Prof. Dr. Sinsi
|
Dinden Dönme mi, Sinerji mi?
GÜDÜLENMENİN PSİKANALİTİK KURAMININ KÖKENLERİ
Freud'un insan güdülenmesini açıklayan kuramını anlamak için bunun da bir varsayım olduğunu ve klinik gözlemlerinden ortaya çıkmasından değil de bu gözlemlerini açıklama girişimi ile diğer alanlardan türetilmiş olduğunu anlamak gerekir 1885 ve 1900 arasında Freud'un zihinsel süreçler hakkında temel kuramlarının çoğunun oluştuğu zaman, biyolojide hormonların keşfedildiği zamandı Kandaki kuvvetli kimyasal güçlerle vücudun bir bölümünün diğer bir bölümün çalışmasını etkilediği keşfi- örneğin büyümeyi uyaran salgılarını üretmesi için beynin tiroid bezini etkileyen bir kimyasal (hormon) salgıladığı - devrim yapmış bir açıklamaydı, ve nörotik hastalarıyla çalışmalarında gözlemlediklerini açıklamaya çalışmak için Freud'un bundan alıntı yapması şaşırtıcı değildir
Freud'un ilgisini çeken nörotik fikirlerin gücüydü- sağduyunun üstesinden gelebiliyorlardı ve başka bir anlamda kusursuz bir biçimde sağlıklı bir kişiyi tam olarak felç edebiliyorlardı Bu gücü nereden alıyorlardı? Klinik olarak hastalarını hipnotize ederek ve yaşça geri döndürerek Freud, çocukluktaki cinsel deneyimlerin ve/ veya düşlemlerin sonradan nörotik fenomenler haline gelenler için bir temel oluşturmaktan sorumlu olduğunu keşfetti Bu klinik bulguyu biyolojik bir spekülasyonla birlikte ortaya koydu: Testis salgıları kimyasal olarak ya da testislerin çevresindeki bağdokuyu gererek mekanik olarak, orada bulunan cinsel fikirleri harekete geçirmek üzere beyine mesajlar göndermektedir Freud bu dönüşümün mekaniğini açıklayamamış, bunu somatik olan ile psişik olanın arasındaki 'esrarengiz sıçrama' olarak adlandırmıştı Her olayda davranış için güdüleyici gücü sağlayan, cinsel enerjiye dönüştürülmüş bu bedensel cinsel salgıydı Nörotik fikirler çok güçlüydü çünkü diğer fikirler ve güdülere göre bu gücün fazlasını çekmekteydiler ve böylelikle zihinsel yaşam üzerinde baskındılar (Freud, 1895b, p 108)
Bu en ilksel, bütün olarak görüşe dayanan ve uzun zaman önce aksi kanıtlanmış fikir, Freud'un içgüdü kuramının ve cinselliğin bütün güdülenmelerin temeli olduğu fikrinin temelidir
Freud başlangıçta iki temel içgüdü ya da dürtü1 olduğunu ileri sürdü: kendini koruyucu ve türü koruyucu ya da cinsel Daha sonra ( Freud, 1933) bunu, cinsel dürtünün hem kendini hem de türü korumaktan sorumlu olduğu ve saldırganlık dürtüsünün cinsel dürtüye zıt çalışan ölüm içgüdüsüne ilişik olduğu şeklinde cinsel ve saldırgan dürtüler olarak değiştirdi Freud kendini koruyucu dürtünün ya da ego, içgüdü ve sonradan saldırgan dürtünün bedensel kaynağının ne olabileceğini hiçbir zaman berraklaştırmadı ( İnanması zor ama 100 yıldır bu alana hakim olan bu kuramın üzerinde durduğu temel gerçekten budur)
Freud davranışın güdülenmesinde cinsel temel varsayımının doğruluğunu zihninde oluşturduktan sonra bunu çeşitli şekillerde değiştirdi; böylelikle haz-hoşnutsuzluk ilkesi olarak da bilinen güdülenmede gerilimin azaltılması kuramı ortaya çıktı Yine bu tek taraflı bir fikirdir: beden işlenmemiş biçiminde cinsel davranış olarak körlemesine ifade arayan cinsel uyarıyı üretmeyi sürdürür Önce ebeveynler sonra da en geniş anlamda toplum olmak üzere kültür bu kadar tam anlamıyla bencil bir ifade biçimine izin veremez ve boşalmaya karşılık engeller koyar Bu kısıtlama, cinsel uyarı beyin ya da zihinsel aygıtta biriktikçe gerilim yaratır Bu gerilim hoşnutsuzluk olarak deneyimlenir Beynin ya da zihinsel aygıtın toplumun gereksinimleriyle uyum halinde olan bölümü - Freud'un önce gerçeklik ilkesi, sonradan ego olarak adlandırdığı- cezalandırılmaksızın cinsel uyarılmayı boşaltabileceği uzlaşmalar bulmaya çalışır En iyi yol, yüceltmeden,yani sonradan toplum tarafından
