06-26-2012
|
#3
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Mısırınefsanevi kayıp Labirent-Mısır Labirentı-kayıp Labirent
Louis De Cordier, Mısır eski eserlerini araştırma ve korumaya kendini adamış Belçikalı bir sanatçıydı Kendisi “Mataha Projesi” adını verdiği bir çalışmanın ilk adımlarını atmış ve bu projeye maddi kaynak olması için özel eğitimler vermiş; ayrıca “Altın Güneş Diski” adını verdiği bir zaman-diski tasarlamıştı Sanatçı, gelecek nesillere arkeolojik bir buluntu amaçladığı bu göz alıcı yapıtın satışlarının gelirini de projesini desteklemek için kullanıyordu
“Mataha Projesi”, Mısır’ın efsanevi Labirent’ini bulmayı amaçlıyordu ve çıkış noktası, Petrie’nin “Labirent, taş ocağı olarak kullanıldı ve yok edildi” teorisinin doğru olup olmadığını araştırmaktı Ayrıca, Petrie’nin bulduğu taş platonun, onun düşündüğünün aksine yapının tabanı değil, tavanı olabileceği ihtimali üzerine duruluyordu Cordier’in projesine, NRIAG (Mısır Ulusal Astronomi ve Jeofizik Araştırma Enstitüsü) ve Gent Üniversitesi / Kunst- Zicht’den araştırmacılar katıldılar Projeye ayrıca Horus ve Isel Vakıflar’ı da destek oldular
Kurulan “Mataha Keşif Heyeti” (Mataha, Arapça’da Labirent anlamına gelir), Arkeojeofizik adı verilen ve toprakta kazı yapmadan, en son teknolojik aletler yardımıyla, yüzey altının taranması olarak açıklanabilecek bir çalışmayla Hawara’da 18 Şubat 2008’de araştırmalara başladılar Çalışmanın bir amacı da, bölgede yoğun biçimde var olan tuzlu yeraltı sularının, bulunması muhtemel herhangi bir yapıya zarar verip vermediğinin araştırılması idi Nitekim Mısır Eski Eserler Müdürlüğü de araştırma iznini aslında bu amaçla vermişti
Mataha Keşif Heyeti, toprağa kazma bile vurmadan tarihin en büyük arkeolojik keşiflerinden birini yaptı
Toprağın altında ne vardı?
Araştırma ekibinin çalışmaları, 3 Amenemhet’in piramidinin güneyindeki bölgede, toprağın altında arkeolojik buluntular olduğunu gösteriyordu Taramalar sonucunda, birkaç metre kalınlığında dikey duvarlar ve bu duvarlara bağlı çok sayıda oda keşfedilmişti Ayrıca Bahr Wahbi Kanalı’nın ikiye böldüğü alanın sağında 150’ye 100 metrelik bir alan, solunda ise 100 metreye 80 metrelik bir başka alan tespit edilmişti Araştırmacılar, Labirent’in gerçek yapısı ve boyutlarını kesinleştirememiş olmakla birlikte, bir tarihsel söylentinin gerçek olduğunu kanıtlamışlardı: Labirent’in boyutları inanılmazdı Bununla birlikte tuzlu yeraltı suları ve Kanal’ın varlığı daha net ölçümler yapmaya engel oluyordu
Araştırmacılar, toprağın 1,5-2,5 metre derinliğinden itibaren duvarlara ve yapılara rastladılar önce Çamur tuğlalardan imal edilen duvarlar ve evlerden geriye karmakarışık harabelerden başka bir şey kalmamıştı ve bu katmanın Roma ve Ptolemy dönemine tarihlendiği biliniyordu O dönemde Labirent bölgesi, aynı zamanda mezarlık olarak da kullanılıyordu ve sonradan Bizans döneminde yerleşim yeri haline gelmişti
Bu katmanın altında, 8 ile 12 metreler arasında, Petrie’nin de tespit ettiği devasa taş blok bulunuyordu Araştırmacılar, bu taş bloğun da altını taradılar ve buldukları kendi savlarını kanıtlıyordu Bu büyük taşın altında duvarlar ve odalar vardı Petrie’nin ilk defa bulduğu bu taş blok, Labirent’in tabanı değil, tavanı idi Mataha ekibi, toprağa kazma bile vurmadan tarihin en büyük arkeolojik keşiflerinden birini yapmıştı: Mısır’ın efsanevi Labirent’i toprağın altında öylece duruyordu
Neden bu keşfi kimseler duymadı?
Hikâye bundan sonra çetrefilleşmeye başlıyor: Araştırma sonuçları, Mısır Eski Eserler Dairesi’ne ilk defa Ağustos 2008’de Kahire’deki bir çalıştayda sunuldu Ardından NRIAG’ın bilimsel dergisinde ve son olarak da Gent Üniversitesi’nin yayınlarında yer aldı Ama ardından devreye Mısır Eski Eserler Daire Başkanı Dr Zahi Havass girdi ve Mısır’ın ulusal güvenliğini bahane ederek, sonuçların daha fazla yayılmasına engel oldu
Ekip, Dr Havass’ın araştırma bulgularını uluslararası medyada açıklamasını beklemeye başladı, ama bu yönde hiçbir adım atılmıyordu Sonunda (kendi ifadeleriyle) sabır sınırları aşılan araştırmacılar bir web sitesi hazırladılar ve tüm bulgularını bir sitede yayınladılar
|
|
|