Prof. Dr. Sinsi
|
Ruhun Tarihi
İslam
İslam’da da Hıristiyanlık'ta olduğu gibi, ruhun ana rahminde bedenin oluşmasıyla birlikte var olduğu kabul edilir Bedenle birlikteliği geçici dünya yaşamı boyuncadır Kuran-ı Kerim’de ruh kelimesinin belirtildiği ayetler fazla değildir [98] Ruh konusunda pek fazla bilgi verilmemiştir Nitekim İsra suresinde de şöyle denmiştir (17/85): “Ve sana ruh hakkında soru soruyorlar De ki: 'Ruh, Rabbimin bileceği bir şeydir Size pek az ilim verilmiştir '" Ruh kelimesi Nisa suresinde İsa’dan ve bazı surelerde Ruh-ül Kudüs tamlaması biçiminde Cebrail’den söz ederken de kullanılmıştır Diğer tektanrılı dinlerde olduğu gibi İslam’da da kıyamet inanışı ve cennet ile cehennem kavramları bulunur Ruh kavramı Sufizm ya da Tasavvuf ‘ta daha ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır
Jainizm
23 Jain Tirthankara'sı (kurtuluşa ulaşmış olan) Parsva'nın heykeli,Rajasthan (Hindistan)
Jainizm’e (Caynizm, Caynacılık) göre, ruh (jiva), fiziksel bedenden ayrı bir mevcudiyete sahip bir gerçekliktir Bir bitkiden, hatta bir bakteriden insana kadar her canlı varlığın bir ruhu vardır Ruh, “ruh olmayan”dan, yani canlı olmayandan (madde, mekan, hareketlilik veya hareketsizlik ortamı vs ) ayrımı ifade eder Bu dine mensup olanlar için kurtuluş (mokşa ya da moksa) ruhun ulaşacağı en yüksek hedeftir Jainizm metinlerinden biri olan, M S 1 yy ’da Acharya Kundakunda tarafından yazılmış Pancastikayasara’da ruhla ilgili şu bilgiler verilir:
Ruhun nitelikleri ve mevcudiyet halleri hakkında: “Ruh (jiva) ve tüm diğer cevherler (dravya) gerçektir Ruhun nitelikleri şuur (cetana), bilgi ve idraktır (upoyoga) Ruh maddi âlemde bir yarı-ilah (deva), bir insan, bir hayvan ya da bir bitki olarak tezahür edebilir ” (16 kıta)
Ruhun sürekliliği ve halleri hakkında: “Ruh doğum ve ölüm deneyimleri yaşamakla birlikte, bu deneyimler sırasında ne gerçekten yok olur, ne de yaratılır Doğum ve ölüm sadece ruhun farklı halidir; burada yalnızca bir halden diğerine geçişten sözkonusudur ” (18 kıta)
Ruhun doğum-ölüm çemberinden (çevriminden) çıkarak kurtuluş ya da özgürlüğe kavuşması (nirvana): “Böylece, birtakım özellik ve hallere sahip ruh, samsara serüveninde önceki özel şeklini kaybedip yeni bir şekle dönüşebilir Bu şeklini de kaybedip tekrar orijinal haline dönüşebilir ” (21 kıta)
Acharya Kundakunda bir başka Jainist metin olan Bhavapahuda’da ise ruhla ilgili olarak şöyle yazıyor: “Ruh renksizdir, tatma duyusu ile de tadılamaz, kısaca beş duyu ile algılanamaz Temel özelliği şuurdur Şekil ve ebatla (en, boy, yükseklik) belirtilen hiçbir boyutla sınırlı değildir, bunlardan hiçbirine bağlı değildir, hepsini aşar ”(64 ilahi)
Sonuç olarak Jainizm’e göre, ruh bir cevherdir, yani yok edilemez ve ebediyyen daimidir (kalıcıdır) Ancak, deneyimlediği haller açısından geçiciliğe ve daimi değişime maruzdur Māhavīra’nın Bhagvatisūtra’da kayıtlı olan çeşitli sorulara cevapları "realite" (hakikat sanılan, kani olunan gerçeklik) ile "verite" (asıl hakikat) arasındaki ilişkiyi andıran bu bilgiyi dile getirmektedir:
Gautama : “Efendim, ruh kalıcı mıdır, geçici midir?”
Māhavīra : “Ruh kalıcı olduğu gibi geçicidir de Cevher olması bakımından ebedidir; doğum ve ölüm gibi hallere, yani doğadaki entropi ilkesine maruz kalması açısından geçicidir ”[102]
Ruh, fiilerine göre belirleyici olan karma yasası altında geçirdiği reenkarnasyonlar serüveninde (yolculuğunda) temel olarak 4 varlık halini yaşar:
Mikroorganizma, bitki veya hayvan hali
Yeryüzündeki insan hali
Cehennemde ıstırap çeken varlık varlık hali
Cennetteki yarı-ilah hali
Ruh, başlangıcı olmayan zamandan itibaren, karma yasasına tâbi biçimde, sürekli olarak doğum-ölüm çevriminden geçer ve özgürlüğe ya kurtuluşa erme (mokşa ya da moksa) haline ulaşmak üzere bu dört varlık halini de yaşar
Jainizm’in ruhla ilgili inanışları şöyle özetlenebilir:
Ruhlar, henüz kurtuluşa kavuşmamış, dünyevi (fiziksel âlemde doğmak zorunluluğundaki) ruhlar ile doğru görüş, doğru bilgi ve doğru davranış sayesinde kurtuluşa ve uluhiyete ermiş ruhlar olarak iki grupta sınıflanırlar
Dünyevi ruhlar bedenlerinin ve duyularının gelişim derecelerine göre sınıflanırlar (mikroplar, bitkiler, insanlar vs )
İdrakle nitelenen şuur ve bilgi ruhun asli nitelikleridir
Her ruh kurtuluşa erene dek, sayısız denecek kadar çok yaşam formlarında (canlı türlerinde) bedenlenir ve 4 varlık halini yaşar
Bu evrenin yaratıcısı ve yöneticisi olan bir Yüce Varlık yoktur
Her ruh kendi mukadderatını, karma yasasının kapsamında olmak üzere, kendisi yaratır Kimsenin efendisi yoktur, herkes kendi kendisinin efendisidir Ruhun ıstırap çekmesi veya kurtuluşa ermesi hiçbir ilahi kudret ve ihsana bağlı değildir Kurtuluşa kendi çabamızla kendimiz ulaşırız
Her ruh, uluhiyete insan bedeninde ulaşabilir Buna, ancak biriken karmik telafilerini tümüyle giderdiği takdirde ulaşabilir
Kurtuluş ya da özgürlük hali kalıcıdır ve bundan geriye dönüş yoktur Bu hale erişen ruh için doğadaki biçimler ve cismani âlemin cisimleri artık sözkonusu değildir O artık cismani âlem hakkında sonsuz bilgiye, sonsuz kudrete ve sonsuz huzura kavuşmuş durumdadır
Uluhiyete erişen ruh, herhangi bir başka varlıkla birleşmez, ferdi olarak kalmaya devam eder
Sihizm
Sihizm ruhu (atma) bir Tanrı (Parmatma) olan “evrensel ruh”un bir parçası olarak sayar Sihizm’in kutsal kitabı "Sri Guru Granth Sahib"de (SGGS) çeşitli ilahiler bu inanışı dile getirir Tanrı ruhta, ruh Tanrı’dadır Yine aynı kitapta “ruh ilahîdir, ilahî olan da ruhtur; O’na sevgiyle tapınınız” , “ruh efendidir, efendi olan da ruhtur” ve “efendi, kitaptaki bilgiler üzerinde kontamplasyon yapmak yoluyla bulunur”
Taoizm
Taoist inanışları içeren iki kitaba bakılırsa, ruhlar ya da “temel varlık”lar ölüm olayından sonra saflık durumlarına bağlı olarak dünyanın cennet veya cehennem ortamına geçerler Tao’ya ya da Tao’nun yoluna uyum göstermiş olan saflaşmış ruhlar cennete, uyum göstermeyip zıt düşmüş olanlar cehenneme geçerler Herkesin ruhu vardır ve herkes önceki enkarnasyonuna uygun bir halde doğar Herkes yaşamları sırasında ya gitgide saflaşır ya da kendisini kirleten hareketlerde bulunur Taoizm’de tavsiye edilen Xiuzhen uygulaması bedeni dünyasal kirlerden temizlemeyi amaçlayan bir arınma (catharsis) sürecidir Bu sistemin terminolojisinde insandaki unsurlardan öz (??,Jing), soluk enerjisi (??,qi) veilahî ya da beşeri ruh (??, shen) ?üç saf olan”ın hükmettiği üç mücevher ya da üç hazine olarak belirtilir Bu arınma süreci sembolik anlamıyla aynı zamanda ölümsüzlüğün aranma süreci olarak da ifade edilir [106]Ruhun iki türlü tezahürü bulunur; po (?? pò), yani “yin ruh” ve hun (?? hún), yani “yang ruh” Kişinin çok sayıda pò ve hún’u olabilir
Ruh göçünden bahseden en erken Taoist belgeler Han Sülalesi dönemine dayanır Bu belgelerde “Lao Zi’nin Üç Hükümdar ve Beş İmparator Dönemi”nden itibaren farklı dönemlerde farklı kişiler olarak yaşadığı anlatılır Taoizm’in kutsal kitaplarından Chuang Tzu’da (M Ö 4 yy ) şöyle denir: “Doğum başlangıç değildir, ölüm de son değildir Varoluş sınırsız, sonsuzdur; bir başlangıç noktası olmayan süreklilik sözkonusudur Sınırı olmayan varoluş (varlık) uzaydır Başlangıç noktası olmayan süreklilik zamandır Doğum da vardır, ölüm de; biri dışarı doğru olan sonuçtur, diğeri içeriye doğru olan sonuçtur Böylece, biçimini görmeksizin, 'İlâhî Olanın Kapısı'ndan bir içeri bir dışarı geçilir ” (Zhuang Zi, 23)
Yahudi inanışları
Kabala’ya göre sefirot (sefira’lar); ruhsallığın ve ilahîliğin tezahür kademeleri Tezahür edişin on aşaması ya da on kademesi sefirot sözcüğü ile karşılanır ki, sözcük İbranice'de "sayılar" anlamına gelir ve aynı zamanda on ilahî niteliği ifade eder
Soyut kavramların pek bulunmadığı, bu eksikliğin figür ve sayılarla doldurulduğu Kitab-ı Mukaddes’te ruh için ruah, can için nefesh terimleri kullanılır Buradaki kavramlar ruh ve beden hakkındaki çeşitli çevirilerle aktarılmaya çalışılmışsa da, eski Yunan felsefesindeki ruh, can ve beden kavramlarını tam olarak karşılamamaktadır Karşılamaya yönelik çabalar karışıklıklar doğurmuştur Eski Ahit’te canın karşılığı İbranice’deki nephesh olup, Eski Ahit’in bir versiyonu olan Septuagint’teki[110]ve Yeni Ahit’teki eski Yunanca karşılığı psişedir (psikhe) Nephesh sözcüğü “yaşayan varlık”, “nefes” gibi başka biçimlerde de tercüme edilebilir O “ten”e bağlanmış ya da Nuh’a içilmesi yasaklanan “kan”a bağlanmış yaşamı temsil eder
Yahudiler’in bilinen tarihe göre, ruh ile ilgili inanış ve görüşleri Eski Ahit’in (Tevrat) ilk kitabı olan Tekvin’le başlamıştır Eski Ahit’in Tekvin bölümünde bu kavrama şöyle değinilir: “Ve Rab Tanrı (Yehova, Hashem) yerin toprağından adamı (Âdem’i) yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi Ve adam yaşayan can oldu ” (Tekvin, 2/7)
Torah ruhun sistematik bir tanımını yapmaz; klasik haham literatüründe ruhla ilgili çeşitli, farklı tanımlamalar bulunmaktadır
Saadia Gaon, “İnanışlar ve Fikirler” (Emunoth ve-Deoth) adlı kitabının 6/3 kısmında ruh hakkındaki klasik haham öğretiminin ne olduğunu açıklamıştır Saadia Gaon burada ruhun kişinin fiziksel arzu, heyecan ve düşüncesini oluşturan zihin kısmını kapsadığını bildirmiştir
Yahudi düşünürlerden İbn Meymun (İng Maimonides) “The Guide for the Perplexed” adlı kitabında ruh hakkındaki klasik haham öğretiminin ne olduğunu Neo-aristocu bakış açısıyla açıklamış ve ruhu kişinin gelişmiş “zeka”,”akıl” ya da “zihin”i (İn intellect) olarak görmüş, bir cevher olmadığını bildirmiştir
Kabbala’da ruhun üç unsurlu olarak ele alındığı anlaşılmaktadır Yahudi mistisizminin klasik bir çalışması olarak bilinen Zohar’da bu üç unsur nephesh, ruach ve neshamah olarak belirtilir ve bu üç unsur şöyle açıklanır:
Nephesh (nefeş): Yaşayan ölümlü varlıktır Açlık, nefret, sevgi, iğrenme, ağlama hislerini hisseder ve en önemlisi ölebilir (nefes almayı keser) Nephesh havayı teneffüs etmekten ibarettir Havayı soluduklarından hayvanlar da bir nephesh’tir, fakat bitkiler havayı solumazlar Bu, kişinin fiziksel ve psikolojik tabiatının kaynağıdır Ruhun diğer iki unsuru (ruach ve neshamah) doğumla var olmazlar, zamanla oluşurlar, gelişimleri kişinin eylem ve inanışlarına bağlıdır Bunların kişide tam olarak oluşmasının ancak ruhsal aydınlanma veya ruhsal uyanışla mümkün olduğu söylenir Kabalistlere göre nephesh aşağı kısımdır, hayvani içgüdüleri idare eder ve sefirot sisteminde Malkut’a tekabül eder
Ruach (ruah): Ruh ya da canın orta unsurudur Manevi faziletleri ve iyi ile kötüyü ayırt etme kapasitesini ihtiva eder Kimileri onu psişe ile özdeş tutar Kabalistlere göre orta kısımdır, akıl ve mantığı idare eder, sefirot sisteminde Hesed'den Yesod'a kadar 6 Sefirota tekabül eder
Neshamah (neşamah) Ruhun yüksek unsurudur Bu insanın tüm diğer canlı türlerinden ayırt edilmesini sağlayan unsurdur İnsana ölümden sonraki yaşamdan zevk almasını ve yararlanmasını sağlar Tanrı’nın varlığının bir parça idrak edilmesine olanak sağlar Kabalistlere göre en yüksek kısımdır, ruhun yüksek özelliklerini idare eder, sefirot sisteminde üstteki sefirot üçlemine tekabül eder
Zohar’a göre ölüm olayından sonra nefesh parçalanıp dağılır Ruach, arındırılmaya maruz kalacağı bir aracı kuşağa gönderilir ve “geçici cennet”e girer Neshamah ise kaynağa, “sevgilinin öpücüğü”nün tadını çıkaracağı, Platon’un belirttiği “idealar âlemi”ne döner
İlyas’ın “ateş arabası” ile göğe alınması sahnesini gösteren bir tasvir
Hep Zohar’la birlikte yayımlanan bir risale olan Raaya Meheimna insan ruhunun iki unsuru daha olduğunu öne sürer: Bunlar chayyah ve yehidah’tır Yahudi filozof ve tarihçi Gershom Scholem chayyah ve yehidah hakkında “bunlar, sezgi yoluyla bilmenin en yüce aşamalarını ve ancak biraz seçkin olan kimselerin kalb yoluyla idrak etmesini temsil eden unsurlar olarak kabul edilir” demiştir Chayyah ruhun ilahî yaşam gücünün idrak edilmesine imkân veren parçasıdır Yehidah ise ruhun Tanrı’yla birleşmenin mümkün olabildiği en yüksek planıdır (düzeyi, ortamı)
Hahamların çalışmaları ve kabalistik çalışmalar, insanların bazı koşullarda geliştirebilecekleri, ruhta süreklilik göstermeyen bazı başka ruh hallerinin olduğunu da bildirmektedir Ölümden sonrasıyla ilgili olmayıp, mükemmellikle ilgili olan bu haller Ruach HaKodesh (kehaneti mümkün kılan bir ruh hali), Neshamah Yeseira ve Neshamah Kedosha’dır
Yahudiler’in ilk dönemlerdeki ruh ile ilgili inançlarının sonraki dönemlerinde değişikliklere uğradığı sanılmaktadır Özellikle Büyük İskender’in M Ö 332'de Yahudiler’in yaşadıkları yerleri Yunan egemenliği altına almasıyla, Yunan ve Yahudi kültürleri arasında karşılıklı bir etkileşimin başladığı ve Yahudiler’in Yunan felsefinden etkilendiği sanılmaktadır
Örneğin, Platon hayranı olup, gnostiklere ilham kaynağı olmuş İskenderiye’li Yahudi filozof Philon (d M Ö 25, ö M S 50) Yahudilik inançlarını Yunan felsefeleriyle açıklama yoluna gitmiştir [113]Philon'un bu etkisi daha sonra Yahudilik temelinden hareket eden Hıristiyanlığı da etkilemiş ve Yahudiliğe ait sözlü aktarımlar ve Yunan felsefelerinden oluşan karma bir inanç oluşmuştur Philon'a göre, ruh doğum öncesinde de vardır ve ölen kişinin ruhu doğum öncesi durumuna döner Ruh, ruhların dünyasına ait olduğundan, bedendeki yaşam yalnızca kısa ve çoğu zaman mutsuz bir ara oyundur
Philon'un dışında başka Yahudi düşünürler de ruhun ölümsüzlüğü düşüncesine sahiptiler Bunlar arasında, 10 yüzyılda yaşamış Isaac Israeli ve 18 yüzyılda yaşamış bir Alman-Yahudi düşünür olan Moses Mendelssohn sayılabilir Yahudilik inancına ilişkin sözlü anlatımların yazılı kaynağı olan Talmud'da, ölülerin yaşayanlarla görüşmesinden söz edilir Kabbala'da ise reenkarnasyon fikri de bulunmaktadır
Yehova'nın Şahitleri
Yehova (İng Jehova) adı İbranice’deki Tanrı adlarından birinin İngilizcesidir; İbrani alfabesindeki yad-he-vav-he (YHVH)harflerinden, yani dört harften oluştuğu için, Grekçe’de, “dört harften oluşan sözcük” anlamındaki Tetragrammaton ifadesiyle belirtilmiştir Yehova Şahitleri de Tanrı için bu adı (Yehova veya Tetragrammaton) kullanırlar
19 yy 'da doğmuş bir Hıristiyan dinî akımı olan Yehova'nın Şahitleri'ne göre ruh insanın bedenini yaşatan bir güçtür Bir tür enerjiden başka bir şey değildir Tıpkı bir elektrik enerjisinde olduğu gibi kişiliği ve bilinci yoktur İnsandaki ruhun bir mumdaki alev gibi olduğuna inanırlar İnsandan ruhun çıkmasını, sönen bir mumun alevini kaybetmesine benzetirler Yehova'nın Şahitleri'ne göre, Ruh ne kişinin içindeki bilincidir, ne de insan öldüğünde onun bir parçasını oluşturur Yani, insan öldüğünde ruhu yaşamaya devam etmez Yehova'nın Şahitleri'ne göre, Kitab-ı Mukaddes'te ruhun ölümsüzlüğü öğretisi bulunmaz Ruhun ölümsüzlüğü ile ilgili inançların Babilliler’in dinsel inançlarından kaynaklandığını düşünürler Bundan başka, ölülerin ruhlarının yaşayan kişilerle görüştüğü ve onlara fayda ya da zarar verdiği gibi inançların, ölülerin görüntüsünü ve sesini taklit ederek, onların yaşadığı izlenimini uyandıran cinlerden kaynaklandığını savunurlar Yehova'nın Şahitleri'ne göre ölüler tamamen bilinçsizdirler ve ölen bir kişi dünyaya gelmeden önceki var olmama durumuna döner
Yehova'nın Şahitleri Tanrı'nın Âdem'i yaratırken onun burnuna yaşam soluğu üflediğini ve Âdem'in yaşayan bir can olduğu öğretisini kabul ederler Onlara göre Âdem'in bir canı olmamıştır, fakat Âdem'in kendisi bir can olmuştur; Kitab-ı Mukaddes hayvanların da birer can taşıdığını değil, can olduklarını söyler Kitab-ı Mukaddes'te can için geçen İbranice sözcük nefeş ve eski Yunanca sözcük "psyche"dir Yehova'nın Şahitleri'ne göre bu sözcüklerin anlamı nefes alandır Başka sözlerle ifade etmek gerekirse, “soluk alan, yaşayan, canlı, can” demektir Eski Ahit’te Âdem’in yaratılmasına ilişkin olarak şöyle denir: “Rab Tanrı Âdem'i topraktan yarattı ve burnuna “yaşam soluğu”nu (Ruah) üfledi Böylece Âdem “yaşayan varlık”(Nefeş) oldu (Yaratılış, 2/7)
Kitab-ı Mukaddes'te, İbranice ruah sözcüğünün eski Yunanca'daki karşılığı pneumadır “Yaşam soluğu” olarak çevirisi yapılan ruah, Yehova'nın Şahitleri'ne göre normal soluktan daha farklı bir şeydir Yehova'nın Şahitleri'ne ait olmayan çevirilerde, ruah ve pneuma genellikle “ruh” olarak çevrilmiştir İbranice ruah ve eski Yunanca pneuma ile benzerlik gösteren diğer sözcükler, neşamah (İbranice) ve pnoe’dir (eski Yunanca) Bu sözcüklerin çeviri karşılıkları “soluk” olarak verilmiştir
Yehova'nın Şahitleri'nin bu kavramları anlayışı şöyledir:
Ruah = Pneuma: “Yaşam Soluğu” Bu yalnızca bir soluk ya da hava değildir İçinde kişiye yaşam gücü veren şeydir Bu, bir mumun alevi gibidir Biri öldüğünde bu ruah, ölen kişinin bedeninden çıkar ve Tanrı'ya döner Fakat bu dönüş fiziksel bir anlatımı kastetmez, ruah’ı veren Tanrı olduğundan O'na döndüğü söylenir Ölen bir kişinin ruhunun ayrılması bir mumun alevinin sönmesi gibidir
Nefeş = Psyche: Can anlamına gelip, kişinin yaşayan bir varlık olduğunu ifade eder Dolayısıyla bu sözcük canlı birisini tanımlar ve onun canlı olduğunu, yaşadığını anlatır Kitab-ı Mukaddes'te bu sözcük hayvanlar için de kullanılır Kitab-ı Mukaddes kişinin bir cana sahip olduğunu değil, kişinin bir can olduğunu söyler
Yehova'nın Şahitleri için ölüm, "düşüncenin, eylemin olmadığı bir hiçlik" anlamını taşır Onlara göre, Eski Ahit’teki Vaiz, 9/10’da ve Mezmurlar, 146/4’te söylenilenler[123] bunu gösterir Eski Ahit’te geçen “ölüler diyarı” terimi “çukur, mezar, insanlığın toplu mezarı” anlamındaki sözcükten yapılmış “serbest bir çeviridir”; gerçek anlamda ölüler diyarı yoktur:
[size="2"]Yehova'nın Şahitleri'ne göre, Âdem topraktan yaratıldı ve Âdem'e ceza olarak söylenen sözlerde de onun yeniden toprağa döneceği söylenir Yehova'nın Şahitleri'ne göre, Âdem'e hiçbir şekilde bir parçasının yaşayacağından ya da Âdem'den herhangi bir şeyin ruh âlemine döneceğinden söz edilmedi, zaten Âdem'in geldiği yer, ruh âlemi değil, topraktı Ayrıca insanın ve hayvanın ölümü arasında hiçbir fark da yoktur Ölüler, tamamen toprağa dönerler ve herhangi bir bilinçleri yoktur
Yehova'nın Şahitleri'ne göre Kitab-ı Mukaddes'teki ölülerin yaşadığını ve konuştuğunu gösteren "Zengin adam ve Lazar" gibi anlatımlar benzetmelerin yapıldığı birer mecazdırlar Bu tür ifadeler ölülerin yaşadığını anlatmazlar Bu türden anlatıma bir örnek, Tekvin, 3/14'de bulunur Buradaki sözler aslında yılana değil, yılanla özdeşleştirilen Şeytan'a karşı söylenir Şeytan'ın, kendisini Tanrı gibi yüceltmek isterken, içine düştüğü alçaltıcı durum, yılanın yerde sürünürken yaşadığı duruma benzetilir Ayakları olmayan yılan yerde sürünerek ilerlerken, dili toprağı yalıyor ve toprağın tozunu yiyor gibidir Şeytan, aldatma aracı olarak kendisine bir yılanı seçmiş ve Tanrı aynı yoldan ona anlam yüklü bir yanıt vermiştir Şeytan'ın, kibirli bir tutumla en yükseğe çıkmak isterken, tam tersine, bir yılanın durumunda olduğu gibi, kendisini yere en yakın ve en aşağı durumda bulacağı anlatılır
Yeşaya (İşaya)/Bap14’te bulunan başka bir anlatımda geçen sözler, birçok kişi tarafından ölülerin ruhlarının konuştukları ve dolayısıyla ölümden sonra bir yaşam olduğu şeklinde yorumlanırsa da, bunlar birer mecazdır; çünkü burada sözü edilen ve doğal olarak konuşamayan ağaçlar da konuşuyor gibi gösterilir Ayrıca bu anlatımın “alaycı” niteliği zaten baştan söylenmiştir Buradaki örnekte mecazi bir anlatımla, Şeytan'ın kibirli düşünceleri alaya alınarak, kendisini yüceltmek isterken içine düşeceği alçaltıcı durum şiirsel ifadelerle anlatılmaktadır Bu yapılırken, aynı kibri sergileyen Babil Kralı'nın kimliği Şeytan için bir benzetme olarak kullanılmıştır
Yehova'nın Şahitleri ölülerin ruhunun yaşamadığına, ancak ölen kişilerin yeniden diriltileceğine inanırlar Kitab-ı Mukaddes'te bununla ilgili örnekler vardır ve Yehova'nın Şahitleri'nin yorumuna göre, “eğer ruh ölümde varlığı süren bir şey olsaydı, ölmüş kişilerin dirilmesine de gerek kalmazdı ” Bir örnek de İsa'nın ölümüyle ilgilidir: İsa öldükten hemen sonra değil, üçüncü günde ruh bir varlık olarak diriltilmiş ve bu üç gün boyunca da ölü olarak yerin bağrında, mezarda kalmıştır Yehova'nın Şahitleri'ne göre, Kitab-ı Mukaddes İsa'nın bedeninin mezarda kaldığını, fakat ruhunun üç gün boyunca yaşadığını söyleyen bir ayrım yapmaz
Yehova'nın Şahitleri'ne göre ölülerin dirilmesi belirli bir zaman sonra gerçekleşecektir Ayrıca ölüler herhangi bir ruh âleminde değil, mezarda bulunuyorlar
Yehova'nın Şahitleri ruhun ölümsüzlüğü inancını Kitab-ı Mukaddes'e uymayan ruhçuluk kaynaklı bir öğreti olarak görerek reddederler Bu öğretinin, insanlara sahte bir ümit vermek amacıyla Havva'ya söylenen "katiyen ölmezsiniz" sözlerindeki yalanın bir devamı olduğuna inanırlar
|