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
1Dürtü ya da Almanca trieb, içgüdünün değişmiş bir biçimidir İlkel hayvanlarda içgüdü, davranışı çok dar, katı bir biçimde belirler; gelişmiş hayvanların içgüdüsel gereksinimlerini ( açlık, susuzluk, solunum ve cinsellik) nasıl karşılayacakları konusunda bazı seçimleri vardır Davranışta birtakım seçimler olduğunda kör bir içgüdüden çok dürtüler söz konusudur
cezalandırılmak yerine ödüllendirilecek çalışma ve oyun ile cinsel enerjiye vekaleten çıkış yolları bulmaktan geçer Eğer bu işe yaramazsa, savunmalar içgüdüyü, bilinçdışına itmeye çalışarak ve zihinsel aygıtın makul, gerçeğe yönelimli bölümü olan bilinç öncesine giriş yolu bulmasına izin vermeyerek bastırmaya çalışırlar Bastırıldıktan sonra bu yasak fikirler, halen içgüdüsel güç üzerlerinde iliştirilmiş olduğundan, baskı uygulamayı ve yasak doyum aramayı sürdürürler Bastırmadan kaçmaları halinde ikinci bir savunma hattı nörotik belirti oluşturmadır - hem arzuyu doyuran hem de böyle bir arzusu olduğu için hastayı cezalandıran bir boşaltım yolu Böylelikle örneğin histerik bir kadın yarı cinsel nöbetlerle gerilimini azaltabilir, ancak aynı zamanda hastalığı tarafından eğersizleştirilerek altta yatan fikirleri için cezalandırılmakta ve evlenebileceği bir erkek bulmaktan mahrum kalmaktadır - ve bunun gibi
Yani Freud'un tasarladığı, bir depo (beyin) içinde biriken temel bir güç kaynağı (cinsellik) olan ve basınç çok yükseldiğinde boşaltılması gereken bir zihinsel makineydi Aslında bir değil iki depo vardı Biri, içine işlenmemiş içgüdünün döküldüğü ve sözel olmayan algılamalarla birleştiği, ve daha sonra bilinçdışının id bölümü olarak adlandırılmış sistem bilinçdışıydı İkincisi, içinde değişmiş, yansızlaşmış içgüdüsel enerjinin çalışma ve sevgi için kabul edilir bir biçimde kullanılabildiği bilinçli, daha sonra ego olarak adlandırılmış sistem önbilinçti
Freud'un kendisi, dürtüler ve içgüdülerle ilgili kuramlarının klinik bulgularını açıklama tarafına çekilmiş biyolojik tahminler olduğunu gizlemeksizin açıklamıştır Söylediğine göre bu fikirler psikanalitik gözlemlerden türetilmeyip, daha çok ileri sürülmüşlerdir (Freud, 1915b) Bu varsayımların belirsiz olduğunu ve en azından yetersiz olduğunu kabul etmiş ve içgüdü kuramından psikanalizin 'mitolojisi' olarak söz etmiştir (Freud, 1933, sf 95) Freud, libido ve içgüdülerin doğası kuramlarının sonunda uygun bir organik temel bulacağını önceden söylemiştir; ancak içgüdülerin kesin bir kuramının yokluğunda, psikolojik bulguları temelinde içgüdülerin biyolojik öncülleri hakkında tahmin yapmakta kendisini mazur görmüştür (Freud, 1914) Şimdi şurası gerçek ki Freud bunları yararlı bulduğunda, sanki tekrarlanan kullanımlar varsayımları daha gerçek yaparmış gibi (Basch, 1976a), analiz dışı tahminlerin başlangıçtaki denemelik doğası unutulmaya yüz tuttu İşte içgüdü ve dürtü kuramı hakkındakiler bunlardı
|