Konu
:
Likya'nın Yüreğinde....KEKOVA / Likya'nın Yüreğinde....KEKOVA hakkında
Yalnız Mesajı Göster
Likya'nın Yüreğinde....KEKOVA / Likya'nın Yüreğinde....KEKOVA hakkında
06-26-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Likya'nın Yüreğinde....KEKOVA / Likya'nın Yüreğinde....KEKOVA hakkında
Anadolu
yeryüzünü dolaşmayı kendine iş bilmiş bir gezgini bile
yeri gelir
şaşkınlığa uğratır
Kapadokya’da Hititlerin çocukken oynadıkları ve kırıp bıraktıkları peri bacaları ne denli etkilerse onu
Akdeniz’de dalgaların içinde duran Likya lahitleri de aynı derecede çarpıcı bir etki yaratır
Sümerler Akdeniz kıyıları için
“Deniz kenarındaki güneş bahçesi” derlerdi
Mezopotamya’nın çocukları için Akdeniz
ışıkla danseden dalgaların denizi oldu ve “Likya” sözcüğü de “Işık ülkesi” anlamına geldi hep
Likya uygarlığı
bugün Dalaman Çayı’ndan Antalya’ya kadar uzanan; Fethiye
Kaş ve Finike’yi de içine alan Teke Yarımadası’nda kurulmuştu
Truva Savaşı’nda onların da yer aldıkları düşünülürse
M
Ö
1200 yıllarında da Anadolu’da vardılar
Likyalılar
Anadolu’nun geçmişini kurdukları kentlerle yücelttiler
Tlos
Xanthos
Patara
Pınara
Myra
Olympos
Arykanda
Sidyma gibi Likya kentleri yangınlardan
yağmalardan ve nice yer sarsıntılarından geçip günümüze ulaştı
Kekova bölgesi de
bu uygarlığın kalıntılarından nasibini aldı
Tam burada
anlatacağımız yerde
dalgalara onların sözcükleri yazıldı
Şimdi söze bir yerbilimci karışacak olsa
“Depremler adaları yerinden oynatınca
kimi zaman geriye sulara gömülmüş kentler kalır” derdi bize
İşte bu batık kentler
turkuaz renkli suların sarmaladığı Kekova’dadır
Burada
Likya uygarlığının duvarları Akdeniz’in içinden yitik bir masal sarayında fısıldanmış sözcükler gibi size bakarlar
BATIK KENT
Bütün gezi rehber kitaplarında kısaca Kekova olarak adlandırılan coğrafya
Üçağız köyü ile başlar
Kekova Adası ile kapanır
Kaleköy
Simena antik kenti ve Üçağız’daki Teimiussa kalıntıları ilk kez gelenlerde derinlik sarhoşluğuna benzer bir etki bırakır
Batık Kent’i görmek için
Üçağız’dan ya da Kaleköy’den bir tekne tutmanız gerekir
Cam tekne adı verilen ve tabanına yerleştirilmiş pencerelerden dibi görebileceğiniz teknelerden birini kiralarsanız
su altındaki duvarları
merdivenleri
temelleri ve amforaları görebilirsiniz
Kıyıya yanaşmanın ve dalmanın yasak olduğu Batık Kent kıyılarında düş gücünü biraz zorlayanlar
adaların dalgalara anlattığı Likya söylencelerini duyabilir! Batık Kent’teki kalıntılar arasında dalyan işliği ve havuzlar da vardır
Tarihçiler
Roma dönemi ve sonrasında burada yakalanan balıklardan tuzlama yapılıp satıldığını söylüyorlar
Bugün Batık Kent
Akdeniz’in içinde uyuyor
Sulara vurup kırılan günışığı
kentin duvarlarına ulaştığında eski bir dostu sever gibi denizin altındaki taşları okşuyor
Teknelere binip Batık Kent’e gelen gezginlerin acaba kaçı bunun farkında?
