Yalnız Mesajı Göster

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Irak
Irak’ın bulunduğu Mezopotamya bölgesi dünyanın ilk önemli yerleşim merkezlerinden biridir MÖ 7 yüzyıla kadar Sümer-Akad, Babil ve Asurların elinde kalmış, bu tarihte ise Perslerin eline geçmiştir Bölgede İslamiyetten önceki Araplar da Main, Sebai ve Himyeri devletlerini kurdular

İslamiyetin doğuşu ve hızla gelişmesi ile birlikte Müslümanlar uzun süre bölgeye hakim oldular Müslümanların dördüncü halifesi Hazret-i Ali’nin kabri Necef’tedir Oğlu Hazret-i Hüseyin de burada Kerbela’da şehid olmuştur İmam-ı A’zam Ebu Hanife,Ahmed bin Hanbel, Abdülkadir Geylani gibi büyük alim ve veliler Bağdat ve Kufe’de yetişmişler, insanlığa ilim ve hikmet yaymışlardır Bu üç zatın türbesi halenBağdat’tadır

Bağdat 762’den itibaren yeni baştan imar edilerek Abbasilerin yani, İslam dünyasının başşehri oldu ve dünyanın en önemli kültür merkezlerinden biri haline geldi Bilhassa 786-809 seneleri arasında halifelik yapan Harunürreşid ve oğlu Me’mun zamanında Irak dünyanın en parlak ilim ve kültür merkezi oldu Ancak 1258’de Irak’a giren Moğol hükümdarı Hülagü, şehirleri yakıp yıkmış, binlerce Müslümanı öldürmüştür

Daha sonraki tarihlerde de eski günleri bulamayan Irak, sırasıyla Celayirliler, Timuroğulları, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevilerin hakimiyeti altında kaldı 1515’te Kuzey Irak’ın Osmanlı topraklarına katılmasını takiben Kanuni Sultan Süleyman Han 1534’te ülkenin tamamını fethetti Irak, Osmanlı hakimiyetinde kaldığı yaklaşık beş asırlık süre zarfında en parlak dönemlerini yaşadı

Kıymetli alimler İstanbul’a götürülerek, çalışmaları için her türlü imkan temin edildi Osmanlı Sultanı Dördüncü Murad Han zamanında Bağdat ikinci defa fethedildi Bu fetihte padişah bizzat harbe iştirak etmiş, kale kapısı yıkılırken elindeki gürzle o da yardım etmişti Kalenin fethinden sonra Şiilerin yıktığı İmam-ı A’zam türbesini yeniden inşa ettirdi

Irak’a göz koyan İngilizler, Birinci Dünya Savaşı sırasında 20 Kasım 1914’te Basra’ya girdiler Ancak 29 Mayıs 1916’da Irak ve Osmanlı Kuvvetleri “Selman Pak” meydan savaşında İngilizleri yenerek tamamını esir ettiler Birinci Dünya Savaşından sonra Osmanlılar bölgeden çekildiklerinden Iraklılar yalnız ve zayıf kaldılar Bunu farkeden İngiltere 1918’de ordularını Musul’a soktu

1920’de yapılan son Roma Konferansında da Irak’ın İngiliz mandası altına girmesi kararlaştırıldı 1930’da İngiltere Irak’a sözde bağımsızlık tanıdı 1933’te de Faysal’ın oğlu Gazi, kral oldu Irakİkinci Dünya Savaşına girmedi Ancak bütün İngiliz sömürgeleri gibi savaştan etkilendi

14 Temmuz 1958’de Irak ordusu, 22 yaşındaki Kral İkinci Faysal’ın da öldürüldüğü kanlı bir darbe ile yönetime el koyarak cumhuriyeti ilan etti Ancak darbeci Abdülkerim Kasım tam bir diktatör olduğundan, Irak’a İngilizlerden fazla bir hürriyet vermedi Bunun üzerine Sosyalist Arap Baas Partisi aynı senenin 8 Şubatında yönetimi ele geçirdi 18 Kasım 1963’te işe Arif Kardeşler, karşı darbe ile başa geçti

