Eski 06-27-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Hükümdarları (A-Z)




Kök Böri

Erbil Atabeyi Begtiginliler Sülâlesinin Türkmen boyundan Zeyneddîn Ali’nin oğludur 1154 yılında doğdu

Babası Zeyneddîn Ali Küçük Begtigin, Musul Atabeylerinden İmâdeddîn Zengî’nin kumandanlarındandı İmâdeddîn Zengî tarafından Musul vâlisi tâyin edildi İmâdeddîn Zengî’nin ölümünden sonra, Zeyneddîn Ali, sınırlarını Şehrizor, Hakkâri, Tekrit, İmâdiye, Sincar Sahrâsı ile Harran Kalesini içine alacak şekilde genişletti Zeyneddîn Ali, son zamanlarında yaşlılığı ve hastalığı sebebiyle iktâlarını Musul Atabeyi Kutbeddîn Mevdûd’a bırakarak Erbil’e çekildi Kök Böri o zaman on dört yaşında idi O yıl babası ölen Kök Böri, Erbil atabeyi oldu Fakat Erbil’i idâre ile vazîfeli Mücâhidüddîn Kaymaz ile arası açıldı Kaymaz, Kök Böri’nin idârecilik için yetersiz olduğunu, halîfeye bildirdi Halîfenin muvâfakatını alarak, Kök Böri’yi tevkif etti Bir müddet sonra hapisten çıkarılan Kök Böri, giderek Erbil hâkimiyetini yeniden temin için teşebbüslerde bulundu ise de, başarılı olamadı Bağdat’tan Musul’a gelen Kök Böri, Musul Atabeyi İkinci Seyfeddîn Gâzinin hizmetine girdi Seyfeddîn Gâzi de, Kök Böri’ye Harran şehrinin idâresini verdi

Bu sıralarda Hama, Humus ve Baalbek’i alıp, Sincar Sahrâsına kadar gelen Selâhaddîn Eyyûbî, Seyfeddîn Gâziyi mağlup etti İkinci karşılaşmalarında Seyfeddîn Gâzi, Selâhaddîn Eyyûbi’ye yine yenildi Kök Böri bu ikinci karşılaşmada çok kahramanlık gösterdi Eyyûbî ordusunun sol kanadını bozguna uğrattı fakat hezîmeti önleyemedi Öteden beri kendisine hasım olan Kaymaz’ın, Musul idâresinin başına gelmesini istemeyen Kök Böri, Selâhaddîn Eyyûbî’ye haber göndererek, kendisine tâbi olacağını ve Harran’a gelmesini, kendisine yardım edeceğini bildirdi Bunun üzerine Urfa’yı zapteden Selâhaddîn Eyyûbî, Urfa’yı Harran’a bağlayarak idâresini Kök Böri’ye verdi

Selâhaddîn Eyyûbî’nin hemşiresi Râbia Hâtun ile evlenen Kök Böri, birkaç sene Selâhaddîn Eyyûbî’nin yanında kaldı Haçlılara karşı olan mücâdelesinde çok kahramanlık gösterdi Asıl şöhretine bu savaşlarda kavuştu Saffâriye’de Haçlıları bozguna uğrattı Kudüs kapılarının açılmasını ve Frenk Krallığının ortadan kaldırılmasını sağlayan Hattin Savaşında Kök Böri’nin mühim rolü oldu Bu zaferlerden sonra tekrar Erbil’e döndü Kırk dört yıl Erbil Atabeyi sıfatı ile bölgeye hâkim oldu

