Yalnız Mesajı Göster

Türk Hükümdarları (A-Z)

Eski 06-27-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Hükümdarları (A-Z)




Hacı Giray I

Kırım Hanlığının kurucusu Cengiz’in oğlu Cuci’nin küçük oğlu Tokay Timur’un neslinden olup Litvanya’da Troki’de doğdu

Babası Gıyâseddîn Han, Altınordu devleti içindeki taht mücâdeleleri sebebiyle Litvanya’ya gitmişti Gıyâseddîn Han taraftarı olan Şirin, Kongurat ve Berin kabileleri de Kırım’a göç etmişlerdi Hacı Giray, babasının başlattığı mücâdeleyi devam ettirerek, 1426 yılında hanlığını îlân etti Adına para bastırdı Kırım limanlarına hâkim olan Cenevizlilerle savaştı Osmanlılarla anlaşıp, Cenevizlileri sıkıştırdı Moskova prensliği ve Lehistan’la da, dostane ilişkiler kurdu Altınordu hanları ile mücâdele etti Topraklarını Kıpçak bozkırlarına doğru genişletti Devlet teşkilâtlarında Altınordu devletini örnek aldı Kırım limanlarında ticâret faaliyetlerinin yoğun olması sebebiyle geniş bir gümrük teşkilâtı kurdu
1466 yılında başşehri Bahçesaray’da vefât etti (Bkz Kırım Hanlığı)


Hacı Giray II

Kırım hanı 1648 yılında Kırım’da doğdu Kalgay Kırım Giray’ın oğludur

İkinci Viyana kuşatmasına katıldı (1683) Bu sırada Kırım hanı olan Murat Giray’ın ihaneti üzerine, muhâsara bozgunla neticelendi Sancak-ı şerîfi düşman eline geçmekten Hacı Giray kurtardı Savaş sonunda Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Kırım Hanı Murat Giray’ı vazifesinden alıp, yerine Hacı Giray’ı tâyin etti (1683) Hacı Giray’ın hanlığına karşı çıkan Şirin Kabilesi ve bâzı Kırım beyleri, ayaklandılarsa da duruma hâkim oldu (1684) Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın Viyana bozgunu sebebiyle idamı üzerine, İstanbul’daki en büyük desteğini kaybetti Kırım’da kendisine karşı tekrar isyan başlaması üzerine hanlıktan alınan Hacı Giray Rodos’a gönderildi (1684) Yerine Selim Giray Han tâyin edildi
1689 yılında Rodos’ta vefât etti


Hümayun Şah

Hindistan’daki Büyük Gürgâniyye Devleti (Babürlüler) hükümdarı Lakabı Mîrzâ Nâsırüddîn Muhammed’dir 6 Mart 1508 yılında Kâbil’de doğdu Gürgâniyye Devleti'nin (1526-1858) kurucusu Bâbür Şahın Mâhım Begüm’den doğan büyük oğludur Hümâyûn Şah, âilesinden aldığı mükemmel terbiye sâyesinde iyi bir asker, âlim ve şâir olarak yetişti Gençliğinden îtibâren, babasının bütün askerî harekâtına katıldı Eyâlet vâliliği yaptı

Bâbür Şah'ın (1526-1530) 21 Mayıs 1526 târihinde Hindistan’ın Lûdî Sülâlesine son veren Pânipüt Savaşında, Hümâyun Şah, en ön safta çarpışıp büyük kahramanlıklar gösterdi Lûdîlerin yenilip, Gürgâniyye Devletinin kurulmasını sağlayan Pânipüt Zaferi sonrasında, Agra şehrini kuşatıp aldı Gürgâniyye veliahdı oldu Babasının sağlığında meydana gelen iç ayaklanmaları bastırdı 1530 yılında Bâbür Şâhın vefâtıyla Gürgâniyye sultanlığına getirildi

Hümâyûn Şâh Kâbil, Kandehâr, Gazne, Pencâb taraflarına kardeşi Mîrzâ Kâmrân’ı gönderip, kendisi de Hindistan’ın fethine başladı Fakat büyük güçlüklerle karşılaştı Afganistan’da Şîr Han Sûrî’nin idâre ettiği Afgan Beyleri isyânı, aleyhine genişledi Gucerât Seferine çıkıp, Sultan Bahâdır’ı 24 Nisan 1535’te Manhasar Meydan Savaşında yenip, Gücerât’ı fethederek idâresini kardeşi Askari’ye verdi

1535 târihinden îtibâren Hümâyûn Şahın kardeşleri arasında iç mücâdeleler başladı Afgan Beylerinden Şîr Han, Sûrî Bihâr ve Bengâl’e saldırdıysa da alamadı Fakat, Hümâyûn Şah, 1539 ve 1540 yıllarında iki defâ Şîr Hana yenildi 17 Mayıs 1540 Kaneviç Savaşı yenilgisinden sonra İran’a sığındı

Gürgâniyye Devleti saltanatı, 1540-1554 yılları arasında Delhi Surî Sultanlığına geçti Hümâyûn Şâh, 1554 yılına kadar İran’da Şah Birinci Tahmasb Safevî’nin (1524-1576) yanında kaldı Şâh Tahmasb, Hümâyûn Şahı, Osmanlılara karşı kullanmak ve Şiî îtikâdını kabul ettirmek için çok iyi davrandı Fakat düşündüklerini yapmada muvaffak olamadı

Hümâyûn Şah, İran’dan aldığı askerle 1554’te Hindistan’a dönüp, Dehli Sûrî Sultanlığının beşinci hükümdârı İskender Şâhı yenip, Dehli ve Agra’yı tekrar ele geçirerek Afgan hâkimiyetine son verdi (1555)

Hümâyûn Şahın ikinci hükümdârlığı fazla sürmedi Sarayında geçirdiği kaza sonucu 26 Ocak 1556 yılında vefat etti Yerine oğlu Birinci Celâleddîn Ekber Şâh, Gürgâniyye sultanı oldu

Hümâyûn Şahın Dehli’deki türbesi pek büyük ve muhteşemdir İyi komutanlık ve hükümdarlığının yanında Türkçe ve Farsça şiirlerinin toplandığı bir Dîvân’ı vardır İran dönüşünde “Râfizî olmuş!” dedikodusuna çok hiddetlenip verdiği; “Büyük babamın adı Ömer Şeyh idi, başka şey bilmem!” cevâbı, îtikâdının temizliğinin ve dînî bütünlüğünün ispâtıdır


Hüseyin Baykara

Timur Hanın torunu olup babası Muizzüddin Ömer Şeyhtir 1438 yılında Herat’ta doğdu 1470 (H 874) yılında Şahruh’un oğlu Baysungur’un torunu Mirzâ Yâdigâr Muhammed’i bertaraf ederek; Horasan, Sîstân, Belh ve Harezm bölgelerine hâkim oldu Böylece Tîmûr torunları arasındaki taht mücâdelelerine son verdi

Herat’ı başşehir yaptı Devri, hâkim olduğu yerlerde sulh ve sükûn devri olduğu gibi, Herat da kültür merkezi durumuna geldi ve şöhreti dünyâya yayıldı Hattâ Uluğ Beyin ölümü üzerine sönmeye yüz tutmuş olan Semerkand medeniyeti, yerini Herat Medeniyetine bıraktı Zamânında Herat’ta ilim tahsil eden talebe sayısı 12 bin kişiyi buldu

İlim ve sanata çok fazla değer veren Hüseyin Baykara, âlim ve şâirleri sarayından eksik etmezdi Böylece târihte “Baykara Meclisleri” olarak zikredilen zevkli, eğlenceli, ilmî toplantılara yer verirdi Onun meclislerinde Molla Câmî, Hâtıfî, Alî Şîr Nevâî gibi önde gelen İran ve Türk şâirleri ile meşhur ressam Bihzâd, tezkire sâhibi Devletşah ve hat üstâdı Sultan Ali de bulunurlardı

Osmanlı tezkirelerinde “İran pâdişâhı, cihân şahlarının şâhı, fâzılların görüp gözeticisi, beliğlerin koruyucusu, Acemin Hüsrev’i” şeklinde zikredilen Sultan Hüseyin Baykara’nın, Osmanlı hükümdârı ve muâsırı Sultan İkinci Bâyezîd tarafından hatırının sayıldığı da bir gerçektir Hattâ şâir Behiştî’nin, Hüseyin Baykara’nın ricâsı üzerine İkinci Bâyezîd Han tarafından affedildiğini yine Osmanlı şuarâ tezkireleri kaydetmektedir

En büyük hizmeti Türk dilini ve kültürünü himâye etmesidir Zamânında Çağatay Türk Edebiyâtı altın devrini yaşamış ve Türkçe'ye olan itibâr artmıştır Çağatay Türk Edebiyâtının gelişme ve olgunlaşmasında Hüseyin Baykara’nın hizmeti büyüktür Türkçe bir dîvânın sâhibi olan Şâir Hükümdâr, şiirlerinde Hüseynî mahlasını kullanmış, küçüklükten beri birlikte büyüdükleri çocukluk ve mektep arkadaşı Alî Şîr Nevâi ile Türkçe'nin devlet ve edebiyât dili olması için çalışmış, Türkçe yazmayı emreden ferman çıkarmıştır Hattâ bununla da kalmayarak, devrinin ağır ve karışık hayâtına rağmen, çeşitli Türk şîve ve ağızlarına, halkiyâtına âşina olarak, kendi milletinin edebî zevkini de tatmıştır Ali Şîr Nevâî, onu Türk şîvelerini en iyi bilenler arasında göstermekten zevk duymuştur

Şiirlerinde lirizm (akıcılık ve coşturuculuk) hâkimdir Dîvân’ındaki gazellerin hepsini remel vezniyle yazmış, böylece Türk Edebiyâtı içinde ayrı bir husûsiyet taşımıştır Heyecânlı, çekici ifâdeler, tasvîr güzelliği, canlı bir üslubu vardır Türkçe'nin âşığı olan bu Hükümdâr Şâir, yalnız fermanda kalmamış, Dîvân’ı ile de Türkçe'ye hizmetini bilfiil ortaya koymuş, dili çok güzel kullanmış ve şiirlerinde yabancı kelimelere oldukça az yer vermiştir Hüseyin Baykara'nın saltanatının yükselişine büyük emeği geçen, ilim ve sanat adamı olduğu kadar, müşâvirlik de yapan, hattâ devlet hizmetinde yer alan, devrin Türkçe savunucusu olan Mîr Alî Şîr Nevâî, Mecâlisü’n-Nefâis adlı şuarâ tezkiresinin bir bölümünü ona tahsis ederek, bu hizmetini takdirle yâd etmiştir

Türkçe Dîvân’ından başka Mecâlisü’l-Uşşâk adlı Farsça biyografik bir eserin yazarı olduğu söyleniyorsa da bu durum şüphelidir Kendisini ilim ve kültüre veren, Farsça şiirler de yazan Sultan Hüseyin Baykara, 36 yılı aşkın saltanat sürmüş ve 1506 (H 911) yılında vefat etmiştir Sağlığında Herat’ta hazırlattığı Kubbe-i Âliyye’de yatmaktadır


Alıntı Yaparak Cevapla