Beş sene sonra 30 Temmuz 1968’de de Baas Partisi yeni bir darbe yaparak ikinci defa yönetimi ele geçirdi Saddam Hüseyin’in başkanlığındaki Devrim Komuta Konseyi ve Sosyalist Arap Baas Partisi bugün de işbaşındadır 22 Eylül 1980’de başlayan Irak-İran savaşı ülkede yüzbinlerce insan kaybına, milyarlarca dolarlık zarara huzurun, barışın ve düzeninin bozulmasına yol açtı Sekiz sene gibi uzun bir savaş sonunda, 20 Ağustos 1988’de ateşkes imzalandı

1990 ortalarında Irak orduları Kuveyt’e girerek burayı işgal etti Bunun üzerine başlayan Körfez Krizi petrol fiatlarının artmasına ve ekonomik dalgalanmalara sebep oldu ABD-Suudi Arabistan’ın güvenliğini sağlamak için 500000 asker, birçok Avrupa devleti de Basra Körfezine donanma gönderdi

Irak’a, Kuveyt’i boşaltmak için verilen sürenin bittiği 16 Ocak 1991 günü, Müttefik güçler askeri harekata başladı Bir ay zarfında Irak mağlub olarak Kuveyt’ten çekilmek mecburiyetinde kaldı Ateşkes antlaşması imzalanarak barış görüşmelerine başlandı Amerika Irak’ın kuzey sınırındaki kürtleri korumak için askeri birlik bulundurmaktadır

İran
MÖ 3000 yıllarından beri İran biliniyordu Bilinen en eski imparatorluk Elamlıların MÖ 1100-600 yıllarında kurdukları imparatorluktur Elamlıların yerine Medlerin kurmuş oldukları imparatorluğu Persli Keyhüsrev MÖ 550 yılında yıkmış ve Anadolu’nun büyük bir bölümü dahil olmak üzere egemenliği altına almıştır İskender komutasındaki Yunanlılar MÖ 330 yıllarında bütün İran topraklarını ele geçirdiler Bundan sonra İran topraklarında Parthların ve Sasanilerin egemenliği devam etmiştir

Sasanilerin çöküşü İslam ordularının İran’ı ele geçirmeleriyle olmuştur Hazret-i Ömer devrinde İran üzerine birçok seferler düzenlenmiştir Akın akın İran içlerine giren İslam orduları, Âzerbaycan, Taberistan, Cürcan, Rey, Kumis, Karvin, Zencan, Hemedan, İsfahan ve Horasan’ı fethettiler Hazret-i Ömer’in ölümünden sonra İran’da bazı karışıklıklar meydana geldi Hazret-i Osman bunun üzerine askeri birlik göndererek isyanları bastırdı ve elebaşılarını cezalandırdı Böylelikle İslam hakimiyeti, İran’da devamlı sağlanmış oldu

Hicri sesekizinci asrın başında Safiyyüddin Erdebili hazretlerinin soyundan gelenler İran’da Sünni bir tarikat kurdular Onun adına nisbetle bu tarikata Safeviyye adı verildi Osmanlı sultanları, İslamiyete hizmet eden bu tarikat mensuplarına pek çok ihsanlarda bulundular Ancak Hoca Ali’den itibaren bu yolun mensupları arasında Eshab-ı kiram düşmanlığı yayılmaya başladı

Daha sonra tarikatın başına geçen Şeyh İbrahim, aşırı Şii görüşlerini benimsedi Bundan sonra tarikatin başına Şeyh Haydar geçti Şeyh Haydar’ın ölümünden sonra oğlu Şah İsmail taç giydi Şah İsmail, velinimeti olan Akkoyunlular Devletini yıkarak, İran’da Safevi Hanedanını kurdu Bunun zamanında Şiilik, devletin resmi dini oldu Bu dönemde sülalenin en büyük meselelerini Osmanlılarla savaşmak teşkil etti

1514 yılında Çaldıran’da Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail’i ağır bir hezimete uğrattı ve Tebrizi fethetti Şah İsmail’in ölümünden sonra tahta geçen oğlu Tahmasb zamanında İran bütünüyle Osmanlıların eline geçti

Safevi Sülalesinin çöküşü Şah İkinciAbbas’ın hükümdar olduğu döneme rastlar Yıkılışın ilk belirtisi Kandehar’daki Afganlı Mir Veys’in 1709 yılında isyan ederek başarı sağlaması oldu Bundan sonra Afganlılar sık sık İran üzerine askeri seferler düzenlediler Fakat hiçbir zaman İran’a tamamen sahip olamadılar 1729’da Safeviler yeniden yönetimi ele geçirdiler Fakat bu sefer de Rus Çarı Deli Petro öteden beri gerekli ticaret yollarını açabilmek için İran’a göz dikmiş durumdaydı

