Yalnız Mesajı Göster

Narsisizmin Dönüşümü Üzerine

Eski 06-27-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Narsisizmin Dönüşümü Üzerine




Narsisizmin Dönüşümleri
Yaratıcılık
Kohut (1966), sanatsal ve bilimsel yaratıcılığın pek çok amaca hizmet ettiğini, bir dizi psikolojik yapıyı, dürtüleri ve bütün kişiliği ilgilendirdiğini düşünür Ona göre bireyin narsisizmi, içindeki bir güdü için, ün elde etmek için ya da alkışlanmak için yaratıcı etkinliğe katılabilir Sanatçılar ve bilim adamları alkış açlığı içinde, narsisistik olarak zedelenebilir kişiler olabilirler; ihtirasları, işleriyle uygun bir etkileşim içinde olmalarına yardımcı olabilir, fakat, yaratıcı etkinliğin değişik motivasyon kaynakları olabilse de, yaratıcı etkinliğin kendisi, narsisizmin dönüşümü çerçevesinde düşünülmeyi hak eder

Yaratıcı bireyin ihtirasları, diğer insanlarla ilişkisinde önemli bir role sahiptir Başka bir deyişle potansiyel hayran kitlesine izleyici olarak ihtiyaç duyulur Fakat narsisizmin dönüşümü yaratıcı kişinin kendi çalışmasıyla ilişkisi için önem taşır Narsisizmden nesne sevgisine giden gelişimsel yolda, nesnenin narsisistik libido ile yatırılması ve kendilik bağlamına dahil edilmesinde olduğu gibi, yaratıcı çalışmada, narsisistik enerjiler idealleştirici libido biçimine doğru bir değişim gösterirler

Yaratıcı kişinin kendi çalışmasına yönelik tutumu, annenin henüz doğmamış olan fetüsünü sevmesi ve doğduktan sonra onu genişleyen kendiliğe dahil etmesi, ona eşduyumlu yanıtlar vermesine benzetilebilir Bununla birlikte, Kohut, yaratıcı bireylerin kişiliğinin maternal olmaktan ziyade daha çocuksu olduğu görüşündedir Kohut'a göre, yaratıcı birey, yaratıcı olmayan bireye göre, çevresindeki nesneleri psikolojik olarak birbirinden daha az ayırma eğilimindedir "Ben-Sen" bariyeri net bir şekilde oluşmamıştır Çevresindeki oluşumlar çalışması için bir önem arz eder ve onlara narsisistik-idealleştirici libido yatırılır Kohut ayrıca yaratıcı kişi için çalışmasının bir tür geçiş nesnesi (transitional object) özelliği gösterdiğini ve onun geçiş niteliğinde (transitional) narsisistik libido ile yatırıldığını öne sürer Bu durumu fetişistin fetişine yönelik tutumuna benzetir Fetişistin fetişine bağlanması, bağımlılık yoğunluğundadır, bu bir nesne sevgisi görünümünde değildir, erken bir nesnenin kendiliğin bir parçası olarak algılanması şeklindedir Yaratıcı sanatçılar ve bilim adamları da, eserleriyle bağımlılık yoğunluğunda bir bağlanma içine girebilirler, onu kontrol etmek ve biçim vermek isterler Yaratıcı etkinlik sırasında, daha önceden kendilerinde gördükleri mükemmeli yeniden yaratmaya çalışırlar, fakat eserleriyle ilişkileri, nesne sevgisinde görülen karşılıklı alma-verme özelliği içermez

Kohut çalışmasında, K R Eissler'in sanatsal etkinlikle ilgili görüşlerini aktarır Eissler'e göre sanatsal etkinlik, gerçekliğe yönelik otoplastik ve alloplastik tutumlar arasında bir sınırda yer alır Ona göre, sanat faaliyeti bir rüya ya da belirti gibi otoplastiktir, içsel bir çatışmayı çözümler ve bir arzuyu doyurur Diğer yandan, aynı zamanda alloplastiktir, çünkü orijinal ve yeni bir yaratı sayesinde gerçekliği değiştirir

Eşduyum
Eşduyum diğer kişiler hakkında psikolojik veri toplama yoludur Kohut'a (1966) göre, başka bir kişinin zihnine ulaşabilme yeteneği, esas olarak, erken dönemdeki zihinsel örgütlenmenin, annenin duygularını, davranışlarını içselleştirmiş olmasıyla mümkündür Anneyle bu birincil eşduyum, başka insanların içsel deneyimlerinin bizimkiyle benzer olduğunu fark etmemizi sağlar ve bir erişkin olarak empatik olabilmemiz için öncül konumundadır

Kohut psikanalistlerin eşduyumlu anlama sürecine girebildikleri kadar, bu süreçten çıkabilmelerinin de gerekli olduğunu düşünür Eğer bir psikanalist eşduyumlu olamıyorsa gözlem yapamaz ve gerekli verileri toplayamaz Eğer eşduyumun ötesine geçemezse varsayımlar ve kuramlar oluşturamaz, dolayısıyla mevcut görüngülere açıklamalar getiremez

Kohut, başarılı bir analizden sonra hastanın eşduyum alanında bir genişlemenin gerçekleştiği inancındadır İlkel narsisistik yapıların harekete geçmesi ve hem idealleştirilmiş nesne hem de büyüklenmeci kendilik alanlarındaki derinlemesine çalışma sonucunda eşduyum yeteneğinde artış ortaya çıkar İdealleştirilmiş nesne alanındaki gelişme daha çok başkalarına yönelik eşduyumda artışa yol açarken; büyüklenmeci kendilik alanındaki gelişmeyse, hastanın kendine yönelik eşduyumundaki artışı sağlayarak hastanın kendi geçmiş yaşantılarını, ve geleceğe yönelik beklentilerini, duygularını, tepkilerini anlamasını kolaylaştırır (Kohut 1971)