Cengiz’in Moğol sürülerinin yağma ve çapulculuklarından, idâresi altındaki yerleri kahramanca korudu Ömrü mücâdele ile geçen Kök Böri, dînine bağlı olan, âlimleri ve fakîhleri, himâye eden yardım müesseseleri kurmakta da devrinin seçkin devlet adamlarından idi Câmi, medrese, han, misâfirhâne, hastâne; dul ve yaşlı kadınlar, süt emen yetim çocuklar için bakım evleri ve çocuk yuvaları yaptırdı Çocuklara süt anneleri tuttu Körler için dört tâne alilhâne kurdurdu ve bütün bunların masraflarını karşılamak üzere zengin vakıflar tesis etti Fakirlere, ihtiyar ve muhtaçlara her gün ekmek, mevsimlere göre de elbise ve diğer ihtiyaçlarını dağıtırdı Erbil misafirhanelerinde yedirilip yatırılan herkese giderken de yol paraları verilirdi Her yıl hac seferleri tertip ederdi Hacıların yoldaki emniyetini sağlamak için yanlarına muhâfız verirdi Ayrıca memurlar tâyin edip, ellerine bol miktarda para vererek Mekke ve Medîne’deki fakir ve muhtaçlara dağıttırırdı Mekke’de çok hayrâtı vardı Arafat’a ilk olarak su getirtti En büyük zevki, sofilerin, âlimlerin sohbetinde bulunmak, onların münâzaralarını dinlemek idi Bunun için çok zaman medrese ve hânekâhlarda sabahlardı Erbil, zamanında ilim, irfan ve medeniyet merkezi olmuştu Şehrin kalesini iyice tâmir ettirdi Yeni binâlar yaptırdı Peygamberimizi (sallalahü aleyhi ve sellem) çok sevdiğinin işâreti olarak İslâm âleminde ilk, büyük, muhteşem mevlit törenleri düzenledi Zamanla törenler bütün İslâm ülkelerine yayıldı Mezarı Küfe’de hazret-i Ali’nin kabri yanındadır


Kutalmışoğlu Süleyman Şah

Selçuk Beyin oğlu Arslan Yabgu'nun torunu ve Selçuklu Beylerinden Melik Şihabeddin Kutalmış Beyin oğlu Gazi Süleyman Şah, Anadolu'yu baştan başa fetheden ve bir Türk yurdu haline getiren Türk yiğididir

Alparslan'la birlikte Malazgirt muharebesine iştirak eden Gazi Süleyman Bey, muharebede büyük kahramanlık göstermiştir Zaferin kazanılmasından sonra, Sultan Alparslan, bu namlı kumandanını Anadolu'nun fethiyle görevlendirdi Gazi Süleyman Bey, kahraman fedâileriyle birlikte Anadolu içlerine dalarak, süratle fetih hareketine girişti ve birkaç sene içerisinde muazzam fetihler yaparak Anadolu'nun büyük kısmını ele geçirdi

Gazi Süleyman Bey, Artuk, Tutuş, Dânişmend, Saltuk Beyler gibi büyük kumandanları, akıncı bölükleriyle çeşitli bölgelere göndermişti Bu kumandanlar zaferler kazanarak Anadolunun bir Türk ülkesi olmasını temin etmişlerdir

Anadolu'daki fetih ordusu, Kayseri civarında Bizans ordusuyla yaptığı savaşı kazandı ve hiçbir engelle karşılaşmadan Marmara sahillerine, İzmit'e kadar ilerledi Süleyman Bey, Konya ile birlikte bütün orta Anadolu'yu fethetti 1075'te de mühim bir Bizans şehri olan İznik ve havalisini ele geçirerek İznik'e yerleşti

Gazi Süleyman Beyin Anadolu'daki fetihleri bütün İslam beldelerinde sevinçle karşılanmaktaydı Sultan Melikşah da çok sevdiği Süleyman Beyin muvaffakiyetlerinden dolayı, her vesileyle sevincini belli ediyordu Sultan Melikşah, 1077'de, Gazi Süleyman Bey'i, Anadolu sultanı olarak ilan etti Böylece, payitaht İznik olmak üzere Anadolu Selçuklu Devleti, tarih sahnesine çıkmış oluyordu

Süleyman Şah, Bizans'ın içişlerine de karışıyor, desteklediği şahsı kral yaptırıyordu Nitekim, krallığını ilan eden Bizans kumandanı Botaniates'i desteklemiş ve bu kumandanın yanına iki bin asker vererek, tahtı ele geçirmesine yardımcı olmuştu

Askerlerine ve halka son derece iyi davranan ve adaletle iş ören Süleyman Şah, gayrimüslim yerli halkın da takdirini kazanmıştı İç isyanlar ve kötü idare yüzünden perişan olan yerli halk, Süleyman Şah idaresinde huzur ve sükûna kavuşmuşlardı Bir yandan fetihler devam ederken, diğer yandan fethedilen topraklara, atalar yurdundan Türkler getirilip yerleştiriliyordu Azerbaycan, Türkistan ve Horasan'dan onbinlerce Türk Anadolu'ya göç etmeye başlamıştı Süleyman Şah, Kapıdağı yarımadası ile Çanakkale Boğazı'nın Asya sahillerini de ele geçirdi İstanbul Boğazına kadar olan kısımlar, daha önce ele geçirilmişti Öyle ki, Selçuklu orduları Üsküdar'a kadar gelmiş ve hasretle İstanbul'u temaşa etmişlerdi

1081'de yapılan anlaşmaya göre, Selçukluların Marmara sahillerine kadar bütün Anadolu'ya sahip oldukları Bizanslılarca da kabul edilmiştir

Süleyman Şah, 1082 yılında Çukurova'ya girdi ve ilk önce Tarsus'u fethetti 1083'te ise Adana, başta olmak üzere bütün Kilikya (Adana civarları) beldelerini, hakimiyeti altına aldı

Süleyman Şah'ın en büyük arzusu, Antakya'yı ele geçirmekti Bu maksatla yola çıktı Harekâtını gizli tuttu 12 gün boyunca, gündüzleri konaklamak ve geceleri yol almak suretiyle ordusunu ilerletti 13 Aralık 1084 günü, Antakya önlerine geldi ve ani bir hücumla şehri ele geçirdi Şehrin büyük kilisesini, camiye çevirdi İlk cuma namazında 120 müezzin bir ağızdan Ezan-ı Muhammedi'yi okudu Süleyman Şah, şehrin ahalisine çok iyi davrandı ve şehri baştan başa imar ettirdi Daha sonra, Anadolu'daki fetih harekâtını devam ettirdi Kumandanlarını çeşitli bölgelere gönderdi Bunlardan Buldacı Bey, 1085 başlarında Maraş, Elbistan, Göksun ve Besni kalelerini fethederek, bu bölgeleri ele geçirdi

Bu esnada Çaka Bey, İzmir'i fethetmiş, İzmir Körfezinde büyük bir donanma kurdurarak, Selçuklu Devletinin ilk deniz kuvvetlerinin kurucusu olmuştu

Gümüştekin Bey ise, Urfa ve Antep çevresini fethetmişti 1085'e doğru, bütün beylikler bir araya getirilmiş ve Anadolu'da kuvvetli bir devlet doğmuştu Süleyman Şah, Kurucusu olduğu devletin birliğini temin etmişti 1105'e doğru, bütün Anadolu, Türklerin eline geçmişti Anadolu fâtihi Süleyman Şah, devlet idaresinde de maharetini göstermiş, ele geçirdiği topraklara kök salmak için Müslüman ahalinin Anadolu'ya yerleşmesini temin etmişti

Süleyman Şah, zaferden zafere koşarken, Sultan Melikşah'ın kardeşi Sultan Tutuş da saltanat hevesine kapılmış, Suriye'de bir devlet kurmak maksadıyla, sağa sola saldırmaya başlamıştı

Süleyman Şah, Sultan Tutuş'un bu hareketlerine dur demek maksadıyla, ordusuyla birlikte Tutuş'un üzerine yürüdü İki ordu, 5 Haziran 1086'da, Halep yakınlarında karşı karşıya geldi Muharebenin en şiddetli safhasında, bir kısım askerler, Süleyman Şah'ın safını terk ederek karşı tarafa geçtiler Bunun üzerine, Süleyman Şah'ın ordusu bozuldu Kendisi de muharebe meydanında vuruşurken şehid düştü