Osmanlılar da İran’ın Rusların eline geçmemesi için İran üzerine bir sefer düzenledi Osmanlılarla Ruslar arasında bir savaş tehlikesi belirdi, ama sanıldığı gibi olmayarak iki devlet anlaşarak, İran’ı aralarında pay ettiler Bu anlaşma uzun sürmedi Tahmasb kuzeydoğu İran’da bir ordu toplamaya çalışıyordu Çar Petro, tahtın Safevi Sülalesine geçmesini uygun karşılayacağını açıklamıştı Ama bütün bunlar Safevi Sülalesinin tahtı ele geçirmesine yetmedi

Nadir Şah ile birlikte İran üzerinde Afşar soyunun egemenliği başlamaktadır Ancak bu da uzun sürmedi Nadir Şah’ın öldürülmesinden sonra bir iktidar boşluğu meydana gelmiş ve bundan sonra üç ayrı rakip taht için ortaya çıkmıştır Bunlar: Zendler, Afganlılar ve Kaçarlardır Bunlardan Zendlerin yönetimi 40 seneye varmayacak derecede kısa bir zaman diliminde oldu Bundan sonra ülke yönetimi 1925 yılına kadar Kaçarların elinde kaldı

1925-1979 yılları arasındaki dönem ise Pehlevi sülalesinin İran tahtında bulunduğu dönemdir Pehlevi sülalesinin İran tahtında bulunduğu süre içinde geçen en buhranlı dönem İkinci Dünya Savaşı yıllarıdır 1938 yıllarından sonra İran’da Alman tesiri şiddetli bir şekilde kendisini hissettirmeye başlamış, bunun neticesinde İran’da pek çok Nazi-Almanyasının teknisyenlerinin bulunması, başta İngiltere olmak üzere müttefik devletleri tedirgin etmiştir

Bununla başlayan gerginlik, 1952 senesinde İran’ın İngiltere ile diplomatik ilişkilerini kesmesine kadar ilerledi İran başbakanlarından Musaddık’ın yönetimin başında bulunduğu dönemlerde İran Komünist Partisi olan Tudeh’e büyük tavizler vermesi ve bunları batıya karşı koz olarak kullanmaya çalışması, memlekette huzursuzluklar meydana gelmesine sebep oldu Bunun üzerine Şah, Musaddık’ı başbakanlıktan azlederek yerine General Zahid’i tayin etti

1963 yılında Şah “Beyaz Devrim” adı altında ülkede büyük çapta ekonomik ve sosyal reformlar yapmıştır Her geçen gün artan petrol gelirleri ve özellikle ülke savunması için yapılan büyük harcamalar, İran’ı Ortadoğu’da özellikle askeri bakımdan söz sahibi ülkeler arasına getirmeye başlamıştı Bu zamanda Fransa’da sürgünde bulunan İranlı Şii lider Humeyni, ülkede Şii inancının hakimiyetinden istifade ederek, çoğunlukta olan Şiileri etrafında topladı

İçten ve dıştan yapılan pek çok mücadeleler neticesinde Humeyni İran’a hakim oldu Şah ailesi İran’ı terketti ve memleket Şii inancı ile idare edilmeye başlandı 1979 yılında İran İslam Cumhuriyeti adını alan ülkede binlerce Şii inancında olmayan İranlı, devlet aleyhtarlığı ile suçlanarak sorgusuz sualsiz kurşuna dizildi

Humeyni idaresindeki İran, Irak ile 22 Eylül 1980’de harbe başlamış ve bu harpte yüzbinlerce İranlı ölmüştür 20 Ağustos 1988’de Ateşkes ilanı ile savaş durdu Âyetullah Humeyni’nin 1989’da ölmesi üzerine aynı yılın Ağustos ayında yerine cumhurbaşkanı Ali Hameney, Hameney’in yerine de meclis başkanı Haşimi Rafsancani Cumhurbaşkanı seçildi

Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgal etmesi üzerine, İran’ın barış şartlarını eksiksiz kabul ettiğini açıkladı Böylece l980’da başlayan savaş 1990’da barış anlaşması ile neticelendi ve iki ülke arasında diplomatik ilişki yeniden kuruldu

Alıntı Yaparak Cevapla