Prof. Dr. Sinsi
|
İmmanuel Kant
KANT’IN AHLAK FELSEFESİ
Ahlak toplumsal yaşamda belirli kişi,grup yada toplum için belirli zamanda ve belirli bir yerde geçerli olan (yada geçerli olması beklenen) değer yargılarının örf, adet, norm ve kuralların oluşturduğu bir sistem bütünüdür
Ahlak kuralları, belirli bir kişi, grup yada toplum için geçerli olan değer yargılarıdır Ahlaki kurallar, genel geçerliliğe sahip değildirler Başka bir ifadeyle,neyin doğru, neyin yanlış, neyin iyi yada kötü olduğu kişiden kişiye, gruptan gruba ve nihayet toplumdan topluma değişebilir Özelikle ahlak kuralları sübjektif ve göreceli özelliğe sahiptir
Ahlak kuralları belirli bir yerde geçerli olan değer yargılarıdır Herkes için genel geçerliliğe sahip ahlaki kuralar olmadığı gibi, her yerde genel geçerliliğe sahip ahlaki kurallarda yoktur
Ahlak kuralları, belirli bir zamanda geçerli olan değer yargılarıdır Bugün geçerliliği olan bir ahlak kuralı, önemini zamanla kaybedebilir ve hatta değersiz olabilir
Ahlak insanlar arası ilişkilerde nasıl davranılması (yada nasıl davranılmaması) gerektiğini gösteren “kendiliğinden oluşmuş” (spontan) ve ”hazır” değer yargıları sistemidir Ahlak kuralları kendiliğinden oluşur Ancak daha sonra “hukuk kuralı” haline dönüşebilir
Ahlak, insanlar arası ilişkilerde uyulması beklenen kuralları ve yapılması gereken görevleri belirler Bu bakımdan, en başta, bir ahlak türü olarak birey ahlakı’ndan söz etmek gerekir Birey ahlakında toplum üyelerinden beklenilen kurallar önem taşır Bir toplumda uyulması beklenilen kurallar, örf ve adetler ise sosyal ahlak (toplumsal ahlak)’ı oluşturur
Ahla sadece “uyulması beklenilen kuralları” değil, aynı zamanda “yapılması gereken (yada beklenilen) görevleri” de belirtir Bu çerçevede aileden ve tüm toplumdan bir sorumluluk beklenilmektedir Sorumluluk, esasen ödev ahlakıdır
Özgür toplumun ahlak felsefesi, Kant Ahlakıdır Immanuel Kant’ın ahlak anlayışı, her yerde ve zamanda neyi yapmamız gerektiğini değil, neyi yapmamız gerektiği üzerinde durur Kant’ın ahlak felsefesi iki temel ilkeye dayalıdır “Sana yapılmasını istemediğini, sende başkalarına yapma” (2) “Aynı zamanda genel bir yasa ve evrensel bir kural olmasını isteyeceğin bir maksime (kurala) göre hareket et” Kant ahlakı, bir bireysel sorumluluk ve ödev ahlakı anlayışıdır
Özgür Toplum, “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın”,”gölge etme başka ihsan istemem” şeklinde ifade edilebilecek kinik ve sekinci ahlak anlayışlarına tamamen karşıdır Özgür toplum, aynı şekilde haz ahlakı yada kirene ahlakı olarak adlandırılan hedonizme de karşıdır İnsanın tek amacı en yüksek hazza ulaşmak, zevklerini tatmin etmek olmamalıdır İnsan kendine direkt olarak fayda sağlamayan, kendini direkt olarak ilgilendirmeyen toplumsal sorunlara karşı da duyarlı olmalıdır Ataraksia (ruh dinginliği)ve apatnos (ilgisizlik) kinik-sekinci-hedonist ahlak felsefelerinde geçerlidir
Devlet ahlakı, siyasetçilerin ve bürokratların siyasal karar verme ve uygulamalarda uymaları gereken ahlaki kuralları ifade eder Şüphesiz seçmenler ve çıkar ve baskı grupları için de ahlaki normlar ve ölçüler söz konudur
Devlet ahlakının temeli hukukun üstünlüğüne dayalı olmalıdır İyi bir toplumsal düzende devletin ve vatandaşların hukukun üstünlüğüne inanmaları ve saygı göstermeleri gerekir Özgür toplumda kural ve kurumlar büyük önem taşır