Kılıç Arslan IV

Türkiye Selçuklu Devleti Sultanı İkinci Gıyâseddîn Keyhüsrev'in (1237-1246) oğludur Kılıç Arslan, 1246’da Türkiye Selçuklu Sultânı İkinci İzzeddîn Keykâvus (1246-1257) tarafından, Büyük Moğol Hanı Güyük'ün (1246-1249) tahta çıkışında hazır bulunmak üzere, Moğolistan Kurultayına gönderildi Moğolistan’da ağabeyi Keykâvus’un yerine Selçuklu Sultanı tanındı 1248’de Sivas’ta istiklâlini îlân etti Anadolu emir ve kumandanları Moğolların tahrikiyle kardeş kanı dökülmesinin önüne geçmek için, Selçuklu Devletinde üç kardeşin ortak saltanat sürmesini tavsiye ettiler Dördüncü Kılıç Arslan, İkinci İzzeddîn Keykâvus ve İkinci Alâeddîn Keykubâd, 1249-1257 yılları arasında, birlikte Türkiye Selçukluları hükümdârlığı yaptılar 1261 yılında Konya’yı ele geçiren Dördüncü Kılıç Arslan devrinde, Silifke Ermenilerden, Sinop ise Muinüddîn Pervâne tarafından Trabzon Rumlarından alındı Dördüncü Kılıç Arslan, Mevlâna Celâleddîn Rûmî hazretleri dâhil birçok İslâm âliminin sohbetinde bulunup, hürmet gösterdi 1265’te bir ziyâfet esnâsında Moğollar tarafından kendi yayının kirişiyle boğdurulup, öldürüldü Onun ölümünden Moğollarla iyi ilişkiler içinde bulunan Muînüddîn Pervâne’nin sorumlu olduğu belirtilmektedir Konya’da Sultanlar Türbesine defnedildi Yerine oğlu Üçüncü Gıyâseddîn Keyhüsrev, Türkiye Selçuklu Sultanı îlân edildi


Kılıç Arslan III

İzzeddîn unvânlı Türkiye Selçuklu sultanı İkinci Rükneddîn Süleymân Şah'ın (1196-1204) oğludur Babasının Temmuz 1204 yılında vefâtı üzerine Nuh Alp ile diğer emirler ve devlet adamları tarafından çocuk yaştaki Kılıç Arslan, Konya tahtında sultan îlân edildi Türkmenlerin desteğindeki amcası Gıyâseddîn Keyhüsrev’e karşı tahtı koruma mücâdelesine girişti Zamânında Danişmendli Türkmenleri, Isparta Kalesini fethetti

Saltanatı 1205 yılı başına kadar süren Üçüncü Kılıç Arslan, Konya ahâlisinin dâveti ve Türkmen kuvvetlerinin desteğinde Türkiye Selçuklu Devleti başşehrine taarruz eden Gıyâseddîn Keyhüsrev’i yendi Geri çekilen amcası Gıyâseddîn Keyhüsrev, daha sonra Konya ahâlisinin yardımıyla Kılıç Arslan’ın yerine tahta çıkarıldı Kılıç Arslan ve mâiyeti Gevele Kalesinde ikamete mecbur edilip orada vefât etti Üçüncü Kılıç Arslan’ın saltanatı, sekiz ay kadar devâm etti



Kılıç Arslan II

Türkiye Selçuklu Devletinin beşinci sultânı Birinci Kılıç Arslan’ın torunu ve Birinci Mesud’un oğludur İkinci Kılıç Arslan, babasının sağlığında, 1144 senesinde Elbistan meliki oldu İkinci Haçlı seferinden sonraki savaşlara katıldı Elbistan melikiyken hâkimiyetini genişleterek, Maraş, Göksun ve Anteb’i idâresine aldı Birinci Mes’ûd vefât etmeden önce, oğullarını, töreye göre, ülkesinin değişik bölgelerinin idâresine tâyin etti İkinci Kılıç Arslan’a Konya düştü Sultan Mes’ûd, daha sağlığında Kılıç Arslan’ı muhteşem bir merâsimle taç giydirip, 1155 senesinde tahta geçirdi Bütün oğullarına ve komutanlarına da bî’at ettirdi Sultan Mes’ûd’un 1156 senesinde vefâtıyla, Kılıç Arslan Türkiye Selçuklu Devleti sultânı oldu

Kılıç Arslan, ülke içinde sükûneti ve komşu Türk beyleriyle anlaşma sağladıktan sonra, güney sınırını tehdit eden Ermeni Prensi Stepher’e karşı 1156 yılında sefere çıktı Hâkimiyeti altındaki yerlerde İslâmiyetin adâletini tesis ettirip, yerli gayrimüslim ahâlinin bile teveccühünü kazandı Daha sonra batıya yönelen Kılıç Arslan, 1159 senesinde Eskişehir yakınlarında Bizans İmparatoru Manuel’in kuvvetlerini yenip, bölgeden uzaklaştırdı Meşhur Bizans oyunları ile Türkleri birbirine düşürme siyâseti tâkip eden Bizans İmparatoru Manuel ile görüşmek için İstanbul’a giden Kılıç Arslan’a, bu ziyâreti sırasında çok îtibâr edildi Bizanslılarla yapılan anlaşma gereğince batı sınırlarını emniyete alan Kılıç Arslan, Anadolu birliğini kurmak için teşebbüse geçti Elbistan, Dârende ve çevresini, Kayseri ile Zamantı bölgesini ve Malatya’yı Danişmendlilerden; Ankara ve Çankırı’yı da kardeşi Şahinşâh’tan aldı Sivas, Niksar ve Tokat’ı zaptedip, Danişmendli Beyliğini 1178’de ortadan kaldırarak, Anadolu’da birliği sağlayıp, batıya rahatça dönebilecek duruma geldi

Kılıç Arslan, doğudaki faaliyetlerini tamamladıktan sonra, Bizans sınırına yerleştirdiği Türkmenlere gazâ akınları yapmalarını emretti Akıncılar; Denizli, Kırkağaç, Bergama ve Edremit’e kadar yıldırma ve yıpratma faaliyetlerinde bulundular Bütün bunlar Bizans İmparatoru Manuel’in dikkatinden kaçmıyordu Danişmendlilerin Sivas şûbesi hükümdârı Melik Zünnûn, Amasya taraflarından Kılıç Arslan’a karşı yardım edeceği vâdiyle Manuel’i Türkiye Selçuklu Sultânı ile savaşa teşvik etti Bizans İmparatoru Manuel, Bizanslılardan başka Frank, Macar ve Peçeneklerden kurulu yüz bin kişilik ordusuyla, her ne pahasına olursa olsun, Türkiye Selçuklu Devletini ortadan kaldırmak için harekete geçti Bizanslıları yakından tâkip edip, orduyu her zaman teyakkuz hâlinde bulunduran Kılıç Arslan buna dâimâ hazırdı İki ordu göller bölgesinde karşılaştı Kılıç Arslan az sayıdaki kuvvetleriyle sahte ric'at taktiğini tatbik etti ve Miryokefalon Vâdisinde Bizans ordusunu Türk akıncıları çevirme harekâtıyla sardı Eylül 1176 senesinde yapılan bu savaşta Bizans ordusu imhâ edilerek beş bin araba dolusu silâh, malzeme, erzak ve mücevherâtı ganîmet aldılar (Bkz Karamukbeli Meydan Muhârebesi) Bu savaş sonunda, Türklerin Anadolu’dan atılamayacağı Bizanslılara iyice öğretilip, Türk vatanı muhâfaza edildi Sınırdaki statüyü korumayı ve yıllık vergiyi vermeyi kabûl eden Manuel, İstanbul’a dönünce anlaşmaya uymadı Kılıç Arslan, anlaşmanın kuvvet yoluyla tatbikine teşebbüs etti Türk akıncıları, zafer sonrasında Uluborlu, Eskişehir, Kütahya ve havâlisini 1182’de zaptettiler 1183’te Denizli dâhil Ermeni hâkimiyetini ortadan kaldırarak Silifke’yi fethettiler

Mücâdeleli, uzun ve başarılı bir saltanat hayâtından sonra yaşlanıp yorulan Sultan İkinci Kılıç Arslan, on bir oğlunu ülkesinin değişik bölgelerinin idâresine tâyin etti Kılıç Arslan, Konya’da oturuyor, ülkeyi veziri İhtiyârüddîn Hasan idâre ediyordu Kardeşler arasında hâkimiyet mücâdeleleri başladı Kardeş mücâdelelerinin silâhlı kavgaya dönüştüğü esnâda, Eyyûbîler Devletinin kurucusu Selâhaddîn Eyyûbî, 1187 senesinde Haçlıların elinden Kudüs’ü alınca, Avrupa’da tekrâr Müslümanlar üzerine sefer hazırlıkları başladı Almanya imparatoru ile İngiltere ve Fransa krallarının idâresindeki Üçüncü Haçlı Seferinde, Alman ordusu karadan Anadolu üzerinden Kudüs’e ulaşmak istiyordu Kılıç Arslan, devletin buhranlı ânında Alman İmparatoru Friedrich Barbarossa ile, Anadolu’yu tahrip etmeden Sûriye’ye inmelerini şart koşarak, anlaşma yaptı Fakat, Alman ordusunun Akşehir’de Türklere saldırıp yenilmesi, Almanların Konya’ya girip şehri tahrip etmelerine sebep oldu Konya’da beş gün kalan Almanlar, Sûriye’ye gitmek için hareket ettiler (Bkz Haçlı Seferleri) Kılıç Arslan, oğlu Gıyâseddîn Keyhüsrev’in yanında seksen yaşındayken 1192 senesinde vefât etti

Anadolu Selçuklu Devletinin en büyük hükümdârlarından olan İkinci Kılıç Arslan, Anadolu’da millî birliği tesis için çalıştı Miryokefalon Meydan Muhârebesini kazanarak, Türkiye’nin Türk yurdu olarak kalmasında mühim rol oynadı Tâkip ettiği iskân siyâseti ile Türkmenlerin yerleşik hayâta geçmelerini sağladı



Kılıç Arslan I

Türkiye Selçuklu Devletinin kurucusu Kutalmışoğlu Süleymân Şâhın oğlu ve ikinci Türkiye Selçuklu sultanı Doğum târihi ve yeri kesin bilinmemektedir Babası Süleymân Şahın (1077-1086) 1086 senesinde Suriye seferinde Melik Tutuş’a yenilmesiyle, Antakya’da bulunan Kılıç Arslan, Büyük Selçuklu Devleti (1038-1194) Sultanı Melikşah'ın (1072-1092) emriyle İsfahan’a gönderildi İsfahan sarayında Selçuklu hükümdârının nezâretinde iyi bir eğitim ve öğretim görerek, Türk-İslâm terbiyesiyle yetiştirildi

Büyük Selçuklu Sultanı Melikşâh’ın 1092’de vefâtıyla Anadolu’ya dönen Birinci Kılıç Arslan; 1086’dan beri devâm eden Anadolu Selçuklu Devletindeki fetret devrine son verip, İznik tahtına sâhip oldu İznik şehrini îmâr ettirip, savunmasını güçlendirdi Bizans İmparatorluğu (395-1453) saldırılarına karşı beylerbeylik unvânıyla İlhan Muhammed’i vazîfelendirdi İznik saldırıları bertaraf edilerek, Balıkesir ve Kapıdağ bölgelerinden Bizanslılar atıldı Kılıç Arslan, İskân siyâseti tâkip ederek, Anadolu’nun Türkleşip İslâmlaşması için doğudan Türk-İslâm âileleri getirtip, Batı Anadolu’ya yerleştirdi İslâm âlimleri, ilim adamları, sanatkârlar ve değerli kumandanlar Türkiye Selçuklu Sultânının himâyesinde çalışmalara başlayıp kıymetli eserler meydana getirdiler Kılıç Arslan’ın halka karşı güzel davranışları askerî ve îmâr faaliyetleri Bizans İmparatorluğunu rahatsız ediyordu Bizanslılar Türk beylerine karşı târihî entrikalarını faaliyete geçirip İzmir havâlisinin hâkimi, meşhur Türk denizcisi Çaka Bey ile Kılıç Arslan’ın arasını açmaya çalıştılar Bu sırada Kılıç Arslan, fetret devrinde Türkiye Selçuklu Devletinden ayrılan şehirleri tekrar bir bayrak altında toplayıp, birlik kurmak için harekete geçmişti 1096 senesinde Malatya şehrini kuşattı Malatya Kalesi düşmek üzereyken, Haçlı ordusunun batıdan Türkiye topraklarına girdiği öğrenilince, kuşatma kaldırıldı Süratle, İzmit’e doğru harekete geçen Türk ordusu Haçlıları karşılamaya yöneldi (Bkz Haçlı Seferleri)

Müslüman-Hıristiyan ayırt etmeksizin büyük katliâm yapan Haçlı ordusunun sayısının çok fazla olması yüzünden, Kılıç Arslan Türk mücâhidlerinin ağır kayıplar vermesine râzı olmadı ve geri çekilerek yıpratma savaşı uyguladı Kayseri ve Toroslar üzerinden Kudüs’e doğru yol alan Haçlı ordusu, Kılıç Arslan’ın ve kumandanlarının yıpratma savaşları netîcesinde, 600000’den 100000’e düştü 40000 kişiyle Kudüs’e ulaşan Haçlılar, Antakya, Urfa ve Kudüs’te Hıristiyan idâreler kurdular

Haçlı saldırıları sonucu, Türkiye Selçuklu Devletinin başşehri İznik’ten Konya’ya taşındı (1097) Batı Anadolu tekrar Bizanslıların hâkimiyetine geçti Kılıç Arslan, Haçlıların saldırılarını durdurmak için uğraşırken, yerlerinden ayrılan Türkleri iskâna çalıştı 1106 senesinde Malatya’yı Danişmendlilerden aldı Harran ve Meyyâfârikîn’i zaptedip, Diyarbakır’ı tâbiiyetine geçirdi Musul civârına hâkim oldu Büyük Selçukluların Musul Emiri Çavlı, Artukoğlu İlgâzi ve Sûriye Melîki Rıdvan ile 1107 senesi Temmuz ayında Habur Irmağı kıyısında yaptığı savaşı kaybetti Yaralı olarak Habur Irmağını geçerken boğularak şehid oldu

Türkiye Selçuklu Devletinin buhranlı devrelerinde hükümdâr olan Birinci Kılıç Arslan, teşkilâtçı bir devlet adamıydı Üstün kumandanlık kâbiliyetine sâhip, hayâtı mücâdele içinde geçen büyük bir kahraman ve gâzidir Mutaassıp Haçlı ordusuna ağır kayıplar verdirerek, Türklerin, Anadolu topraklarından atılamayacağını ispat etti Çok hayır işleyip, ahâlinin sevgisini kazandı Hıristiyan halka da adâlet ve şefkâtle davrandı Bu yüzden vefâtı Hıristiyan halk için de mâtem oldu

Kılıç Arslan’ın Anadolu’ya gelişi nasıl Türkler arasında bir bayram havası estirmişse, destan olan hayâtından sonra genç yaşta ölümü de o derece mâteme sebep olmuştur Kılıç Arslan, on beş senelik saltanat devresinde çok büyük hâdiselerle karşılaşmış, Haçlı seferleri ve Bizans karşısında varlığı tehlikeye düşen Anadolu, Türklüğün bu yeni vatanında yaşamasına vesîle olmak kudretini göstermiştir



Alıntı Yaparak Cevapla