Yalnız Mesajı Göster

Türk Tarihi Kavramları(Alfabetik)

Eski 06-27-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihi Kavramları(Alfabetik)




F
Fenerliler
Ferik
Ferman
Fetret Devri



Fenerliler


Osmanlılarda devlet hizmetlerinde çalışmış, büyük makamlarda bulunmuş Rumlar hakkında kullanılan deyim Merkezi Fener’de bulunan Rum Patrikhânesi etrafında toplandıklarından bu ismi almışlardır Bunlar, çoğunlukla İstanbullu ve Egeliydiler Fenerliler, Rum patrikliğine bağlı yarı dinî hizmet sahipleriydi Bunlar arasında lisan bilenler ve siyasî işleri kavrayanlar, Tanzimat dönemine kadar, Osmanlı Devleti'nin Avrupa devletleriyle olan münasebetlerinde görev aldılar Fenerliler, tercümanlık ve kâtiplik gibi görevlerden başka, Eflak ve Boğdan beyliklerine de tayin edildiler Bu görevleri Romen tarihi açısından incelendiğinde; bazı sosyal ve iktisadî çalışmaların yanında rüşvet, ahlâkî düşüş, vergilerin artması, arazinin küçülmesi ve Yunan tesirinin artması görülür Yani Fenerlilerin, Eflak ve Boğdan’daki devri, bir inhitat (gerileme) dönemidir
Fener’in tarihî aileleri olan Fenerliler, 18 yüzyılın ikinci yarısından itibaren Fener’i terk etmeye başladılar Çok zenginleşen Fenerliler, Boğaziçi’ne yerleştiler Özellikle Arnavutköy, Kuruçeşme ve Tarabya taraflarında oturmaya başladılar 1821’den sonra, bu ailelerden birçokları İstanbul’u terk ederek, Yunanistan ve diğer Avrupa ülkelerine yerleştiler Bugün Türkiye’de, eskiden meşhur olan bu ailelerin soyundan gelen pek az aile kalmıştır
Bunlardan, Prens unvanını alan beylerin çocuklarına “beyzâde”, hanımlarına “donma”, kızlarına “domanica” adı verilirdi



Ferik

Osmanlı Devleti'nde büyük askerî rütbelerden birinin adı Yeniçeri ocağının kaldırılmasından sonra Osmanlı ordusunda bir kolorduyu meydana getiren yedi birlikten her biri Feriklik, yeniçeri ocağının kaldırılmasından (1826) sonra kurulan Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye teşkilâtında müşir ile mirliva rütbesi arasında tespit edilmiştir O sırada iki feriklik mevcuttu, Hassa ferikliği, Mansûra ferikliği 1830-1835 yılları arasında ferikliğin teşrifattaki (protokoldeki) yeri hakkında kesin bir bilgi yoktur 1835’te feriklik rütbesi, Anadolu kazaskerliği ve rütbe-i sâniyenin sınıf-ı evvel mümeyyizi ile aynı derecede olduğu kabul edildi Feriklik, Bâlâ rütbesinin kurulmasından sonra, 1847’de teşrifattaki yerini kesin olarak bulmuştu Böylece feriklik; İstanbul pâyesi, ûlâ evvelliği ve Rumeli beylerbeyliği ile aynı derecede bir rütbe hâline geldi 1903’te müşirlik ile feriklik rütbesi arasında sivilde bâlâ rütbesine eşit olmak üzere birinci feriklik rütbesi kurulmuş ve ilk olarak Tüfekçibaşı Tahir Paşa ile fahrî yaverlerden Salâhaddin, Şakir ve Nâsır paşalara verilmiştir
Ferikler, paşa unvanını taşırlar ve kendilerine konuşma sırasında, “Saâdetlü paşa hazretleri” denirdi Yazılarda ise “Saâdetlü efendim hazretleri” diye yazılırdı
Cumhuriyet döneminde, birinci ferikler ile feriklerin sahip oldukları unvanlar kullanılmakla beraber, bunlar bir süre daha paşa unvanını korudular Nihayet bu unvanlar; efendi, bey vs unvanları ile birlikte 1934 tarih ve 5290 sayılı kanunla kaldırıldı
Ferikin bugünkü karşılığı olarak; birinci ferik korgeneral, ikinci ferik ise tümgeneraldir