İyi bir toplumsal düzende, oyunun kurallarının önceden ve toplumsal uzlaşmaya dayalı olarak tespit edilmesi siyasetin ıslah edilmesi için önemlidir Siyasette oyunun kurallarının önceden tespit edilmesi, politikacıların güç ve yetkilerini kötüye kullanmalarını engeller Günümüzde maalesef pek çok toplumda siyaset saygınlığını önemli ölçüde yitirmiştir Halkın politikacı imajı; “üç kağıtçı”, “dalavereci” ve “yalancı” insan tipleriyle özdeşleşmiştir “Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” ,”ver oyunu al istediğini” mantığı her geçen gün yaygınlaşmaktadır Siyasal karar alma sürecinde yaşanan kirlilikler, sade vatandaşları siyasete karşı ilgisiz kaygısız ve kararsız kılmaktadır Siyaset, gerçekte saygın bir müessesedir Özgür toplum, devleti yöneten güç ve yetkilerinin çerçevesinin çizilmesi ve sınırlandırılmasıyla politikaya saygınlık kazandırabileceğini savunur
İş dünyasında mal ve hizmetlerin, üretim ve tüketim sürecindeki doğrular ve yanlışlar iş ahlakının konusunu oluşturur Üretim sürecindeki firmadan beklenen görev ve sorumluluklar ile firmanın uyması istenen kurallar üretici ahlakını belirler Tüketicilerden beklenen görev ve sorumluluk ile uymaları istenen kurallar ise tüketici ahlakı olarak adlandırılır İş ahlakı, bunun dışında işletme sahibi, yönetici ve çalışanların uymaları gereken kuralları da içerir Bu çerçevede üç yeni ahlak kavramı da ortaya çıkmaktadır:İş veren ahlakı, işçi ahlakı (personel ahlakı) ve yönetici ahlakı İşverenlerin ve üreticilerin; tüketicilere, çalışanlarına, çevreye ve devlete karşı sorumlulukları bulunmaktadır Çalışanlarında aynı şekilde işletmede uymaları ve yerine getirmeleri gereken sorumlulukları vardır Sivil toplumun ekonomik modelini ifade eden serbest piyasa ekonomisinde iş ahlakının temel ilkeleri mutlaka oluşturulmalıdır
Medya ahlakı, tüm medya araçlarının, haber, ilan ve reklam ve satış promosyonlarının dürüst, gerçeğe dayalı, tüketici ve topluma karşı bir sorumluluk duygusunu taşıyacak tarzda olmasını gerektirir Medya ahlakında haber yayını, uygun kanıtlarla garantilenmiş doğrulara dayanmalıdır Yorum ise sübjektiftir, ancak dürüst ve ahlaki ölçülerde olmalıdır
Bilgi toplumuna ve enformasyon çağına doğru hızla ilerlerken medyanın önemi her geçen gün daha da artmaktadır Ancak, medyada yaşanan kirlilikler ve yozlaşmalar medya ahlakının tesis edilmesini kaçınılmaz kılmaktadır Çağdaş demokrasilerde, dördüncü kuvvet olarak anılan medyanın gücü ve toplumsal yaşam üzerindeki etkileri akıl almaz bir hızla artmaktadır Bu bakımdan medya ahlakına ilişkin kuralların oluşturulması önem taşımaktadır
Eğitim, öğretim ve bilimsel araştırmanın ahlaki ölçüleri ve normları olmalıdır Üniversitelerde ve araştırma kuruluşlarında çalışan bilim adamlarının bilimsel araştırmalarında uymaları beklenene kurallar, bilimsel araştırma ahlakının temelini oluşturur Eğitim ve öğretim faaliyetleri de belirli ahlaki normlar çerçevesinde yürütülmelidir İyi bir toplumsal düzenin temelinde bilim, araştırma, eğitim ve öğretim vardır
KANT'IN AFORİZMALARI
•En yüce varlık: her şeyi bilen Her şey için iyilik isteyen
•Felsefe, insan için her zaman tamamlanmadan kalan bilgeliğe ulaşma çabasıdır
•Doğa insana zorbaca davranır İnsanlar birbirlerini kurtlar gibi parçalarlar Bitkiler ve hayvanlar birbirlerinin üstünde gelişip birbirlerini boğarlar Doğa onların gereksediği bakıma ve özene aldırmaz Savaşlar uzun sürmüş sanat eylemlerinin kurduklarını ve koruduklarını parçalar