SİMENA’DA AKDENİZ BİR BAŞKA
Üçağız’dan bindiğiniz tekneden inip Kaleköy’deki surlara tırmandığınızda
Simena’nın yüreğindesiniz demektir
Orada kırmızı damlı beyaz b
adana
lı evleri
onbiray çiçeklerini
adaları ve üzerlerine mavi bulaşmış tekneleri görürsünüz
Simena’dan Akdeniz’e gözbebeğiniz mavileşene kadar bakın; çünkü böylesine etkileyici bir görüntüyü yakalamak her zaman olası değildir
Sonra Kekova’ya akşamın en güzeli iner
gökyüzünden denize altın suyu dökülür
Sulara vurup yansıyan akşam güneşi gözünüzü öyle alır ki
parlak turuncu denizin içinde demirlemiş Mavi Yolculuk tekneleri siyah lekeler olarak görünür
Akdeniz’in Homeros’un deyimiyle “vişne renkli” denize dönüşmesinin zamanı gelmiştir artık
“Bu köy halkı buraya ne zaman yerleşmiştir
ihtiyarlar sorunuza yanıt verecek durumda değillerdir
Kekova bir muammadır ve herhalde bir muamma olarak kalacaktır” diye yazar Mavi Yolculuğu bize armağan edenlerden biri olan Azra Erhat
Simena antik kenti üzerine kurulmuş olan Kaleköy
gerçekten de taşlara ve sulara karışmış bir gizem taşır
Köyün taş merdivenlerinden kaleye tırmanırken annesinin yaptığı oya işlerini
yemenileri
boncukları satmak isteyen küçük kızlar yolunuzu keser
Bilmezler ki
doğa da
Kekova’da Tanrı’nın yarattığı benzersiz bir oya işi gibidir
Surlardan Akdeniz’e bir kez daha baktığınızda
mavi bir saate dönüşen zaman durur
Birden
sanki hep var olacakmışsınız
yeryüzünden hiç ayrılmayacakmışsınız duygusuna kapılırsınız
Sanki bir ışık demetine dönüşmüşsünüzdür de
sulara vuruyorsunuzdur
Sonra başınızı öte yana çevirir ve aşağıdaki Likya lahitlerini görürsünüz
Ölüm
taşların arasından kendini anımsatır
“Beni unutma ey fani!” der
Ama o anda ağır basan
her zaman yaşamdır; Akdeniz’in fırtınalarını açıklarda bırakırsak
bu deniz kendisine yanaşanlara hep ışıklı bir yaşam bağışlamıştır
SUR İÇİNDE ANTİK TİYATRO
Likya’nın en küçük tiyatrosu da
Kaleköy’deki surların içindedir
Antik Çağ ölçeğine göre
bir açık oda tiyatrosu gibidir ve 300 kişiyi ya alır ya almaz!
Ben Simena’da kaleye her çıkışımda
bir gece samanyolunun altında
Akdeniz’in yakamozları eşliğinde oynanan bir oyunu düşlemeye çalışırım
Bir felsefeci için ise
çağrışım dolu bir maviliktir burada Akdeniz
Simena’da geceleyen biri yaşamın anlamını sorgulamaktan kendini alıkoyamaz
Işık Kekova’da sabahtan akşama kadar bir renk şenliği yaratırken
onu boyamaya çalışan bir ressamın kolu
renkleri karıştırmaktan yorulur
Kekova dört mevsimde de taçlandırır Akdeniz’in kıyısını
Onu bir de kış yağmurlarından sonra görün
Yıkanan taşlara vuran o pırıl pırıl ışık
olağanüstü bir dünya yaratır
sular gözbebeğinizde çalkalanır ve derin
koyu bir mavi olarak içinize dökülür
İşte o zaman
sudaki Likya lahdinin yanından uçan balıklar havalanırlar
Zaman dizlerinin üzerinde doğrulur ve dünya kımıldar
Bu kımıltı
görkemli Anadolu uygarlıklarından biri olan Likya’nın nefesidir ve bu toprakları iyi tanıyan herkes bilir ki
Anadolu onbinlerce yıldır sayısız uygarlığın üzerinde aldığı nefesle yaşar
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul