Prof. Dr. Sinsi
|
El Hamra sarayı-El Hamra sarayı Tanıtımı -El Hamra sarayı Resimleri-El Hamra sarayı
Tarihçe

Endülüs İslam Devleti, 13 yüzyıldan itibaren gerilemeye başladı Yarımadanın kuzeyi, Hıristiyan devletlerin eline geçti Fakat Muhammed İbnü'l Ahmer adındaki bir Arap kumandanı, devletin idare merkezini Kurtuba'dan Gırnata'ya nakletti ve burada kendi adıyla, yani "Ben-i

Ahmer Devleti" (Ben-i Nasr) adıyla anılan devleti kurdu 1232'den 1273 yılına kadar hükümdarlıke den Muhammed İbnü'l Ahmer, kuzeyden çekilen bütün sanatkârları ve bilginleri yanına aldı Onun zamanından itibaren Gırnata, harika mimarlık eserleriyle dolmaya başladı [1] Bu devlet zamanında Endülüs'te yapılan en güzel eser Elhamra Sarayı'dır


Elhamra Sarayı, Gırnata'ya hakim bir tepe üzerindeki düzlükte, savunma kalesi ve saray olarak yapılmıştır Bu yüzden dışarıdan biraz hantal görünür Fakat hantal kale duvarlarının içinde eşsiz güzellikte bir sarayla karşılaşılır [3] Bu saray, yüzyullar boyunca sanatçıların ve gezginlerin hayranlığını toplamış, onların hayallerini coşturmuştur
İki ırmağa bakan bir tepenin düzlüğünde yer alan Elhamra'nın [1] duvarlarında kırmızı tuğla, damında kırmızı kiremit kullanıldığı için adına da
Elhamra, yani "Kırmızı" denmiştir
Nasri hükümdarları, Daro ırmağının suyunu saraya kadar çıkardılar Her emir, yeni bir saray yaptırarak kaleyi büyüttü [1] Böylece Elhamra, saray ve köşklerden kurulmuş bir topluluk haline geldi Sarayların içi kadar avluları da güzeldir Bunlardan en güzelleri uzun bir havuzla süslü olan El-Bürke Avlusu, döşemesi mermer kaplı Meksuar Avlusu ve Arslanlı Avlu'dur
Arslanlı Avlu, 1354-1359 yılları arasında hüküm süren V Muhammed zamanında yapılmıştır Bu avlunun ortasındaki 12 arslan, ağır ve yuvarlak bir havuz yalağını destekler Havuzun ortasındaki fıskiyeden fışkıran sular, çevredeki revakların kemerlerine benzer kıvrımlar yaparak dökülürler
Elhamra sarayı, yalnız arslanlı havuzu ile değil, çeşitli süslemeleri ile de birharikadır [1] Birbirine dik olan Arslanlı Avlu ile El-Bürke Avlusu'nun etrafındaki salonlar eşsiz güzelliktedir Birinci avlu 36 metre uzunluktadır Bu avlunun iki büyük kenarı üzerine açılmış karşılıklı kapılardan yan salonlara geçilir Avlunun kuzey ve güneyinde bulunan yedi kemerli galerinin süslemeleri göz kamaştırıcı güzelliktedir Avlunun kuzey kenarındaki kapısından bir dehlize ve oradan da Elçiler Divanhanesine geçilir Bu salonun kenarları 11,24 metre, yüksekliği 18 metre, duvarlarının kalınlığı ise 3 metredir Bu kalınlık yüzünden pencereler birer oda görünüşündedir

Elhamra Sarayı, zarif ve zengin süslemeleri, bahçeleri ve havuzlarıyla bir şiir gibidir, b,r duygu pırıltısıdır Fakat bu saray, Hıristiyan taassubu ve anlayışsızlığı yüzünden büyük zararlar gördü Charles-Quint (Şarlken), Endülüs'ü zaptedince sarayın bir bölümünü yıktırdı ve yerine Rönesans üslubunda bir saray yaptırmak istedi [3] Ama bir sirki andıran ve tamamlanmamış olan bu saray, Elhamra'nın sanat ve zevk seviyesinden mahrumdu ve çok kabaydı [1]1522'deki bir depremde, 1590'daki bir patlamada saray bir miktar daha hasar gördü 17 yüzyıldan 19 yüzyılın ortalarına kadar da tamamiyle terk edildi Ancak, 19 yüzyıl ortalarında, İspanya'da daha güzel bir mimarlık eseri bulunmadığını nihayet kabul edilerek korunmaya alınmış ve günümüze dek gelebilmiştir [3/1]
Elhamra Sarayı'nın bunca ihmâl ve yıkıntıdan sonra ayakta kalan kısmı bile essiz bir hârikâdır [1]
Sarayın Betimlemesi

Girift bir yapıya sahip olan Elhamra Sarayı, birbiriyle bağlantılı sayısız odalar ve salonlar, bu mekanların arasında yer alan avlular, ferahlatıcı yeşil alanlar, fıskiyeli havuzlar, akar çeşmeler ve bahçelerden ibarettir Ama tüm bu mekanlar belli bir ahenk içinde dizilmiş, rahatsız edici olmayan geçişlerle birbirine bağlanmış bir düzene sahiptir Bu düzen, Yahya Kemal Beyatlı'nın İspanya'daki elçilik görevi sırasında (1929) kaleme aldığı satırlarda şöyle özetlenir;
«Elhamra'ya basit bir dış kapıdan giriliyor Girerken hârikulâde bir mekan içine girileceğinin farkına bile varılmıyor Girdikten sonra bir alemden başka bir aleme geçmiş, sanki bir rüyanın ortasına düşmüş gibi gözlerimi kapadım ve açtım, öylesine bir hayret içindeydim Bu şaşkınlık daireden daireye geçtikçe arttı Nazar değmemiş bir beyazlık içinde, sülüs bir yazı sarmaşığı gülümseyen bir güzellikle bütün duvarları sarmış; nakışın ve oymanın hudutsuz oyunları, tavanların derinliklerine kadar her tarafı örtmüş, ama her taraf yine de bembeyaz görünüyor »

Saray içindeki tüm oda ve salonları çepeçevre dolaşan bir sözcük, dünyanın bu en nazenin, ortaçağın en ünlü, Endülüs'teki 780 yıllık İslam hakimiyetinin de en önemli sarayı sayılan Elhamra'nın sırrını adeta özetleyen Arapça bir cümledir Tüm Elhamra'ya damgasını vuran bu tılsımlı sözcük, "Allah'tan başka galip yoktur" anlamını taşır Bu bakımdan

|