Mizah
Kohut analiz sürecinde analizanlarda mizahın birdenbire ortaya çıktığını vurgular Ona göre bu durum benin büyüklenmeci kendilik ve idealleştirilmiş nesnenin daha önce çok büyük sanılan gücü karşısında yavaş yavaş güçlenmesinin ve sonunda bu yapıları denetim altına almasının gecikmiş bir görüntüsüdür Kohut bu durumu, güneşin, bulutların arasından kendini göstermesine benzeterek açıklar: "Artık hastanın beni, çocuksu büyüklenmeci kendiliğin ya da idealleştirilmiş ebeveyn imagosunun sınırsız mükemmelliğe ve güce sahip olması yolundaki taleplerini gerçekçi bir şekilde görmekte ve bu kümelenmeleri özgürlüğün dışavurumu olan bir mizahla düşünmektedir" (Kohut 1971)

Kohut narsisistik yatırımın kendilikten, birey üstü ve zamansız varoluş kavramına doğru değiştiğini, ancak bunun nihai olarak ölümün tümüyle fark edilmesi sayesinde mümkün olabildiğini öne sürer Başka bir deyişle insanın sonluluğunu fark etmesiyle narsisistik yatırım, evrensel (cosmic) narsisizme doğru kaymaktadır Ancak Kohut'a göre özerk ben etkinliğinin yaratıcı bir sonucu olan bu durum, sadece çok az kişinin ulaşabildiği bir düzey olarak kalmaktadır (Kohut 1966)

Bu bağlamda Can Yücel'in şiirlerini anımsayabiliriz Son dönem şiirlerinde Can Yücel'in ölüm temasıyla yüzleşmesine tanık oluruz Şair ölümle içten içe alay eder:

"Konser oldum,

Bitmemiş senfoniyi bitirdim"

"Postmortem" isimli şiirinde ise şöyle der:

"

Sırtüstü uzandım derin sulara



Denizin parçasıyım gayrı

Polanski'nin Sudaki Hançeri gibi
Ölümün parçasıyım"

Şair, ayrıca doğayla, canlı-cansız tüm varlıklarla bir tür kaynaşma deneyimi yaşar Adeta Can'ın canı (kendiliği) adım adım uzaklaşmakta, fakat diğer yandan evrensel narsisizme doğru Yücel'eşmektedir Onu ölümsüz kılacak olan da bu olgudur

Mizah ve evrensel narsisizm, sonluluğun fark edilmesine dayanmayı sağlayarak narsisistik kendiliğin taleplerine üstünlük kurmayı sağlarlar Kendilikten yatırımın çekilip evrensel narsisizme yöneltilebilmesi iyi işlev gören, sağlam bir ben aracılığıyla başarılabilir Mizah ve evrensel narsisizmin en derin şekillerinde büyüklenmecilik ve coşku dolu bir resim yoktur, fakat inkâr edilmeyen melankoli ile karışım halinde içsel bir zafer duygusu vardır

Bilgelik
Kohut'a göre bilgeliğe dönüşmemiş narsisizmin üstesinden gelebilme yeteneği sayesinde ulaşılır ve bilgelik, kişinin fiziksel, entelektüel ve duygusal güçlerinin ve sınırlarının kabulüne dayanır İdealler, mizah kapasitesi ve faniliğin bilişsel işlevlerle bütünleşmesi, kişinin dünyaya ve yaşama karşı kararlı bir tutum alması anlamına gelen bilgeliği oluşturacaktır

İdeallere yönelik yatırım çoğunlukla gençlik döneminde olurken, mizah kapasitesinin gelişmesi genellikle olgunlaşma döneminde zirveye ulaşmakta ve geçiciliğin kabulü ise daha ileriki yıllarda mümkün hale gelebilmektedir Böylece bilgeliğin ancak yaşamın ileri dönemlerinde kazanılabildiğini görebiliyoruz

İdealleştirilen değerlerin eksikliği ve zevk arayışı içinde olan tümgüçlü kendiliğe aşırı yatırım yapmak yoluyla narsisistik sınırların duygusal öneminin küçümsenmesi sonucunda alay (istihza) ortaya çıkmaktadır Oysa bilgelik, sadece eski ideallere yönelik libidinal yatırımın sürmesiyle değil, aynı zamanda yaratıcı bir şekilde gelişmesiyle karakterizedir (Kohut 1966)

Kohut (1971), iyi bir analizin sonlanma evresinde hastanın kendisiyle ilgili kavrayışının bilgeliğe dönüştüğünü öne sürer Ona göre hastanın bu yaşantıya ulaşabilmesi için ister arkaik büyüklenmeci kendilik alanında olsun, ister idealleştirilmiş kendilik nesnesiyle ilgili olsun dönüşmemiş çocuksu narsisizmden kurtulması gerekmektedir Analizin son döneminde ortaya çıkan bu bilgelik hali hastanın sınırlılıklarının farkında olmasına rağmen özgüvenini sürdürebilmesine ve analiste sınırlılıkları ve yetersizliklerine rağmen saygı ve minnet duymasına olanak sağlamaktadır


Alıntı Yaparak Cevapla