Ferman

Padişahların herhangi bir iş hakkında tuğra veya nişanını taşıyan yazılı emri Ferman; Farsça bir kelimedir Emir, irade ve buyruk demektir Ferman kelimesi, İlhanlılar tarafından, İslâmiyet'i kabul etmelerinden sonra kullanılmış, daha sonra da Osmanlılar'a geçerek yerleşmiştir Büyük Selçuklular, Anadolu Selçukluları ve Memlûklar'da ferman yerine “tevki” kullanıldığı gibi, İlhanlılar, Timurlular, Karakoyunlu ile Akkoyunlu devletleri, Altınordu ve Kırım Hanlıklarında “yarlığ” kelimesi de kullanılmıştır Tevki ve yarlığ kelimeleri, padişahın tuğrası bulunan ferman anlamındadır
Osmanlılarda Ferman, yedi esas üzerine yazılırdı: 1) Ferman kelimesinin anılması, 2) Fermanın yazıldığı kişinin rütbe derecesine göre dua ve övgü yazılması, 3) Fermanın gönderilme sebebi, 4) Ferman gönderilen kişiye, padişah isteğinin emrolunması, 5) Yapılması istenilen işin belirtilmesi, 6) Verilen işin bitirilmesi için istek, 7) Fermanın tarihi ve gönderildiği yerin ismi
Osmanlılarda iki çeşit fermana rastlanmaktadır Fermanlardan birisi, doğrudan doğruya dîvândan, mâliyeden yazılıp üzerine hükümdarın tuğrası çekilerek gönderilen emr-i şerîf idi Diğeri ise tuğralı bir fermanın üzerine ve baş tarafına padişahın kendi el yazısıyla fermanda yazılanı teyid eden iradedir “Hatt-ı Hümâyûnla Muvaşşah”, yani padişahın el yazısıyla tezyin edilmiş olan ikinci çeşit ferman, işin ehemmiyetini göstermek, hakkında teveccüh gösterilen zâta, yahut da tehdit edici olarak bir vali veya serasker vesâireye gönderilirdi Ferman şekil olarak, dîvânî hat denilen girift keşideli yazıyla yazılırdı



Fetret Devri

Yıldırım Bayezid’in, Ankara Meydan Savaşı'nda Timur Han'a esir düşmesinden sonra dağılan Osmanlı birliğinin, 1413 yılında, Birinci Mehmed Han tarafından yeniden sağlanıncaya kadar geçen devresi Yıldırım Bayezid’in ölümünden sonra, geriye altı oğlu kaldı Bunlar Emir Süleyman ile, İsa, Mehmed, Mustafa, Musa ve Kasım Çelebiler idi Ankara Savaşı'ndan, yanında büyük kuvvetlerle ayrılan Emir Süleyman, süratle Bursa’ya geldi ve ailesi ile çocuklarını yanına alarak Gelibolu’ya gitti Burada İmparator Manuel ile bir antlaşma yaptı Anadolu sahilindeki bazı adalar ile Silivri, Selânik ve Teselya’yı Bizanslılara terk ediyordu Bu suretle Rumeli'ye geçen Emir Süleyman, Edirne’de hükümdar ilan edildi Aynı zamanda Venedik ve Cenevizlilerle de ticarî antlaşmalar yaptı
Timur Han, Emir Süleyman’a taç ve hil’at göndererek, onu kendisine bağlamaya muvaffak oldu Emir Süleyman, ince ruhlu, ilim ve sanat erbabının hâmisi olan bir zattı Ancak babasının azim, irade ve enerjisine malik değildi Bu itibarla devleti bir idare altında toplamak suretiyle Osmanlı birliğini kuramadı
Ankara Savaşından sonra Balıkesir taraflarında gizlenen İsa Çelebi, Timur Han'ın İzmir’e doğru gittiği sırada, Bursa’ya geldi Daha sonra Timur Han'ın muvafakatini da alarak, burada bir müddet oturdu Ancak, Timur Han Semerkand’a dönerken, Yıldırım Bayezid’in tabutunu Musa Çelebi’ye vererek türbesine defnedilmek üzere gönderdi Böylece büyük bir kuvvetle Bursa’ya gelen Musa Çelebi, İsa’yı kaçırdı ve hükümdarlığını ilan etti Ancak, kuvvet toplayan İsa Çelebi’nin yeniden gelerek Bursa’ya hakim olmasından sonra, Musa Çelebi, Germiyanoğlu’nun yanına kaçtı
Ankara Savaşında ihtiyat kumandanı olarak görev yapan Mehmed Çelebi ise, savaşın kaybedileceğini anlayınca, bin kadar askeriyle Amasya’ya doğru çekilmişti O sırada Amasya’da, Timur Hanın tayin ettiği Kara Devletşah bulunuyordu Şehre ani bir baskın yapan Mehmed Çelebi, Kara Devletşah’ı öldürttü ve eski sancağına yeniden hakim oldu Çelebi Mehmed Amasya’da bulunduğu sırada Canik, Tokat, Niksar ve Sivas taraflarına hakim olmaya çalıştı ve buna da muvaffak oldu Bu havâlideki isyancı beylerden Kubadoğlu, Gözleroğlu, Köpekoğlu ve Mezid Beyi ortadan kaldırdı Bu arada Mehmed Çelebi, babasını esaretten kurtarmak gayesiyle Kütahya’ya casuslar göndermişti Timur Hanın esirleri arasında bulunan Firuz Paşa da onlara yardım etmekteydi Yer altında tünel kazarak Yıldırım Bayezid’in yanına varmak isteyen fedaîler, planlarının görülmesi üzerine yakalandılar ve öldürüldüler Çelebi Mehmed, bir kez daha aynı gaye ile faaliyete geçti ise de, Timur Hanın güvenlik kuvvetlerini arttırması ve bu arada Firuz Beyi de öldürtmesi ile bir netice alamadı
Mehmed Çelebi, aynı zamanda Osmanlı birliğini sağlamak yolunda ilk teşebbüslere girişti İsa Çelebi’ye haber göndererek birleşmelerini istedi Ancak red cevabı aldı Bu durum üzerine, iki kardeşin kuvvetleri, Ulubat önlerinde karşılaştı Sert geçen muharebeden sonra, İsa Beyin kuvvetleri dağıldı Böylece, Bursa ile İznik’i ele geçiren Mehmed Çelebi, hükümdarlığını ilan etti Bundan sonra Germiyanoğlu’na haber gönderen Mehmed Çelebi, ondan, Musa Çelebi’yi kendisine göndermesini istedi ve bu isteği derhal yerine getirildi Bu sırada kardeşi Süleyman’ın yanına kaçan İsa Çelebi, ondan aldığı yardımlarla yeniden Bursa üzerine yürüdü Bu arada Çelebi Mehmed’le anlaştığını söyleyerek Bursa’ya kolayca girmeyi düşündü ise de, Bursa halkı müdafaa tertibatı aldı Bu durum üzerine Bursa’yı yakmaya kalkışan İsa Çelebi, Çelebi Mehmed’in gelmesi üzerine, karşısına çıktı Yine muvaffak olamadı ve İsfendiyar Beyin yanına kaçtı Daha sonra, Çelebi Mehmed’in elinde bulunan Ankara’yı almak isteyen İsa Çelebi, Gerede Muharebesinde üçüncü defa mağlup oldu ve Kastamonu’ya sığındı İsa Çelebi, ardı ardına gelen mağlubiyetlere rağmen, taht iddiasından vazgeçmedi Aydınoğlu Cüneyd Bey'in yanına giderek, böylece bir defa daha şansını denemeğe karar veren İsa Çelebi, Eskişehir’e kadar geldi Ancak, yapılan muharebeyi kaybederek, savaş meydanında öldürüldü
