|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri
Lübnan Devleti
Lübnan'ın en eski tarihi Fenikeliler'le başlar Fenikeliler'den sonra Lübnan'a sırasıyla Âsurlular, Yeni Babilliler, Persler, Makedonyalılar ve Romalılar sahip oldular Hazret-i Ömer zamanında, 643 yılından itibaren Suriye'nin fethi için gönderilen İslam orduları, aynı tarihlerde Lübnan'ı da fethetti Bu arada Suriye'den göç eden Maruni Arapları, Lübnan Dağlarının kuzey bölgelerine yerleştiler Bugünkü iç karışıklıkların sebepi olan Dürziler ise on birinci yüzyılda güneyden Lübnan'a girdiler
Lübnan daha sonra Haçlı saldırılarına maruz kaldı ve birçok küçük Haçlı devletçikleri kuruldu Bunlar da Memlukler zamanında özellikle Baybars ve Kalavun dönemlerinde temizlendi Osmanlı Devletinin ilk olarak Müslümanların halifesi unvanına da sahip olan padişahı Yavuz Sultan Selim Han, 1516 ve 1517'deki Mısır Seferi sırasında Memlük Devletine son vermiş ve Lübnan'ı da Osmanlı sancağı yapmıştı
Osmanlı adalet ve idaresindeki Lübnan, özel bir statüye sahipti Otonom idare sistemiyle yönetilirdi ve ayrı bir vergi (haraç) sistemine tabiydi Dolayısıyla Lübnan, refah seviyesi yüksek, türlü kolaylıklara sahip ve harplerden uzak bir halde sakin bir sancaktı Komşu bölgelerin insanları akın akın Lübnan'a göç ederek nüfusu arttırmaya başladı Bu kadar rahatlığa rağmen Fakreddin Maan adlı bir Dürzi yönetiminde iken, Osmanlı Devletiyle münasebetleri bozuldu Maan, 1613'te Osmanlı ordusunun korkusuyla İtalya'ya kaçtıysa da 1618'de geri döndü Mısır'a kadar sınırlarını genişletti Nihayet 1633'te gerekli cezası verildi
1799'da Napolyon'a karşı Akka'da, Lübnan idarecilerinden olan Başir-II muharebe ederek Fransızlar bozguna uğratıldı Lübnan tam 402 yıl Osmanlı idaresi altında kaldı Son dönemlere doğru Lübnan'da sayıları artan Dürzi ve Maruniler, isyanlar çıkarmaya başlamıştı Fransızlar Marunileri, İngilizler ise Dürzileri destekliyorlardı Nihayet Birinci Cihan savaşı sonunda Lübnan, Fransız mandası altına girdi 1926'da çıkan Dürzi Atraş Paşa isyanı büyük bir katliam sonucu bastırıldı
Kıtalara hakim Osmanlı Devleti yıkılınca, bütün bölgelerde olduğu gibi Lübnan'da da idari sistem tamamen bozularak karışıklıklar arttı Sultan İkinci Abdülhamid Han zamanında Osmanlı Devletinin en büyük ve en gelişmiş şehirlerinden biri olan Beyrut, savaş alanına döndü 1941'de Fransa mandası altında bağımsız oldu 1943'te manda da kaldırıldı, seçimler yapıldı Hükumet ve idari sistemde dinlerin eşit etkisi esas olmak üzere hazırlanan Milli Pakt (1943'te) kabul edildi
Buna göre, Lübnan batı ile dost olan Arap Birliği üyesi bir devlet oluyordu 1945'te Birleşmiş Milletlere katıldı Arap-İsrail savaşında,Arap devletleri safında İsrail'e taarruz etti Savaşın sonunda yurtsuz kalan 400 000 Filistinli, Güney Lübnan'da mülteci kamplarına alındı Bugün dış güçlerin müdahalesi ile Lübnan iç savaşı, tedavisi mümkün olmayan kangren haline gelmiştir 1975'ten bu yana iç savaş muhtelif şekiller değiştirerek devam etmektedir
Macaristan Devleti
Eski kaynaklarda Macaristan'dan Panonya diye bahsedilmektedir Macaristan'ın bulunduğu Tuna havzası ve Karpatlar bölgesi, coğrafi yer itibariyle kuzeyden ve doğudan devamlı gelen istilaların, akınların mecburi geçiş yolu olmuştur M Ö üçüncü asırda Keltler'in, sonra Daklar'ın istila ettiği Panonya, M Ö 1 asrın sonlarında Romalıların hakimiyetine girmiş ve bu hakimiyet M S 4 asıra kadar sürmüştü