•Ben, insan olarak, kendim için uzamda ve zamanda bir duyu nesnesiyim; aynı zamanda da bir anlam nesnesi -bir kişiyim: dolayısıyla hak sahibi bir ahlak varlığıyım
•Bir şeyi yapmalıysam, yapabilecek durumdayım demektir; üzerime kaçınılmazsa düşen, kurma olanaklarımın da içinde olmalıdır
•Doğa eder (agit) İnsan eyler (facit) Amacın bilinciyle etkinlikte bulunan akıl sahibi özne, işler (operatur) Duyuya gelmeyen zihinsel neden, kılar (dir git)
•İçimde öyle bir varlık var ki, etkinliğin nedensel ilişkileri (nexus effectivus) içinde benden ayrı olarak benim üstümde durur (agit, facit, operatur), kendi kendine özgür olarak, yani, uzam ve zaman içindeki doğa yasasına bağımlı olmadan, beni içimden yargılar (haklandırır yada lanetler) ve ben insan, kendim, bu varlığım; bu, öyle, benim dışımda bir töz değildir; ve asıl garip olan şu: nedensellik, gene de, eyleme özgürlük içinde belirlenmişliktir (doğa zorunluluğu olarak değil)
•Üstümde Tanrı, dışımda dünya, içimde insansal tin-
•Dünyayı bilmek isteyen, onu önce kurmak zorundadır, hem de kendi içinde
•İnsanda etkin ama duyu-üstü bir ilke vardır ki, doğadan ve dünyanın nedenselliğinden bağımsız olarak,berikinin görünüşlerini belirler; buna özgürlük denir
•Olabilir ki görmeyi ve işitmeyi sürekli yeniden öğrenmem gerekir; ama gene de nesnenin tasarımının benim kendimce apriori yapılması gereklidir
•Özne kendi kendisini nasıl apriori belirler en yüce bilgelik
•Dünyanın içindeki insan, dünyanın bilgisiyle birlikte ona aittir; ama dünya içinde ödevinin bilincindeki insan, görünüş değil, kendinde varlıktır; şey değil, kişidir
•Kişi, özgürlük ilkelerine göre kendi kendini belirleyen varlıktır Özerklik Özgürlük ise kendi başına varlığın özelliğidir
•Ben, insan, kendim için bir dışsal duyu nesnesi; dünyanın bir parçasıyım
•Tek bir dünya vardır: çünkü olanaklı deneyimin nesneleri olarak duyusal görünün biçimlerinin üzerinde kurulu olduğu uzamın ve zamanın mutlak birliği vardır
•Ben, insan, bir dünya varlığıyım ve kendim de dünyaya aitim Şeylerin tümü benim içimdedir, hem de dışımda (exstra; praeter değil)
•Tanrı kutsal olandır, ama kutsal bir varlık yapamaz
•Özgürlük kavramı: kendi kendinin yaratıcısı olmak
•Özne kendi dışında etkindir
•Madde dünya uzamının her yerindedir Cisimler ayrı ayrı dururlar
•İnsan, bir dünya varlığıdır, ama, kendi kendisini (onun) bir üyesi olarak kuran (varlık)
•Nereden geliyor bana bu fikirler dizisi? Varlıkların bütünlüğü akla apriori verilmiş bir kavramdır; benim kendi bilincimden kaynaklanır Düşünmemin nesnelerini elde edip onları kavrayabilmeliyim, yoksa kendimin bilincinde olamam (cogito, sum: burada ergo demeye gerek yok) Bu autonomia rationis purae'dır; çünkü bu olmasaydı, verilmiş bir görü konusunda bile, düşünceden yoksun kalırdım; varolduğumu bilmeden, bir hayvan gibi varolurdum
•Akıl, kaçınılmazca, nesneler yaratır kendi kendisine Bu yüzden her düşünenin bir tanrısı vardır
•Yaşamın peşinden gelen cansızlık ölümdür
•İnsanın yalnızca düşünmesi değil; kendi kendine, düşünüyorum, diyebilmesidir, onu bir kişi kılan
•Felsefe, aklın kendisine verdiği, kendi kendini kuramsal ve kılgısal bakımdan nesne kılma görevidir
•Felsefeyi felsefe yapma işi olarak değil, tamamlanmış bir bütün olarak ortaya koymak Kimseye aşkın filozof denemez
•Bütün bilginin en son amacı en yüce kılgısal akılda kendi kendini tanımaktır
|