Edirne’de bulunan Emir Süleyman, Çelebi Mehmed’in faaliyetlerini yakından takip etmekteydi İsa Çelebi’nin son hareketinde başarılı olamayarak öldürülmesinden sonra, Çelebi Mehmed’e daha fazla hazırlanmak imkânı vermek istemediğinden, süratle Anadolu’ya geçti ve Bursa’yı rahatlıkla aldı Çelebi Mehmed ise, Süleyman’a karşı koyamayacağını anlayarak, Amasya’ya çekildi Daha sonra Ankara’ya gelen Emir Süleyman, burasını da kendisine bağladı ve bütün Osmanlı ülkesine hakim olmuş bir hükümdar gibi davranmaya başladı
Bu sırada Çelebi Mehmed, diğer Anadolu beylikleri ile ittifak kurma arzusundaydı Lâkin bu teşebbüsünde tam bir başarıya ulaşamayınca, biraderi Musa Çelebi ile anlaştı ve ona kuvvet vererek Rumeli'ye geçirtti Böylece Musa Çelebi ile Emir Süleyman’ı karşı karşıya getirmiş oluyordu Musa Çelebi’nin Rumeli'ye geçmesinden endişelenen Emir Süleyman, süratle Edirne’ye döndü Mehmed ile Musa Çelebi arasındaki antlaşmaya göre, eğer Musa, mücadeleden galip çıkarsa, Çelebi Mehmed’in hükümdarlığını tanıyacaktı Mehmed Çelebi ise onu askerî bakımdan destekleyecekti Bu sırada Anadolu’da serbest kalan Mehmed Bey, rahatlıkla Ankara, Bursa havâlisine, yani Anadolu’da Osmanlıların elinde kalan topraklara sahip oldu
Karadeniz yoluyla Eflak’a gelen Musa Çelebi, kendisine burada da müttefikler bulmakta gecikmedi Eflâk Prensi Mirça, Sırp despotunun kardeşi Vuk Brankoiç ve Bulgar Boyarları, kendisine kuvvet verdiler Buna karşılık Emir Süleyman da Bizans İmparatoru tarafından destek görüyordu Çatalca yakınlarında yapılan iki kardeşin mücadelesinden galip çıkan Emir Süleyman oldu Savaş esnasında komutanlarından Vuk’un Emir Süleyman tarafına geçmesi, sonucu büyük ölçüde etkiledi Bu ihaneti cezasız bırakmayan Musa Çelebi, ilk fırsatta Vuk’u ortadan kaldırdı Savaştan mağlup çıkan Musa Çelebi, azim ve cesaretini kaybetmeyerek, yeniden güçlü bir birlik kurmaya çalıştı Bu arada ağabeysinin gafletinden de faydalanarak, kuvvetlerini arttırdı Musa Çelebi'nin bir daha karşısına çıkamayacağını zanneden Emir Süleyman, büyük bir rahatlık içerisindeydi Bu vaziyetten en iyi şekilde faydalanmaya bakan Musa Çelebi, Edirne üzerine âni bir baskın yaparak, şehri ele geçirdi Emir Süleyman, kaçmaya muvaffak oldu ise de, Musa Çelebi’nin peşine taktığı adamlar tarafından yakalanarak öldürüldü (1410) Cesedi Bursa’ya gönderilerek, Çekirge’de büyük babası Murad Hüdâvendigâr’ın yanına gömüldü Hükümdarlığı sekiz sene yedi ay kadardır Emir Süleyman, muharebelerde fevkalâde şecaatiyle ve cömertliği, ilim adamlarını himayesiyle meşhur olmuştu Edirne Sarayı, onun zamanında âlim, şair ve sanatkârlarla dolmuştu Ahmedî ve Mevlid yazarı Süleyman Çelebi bunlardandır
Musa Çelebi, Edirne’ye sahip olduktan sonra, daha önce Mehmed Çelebi ile yapmış olduğu antlaşmaya riayet etmeyerek hükümdarlığını ilan etti Adına akçe kestirdi Böylece, mücadele sahnesinde yalnız iki kardeş kalmıştı Bunlardan Mehmed Çelebi Anadolu’ya, Musa Çelebi ise Rumeli'ye hakim ve sahip idiler Bu arada, hayatta olan diğer Şehzade Mustafa Çelebi’yi Timur Han, Anadolu’dan ayrılışı sırasında yanında götürmüştü