Panonya 4 asırda Attila idaresindeki Hunların, 6 asırda da Volga Nehrinin doğusundan Tuna Havzasına kadar gelen Avar Türklerinin istilasına uğradı ve Avarlar burada kuvvetli bir imparatorluk kurdular İki yüz elli yıl Orta Avrupa'ya hakim oldular Önceleri Şamanistken giderek Hıristiyanlığı benimsemeye başladılar ve 769'da Charlemagne tarafından ortadan kaldırılan Avar Türkleri, böylece Hıristiyanların özellikle Slavların arasında eriyip kayboldular
1869 yılında Urallar'ın doğu yamaçları ve Orta Volga arasında yerleşmiş olup, Hazar Türklerinin bir kolu olan Arpatlar batıya göç ederek, Karpatlar ve Tuna havzasını işgal ettiler Macarlar'ın asli unsurunu meydana getiren Arpatların güneye ve batıya yaptıkları akınlar, Germen İmparatoru Birinci Otto tarafından önlenince göçebelikten yerleşik hayata geçtiler
Moğol istilasına kadar Macaristan'da istikrarlı bir devre başlamış oldu Orta Asya gelenek ve yaşayış tarzlarını bir süre devam ettiren Arpatlar, Prens Geza zamanında Hunlar ve Avarlar gibi Hıristiyanlığı kabul ettiler Türklüklerini tedricen kaybedip Hıristiyanlaşmalarına rağmen, Macaristan'da bugün bile birçok Türkçe kelime ve yer adları kullanılmaktadır Mesela, tyuk, (tavuk), birska (bıçak), szakall (sakal), tengez (deniz), sarga (sarı) teknö (tekne), borju (buzağı), sator (çadır) gibi daha pek çok kelime, Macarların Türk asıllı olduklarını bariz bir şekilde göstermektedir
Moğol istilasından sonra Arpat Hanedanının yerine, yabancı soydan gelen Anju Hanedanı geçti 1787'den itibaren Macaristan'da idareyi ele alan Sigismund ile beraber bazı fasılalar olmasına rağmen Macar Halkı, Alman asıllı krallarca idare edildi Macarlar, Osmanlıların Balkanlardaki ilerleyişini durdurmak için 1396'da 130 000 kişilik bir orduyla harekete geçtiler
Niğbolu önlerinde Yıldırım Bayezid Han (1389-1402) karşısında ağır bir yenilgiye uğradılar Ancak bundan sonra, devamlı surette, bizzat veya yardımcı olarak Osmanlı fütuhatını engellemeye çalıştılar 1526'da Mohaç'ta tekrar Macar ordusu Osmanlılara yenildi ve Orta Macaristan fethedildi Macaristan Osmanlı hakimiyeti altına girmişse de bu hakimiyet tam olarak kurulmayıp, Transilvanya ve Karpatlar bölgesi Osmanlı tabiiyetinde kalmak üzere Prens Zapolya'ya verildi Kuzey ve kuzeybatı Macaristan Avusturya'da kaldı Zapolya'nın ölümüyle halefi ve varisi Janos isimli bir çocuğa taç giydirilince, Osmanlılar Avusturya'ya fırsat vermeden buraya yerleşmek için, Macaristan'ın tamamı Osmanlı eyaleti haline getirildi ve Budin Beylerbeyliğine bağlandı
Macaristan 1699'daki Karlofça Antlaşmasına kadar yüz altmış beş sene Osmanlı hakimiyetinde kaldı Osmanlıların Macaristan'daki hakimiyet devirleri, bugün bile hasreti çekilip çeşitli vesileler ile bunun ifade edildiği tam bir huzur, sükun, adalet ve imar devri oldu Burada görev yapan Osmanlı paşa ve devlet adamlarının da yaptırdıkları başta hamamlar olmak üzere pek çok eserler büyük bir yekun teşkil etmekte olup, Macaristan'ın Avusturya idaresine düştüğü zaman yapılan tahribata rağmen bazıları günümüze kadar gelebilmiştir
O devirlerde mezhep savaşları ile çalkalanan Avrupa'da, Macaristan başta olmak üzere, Osmanlı toprakları Protestanların sığınak yeri oldu Osmanlı-Macar münasebetleri sosyal ve iktisadi, her alanda gelişti ve Macaristan'da Osmanlı kıyafetleri giymek moda oldu 1604'teki Osmanlı-Avusturya savaşında Macarlar Osmanlıların yanında yer aldılar ve kurulan Erdel Beyliği içişlerinde bağımsız ancak, Osmanlı Devletine tabi olmak üzereMacarlara verildi
Macaristan 1689'da Avusturya'nın eline geçtikten sonra da bağımsızlık hareketleriOsmanlılarca desteklendi 1682-1684'te İmre Thököly'nin, 1703-1711'de Ferenc Rakoczi'nin bağımsızlık hareketleri başarısızlıkla sonuçlanınca diğer isyancılar ile beraber Osmanlı Devletine sığındılar Thököly İzmit'te, Rakoczi Tekirdağ'da ölene kadar misafir muamelesi gördüler
150 yıl sonra Osmanlı Devletine gelen Macar heyeti, Tekirdağ'a yerleştirilen mültecilere verilen araziyi satın almak için kendilerine müracaat eden Türk köylülerine hayran kaldılar Rakoczi'nin arkadaşı Kelemen Mikos'un yazdığı ve mültecilerin hayatını anlatan Türkiye Mektupları isimli eseri bugün Macar tarihi ve edebiyatının kaynak kitapları arasında sayılmaktadır
Ferenc Rakoczi'nin başarısız teşebbüsünden sonra Macaristan Avusturya'nın yarı kolonisi haline geldi ve bugüne kadar, Osmanlı hakimiyetindeki hürriyetini, iki dünya savaşı arasındaki devir hariç bir daha göremedi 1785'te Almanca resmi dil olarak kabul edilip, Avusturya ile Macaristan arasında gümrük birliği ilan edildi
1848'de Lajos Kossuth'un bağımsızlık hareketi Rusya'nın yardımıyla bastırıldıktan sonra büyük bir baskı rejimi başladı, ancak 1876'da Macaristan,Avusturya sınırları içinde federatif bir devlet haline gelebildi Böylece Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ismiyle ikili bir monarşi kuruldu
Avusturya, 1914'te Birinci Dünya Savaşına girince Macaristan da katılmak mecburiyetinde kaldı Ancak Avusturya'nın teslim olması üzerine Macaristan ayrılarak cumhuriyet ilan olundu 1919'da bastırılan Bela-Kun idaresindeki komünist ayaklanmasından sonra Amiral Horty 1 Mart 1920'de kral naipliğine getirildi Macaristan, 1920'de yapılan Trianon Antlaşması ile topraklarının üçte ikisini, nüfusunun beşte birini kaybetti
İki dünya savaşı arasında Macaristan ideolojik ve ekonomik yönden Hitler Almanyası'na yaklaştı ve Antikomintem pakta katıldı 1941'de Almanya ile beraber Rusya'ya karşı İkinci Dünya Savaşına girdi Ancak 1944'te Almanya ile arası açılınca Hitler Macaristan'ı işgal ettirdi Amiral Horty'nin Macaristan'da yirmi dört yıllık idaresi sona erip, yerine Szalas getirildi
Szalas'ın kurduğu terör rejimine karşı başlayan muhalefet, komünistlerin güçlenmesine ve Rusların Macaristan'ı işgaline yol açtı 4 Şubat'ta cumhuriyet ilan edildi ve aynı sene madenler, ağır sanayi tesisleri, bankalar devletleştirildi Üç milyon hektar arazi, sahiplerinden zorla alındı Macaristan İşçi Partisi öncülüğünde kilisenin mallarına el konuldu ve kilise aleyhtarlığı kampanyası başlatıldı
Ancak başgösteren tepkiler sonucu 1953'te ülkede mevcut bulunan Sovyet askerleri İmre Nagy'ı başa getirerek yumuşama politikası takip etmeye başladılar İmre Nagy'ın reformlarına tahammül edemeyip, 1955'te görevden alınınca Macaristan'da muhalefet çok büyük oldu 1956'da tekrar hükumetin başına getirilen İmre Nagy, Macarların Sovyet işgal güçleri aleyhine "artık yoldaş değiliz" diye başlattıkları ihtilal hareketi sırasında Macaristan'ın Varşova Paktından çekilip, tarafsız kaldığını, 2 Kasım 1956'da Birleşmiş Milletlere, 3 Kasımda da Sovyet Büyükelçisi Yuri Andropov'a bildirdi
"Eskunzuk, eskunzuk hogy tovabb nem leszunk!" (Yemin ediyoruz, artık köle olmayacağız!) diyen Macar halkının hürriyet mücadelesi, 4 Kasım'da Budapeşte'ye giren yüzlerce Sovyet tankı tarafından kanla bastırıldı Binlerce Macar, komünizmden kurtulmak için seyirci durumda kalan Batı'ya iltica ettiler İmre Nagy de yakalanarak 1958'de idam edildi 1989'da komünist parti feshedildi 1990 seçimleri çok partili oldu ve merkez sağ partiler iktidara geçtiler
|