Biraderi Mehmed Çelebi’nin, Anadolu’da ne derece bir kuvvete sahip bulunduğunu iyi bilen Musa Çelebi, onunla mücadeleye girişmekten çekindi Fakat, vakit geçirmeden, Rumeli bölgesinde fütuhat hareketine başladı Gönderdiği kuvvetler, Sitirya Yarımadasına kadar geldiler Yine Emir Süleyman’la olan mücadelesinde kendisine cephe alan Sırp Despotu Stefan’ın üzerine yürüyerek, Noveberda şehrini ele geçirdi İsyan eden Vidin Bulgar Prensine baş eğdirdi Nihayet, biraderi Süleyman’ın Bizanslılara terk ettiği Karadeniz sahilindeki şehirleri ve Teselya’yı aldıktan sonra, İstanbul’u kuşattı (1411) Endişeye düşen İmparator, kendi yanında bulunan Emir Süleyman’ın oğlu Orhan Çelebi’yi serbest bıraktı Selânik ve Teselya taraflarına giden Orhan Çelebi’nin hükümdarlık iddiasına kalkması üzerine İstanbul kuşatmasını muvakkaten (geçici) kaldıran Musa Çelebi, hızla Selânik üzerine yürüyerek, Orhan’ın kuvvetlerini dağıttı ve Selanik’i kuşattı Bu arada İstanbul’a yapılan tazyiki de sıklaştırdı Bu durum üzerine İmparator Manuel, Çelebi Mehmed’le ittifak etmekten başka çare bulamadı Mehmed Çelebi’ye kuvvet vermeyi vâdeden ve onu koruyacağına söz veren İmparator, onun Rumeli'ye geçmesini sağladı Mehmed Çelebi, gelişinin dördüncü günü, Çatalca’nın İnceğiz köyü mevkiinde Musa Çelebi ile yaptığı muharebeyi kaybetti ve yaralı olarak az bir kuvvetle Anadolu’ya geçti
Musa Çelebi, bu muvaffakiyetlerine rağmen, Rumeli’deki beyleri tarafından, gün geçtikçe yalnız bırakılıyordu Çünkü onun, daha önce Emir Süleyman tarafında bulunan Üsküp Sancakbeyi Paşa Yiğit ve meşhur akıncı kumandanı Evrenos Bey'le diğer komutanlara karşı soğuk ve itimatsız davranışı, bu beyleri aleyhine çevirdiği gibi, bazı ehliyetsiz kimseleri iş başına getirmesi de memnuniyetsizliklere yol açmıştı Onun için bu beyler, el altından Çelebi Mehmed’e haberler göndermeye başladılar Rumeli’deki durumun, lehine döndüğünü anlayan Çelebi Mehmed, Dulkadirliler'den de yardım alarak, otuz bin kişilik bir kuvvetle tekrar Rumeli'ye geçti (1413) Çelebi Mehmed, Edirne’ye yaklaştıkça Rumeli beylerinin kuvvetleri, ordusuna ekleniyordu Bu defa Mehmed Çelebi’ye karşı koyamayacağını anlayan Musa Çelebi, Bulgaristan’a çekildi Yanında Beylerbeyi Mihaloğlu Mehmed Beyle Umur Bey'den başka büyük beylerden kimse kalmamıştı Vize tarafında, Musa Çelebi’nin öncü kuvvetleri mağlup edildi İki ordu, Filibe yakınında karşı karşıya geldi ise de, Mehmed Çelebi, müttefiklerin tamamını beklediğinden geri çekildi Nihayet Paşa Yiğit, Barak Bey, Tırhala Beyi Sinan Bey ile Evrenos Bey’in de kendisine katılmasıyla, Tuna’ya doğru çekilmekte olan Musa Çelebi’nin karşısına geçtiler Sofya’nın güneyinde Çamurlu Derbend denilen mevkide meydana gelen muharebede Musa Çelebi, fevkalâde cesaretle harp etti ise de, zaten az olan kuvvetleri dağıldılar Yaralı olarak kaçan Musa Çelebi, bir bataklığa düştü ve yakalanarak öldürüldü Cenazesini Bursa’ya göndererek, babasının yanına defnettiler
Musa Çelebi’nin Rumeli’de hükümdarlığı, üç seneden azdır Artık Mehmed Çelebi, Osmanlı Devleti'nin başında yalnız kalmıştı Böylece Fetret Devri denilen ve hemen hemen on bir yıl süren kardeşler mücadelesi bitmiş, parçalanan birlik yeniden sağlanmıştı Çelebi Mehmed, tahta geçtiğinde yirmi dört yaşında bulunuyordu Her şeye rağmen, Osmanlı Devleti'nin prestiji ve gücü, Fetret devrinde de kendisini gösterdi İstanbul, Yıldırım Bayezid devrinden daha şiddetli bir biçimde muhasara edildi Bu arada diğer Anadolu Beylikleri ise, Timur sayesinde varlıklarına kavuştular Ancak her biri, bu güçlü Osmanlı Şehzadesinin tarafını tutarak varlıklarını sürdürmeye çalıştılar


Alıntı Yaparak Cevapla